27 Nisan 2024
UMRE

MEKKE – SUUDİ ARABİSTAN

Nur Dağı’ndan Mekke’nin genel görünümü

Mekke (Arapça:مكة), Suudi Arabistan‘da Mekke Bölgesi‘nin yönetim merkezi olan şehir.

Mekke, Arap Yarımadası‘nın batısında bulunan eski Hicaz bölgesinde ve Kızıldeniz‘in doğusunda yer alır. İslam dinininde önemli yeri olan kutsal bir şehirdir. Zira İslam dininin peygamberi Muhammed burada doğmuş, kutsal kitabı Kur’an burada indirilmeye başlanmış ve Beytullah denilen Kabe de yine bu şehirde yer almaktadır. Kur’an’da ‘şehirlerin anası’ (ummu’l kur’a) sıfatıyla anılır. Günümüzde ise her yıl milyonlarca müslümanın ziyaret ettiği kent Riyad ve Cidde‘den sonra ülkenin 3. büyük kentidir.

Geçmişi

İsminin kaynağı

  Mekke’nin bilinen en eski ismi Bekke’dir. Bazı kaynaklar Mekke’nin, hem şehir hem de Kâbe’yi karşılayan bir isim olduğunu belirtirken, diğer bazı kaynaklar da Mekke’nin, Harem‘in tamamını kapsayan kısmına dendiğini; Bekke’nin ise bu mescidin ayrı bir ismi olduğunu belirtmişlerdir. Dilbilimciler ise Mekke ile Bekke’nin aynı şeyi ifade ettiğini kabul etmektedirler. Mekke ve Bekke, Babil dili‘nde ‘ev’ anlamında olup, Amelikalılar tarafından bu yerin ismi olarak kullanılmıştır. Batlamyus ise Mekke’ye Macorabba demiştir.

İslam kaynaklarında Mekke

Günümüzde Kâbe modern binalarla çevrelenmiştir

Mekke şehri, geçmişi MÖ 2000’li yıllara kadar uzanan eski bir şehirdir. Her ne kadar kutsallığının peygamber Hz. Muhammed‘in burada doğmuş olmasından kaynaklandığı sanılsa da asıl kutsallığı İbrahim peygambere dayanmaktadır. İslam kaynaklarına göre, İbrahim’in ikinci eşi Hacer‘den İsmail adında bir erkek çocuğu dünyaya gelir. Fakat ilk eşi Sare bu durumu kabullenemez ve Hacer ile İsmail’i yanından uzaklaştırmasını ister. İbrahim ikisini alarak Allah’ın kendisine bildirmesiyle bugün Mekke’nin bulunduğu alana getirir. Onları buraya bırakır ve geri döner. Çorak ve ıssız bir vadide yalnız kalan anne ve oğlu buraya yerleşir. Zamanla ticaret için bu bölgeden geçen Arap kabilesi Cürhümiler, Hacer’in açtığı Zemzem adı verilen su kaynağının yaşanılır hale getirdiği bu yere yerleşerek şehrin ilk sakinleri olurlar. İbrahim daha sonra tekrar buraya gelir ve Allah’ın bildirmesiyle oğlu İsmail’le Kâbe‘yi inşa eder. Bu zamandan itibaren Kâbe bir hac yeri olarak belirlenir ve İbrahim peygambere inananlarla Arap kabilelerin ibadet merkezi olur.

  Yüzyıllarca bir hac merkezi olarak kalan Mekke zamanla büyüdü ve Arap Yarımadası’nın önemli bir ticaret şehri haline geldi. İsmail’in soyundan gelen ve şehrin en soylu ailesi olan Kureyşoğulları’na mensup olan Hz. Muhammed 571’de burada doğmuştur. İslam dinine göre 40 yaşına kadar burada yaşadıktan sonra Mekke yakınlarındaki Hira Mağarası’nda Kur’an kendisine indirilmeye başlanmış ve en son İlahi dini bu şehirde açıklamıştır. Yeni dini kabul etmeyen Mekkelilerle ve özellikle şehrin ileri gelenleri ile büyük mücadelelerde bulunmuş, Mekke’de yaşam imkânı kalmayınca da Medine şehrine göç etmiştir.

