29 Mart 2024
Şehirler ve İlçeleri

KEMALİYE – ERZİNCAN

Kemaliye, eski adıyla Eğin, Erzincan ilinin dokuz ilçesinden biridir.

TARİH

     Doğu Anadolu Bölgesi’nin kuzeybatı sınırında ve Erzincan ilinin güneybatısında bulunan Kemaliye, Munzur dağlarının batısında kalan Karasu vadisinde kurulu bir yerleşimdir.  İlçenin yüzölçümü 1.168 km2’dir.

    İlçe kuzeyde İliç (Erzincan), güneyde Arapkir (Malatya) ve Ağın (Elâzığ), batıda Divriği (Sivas), doğuda Çemişgezek ve Ovacık (Tunceli) ilçeleri ile sınırlanmış olup, Kemaliye bu konumuyla doğal ve beşerî çevre özellikleri bakımından Erzincan, Elâzığ ve Malatya illeri arasında bir geçiş sahası durumundadır. Yerleşim merkezi göl kıyısında 845 metreden başlamakta ve yamaç boyunca 1000-1100 metrelere kadar yükselmektedir. Kemaliye ulaşım yolları açısından Erzincan iline 152 km, Elazığ’a 144 km, Malatya’ya 185 km uzaklıkta yer almaktadır. Kemaliye’nin 1922 yılından önceki adı Eğin’dir. Eğin Göktürkçe ‘Cennet kadar güzel bahçe’ anlamındadır.

    Bölge, M.Ö. II. binyıla uzanan tarihinde Asur, Grek-Pers, Roma-Bizans hâkimiyetlerinde kalmıştır. Türk boylarının bölgeye yerleşmeleri ise 1058 yılına rastlamaktadır. Sonrasında Kemaliye’yi de içine alan bölgenin Anadolu Selçuklu Devleti, İlhanlı Devleti ve Akkoyunlular egemenliğine girdiği görülmektedir. Osmanlı padişahı Çelebi Mehmed zamanında Osmanlı topraklarına katılmıştır. Çelebi Mehmed, Kafkasya’dan göç eden ailelerin bir bölümünü Eğin’e yerleştirmiş ve geçimlerini sağlamak için İstanbul et kethüdalığını (satış yönetimi) vermiştir. Daha sonra, IV. Murad döneminde ayrıca odun ve kömür kethüdalığı da verilmiştir. Özellikle 19. yüzyıl Halep ve Bağdat başta olmak üzere başka yerleşim bölgeleriyle ticari ilişkilerin arttığı bir dönemdir. Halkın tarım ve hayvancılıkla ilgilendiği, bunun yanında yemenicilik, halıcılık, ev yapıcılığı, taş duvar ustalığı gibi mesleklerin de bölgede ilerlediği bilinmektir. Sarı sahtiyari (boyanmış ve cilalanmış deri), el tezgâhlarında dokunan “manusa kumaşı”, boya, halı, ipek ihraç ürünleri olarak artarken, karşılığında altın gümüş, baharat ve kahve ithal ürünler olarak gelmekteydi.

     1813’te, James Playfair’in “A System of Geography” kitabında Eğin’i “Fırat’a ulaşan bereketli bir yolda, bir dağın eteğinde, amfi tiyatro biçimli küçük bir kasaba olarak anlatır.” İngiliz kaşif Francis Rawdon Chesney 1835-1837 yılları arasında yaptığı araştırma gezisinde Fırat’ın rotasını takip etmiş ve Eğin’den “sağ yakada 2,700 hanelik bir kasaba” olarak söz etmiştir. Karşılaştırıldığında, Erzincan’da 3000 hane ve Malatya’da 2923 hane saymaktadır. Chesney, Eğin’in durumunu, “kasabayı aşıyormuş gibi görünen ve sanki kasabayı yok etmekle tehdit eder gibi görünen yüksek kireçtaşı uçurumları arasında bir köprüyle geçilecek kadar dar bu tekil yarıkların her iki tarafında yaklaşık 1219 metre (4000 fit) rakıma kadar yükselen dağların olduğu derin bir vadide olduğunu anlatır.”

