31 Ekim 2024
Ören Yerleri

ASKLEPİON – BERGAMA / İZMİR

 Bergama Asklepion’u Eskiçağ’da Epidaurus ve Kos’taki örneklerine eşdeğer önemde bir sağlık tedavi merkezi idi. Pausanias’a göre Bergama’da ilk Asklepios Tapınağı M.Ö. 4. yüzyılın ilk yarısında kurulmuştu. Sağlık tanrısı Asklepios adına M.Ö. IV. yüzyılın ortalarında kentin oldukça dışında Geyikli Dağı’nın yamaçlarında, kuytu bir vadi içersinde, şifa verdiğine inanılan su kaynaklarının bulunduğu düzlükte kurulmuştur

    Kuruluş efsanesine göre, saygın bir kişi ve aynı zamanda Pergamon’un ilk Prytan’ı olan Arkhias, Yunanistan’da avlandığı sırada ayağından yaralanır. Tedavisi Yunanistan’ın en ünlü Epidauros Asklepeion’unda yapılır. Tedavi sonucu iyileşen Arkhias, sağlık tanrısına şükranlarını sunmak için Epidauros Asklepios kültünün Bergama’da da kurulmasını sağlar.

Asklepeion’un kurulduğu alanda yapılan kazılarda ele geçen prehistorik buluntular, bu alanın kullanımının M.Ö IV.yy.’dan daha erkene gittiğini göstermektedir; ancak bu alanın önem kazanması M.Ö IV. yy.’da başlar. Planıyla İmparator Hadrianus (M.S. 117-138) zamanında son şeklini alan kutsal alan uygulanan tedavi yöntemleri, Galenos gibi hekimleriyle özellikle Roma döneminde oldukça ünlenmiştir.

    Roma Çağında kutsal alanın Pergamon şehri ile bağlantısı Via Tecta denilen üzeri tonozla örtülü yol ile sağlanmaktaydı. Yaklaşık 1 km. uzunluğunda olan yolun başlangıcı, aşağı kentin, Roma tiyatrosunun güney kanadında açılan ve halk arasında “Viran Kapı” olarak adlandırılan büyük kemerli kapıdan yapılmaktaydı. Hastalar burada rahip hekimlerce (Asklepiades) muayene edilir; ölümcül hastalar ile hamileler içeriye kabul edilmezdi. Rivayete göre bu giriş kapısı üzerinde “Bütün Tanrıların Kutsiyeti için Asklepeion’a Ölüm Girmesi Yasaktır” yazısı yer almaktaydı. Kutsal yol (Via Tecta), kutsal alanın giriş kapısına (propylon) kadar devam etmekte ve hastaları havanın olumsuz koşullarından korumaktaydı. Yolun son bölümü Roma İmp. Hadrianus zamanında sütunlu yol şeklinde düzenlenmişti. Sütunlu yolun her iki tarafında hastaların, şifa bulmasına yardımcı olacak her türlü adak ve eşya satılmaktaydı. Sütunlu yolun güney bölümünde saygın bir kişi ya da bir kahraman ait olması muhtemel ve İmparator Augustus zamanına (M.Ö 27-M.S. 14) tarihlenen bir anıt mezar yer almaktadır.

    Kutsal yol propylon avlusunda son bulur Propylon avlusunun üç yanı korint tarzında sütunlu galerilerle çevrilidir. Avlunun batısında korint tarzında 4 sütunun taşıdığı bir propylon bulunuyordu. Propylon M.S II. yy ‘da bir tarihçi olan Konsül Claudius Charax tarafından yaptırılmıştı.

     Asklepeion kutsal alanının 110.00x 130.00 m. ölçülerinde büyük avlusu kuzey, güney ve batı olmak üzere üç yönden galeriler ile çevrelenmektedir. Avludan üç basamakla çıkılan galerilerden, kuzey galerisi diğerlerine oranla daha iyi korunmuş durumdadır ve sütunları restorasyon çalışmaları ile tekrara ayağa kaldırılmıştır. Buranın zemini topraktır. (Hastaların toprakta yalın ayakla gezdirilmesi tedavi yöntemlerinden biri idi).

    Kuzey galerisini kuzey batı ucunda kayalığın oyulması sureti ile yapılmış, yarım daire formunda bir tiyatro yer alır. Kazılarda bulunan adak yazıtlarından ismi belirlenemeyen ancak soylu bir Pergamonlu tarafından yaptırıldığı anlaşılan tiyatro, yaklaşık 3500 seyirci kapasitelidir. Sahne binası (scenae frons) üç katlı olup Anadolu’da yapılan ilk üç katlı sahne binasıdır.

    Kuzey galerisinin doğusunda yer alan kare yapı, imparator salonu idi ve aynı zaman da kütüphane olarak kullanılıyordu. Salonun kuzey doğu ve güney duvarlarında görülen nişlerde yazıtların muhafaza edildiği ahşap raflar bulunmakta idi. Doğu duvarının orta nişinde bugün Bergama Müzesinde teşhir edilen İmparator Hadrinaus’un heykeli yer alıyordu. Güney galerisi ise, arazinin güneye doğru eğimli olmasından dolayı iki nefli ve tonozlu bir bodrum kat ve üzerinde yükselen sütunlu galerisi ile iki katlıdır.

    Batı galerisi, kuzey galerisi gibi İon düzenindedir. Galeri, II.Eumenes zamanında (M.Ö II.yy) Asklepeion kutsal alanının batıya doğru genişletilmesi sırasında inşa edilmiştir. Alanın tamamının kazılmamış olmasına karşılık galerinin büyük olasılıkla bir gymnasıon veya hasta ziyaretçilerinin konaklama yerine ait olduğu tahmin edilmektedir. Batı galerisinin güney ucunda (Roma döneminde inşa edilen tuvaletlerin bulunduğu alanda) büyük bir salonu vardır. Duvarları ve zemini mermer kaplı salon, muhtemelen bir “Ziyafet salonu” idi.

    Kutsal alanın, en erken evresinde üç su kaynağın etrafında havuz ve çeşme yapıları yer alır. Daha sonra günümüze ulaşamamış Asklepios Soter (Kurtarıcı Asklepios) kızı Hygieia, Asklepios’un babası Apollan adına tapınaklar inşa edilmiştir. Günümüze sadece temelleri ulaşan uyku odaları Hellenistik döneme tarihlenir. Asklepeion, Roma Dönemi’nde mevcut yapı kalıntıları ile son şeklini almıştır.

    Roma Dönemi büyük meydanın planlanması esnasında Hellenistik Dönemde yapılmış üç küçük tapınak, uyku odaları, kutsal kaynak ve havuzlar yerlerinde bırakılmıştır.

    Asklepeion’da uygulanan çeşitli tedavi şekilleri hakkındaki bilgilere, hatip Aelius Aristides “Hieroi Logoi” adlı eserinden öğrenmekteyiz.

     Uygulanan tedavi yöntemleri arasında; ruhi hastalıklarda hastaların uyku odalarında uyutularak (incubatıon) rüyalarının rahip hekimlerce yorumlanması (telkin tedavi), bedensel hastalıklarda sıcak, soğuk ve çamur banyoları (arınma), şifalı otlarla tedavi, diyet kürleri, bitkisel yağ ya da merhemlerle yapılan masajlar, kan aldırma (hacemat), bağırsakların boşaltılması, güneşlenme terapileri yer almakta idi. Gerekli görüldüğü takdirde cerrahi müdahaleler de yapılmaktaydı.

Bir yanıt yazın