  Uzun yıllar Medine’de yaşadıktan sonra, artık güçlenen Müslümanlarla tekrar buraya gelmiş, 630 yılında ise şehri savaşmadan almıştır. Burada hac ibadetini yerine getirmiş, veda haccını okumuş, Mekke’de kalmayarak aynı yıl Medine’ye dönmüştür.

Halifeler devri

Mekke, döneminde siyasi yönden sakin bir devir yaşadı. Bu dönemde su baskınlarına uğrayan Kâbe için halifeler Ömer ve Osman zamanında çalışmalar yapılarak şehrin yüksek kesimlerine setler inşa edildi.

 Emeviler devri

Emeviler devrinde şehrin imarına hız verilmiştir. Bu dönemde selleri kontrol altına alıp yönünü değiştirmek için büyük kanallar kazılmıştı. Ayrıca, halife Ömer tarafından başlatılıp I. Velid zamanına kadar devam eden istimlâkler ile Kâbe’nin çevresindeki saha büyütüldü. Muaviye, kuyular açtırıp suların toplanması için bentler yaptırmış, kurduğu sulama sistemi ile tarıma elverişli sahalar oluşturmaya çalışmıştı.

Yine Emeviler devrinin I. Velid zamanında Mescid-i Haram‘ın projesi hazırlandı. Bu proje için Suriye ve Mısır’dan mimarlar getirtilerek günümüzde dünyanın en büyük camisinin inşasına başlandı.

Mekke, Emeviler zamanında bazı siyasi olaylar nedeniyle saldırılara uğramıştır. Yezidi’n haksız bir şekilde halifeliğe getirilmesini kabul etmeyen Abdullah ibn Zübeyr mücadelesini Mekke’den yürütüyordu. Bu durum, Suriye ordusunun Hicaz’a gönderilmesine ve Mekke’nin kuşatma altına alınmasına sebep olmuştu. Abdullah İbn Zübeyr bu orduyu mağlup etmiş ve komutanlarının çoğunu da esir almıştı. Daha sonra Mekke’yi tekrar kuşatan Yezid’in ordusu, onun ölüm haberi üzerine kuşatmayı kaldırmıştı.

   Mekke’de halifeliğini ilan eden Zübeyr’e Hicaz bölgesinin tamamı, Irak ve Horasan bölgeleri de biat etmişlerdi. Abdülmelik bin Mervan, Emevîler’in yönetimini eline aldıktan hemen sonra, Haccac komutasında bir orduyu Mekke üzerine gönderdi. Zalimiğiyle bilinen Haccac’ın kuşatmasına altı ay direnen Mekke, Abdullah bin Zübeyr’in ölümüyle düşmüştür.

747’de Yemen‘den gelen Hariciler Mekke’yi işgal etmişler; 750’deki Abbasî darbesi ile Mekke hilâfet ile birlikte Abbasîler’in eline geçmişti.

Abbasiler devri

Abbasiler döneminde (750-961) Mekke’nin idaresi hanedana mensup kimselerin elinde kalmıştır. Harun Reşid, Mekke için büyük harcamalar yapmıştı. Ayrıca onun dokuz defa Hac maksadıyla Mekke’ye gitmiş olduğu bilinmektedir. Me’mun devrine gelindiğinde, ortaya çıkan mecburiyet neticesinde, Mekke’nin idaresi Halife Ali soyuna devredildi. Me’mun’un ölümünden sonra Abbasîlerin çöküşü başlamış ve ülke bir anarşi ortamına sürüklenmişti. Otoriteden yoksun kalan kutsal topraklar sık, sık kanlı çatışmalara sahne oldu.

  Karmatîler fırkasının terör havası estirdiği dönemde Mekke zorlu günler yaşadı. 916 yılından sonra Hac kervanlarının yolunu kapayan Karmatiler, Mekke’ye düzenledikleri bir baskında çok sayıda insanı katlettiler ve Hacerü’l-Esved‘i sökerek Bahreyn‘e götürdüler (M. 930). Sünnî İslam‘a karşı açtıkları savaşın başarısızlıkla neticeleneceğini gören Karmatîler, Haceru’l-Esved’i geri getirdiler.