     İlçe uzun süre Diyarbekir ve Sivas eyaletlerine bağlı bir kaza merkezi olarak yönetilmiş, 1878‘ de Mamuratülaziz Vilayeti’nin Elaziz Sancağı’na bağlanmıştır. 1895’de İngiliz coğrafyacı Charles William Wilson Eğin’i Küçük Asya gezi rehberinde şu şekilde tarif eder

     Gündüz çok kısa güneş ışığı alan, çok dik ve yüksek kayalardan oluşan bir tiyatroya asılı duran canlı ve ilginç (ingilizce:picturesque) bir kasabadır. Adından da anlaşılacağı gibi gür bir pınar, şehrin tepesinde yükselir ve havanın ağır, nemli bir karakter aldığı birçok bitki örtüsünü besler. Sokaklar sadece kaya merdivenlidir. Teraslı bahçeler ve meyve bahçeleri içinde yükselen taş evler Anadolu’nun en iyileri arasındadır. Çarşı iyidir ama dış ticaret çok azdır. Pamuklu kumaş (manusa) üretilir. Nezih bir “han” yoktur ve özel konaklama yeri aranmalıdır. Guatr ilçede sık görülen bir hastalıktır. 10,000 kişinin yarısı Ermeni’dir ve en büyük kilisesinde 11. yüzyıl MS. İncilleri korunur ki Sasun kralınca kızı için yazıldığı söylenen İnciller’dendir. Bazı iyi Pers çinileri de vardır. Yanındaki pınar başı ve cami görülmeye değer. Genç erkeklerin çoğu Konstantinopolis, Smyrna ve diğer şehirlerde iş arar. Bankacıları ve sarrafları çok ünlüdür ve ayrıca Stambûl’de aşçı, “kaïkji” ve “hammal” olarak bulunurlar. Yeterince para biriktirdiklerinde geri döner ve bir ev inşa eder ve yerleşirler. Eğin, 11. yüzyılda Senekherim ile birlikte Vasburagan’dan göç eden Ermenilerin yerleştikleri yerlerden biriydi.

       19. yüzyılın ilk yarısında sarraflık ve ticaretin, Eğin’in sosyal ve ekonomik yaşamında önemli bir yere sahip olduğu görülmektedir. Müslüman olmayan cemaatlerin önemli bir kesiminin, iskân, mübadele ve kişisel göçle yurtlarını terk etmesi sonucu, Anadolu’nun birçok kentinde, kültür birikiminin, çözülme ve kopuş sürecine girdiği görülür. İzleyen sonraki on yıllarda, Kemaliye ve köylerinde, arazinin dağınık ve tarıma elverişiz olması nedeniyle, geçim sıkıntıları artmış ve erkekleri gurbete çıkmaya mecbur etmiştir. Kervanlarla insanlar Giresun’a, oradan da vapurla İstanbul’a gitmiş ve bu çetin yolculuk insanların sılaya dönüşünü zorlaştırmıştır. Yıllar süren ayrılıklar gurbet olgusunu artırmıştır. Ayrılık ve hasret kokan Eğin Manilerinin büyük bölümü daha ziyade bu dönemde yazılmıştır. Türk halk edebiyatında ’Eğin Ela Gözlüsü’ olarak da bilinen 11 hece düzenine göre yazılmış maniler daha çok Kemaliye’de kalan gelinlerin, ağasına (kocası) olan özlemiyle kaleme alınmıştır.

     Kurtuluş mücadelesi nde Mustafa Kemal Atatürk’e olan bağlılıkları nedeniyle Eğin kazasının (kasaba) ismi 21 Ekim 1922 yılında “Kemaliye” olarak değiştirilmiştir. Kemaliye 1926 yılına dek Elazığ’a bağlı iken 1926-1938 arasında Malatya’ya, 1938 sonrasında ise Erzincan’a bağlanmıştır.

    1911’de Hogarth, Eğin’i Mamuretülaziz Vilayeti’nde önemli bir kasabadır der ve : “…batı Fırat’ın sağ kıyısında, ahşap bir köprüyle geçilen yüksek, sarp kayalardan oluşan tiyatroda pitoresk bir konumda yer alır. Taş evler teraslı bahçeler ve meyve bahçeleri içindedir ve sokaklar sadece kaya merdivenlidir.” der.

Türk Kurtuluş Savaşı’nın ardından 21 Ekim 1922’de, Eğin’in Mustafa Kemal Paşa onuruna Kemaliye (ve Selinti’nin Gazipaşa) adının değiştirildiği bir kararname çıkarıldı.

1926’ya kadar Elazığ’a bağlı olan Kemaliye, 30 Mayıs 1926’da çıkan 877 sayılı kanunla Malatya’ya bağlandı. 11 Mayıs 1938’de çıkan 3383 sayılı kanunla Erzincan’ın ilçelerinden biri oldu.

