19 Mart 2024
Türbeler

İMAM-I BİRGİVİ KABRİSTANI – TÜRBESİ – BİRGİ – ÖDEMİŞ / İZMİR

Halk arasında BÖKEN MEZARLIĞI olarak anılır. Birgi’nin Osmanlı döneminden kalma mezarlığıdır. Bu mezarlık Birgi de müderrislik yapan Mehmet Efendinin buraya defnedilmesi dolayısıyla onun adıyla anılır. Mezarlıkta ayrıca Osmanlı döneminde önemli görevler üstlenmiş insanların da mezarları vardır. Halkın ziyaret ettiği önemli kabristanlarından biridir.
İmam-ı Birgivi Hazretleri
Birgi’nin iftiharı, İslam alimlerinin en büyüklerinden İmamı Birgivi Mehmet Efendi 1521 yılında Balıkesir de doğmuştur. Tam adı Muhammed Bin Ali Zeynuddindir. Fikirleriyle zamanın alimleri arasında büyük itibar gören Mehmet Efendi Osmanlı İmparatorluğunun en geniş topraklara ulaştığı Kanun-i Sultan Süleyman döneminde yaşamıştır. Büyük bir fakih olmanın yanında Hacı Bayram Veli Hazretlerinin piri olduğu Bayramiye Tarikatı’nın da bir mensubudur. 
Hayatı
Babası Ali Zeynuddin Efendi de kendisi gibi müderris ve alimdir. Ali Efendi tasavvuf ilmiyle de ilgilenmiş ve (Pir ) sıfatıyla tanınmıştır. Birgivi Hazretleri ilk tahsilini babasının yanında yapmış ondan Arapça, mantık ve bazı temel ilimleri öğrenmiştir. Bu esnada Kuran-ı Kerimi de ezberlemiştir.
Oğlunda yüksek bir ilim istidadı gören Ali Zeynuddin daha yüksek ilimler tahsis etmesi için onu İstanbul da ki ünlü Semaniye medreselerine göndermiştir. Birgivi Hazretleri burada meşhur üstatlardan Ahizade Mehmet Efendi ve Kadıasker Abdurrahman Efendi gibi meşhur üstatlardan dersler almıştır. Parlak bir talebelik hayatından sonra icazet imtihanında başarılı olup müderrislik hakkını kazanmıştır.
Semaniyeden mezun olduktan sonra yetişmesinde büyük etkisi olan Rumeli Kadıaskeri Abdurrahman Efendinin mülazımı (stajyer) olmuştur. İki, üç yılı süren mülazımlık vazifesinden sonra çeşitli medreselerde müderrislik yapmış camilerde halka vaazlar vermiştir. Daha sonra hocasının vasıtasıyla Edirne de kassamı asker (varisler arasında mirası hakkıyla taksim eden, yetimlerin mirasını muhafaza eden memur) olarak görevlendirilmiştir.
Kısa bir süre sonra kassâm-ı askerîlik görevini bırakarak İstanbul’a geri dönmüş ve Bayramiye Tarikatı şeyhlerinden Abdullah Karamanîye intisap ederek tasavvuf yoluna girmiştir. şeyhinin nasihati üzerine Edirne’ye giderek kassam-ı asker görevindeyken kazandığı bütün parayı sahiplerine geri vermiştir.
Tasavvuf yaşantısında şeyhine tam bir teslimiyetle hizmet etmeye çalışsa da aldığı mantık eğitimi ve sorgulayıcı kişiliği sebebiyle duyduğu her şeyi hemen kabul edemiyordu. Her meselede Kur-an ve sünnetten deliller arıyordu. Bu durumu bilen şeyhi kendisine medreselere geri dönerek ders vermesini ve halka(emr bil maruf ve nehyi anil münkeri (iyiliği emredip kötülükten menetme) ifa ile meşgul olmasını salık verdi.
