28 Nisan 2024
Camiler

ŞAHİNLER KÖYÜ CAMİİ – BURHANİYE / BALIKESİR

  Burhaniye Ege Bölgesi’nin kuzeyinde Balıkesir iline bağlı bir yerleşim merkezidir. Doğuda Havran ve İvrindi, güneyde Bergama, batıda Gömeç ve Ayvalık, kuzeyde ise Edremit ile komşudur. Tarih boyunca pek çok medeniyete ev sahipliği yapmış ve bu uygarlıklara dair pek çok izi de bünyesinde barındırmıştır.

  14. yüzyıl başlarında Karesioğulları tarafından Bizanslılardan alınarak Türk egemenliğine geçmiştir. 1357 yılından sonra ise Orhan Bey tarafından, Karesioğulları’nın iç karışıklıklar içerisinde bulunmasından da faydalanılarak, Osmanlı topraklarına dâhil edilmiştir. Osmanlı döneminde uzun yıllar kasaba Kemer veya Kemeredremit adıyla anılmış, 1867 yılında Padişah II. Abdülhamit’in küçük oğlu Burhan’a atfen Burhaniye adını almıştır. Eski adı Karga olan Şahinler Köyü’nün tarihi hakkında ise kapsamlı bir bilgiye sahip değiliz. Ancak köyün içinde ve merası konumundaki Çoraklık mevkiinde yapılan arkeolojik araştırmalarda ele geçirilen buluntular buranın geçmişinin geç Roma dönemine kadar uzandığını ortaya koymuştur.

    Caminin yapımı ile ilgili olarak köyün yaşlıları şöyle bir hikâye anlatmaktadırlar; ” O zamanlar Şahinler Köyü, bölgenin en kalabalık köylerinden birisi olduğundan arabacılık, tuğlacılık nalbantlık ve demircilik gibi konulardaki ustaları ile ünlü gelişmiş bir köymüş. Toprakları bereketliymiş. Halk cami ve okul olarak kullanılacak bir yer yapmaya karar vermişler. Edremit bölgesinden Bulgar inşaat ustalarını getirterek imece usulü çalışmaya başlamışlar. İç sıva ve süslemelerinde çok güzel bir çalışma yapılmış. Süsleme işi ressam olan bir Rum köylüye düşmüş. Ressam köyün günlük yumurtalarını harç olarak kullanmış, kökboyaları ile kubbeye süslemeler yapmış.”

ŞAHİNLER KÖYÜ CAMİİ DUVAR RESİMLERİ

   Şahinler Köyü Camii Burhaniye’nin altı km. güneyinde yer almaktadır. Köy meydanında doğudan batıya hafif eğimli bir arazi üzerinde inşa edilmiştir. Avluya giriş kapısı üzerindeki on satır halinde yazılmış kitabesine göre, H. 1313 (M.1895) yılında Kaymakam Hasan Tahsin Bey’in önayak olmasıyla inşa ettirilmiştir. Cami enine dikdörtgen planlı bir ibadet mekânı, bunun kuzeyindeki beş bölmeli bir son cemaat yeri ve kuzeybatıdaki yapıdan bağımsız minareden oluşur. Kırma çatılı bina dıştan alaturka kiremitlerle kaplanmış, içten ise düz bir ahşap tavanla örtülerek tavan yüzeyinde doğu-batı doğrultusunda yalancı kubbeler meydana getirilmiştir. Yapının dış cephe duvarları sıvanmış olduğundan inşa malzemesi anlaşılamamaktadır.

   Cami, mimari özelliklerinden ziyade iç mekândaki kalem işi ile yapılmış duvar resimleri ile dikkat çekmektedir. Kuru sıva üzerine yapılmış bu resimler, yalancı kubbelerde ve kuzey cephe haricindeki duvar yüzeylerindedir. Duvarların üst kesimindeki süslemeler, daha sağlam kalabilmişken, alt bölümdekiler yer yer bozulmuş ve onarım görmüştür.

  Yalancı kubbelerden doğudakinin yüzeyi dört ayrı panoya ayrılmış ve her bir panoda birbirinden farklı manzara tasvirlerine yer verilmiştir (Resim 2). Oval biçimli bu panoların üst kenarı geometrik örgü motifinden ibaret bir bordür ile sınırlanmıştır. Birinci resimde bir ırmak kenarı tasvir edilmiş ön düzlemde kalın gövdesi ve gür yapraklarıyla bir çınar ağacı, yemyeşil bir doğa tanımlaması içinde ele alınmıştır.