  Mısır’da Fatimîler devletinin kurulmasından sonra, halife Ali soyundan gelenlerin Hicaz bölgesindeki etkinlikleri arttı. Bu dönemden sonra Mekke idaresi, şerif olarak adlandırılan Ali’nin oğlu Hasan soyundan gelen kimselerin elinde kaldı. Şerifliğin kurulması ile Mekke, nispeten bağımsız bir hayat yaşamaya başlamıştı. 994-1039 yılları arasında şeriflik makamında bulunan Ebu’l-Futuh bir halife gibi hareket etmeye başlamıştı. Şeriflerin idaresinde Mekke önemli bir ilerleme göstererek Medine’yi geride bırakmıştır. Bu arada Fatimîlerin ve Yemen meliklerinin Mekke’ye baskı yaptıkları görülmektedir.

Osmanlı devri ve sonrası 

İlk Suudi devleti

Mısır‘ın 1517‘de Yavuz Sultan Selim tarafından ele geçirilmesinden sonra Hicaz bölgesi Osmanlı hâkimiyetine girdi. Osmanlılar, şehrin kutsiyetine ve şeriflerin halife Ali soyuna dayanmasından kentin idaresinde bir değişiklik yapmadılar ve kent şeriflerce yönetilmeye devam etti. Onlar, bu dönemde sahip oldukları toprakları Mekke merkez olmak üzere, kuzeyde Hayber‘e, Güneyde Hali‘ye, doğuda ise Necd bölgesine kadar genişletmişlerdi. Osmanlı hâkimiyeti döneminde Mekke, manevi bakımdan sahip olduğu merkezîlik konumundan dolayı sürekli hizmet ve saygı görmüştür. Buğday ihtiyacının karşılanması için Mısır sürekli bir kaynak kabul edilmişti. Ayrıca bilim kurumları ve dini binalar için büyük harcamalar yapıldı.

IV. Murad zamanında hacda çıkardıkları karışıklıklar sebebiyle Şiiler‘in hacca gelmeleri yasaklanmıştı. Bu durum Sünni-Şii çatışmalarının Mekke’ye kadar bir yaygınlık kazanması neticesini doğurdu. Ancak, Osmanlı valisinin bu emri uygulama isteğine karşılık, Mekke şeriflerinin bu uygulamalara yanaşmak istemedikleri görülmektedir. Mekke, Vahhabiler‘in ortaya çıkışlarına kadar, Zâvi Zayd, Zâvi Berekât ve Zâvi Mesud gibi şeriflerin bitmeyen mücadelelerine sahne oldu.

   Necd bölgesinde güçlenen Vahhabiler, 1800’lerden sonra Mekke’yi sıkıştırmaya başlamışlardı. Vahhabiler ilk önce Taif‘e saldırmışlardı. Osmanlı valisi Galip Efendi, Vahhabi tehlikesini yok etmek için çareler aradıysa da bunda başarılı olamadı. 1803’de, Emir Mesud komutasındaki Vahhabiler Mekke’yi ele geçirdiler. Medine’de yaptıkları gibi, itikadi yapılarından kaynaklanan bir takım aşırılıklara giriştiler. Galip Efendi, Cidde‘ye doğru çekilmek zorunda kaldı. Cidde’de toparlanan Galip Efendi tekrar Mekke’yi geri almaya muvaffak oldu. Ancak, Vahhabiler’in hâkimiyetini tanımak zorunda kalmıştı.

   Hicazdaki Osmanlı hâkimiyetini yeniden tesis etmek isteyen II. Mahmud, Mısır valisi Mehmet Ali Paşa‘yı bu işle görevlendirdi (1811).

   1813 yılında Cidde’ye çıkan Mehmed Ali, Galip Efendi’nin de kendisine yardım etmesi sonucunda Mekke’yi kolayca ele geçirdi. Vahhabiler direnemeyeceklerini anladıklarından şehri boşaltıp gitmişlerdi. Mehmed Ali Paşa, Galip Efendi’nin görevine son vererek yeğeni Yahya bin Sarur‘u şerif atadı. Bundan sonra Mehmet Ali’nin şeriflerin işlerine sürekli müdahalede bulunduğu görülmektedir. Şeriflik için yapılan mücadeleler, İstanbul’un da bu işle doğrudan ilgilenmesine yol açmıştı.