    30 Ocak 1923 tarihinde Yunanistan ve Türkiye hükümetleri tarafından İsviçre’nin Lozan kentinde imzalanan “Yunan ve Türk Nüfusunun Mübadelesine İlişkin Sözleşme”den kaynaklanan 1923 nüfus mübadelesi (Yunanca: Ἡ Ἀνταλλαγή, Türkçe: Mübâdele), Eğin’de yaşayan Ermenice konuşan Rum Ortodoks azınlık nüfusu’nun tahliyesiyle sonuçlandı. 8 ay ve bin kilometreden fazla zorlu bir yolculuktan sonra Ege kıyılarına ulaştılar ve Selanik yakınlarındaki Diavata’ya ve Yunanistan’ın Evia adasındaki Kastaniotissa’ya (yeni Eğin) taşındılar

ETİMOLOJİ

     İlçenin eski adı Ermenice Akn olup “göze, pınar” anlamındadır. Bu isim Türkçede Eğin şeklini almıştır. Eğin Göktürkçe “cennet gibi güzel bahçe” demektir.

1922 yılına kadar Eğin ismiyle bilinen ilçe, Kurtuluş Savaşı ‘nda Atatürk’e bağlılığını bildirmek için gönderdiği telgrafta 500 atlı ile yanında olacağını bildirmesi üzerine Atatürk’ün “Eğinliler, siz kemale ermiş insanlarsınız. Bu yüzden adımı size veriyorum.” demesiyle Kemaliye adını aldı

COĞRAFYA

     Fırat ırmağı Kemaliye ilçesinde Kadıgölü suyu ile Miran suyunu aldıktan sonra, ilçenin güneydoğusunda Başpınar yakınlarında Keban barajı ile Elazığ il sınırına girer. Kemaliye’nin Kadıgölü adlı küçük bir gölü vardır. Doğal güzellikleri ve sahip olduğu su kaynakları dolayısıyla harika manzaralara ev sahipliği yapmaktadır

AKARSULAR

     Erzincan’ın en büyük akarsuyu Karasu Nehri’dir. Karasu Nehri Fırat’ın en önemli iki kolundan biridir. Karasu, Tercan ovaları ve Erzincan Ovası boyunca akar, Kemaliye ‘nin içinden geçerek Kemaliye‘nin güneydoğusundaki Başpınar yakınlarından il sınırlarını terkeder. Karasu Irmağı geçtiği yol boyunca Çayırlık Dere, Tuzla Suyu, Mercan, Kom, Cimin, Pahnik ve Sürperen Suları, Çardaklı Deresi, Kadıgölü Suyu ile Miran Suyunu toplar.

KARANLIK KANYON VE TAŞYOL

     Dünya’nın Grand Canyon ‘dan sonra ikinci büyük kanyonu, yabancı turist akınına uğrayan ancak yerli turistler tarafından pek bilinmeyen Karanlık Kanyon buradadır. Karanlık Kanyon Kemaliye şehir merkezinden Erzincan istikametinde 3. kilometre de başlar. Karanlık Kanyon, Karasu Vadisi’nin en görkemli bölümlerini oluşturur. Dünyanın sayılı büyüklük ve derinliğine sahip kanyonlardan biri olan Karanlık Kanyon, nehir yüzeyinden 750-800 metre yüksekliklerine ulaşmaktadır. Bir süredir Kemaliye Doğa Sporları Festivali her yıl burada düzenlenmekte ve Base Jump (Zeminden Atlayış), kaya tırmanışı, kano, bot safari gibi sportif etkinliklere ev sahipliği yapmaktadır. Base Jump sporcuları buradan serbest düşüş yapıp ardından yamaç paraşütlerini açarak nehir kıyısında özel hazırlanmış zemine iniş yapmaktadırlar. Daha önce profesyonel dağcıların açtıkları tırmanış parkurlarında uluslararası yarışmalar da düzenlenmektedir. Son olarak 2019 yılında Kemaliye’nin sırtını dayadığı Eğin Kayası’na 517 basamaklı Via Farrata (Demir Yol) parkuru hizmete girmiştir. Rehberler eşliğinde sporcular bu yoldan güvenlikli teçhizatlarla tırmanış gerçekleştirilebilmektedirler.