O sıralarda Kanuninin oğlu Şehzade II. Selimin hocalarından Ataullah Efendi memleketi Birgi’de büyük bir medrese yaptırmış ve bu medreseye iyi bir müderris arıyordu. Aklına aralarında samimi bir dostluk bulunan ilmini ve irfanını takdir ettiği Mehmet Efendi geldi. Şeyhinin de oluruyla Mehmet Efendi dervişliği bırakarak müderrislik yapmak üzere 1563 yılında 41 yaşındayken Birgi’ye gitti.
İmam-ı Birgivi Mehmet Efendi hayatının sonuna kadar Birgi’de kalıp tedris, irşad ve telif faaliyetlerinde bulundu. Bundan dolayı kendisine (Birgili) anlamına gelen (Birgivi) ismi verildi. Kısa sürede ilmi ve fazileti bütün memlekette duyuldu. Ülkenin dört bir yanından talebeler öğrenim görmek üzere Birgi’ye geldi.
Birgivi Hazretleri 1573 yılında henüz 52 yaşındayken bir veba salgınında vefat etmiştir. Cenazesi Birgi’nin kuzeydoğusunda bulunan kabristana defnedilmiştir. Kabri sağlığındayken vasiyet ettiği üzere gösterişten uzaktır ve üzerine türbe yapılmamıştır.
Görüşleri
Hayatı boyunca İslami kuralların ödünsüzce uygulanmasından yana olan ve dinin çıkarlara alet edilmesine karşı çıkan Birgivi Hazretlerinin bir gününü talebesi Hocazade Abdünnasır Efendi şöyle özetler:
Hakikati dile getirmekten korkmayan , dürüst ve tavizsiz bir ilim insanı…
Önce Yâsin-i Şerif ve iki hizb Kur’an okuyup, iki rek’at kuşluk namazı kılar, sonra da eğer ders günü ise, altı kitaptan nakil ve tedris ettikten (anlatıp okuttuktan) sonra yine dört rekat namaz kılıp kuşluk namazını altıya çıkarırlardı. Bilahare evinin yolunu tutardı. Fakat ders günü değilse, bu defa da ders yerine altı kitabı ayrı ayrı mütalaa eder, ayrıca, İmam Gazalînin İhya-i Ulumundan okurdu. Sonra da kayluleye yatardı. Öğle namazı sonrasından ta ikindiye kadar kitap ve risale telif ve tasnifiyle meşgul olur, eğer oruçlu değilse ikindiden önce yemeğini yiyip, ta akşama kadar yine dersine devam ederlerdi.
Şeriatten zerre kadar taviz verilmesine razı olmayan Birgivi, Kur-anın para karşılığında okunup okutturulmasına, herhangi bir ibadetten para alınmasına şiddetle karşı çıkmıştır. Bu konuda zamanın alimleriyle yazılı ve sözlü münazaralara girmiştir. Hatta devrin Şeyhül İslam’ı Ebusuud Efendinin verdiği bir fetvayı yırtıp atacak kadar cesur ve davasına sadıktır.
Ebusuud Efendi ile restleşmesinden sonra kendisine (Padişah seni cezalandırır) diyenlere verdiği cevap onun imanının ulaştığı noktayı çok iyi gösterir. Onlara cevaben şöyle demiştir: En çok verecekleri ceza şu üç şeyden başkası olamaz: Ya öldürürler, ki bu şehitliktir. Yahut hapsederler, o ise uzlet ve halvet demektir. Her ikisi de iki yoldur. Ya da sürgün ederler, ki bu da hicret ve peygamberlerin (s.a.v.) sünnetidir ve ben bunlardan sevap umarım.