1869‘da Süveyş kanalı‘nın açılması ile İstanbul‘un Bölgesi’yle doğrudan teması mümkün olmuştu. Şerif Hüseyin Osmanlıların, gereksiz bir şekilde Birinci Dünya Savaşı‘na katılmasının peşinden İngilizlerle işbirliğine girerek Mekke’de bağımsızlığını ilan etti. Şerif Hüseyin daha sonra kendisini halife ilan etmişti. Ancak buna kimse iltifat etmemişti. İngilizlerin, menfaatleri gereği, Hüseyin’i terk edip Abdulaziz bin Suud‘a destek vermeleri sonucu Hüseyin yalnız kaldı. Onun 1924’de vefatı üzerine yerine geçen oğlu Melik Hüseyin, tutunamayarak önce Akabe‘ye, oradan da Kıbrıs‘a kaçtı. Mekke’yi rahat bir şekilde ele geçiren İbn Suud, 1926’da Hicaz kralı ilan edildi. Peşinden de Necid ve diğer bölgeler de buna dâhil edildi.

Mekke, 1850

1910’da Mekke

Konum

   Mekke, Suudi Arabistan‘ın batısında, Kızıldeniz‘in 80 km. kadar doğusunda yer alır. Coğrafi olarak ise Yengeç dönencesi‘nin güneyinde, 21° 30′ enlem ve 40° 20’ boylamları arasında bulunmaktadır. Şehir, Taif‘in 100 km. batısında, Cidde‘nin 80 km. doğusunda ve Medine‘nin 400 km. güneyindedir.

Nüfus ve idari yapı

Mekke’nin 28 Nisan 2010 tarihi itibarıyla resmi nüfusu 1.534.731’dir. Bu nüfusun büyük çoğunluğunu Araplar oluşturmakla beraber özellikle 1950’den sonra petrol gelirlerinin sağladığı refah ile kente özellikle Orta Asya, Güney Asya, Güneydoğu Asya, Orta Doğu ve Afrika‘dan işgücü amaçlı göçler olmuştur. Günümüzde özellikle müslüman Güneydoğu Asyalılar ve Afrikalılar kentte hizmet sektörlerinde çalışmaktadır.

Mekke’ye gayrimüslimlerin (müslüman olmayanlar) girişine ve şehirde ikametine izin verilmez. Suudi yasalarında göre bu suçtur. Ama pek çok kişi müslüman olduğunu beyan ederek hac ibadetini izlemek için şehre gelir.

Coğrafi yapı ve iklim

Mekke, doğu tarafındaki Ebu Kubeys dağı ile batı yönündeki diğer dağlar arasında güneye meyilli dar bir vadide, adı geçen dağın eteğinde bulunmaktadır. Bu vadi bir yay şeklinde aşağılarda Kızıldeniz‘e doğru yönelmektedir. Burası Arabistan‘ın Tihame ve Necid bölgeleri arasında bir set oluşturan Hicaz dağları‘nın iki boğazının kesiştiği noktadır. Kâbe ve onu çevreleyen Mescid-i Haram, şehrin ortasında bulunur. Hemen yanında Safa ve Merve tepeleri bulunmaktadır. Bu vadide şehrin kurulduğu kısım Batın-ı Mekke olarak adlandırılmakta, Mescid-i Haram’ın bulunduğu çukur yere ise el-Batha denilmekteydi.

  Mekke oldukça kurak ve sıcak bir çöl iklimine sahiptir. Diğer Suudi Arabistan şehirlerinin aksine kışları sıcaklıklar biraz gerilese de yıl boyunca yüksek değerlerde seyreder. Mekke’nin kış aylarında ortalama sıcaklığı gece 17 °C, gündüz 25 °C’dir. Yaz sıcaklıkları ise ortalama 40 °C ila 45 °C derece arasındadır. Yağmur genellikle Kasım ve Ocak aylarında küçük miktarlarda yağar.