      Kemaliye Karanlık Kanyonu’nda Karasu Vadisi’ne paralel konumlanmış olan bir de tarihi ‘Taşyol’ vardır. Bu yolun yapımına 1860’lı yıllarda başlanmış olmasına rağmen, 300-400 metre kadar dar bir patika yapılabilmiş, 1949-1960 yılları arasında toplam yolun 1 km kadar kısmı devlet desteği ve toplanan yardımlarla açılsa da, sonrasında 1983 yılına kadar çalışmalar durmuştur. 1992’de döneminin Erzincan Valisi Recep Yazıcıoğlu’nun ve Kemaliyelilerin maddi-manevi özverili çalışmaları sonucunda, 1995 yılında şantiye tekrar açılmış ve 2002 yılında tamamlanarak ‘Taşyol’ resmen açılmıştır. 31 tünel ve 62 havalandırma ile yarma olmak üzere yolun yaklaşık 8 km kadarı tünel olmak üzere toplam 13 km uzunluğundadır. Her ne kadar karayolu özellikleri taşımasa da, ‘Taşyol’ neredeyse halen ilk yapıldığı gibidir. Ancak arabanızla veya yürüyerek içinden geçmek mümkündür. Türkiye’nin zor yolları arasında en merak edilen ve etkileyici olanlarından biridir. Birçok macera sever ‘Off-Road’ tutkunlarını kendine çekmeyi başarmıştır.

KURU DUVAR

      Kemaliye’yi ziyaret edenlerin dikkatini çeken unsurlardan birisi de tüm kentte var olan yoğun taş duvar örgüsüdür. Bu tüm kentin dokusunda önemli bir etkiye sahiptir. Kent çoğunlukla zemini kayalık bir coğrafi konuma kurulduğundan ekip biçmek için uygun değildir. Ancak suyunun bolluğu ve ılıman iklimi bu bölgede yaşam kurmak için etki olmuş olmalı. Kemaliye halkı ekim alanları oluşturmak için taşlık ve eğimli araziyi teraslama yaparak küçük düz alanlar oluşturmuşlar. Yerel ağızla ‘seki’ de denilen bu ekilebilir alanlara dağlardan toprak taşıyarak verimli hale getirmişlerdir. Her seki bir diğerinden taş duvarlarla ayrılmıştır. Bu taş duvarlar ‘kuru duvar’ diye tabir edilen bir teklikle yani hiç bağlayıcı kullanmadan örerek oluşturmuşlar. Çimento gibi bağlayıcı kimyasalların kente çok sonraları girmesinden dolayı ‘kuru duvar’ tekniği günümüze kadar kullanılmaya devam etmiştir. Bu teknik bir zorunluluktan gelişmiş olsa da, bahçelerde örülen duvarlar için belki de olabilecek en iyi tekniktir. Bahçe de biriken suyun tahliyesi için zaruri olan taşların arasındaki doğal boşluğun bulunması kuru duvarların önemli özelliğidir. Aynı zamanda duvar içi boşluklar yaban hayatı destekler niteliktedir. Kemaliye’de yaşayan endemik bir tür olan ‘Anadolu Semenderi’ yerel adıyla ‘Yağmur Bociği’ kuru duvarların içinde yaşayarak bugüne kadar popülasyonlarını korumayı başarmışlardır.

      18. yüzyılda parlak günlerini yaşayan ve ‘İpek Yolu’ üzerinde yer alan Kemaliye (Eğin) halkı, atalarından devraldığı gibi kervanlarla taşınan çeşitli meyve fidanlarını (ve/veya çeliklerini) bahçelerine ekmişlerdir. En gözde ürünü olan dutun bilinen 18 türünü, verik elması gibi 20’den fazla elma türünü, eşbabiyesi, inciri, cevizi, bademi, üzümü, koca yemişi ve daha birçok türünü yetiştirmişlerdir. Kısacası turunçgiller dışında bütün meyve türlerinin yetiştirmeyi başarmışlar. Eğin Dutu (kurusu) ve cevizi birlikte taş dibeklerde döverek Lök tatlısını üretmişlerdir.

ZİNCİRLİKAYA VE MANİ YOLU

    Halk arasında Zincirlikaya olarak da bilinen bir kayanın üzerine, 2004 yılında bazı hayırseverler ve Kemaliye Belediyesi’nin desteğiyle bir merdiven yapılmıştır. Burası yoldan en az 530 adım (içinde 192 basamak bulunan bir yamaç boyunca) yürüyerek varılabilen turistik alana dönüştürüldü. Zincirlikaya üzerinden Kemaliye (Eğin) merkezi ve çevresi rahatlıkla görülebilmektedir. Kemaliyelilerin bu kayayı şehir merkezinin üzerine yuvarlanma tehlikesi nedeniyle zincirle bağlanmasından dolayı bu adı almıştır.

