MEZAR TAŞLARI
Hiç düşündünüz mü; zenginle fakirin, ünlüyle kimsesizin, Müslümanla Rumun, Çerkesle Musevinin mezarları neden birbirinden farklıdır?
Çünkü mezar taşları bir toplumun belleğidir. Taşlar üzerinde gördüğünüz her simge, işaret, küçük detay sizi birbirinden ilginç bilgi ve elbette hikâyelerle karşılar. Mezar yerleri ve taşları üzerinden sosyal statüleri, yaşanılan döneme ait dini, siyasi ve kültürel yapıları okuyabilirsiniz.
İslâm-Türk geleneğinde mezarın baş ve ayakucuna konulan taş “şâhide” veya mezar taşı (hece taşı) diye anılır. Özellikle Anadolu’daki tarihî mezarlıklarda bulunan mezar taşları Türk süsleme sanatı bakımından büyük önem taşımakta, taşların şekilleri ölenin cinsiyeti, mesleği, mensup olduğu tarikat veya zümre, sahip olduğu unvan konusunda bilgi vermektedir.
Genel bilinenin aksine mezar yerlerinde sadece merhum kişiler istirahat etmez. Mezar taşları da sadece isim, soy isim ve tarih bilgisi vermez. Okumayı bilene koca bir ansiklopedidir.
OSMANLI MEZAR TAŞLARINDAKİ SEMBOLLERİN SIRLARI
“Her canlı ölümü tadacak” ayetinde bulunduğu üzere ölüm, her canlı için yegâne hakikattir. Medeniyetimiz asırlar boyunca ölümü ötelememiş, şehir merkezlerine kurdukları mezarlıklarla insan hakikatini her daim hatırlama eğiliminde olmuştur.
Nitekim Yahya Kemal’in de ifade ettiği gibi “Biz ölülerimizle yaşarız”. Her gün birçoğumuzun önünden geçtiği mezarlıkların aslında farklı hikâyeleri, sırları ve sembolleri var. Her biri farklı zamanın şahidi olan mezar taşlarındaki bezemelerin ve simgelerin her birinin farklı anlamları var.
Yahya Kemal “Hiçbir şiir bir mezar taşı kadar milli olamaz. Çünkü onda el emeği, göz nuru, sanat vardır ve onlar bize bizi anlatır.
Osmanlı’daki zamanın şahidi olan mezar taşları, estetik zevkin ne denli yüksek bir merhaleye taşınmış olduğunun kanıtıdır. Dünyada pek az toplumun mezar taşlarında yaşamla özdeşleşen çiçek, gül, lale, sümbül ve hurma dalı gibi motiflerin varlığını görürüz.
Modern dünyada eskiyle aramızda büyük bir bağ kuran mezar taşları, aynı zamanda o dönemin kültürel, sosyal ve siyasi hayatına dair günümüze pek çok bilgi sunar.
Osmanlı’nın Anadolu’ya hâkim olmasından sonra serpuşlu, gövdesi kitabeli, alt kısmı ince tarzdaki mezar taşları yaygınlaşmıştır.
Mezarın baş ve ayak ucuna “Şahide” veya “Mezar Taşı” (halk arasında “hece taşı” ) denilen taşların dikilmesi İslam’ın ilk dönemlerinden beri devam eden bir gelenektir.
AT-KOÇ-KOYUN BİÇİMLİ MEZAR TAŞLARI – TUNCELİ
Tunceli’nin çeşitli bölgelerinde günümüze kadar kalan tarihi mezar taşlarında kültürel geleneklerin sürdürüldüğü görülmektedir. Yörede at, koç ve koyun biçimindeki mezar taşları, Akkoyunlular Dönemi’ndeki Türkmen geleneğine tanıklık etmektedir. Tunceli yöresindeki eski mezarlar ya bir tepe üzerinde ya da köyün üst tarafında yüksekçe bir yerde bulunmakta olup, mezar taşlarında geleneksel örf ve adetlerin yanı sıra dini ve mitolojik unsurları da görmek mümkündür.
Tunceli ilinde bulunan söz konusu mezar taşları sade bir şekilde işlenmiştir. Bu mezar taşlarının bir kısmının üzerinde kılıç, bıçak, sadak, kalkan, hançer, dokuma tezgâhı, şiş, herek, çatal gibi eşyalara ait kabartma figürlerin yanı sıra çeşitli hayvan ve bitki figürleri de yaygın olarak kullanılmıştır. Bu figürler yalnız bezek olarak değil, orada yatan kişinin cinsiyeti, toplumsal konumu ve mesleğini de belirten figürlerdir. Kılıç, kalkan, at, ok, koç, tüfek, tabanca, bıçak gibi şekiller mezar sahibinin erkek olduğuna ve yiğitliğine işarettir. Kandil, terazi vb. şekiller din adamlarına; iğne, sap, küskü, el gibi figürler ise kadınlara aittir. İbrik ve tepsi gibi figürler cömertliğin ifadesidir. Bazı mezarlarda görülen Zülfikar (Hz. Ali’nin Kılıcı), güneş kursu gibi şekiller de orada yatan kişinin alevi inançlı olduğuna işarettir.
Tunceli’nin birçok yerinde görülen bu mezar taşlarının 250-300 yıl önce yapıldığı anlaşılmıştır. Kayalardan oyularak tek parça halinde yapılan ve 200-300 kg. ağırlığında olan mezar taşları ayakta ve aynı yöne bakar vaziyette yerleştirilmiştir.
KAYNAK: KÜLTÜR PORTALI
FOTOĞRAFLAR ALINTIDIR.