Ekonomi

   Mekke nin dolayısıyla Necd ve Hicaz bölgelerinin ekonomisi yıllık hac ve umre ibadetlerine bağımlıdır. Kentin ekonomisinin çoğunluğunu hizmet sektörleri oluşturmaktadır. Çünkü Mekke’nin iklimi ve toprak yapısı tarım ve hayvancılığa uygun değildir. Hac gelirlerini ise hacılardan alınan vergiler ve onların Mekke’de yaptığı harcamalar oluşturur. Örneğin, ülkenin milli havayolu şirketi Suudi Arabistan Havayolları gelirinin sadece % 12’sini hac faaliyetlerinden kazanır. Kentte hacıların transfer ve konaklama hizmetlerini yürüten pek çok firma bulunur.

   Şehirdeki diğer ekonomik faaliyetler genellikle petrol ihracatına dayalıdır. Mekke’de faaliyet gösteren az sayıdaki sanayi kuruluşu tekstil, mobilya ve mutfak eşyaları üretimi üzerine çalışır.

Ulaşım

   Şehir her yıl dünyanın değişik ülkelerinden milyonlarca hacının ziyaret ettiği büyük bir merkezdir. Bu sebeple havayolu ulaşımı gelişmiştir. Mekke’de havalimanı bulunmaz. Bu sebeple tüm havayolu taşımacılığı Cidde’deki Kral Abdulaziz Uluslararası Havalimanı üzerinden yapılır.

  Şehrin Kızıldenize kıyısı da olmadığından tüm deniz ulaşımı yine Cidde’deki deniz limanı üzerinden sağlanır.

  Şehrin çevresindeki diğer şehirlerle karayolu bağlantısı iyi durumdadır. Mekke’nin hava ve deniz yoluyla gelen hacıların ulaşımı için Cidde ile, hacıların diğer bir ziyaret noktası olan Medine ile ve başkent Riyad ile gelişmiş otoyol bağlantıları vardır. 5 hatta toplam 18 km. uzunluğundaki Mekke Metrosu ise 2010’da hizmete girmiştir.

Önemli yerler

Mescit-el Haram(المسجد الحرام) Kâbe’nin görünüşü.

Kâbe’nin görünüşü

  • Kâbe, İslam dininin kutsal yapısıdır.
  • Mescid-i Haram, Kâbe’nin etrafında bulunan dünyanın en büyük camisi.
  • Hira mağarası, İslam dinine göre ilk vahyin indiği mağara.
  • Nurdağı (Cebel-i Nur), Hira Mağarası’nın bulunduğu dağ.
  • Safâ tepesi ve Merve tepesi, İslam dininde kutsal olan tepeler.
  • Arafat Dağı, Veda Hutbesi‘nin okunduğu bölge.
  • Zemzem Kuyusu, İslam’da kutsal sayılan su ve su kuyusu.
  • Ecyad Kalesi, Mekke’yi savunmak için Osmanlılar tarafından inşa edilen günümüzde tamamen yıkılmış durumdaki kale.
  • Tenim Mescidi, Numan Vadisi bölgesinde bulunmaktadır. Hazreti Ayşe Mescidi de denmektedir.
  • Cennet-ül Mualla, Mekke’nin en eski mezarlığıdır. Hac esnasında ölenler de buraya gömülmektedir.
  • Peygamber’in evi, Kâbe’nin yanındaki Mevlid sokağında bulunan ev. Orijinali yıkılmış yerine 1957 yılında, Mekke ve Hac ile ilgili kaynakların bulunduğu bir kütüphane yapılmıştır.
  • Mina, Şeytan taşlama bölgesi ve Peygamberin Müzdelife vakfesinden sonra konakladığı bölge.
  • Müzdelife, Şeytan taşlamak için taşların toplandığı yer.
  • Sevr Dağı, Peygamber ve Ebu Bekir’in Medine’ye hicretleri sırasında gizlenip sığındıkları mağaranın bulunduğu dağ.
  • Suudi Sarayı, Kâbe’ye tepeden bakan saraydır. 1200 yıllık Ebu Kubeys Camisi yıkılarak yapılmıştır.
  • Zem Zem Towers, Ecyad Kalesi yıkılarak, 2001 yılında yapılan oteldir.
  • Abraj Al Bait Kuleleri, Dünya’nın en yüksek ve en büyük otelidir

FOTOĞRAFLAR 2013 YILINDA ÇEKİLMİŞTİR.