Özellikle memurların rüşvet satın alınması, kadıların, muhtesiplerin ve diğer devlet görevlerinin rüşvet yemesi, ehil olmayan kişilere ve onların çocuklarına ilmi ve idari büyük makamlar verilmesi ve bu yüzden toplumda cehaletin, batıl inanışların, bidatların artması en çok karşı çıktığı durumlardı. Devleti yöneten kişilerden din görevlilerine kadar toplumun her zümresinde gördüğü bozuklukları yaptığı vaazlarda ve yazdığı eserlerde keskin bir dille eleştiriyordu. Şehzade II. Selimin hocalığını yapan ve kendisini Birgi’deki medreseye müderris olarak atayan Ataullah Efendiyi bile nüfuzunu kullanarak devlet işlerine karıştığı gerekçesiyle eleştirmesi onun cesaretini ve dürüstlüğünü kanıtlayan önemli bir örnektir.
Ömrünün son yıllarında İstanbul a giderek Sadrazam Sokullu Mehmet Paşayla görüşmüştür. Ona devlet yapısındaki yolsuzluklardan ve toplumdaki aksaklıklardan duyduğu rahatsızlığı dile getirmiş ve bunların düzeltilmesi için nasihatlerde bulunmuştur.
On yedinci yüzyılda ortaya çıkan ve Osmanlı devletini uzun yıllar meşgul eden dinin bütün bidatlardan arındırılması gerektiğini hararetle savunan Kadızadeliler Hareketinin temel dayanak noktası Birgivi’nin eserleri ve fikirleridir.
Eserleri
Birgivi Hazretleri hayatının sonuna dek Arapça ve Türkçe dillerinde Altmışa yakın eser kaleme almıştır. Bu eserlerden bazıları yüzlerce yıl Osmanlı medreselerinde ders kitabı olarak okutulmuştur. Kitapları kendisini takip eden pek çok alim tarafından şerh edilmiştir.
O devirde yaygın olan eserini bir devlet büyüğüne ithaf etme anlayışına rağmen, Birgivi hazretleri yazdığı hiçbir eserini bir devlet büyüğüne ithaf etmemiştir. Meydana getirdiği eserler daha çok halkın ve öğrencilerin ihtiyaçlarına verecek şekilde kaleme alınmıştır.
En önemli eserleri
Tarikat-ı Muhammediye: Peygamber Efendimizin (SAV) açtığı kutlu yolda onun sünnetine bağlı kalarak nasıl yürünmesi gerektiğini delillerle ortaya koyduğu bu eseri, toplumda vuku bulan batıl itikadleri, bidatları ve özellikle tasavvuf ehlinde gördüğü bir takım yanlışları düzeltmek için yazmıştır. Ancak bu sözlerden tasavvuf karşıtı olduğu kanısına varılmamalıdır. Kendisi de tasavvuf ehli olan İmam-ı Birgivi’nin asıl maksadı toplumda ortaya çıkan sahte şeyhlerle ve tasavvuf adı altında halka sunulan sapkın inançlarla mücadele etmektir. Tarikat- Muhammediye günümüze dek pek çok kez çeşitli alimlerce şerh edilmiştir.
Vasiyetname-i Birgivi: Oldukça sade ve anlaşılır bir dille yazılmıştır. Dini öğütler içerir ve Türkçe yazılmıştır. Türk edebiyatının en ünlü vasiyetnamelerinden biri olarak bilinir. Yüzlerce yıl boyunca toplumun her zümresindeki insanların temel İslami kitabı olmuştur. 1822 yılında Garcin de Tassy tarafından Fransızcaya çevrilmiştir.
Günümüzde, imanı, fazileti ve hiçbir yanlışlık karşısında susmayan dürüst kişiliğiyle her türlü övgüyü hak eden İmam-ı Birgivi Hazretlerinin ünü ülkemiz sınırlarını aşmış olup Dünya Üniversitelerinde hakkında tezler yazılmaktadır.
Kabri kendi diktiği ulu servi ağacının altında Birgi’nin bir kilometre kuzeyinde kendi adıyla anılan mezarlıktadır.
Her yıl on binlerce kişi tarafından ziyaret edilen bu bölge Türkiye’de inanç Turizminin merkezlerinden biri haline gelmiştir