      Kemaliyelilerin ortak özelliği memleketlerine olan bağlıklarıdır. Memleketlerini çeşitli sebeplerle fakat daha çok geçim sıkıntıları nedeniyle terk etmiş olsalar da onlar için ayrı bir sevdadır Kemaliye. Yaklaşık 50 yıldır, önceleri Halı Panayırı, daha sonraları Doğa Sporları ve Kültür Festivali adıyla her yıl tekrarlanan etkinlik sıla hasreti çeken gurbetçilerin buluşma nedenidir. Bu etkinliklerin önemli bir farkındalık yaratmasıyla 2000’li yılların başında Kemaliye sahip olduğu değerlerin farkına vardı. Kemaliye’yi keşfetmek isteyen bir potansiyel oluştu. Bu da Kemaliye’yi bir turizm kenti yapmaya yetti. Yeni oteller, pansiyonlar, kafe ve restoranlar, yeni mekânlar açıldı. Kent halkı, geçmişini korumak için harekete geçti evlerini restore etti ve ziyaretçilerine yerel değerlerini sunmak için kentin tepsinde Karasu vadisini yukardan gören manzara eşliğinde bir yolu ‘Mâni Yolu’ olarak düzenledi. Kemaliye’nin endemik bitki türleri gibi kendine özgü 11 hece düzeninde yazılmış manilerini tabelalara işledi. Bugün bu yolda 80 tanesi sergilenmektedir. Bu yol kısa sürede ziyaretçilerinin en çok ilgi gösterdiği yerlerden biri oldu. “Ela Gözlü” olarak da anılan Eğin manileri “Karşı Geçe”, “Venk”, “Apçağa” gibi yöresel ağızlarla dile gelmiştir.

      Eğin folkloru, uzun yıllar Elâzığ kültürüyle etkileşme içinde kendine özgü bir birikim oluşturmuştur. Kemaliye (Eğin) hikâyeleri, türküleri, halk oyunları, edebiyatı, oyunları (köy seyirlik) ile özel ve benzersizdir. TRT arşivinde kayıtlı 40 kadar türküsü, 3000 adet derlenmiş 11 hece düzenine göre sıla hasreti ve sevilene özlemin dizelere döküldüğü manileri, 30 kadar halk oyunu ile Kemaliye büyük bir kültür birikimine sahiptir.

KADIGÖLÜ

      Bir doğa harikası olan Kadıgölü, Taşdibi ve Orta Camii arasında yüzeye çıkan Sarıçiçek dağ silsilesinden beslenen, çok soğuk ve yüksek debili bir kaynak suyudur. Kemaliye’nin hayat kaynağı olan Kadıgölü gözesi içme suyu kaynağı olarak kullanıldığı gibi, bağ ve bahçelerin arklar vasıtasıyla sulanmasını da sağlar. Bahar aylarında köpükler saçarak gürül gürül aran Kadıgölü Deresi’nin seyri doyumsuz güzelliktedir. Kadıgölü Deresi üzerinde onlarca su değirmeninden günümüzde hâlâ faal durumda olan bir tanesi Tarihi Mederese binasının yanında yer alır. Bu değirmende üretilmiş kepekli un da satılmaktadır.

DOĞASI

     Kemaliye ve çevresi sucul ve karasal olmak üzere iki büyük ekosistem bütünü ile temsil edilmektedir. Bu ekosistemleri oluşturan çok farklı habitat tipleri Kemaliye’de gözlenmektedir.

     Bunlar; step, orman, çalı habitatı, kayalık alanlar, mağara ve yeraltı habitatları, daimî akan nehir ve dere habitatları, mevsimsel dere habitatları, bataklık-sazlık alanlar, daimî tatlısu göl habitatı, tatlısu kaynakları, insan eli ile oluşturulan sürdürebilir tarım alanları, plantasyon alanları, köylerdeki bahçeler ve kanallar şeklinde tanımlanmaktadır.

     Kemaliye, jeolojik özellikleri itibarıyla Munzur Dağ silsilesi üzerinde yer alan ve çok farklı habitatları bünyesinde barındıran ve biyolojik olarak tespit edilebilmiş 4500’e yakın bitki ve hayvan türüne ev sahipliği yapan ve bu açıdan ülkemizde ender niteliklere sahip bir bölgedir. Söz konusu bu bitki ve hayvan türlerinin 150’ye yakını endemik yani dünyada yalnızca ülkemizde görülebilen canlılardır. Üstelik bunların en az 10 tanesinin tip türü Kemaliye’dir. Yani dünya literatürüne ilk kez Kemaliye’den bildirilen bitki ve hayvanlardır.

    Böylesine küçük bir coğrafyada, bu kadar fazla habitat ve tür çeşitliliği dünyada sayılı alanlarda söz konusudur. Bu bağlamda Kemaliye ve çevresinin Doğal Sit Alanı ilan edilmesi için gerekli çalışmalar yapılmıştır.

KAYNAK: VİKİPEDİ