   Yeşillikler arasındaki beyaz bahar çiçekleri yazın başlangıcına işaret etmektedir. Arka planda ise ırmağın ortasında bir kara parçası vardır. Gerilere doğru uzayıp giden bu kara parçasında perspektif son derece başarılı bir biçimde verilmiştir. Bu tasvirin sağındaki ikinci pano yine bir tabiat betimlemesidir. Bu tasvirde arka planda uçsuz bucaksız sakin bir deniz ve ortasında mavinin farklı tonları ile verilmiş bir ada göze çarpmaktadır. Denizin kenarında selvi, çınar, palmiye gibi ağaç türleri ile zenginleştirilmiş yemyeşil çayırlar dingin deniz görüntüsüne eşlik etmektedir. Ağaçların etrafındaki farklı renk ve türlerdeki çiçekler ile bahar mevsimi simgesel olarak dile getirilmiştir. Üçüncü betimleme bir kent tasviridir. Burada denizle bölünmüş iki kara parçası görülmektedir.

Bunlardan ön planda yer alan yeşil bitki ve çok renkli çiçekleriyle dingin bir doğa görüntüsüdür. Bu görüntü içerisinde sol yanda öne doğru eğilmiş uzunca çınar ağacı ve onun biraz uzağında kırma çatılı ve kiremit örtülü bir bina göze çarpmaktadır. Beyaz boyalı mütevazı bu binanın dış cepheleri iki kat halinde basit pencere açıklıklarıyla yansıtılmıştır. Perspektif kurallarına bağlı olarak ön ve yan cephesi birlikte gösterilen binanın bir kısmı resmi sınırlayan alanın dışında kalmıştır. Kıyının karşı tarafında ise anıtsal mimari yapılar yer almaktadır. Tam ortada iki minareli merkezi kubbeli bir cami, sağ yanda ortadaki yapıya göre daha küçük ölçülerde tek minareli kübik bir yapı vardır. Bunların arkasında başka mimari tasvirler de görülmektedir. Ön plandaki mimari betimlemelere göre daha küçük olarak verilmiş bu tasvirlerde başarılı bir perspektif kendini hissettirmektedir. Bu görüntüde hayali bir İstanbul panoraması canlandırılmıştır. Bu hayali görüntüde alıştığımız İstanbul tasvirlerine benzer şekilde yapılar sıkışık bir düzende yerleştirilmemiş, kent birkaç anıtla basit bir şekilde ifade edilmiştir. Bu tasvirlerin hangi yapılara ait olduğu net olarak anlaşılamamaktadır. Doğu kubbesindeki dördüncü betimlemede ise yine selvi ve çınar ağaçlarıyla geniş, yeşillik meranın deniz ile bütünleşmesini görürüz. Bu kez denizde ayrı ayrı adalar yer almaktadır. Bu dört tasvirin aralarındaki yüzeylerde birbirinin tekrarı dört natürmort vardır. Bu natürmortlar, ışık-gölge ile hacim kazandırılmış kahverengi sarı tonlarındaki bir vazoda yer alan çiçek demetleridir. Çiçekler arasında barok özellikteki beyaz güller son derece çarpıcı bir biçimde yerleştirilmiştir.

   Vazolar dairevi bir masa üzerinde yer almakta ve masanın alt kısmından iki yana doğru uçları akant yapraklı “C” kıvrım dallar uzanmaktadır. Her bir vazodan çıkan çiçek ve yapraklarla kubbenin etrafında bir çerçeve meydana getirilmiş ve bu çerçevenin tam ortasına denk gelen kubbe göbeğine ise alçı malzemeden bir çiçek motifi yerleştirilmiştir. Dıştan ince bir silme ile dikdörtgen bir çerçeve içerisine alınmış kubbenin dört köşesi birbirinin tekrarı yoğun bitkisel süsleme ile zenginleştirilmiştir. Bu süslemede üst üste dizilmiş üç akantus yaprağı yer almakta, bu yaprakların iki yanından ise yine akant yapraklı C biçimli dallar çıkmaktadır. Bu motiflerin aralarındaki yüzeyler ise gül ve çeşitli çiçek yapraklarla boş yer bırakılmaksızın dolgulanmıştır.

KAYNAK: SELÇUK ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ DERGİSİ

FOTOĞRAFLAR: MUSTAFA GÜRELLİ