22 Aralık 2024
Türbeler

AHİ ŞERAFETTİN TÜRBESİ – SAMANPAZARI – ALTINDAĞ – ANKARA

Türbe, Aslanhane Mahallesinde aynı isimdeki caminin karşısında yer alır. Yapılış tarihi 1350 olup, türbenin güney penceresi üzerinde Arapça bir kitabe vardır.
Arapça kitâbesine göre 731’de (1330-31) Ahî Hüsâmeddin için yapılmıştır. İçindeki yedi kabirden biri onun, bir diğeri 751’de (1350-51) vefat eden oğlu Ahî Şerafeddin Mehmed’indir. Ayrıca burada Ahî Şerafeddin’in kızı Devlet Hatun (ö. 763/1361-62) ile Ahî Hüseyin’in kızı Ayşe Hatun’un (ö. 833/1430) sandukaları da bulunmaktadır. Diğer üç sandukanın ise Ahî Hüsâmeddin’in soyundan gelen kimselere ait olduğu tahmin edilmektedir.
Ahî Şerafeddin Türbesi sekizgen bir plana göre yapılmış olup alt kısmı karedir. Üstünü dıştan sekiz, içten on altı dilimli kâgir bir sivri külâh örter. Böylece kareden on altıya geçiş, ustalıklı bir biçimde tromplar, köşe üçgenleri ve ufak nişlerin yardımıyla sağlanmıştır. Türbe değişik ölçülerde ve cinslerde devşirme taşlardan yapılmıştır. İçerisindeki yedi sandukadan bir tanesi alçı kabartmalarla süslüdür ve Ahî Hüsâmeddin’e aittir. Sahibi belli olmayan diğer bir sanduka da yine alçı tezyinatlı olup üzerine kelime-i tevhid işlenmiştir. İki sanduka ise altıgen mavi renkte çinilerle kaplanmıştır. Devlet ve Ayşe hatunların sandukaları mermerdendir.
Ahî Şerafeddin’e ait kabrin ise bugün sadece sanduka eteği yerinde durmaktadır. 1933’te Ankara Etnografya Müzesi’ne götürülmüş olan ceviz ağacı sanduka üzerinde ölünün adından başka, Âyetü’l-kürsî ve başka âyetler yazılıdır; ayrıca zengin bir oyma süsleme de görülür. Türk ağaç işçiliğinin en güzel eserlerinden olan ve tabut biçiminde bir sanduka ile altı kare, üstü çokgen sivri külâhlı küçük bir türbeye benzer başlık kısmından meydana gelen bu sandukanın Nakkaş Abdullah b. Mahmud tarafından yapıldığı kitâbesinde belirtilmiştir. Ahî Şerafeddin Türbesi ve ona ait sanduka, Ankara’nın Selçuklu devrine ait en başta gelen tarih ve sanat âbidelerindendir. Evvelce etrafında yer alan ve içinde pek çok eski mezar taşı bulunan hazîre bozulmuş, taşlar başka yerlere taşınmıştır. Yalnız bunlardan, 781’de (1379-80) vefat eden Ali Hüsâmeddin Hüseyin b. Yûsuf’un mezar taşı kalmıştır.

Bir yanıt yazın