27 Aralık 2024
UMRE

ARAFAT – MEKKE / SUUDİ ARABİSTAN

  Arafat Dağı (Arapça: جبل عرفة Jabal ‘Arafat), Mekke’den 25 km uzaklıkta olan dağ. Mekke’nin güney doğusuna düşer. 454 metre yüksekliğindedir. Hz. Muhammed‘in ölümünden (Miladi 632) önce veda hutbesi konuşmasını onbinlerce kişiye bu dağda yapmıştır.

    Doğu, kuzey ve güneyi dağlarla çevrilidir. Âdem ile Havva‘nın cennetten indirildikten sonra buluştukları yere “Arafat”, buluştukları güne “arefe” denilmiştir.

   Mekke nin 21 km doğusunda Taif dağ yolu üzerinde ova görünüşü gibi düz bir alan olan Arafat, haccın en önemli görevi olan vakfenin yapıldığı yerdir. Buraya Arafat adının verilmesinin nedeni kesin olarak bilinmemekte fakat bazı görüşler ileri sürülmektedir. Hz. Âdem ile Hz. Havva nın yeryüzüne indikten sonra burda buluşup birbirlerini tanımaları veya Cebrail in Hz. İbrahim e haccın nerede nasıl yapılacağını öğretirken Arafat a geldiklerinde ona “AREFTE” anladın mı? Tanıdın mı? Diye sorması onunda “AREFTÜ” anladım, tanıdım demesinden dolayı buraya Arafat denildiği kaynaklarda zikredilir.

  En uç noktaları arasında doğudan batıya 6,5 km kuzeyden güneye 11-12 km uzunlukta olan bu sahanın tamamı 13.68 km2 dir. Hz. Peygamberin ” Arafatın tamamı vakfe yeridir” hadisinde zikredilmiş bu yüzden Arafat sahasının her yerinde vakfe yapılabilir. Ancak hacılar Hz. Peygamber vakfesini Arafat vadisinin kuzeydoğusunda yer alan Cebelirahmede Neb ’A ve Nübey a tepeleri arasında bulunan Napit tepesi üzerinde yaptığı için aynı yer ve çevresinde bulunmayı arzu ederler. Arafat’ta vakfe zamanı, arife günü (9 zilhicce) güneşin zevalinden sonra başlar ertesi gün şafak vaktine kadar devam eder. Hz. Peygamberin sünnetine uymak açısından Arafat sınırları içine zilhiccenin dokuzuncu günü zevalden sonra girmek ise de günümüzde yoğunluk sebebiyle hacıların büyük çoğunluğu zilhiccenin sekizinci günü Arafat a taşınmaları ve geceyi orda geçirmeleri adet haline gelmiştir.

  Arafat; Mekke’nin 20 kilometre doğusunda, koyu yeşil renkte volkanik bir taş yığınından ibaret, 70 metre yüksekliğinde bir tepedir. Dağa Cebel il-Rahme (Rahmet Dağı) denildiği gibi «Araf» da denilir.

    Rivayete göre Cennet’ten kovulan Âdem ile Havva, yıllarca ayrılıktan sonra, burada buluşmuşlardır. Gene rivayete göre İbrahim Peygamber, Cebrail ile burada görüşmüş, hatta kâinat yaratıldığı zaman bütün dağlar arasında ilk önce bu dağ Tanrı’ya iman etmiştir.

Arafat Dağı, hacca giden Müslümanların Kurban Bayramı’ndan bir gün önce öğle vaktinden ertesi gün şafak sökünceye kadar burada durmaları hacılığın şartlarından biri olduğundan, önem ve ün kazanmıştır. Bu durmaya «Vakfe» denir. Kurban Bayramı’ndan ve buna benzetilerek bütün bayramlarla sayılı günlerden bir gün öncesine «arife» denmesi dağın adından ötürüdür.

  Arafat’ın doğu yamacı üzerinde, kayaya oyulmuş geniş basamaklar vardır. Buradan zirveye çıkılır. Önceleri zirvede Kubbe adını taşıyan bir makam varmış. Bu makamı yakın zamanlarda Vehabiler tahrip etmişlerdir. Zirveye çıkan basamakların altmışıncısında, ovaya hâkim bir düzlüğe varılır. Buraya Arafat Mescidi denir. Hz. Muhammed Peygamber son haccı sırasında, Müslümanlığın esaslarını anlatan ünlü hutbeyi buradan okumuştur. Burası şimdi de Kurban Bayramının arife günü hutbe okunan minber hizmetini görmektedir. Osmanlı İmparatorluğu zamanında bu hutbeyi Mekke kadıları okurlardı.

   Arafat Dağı’nın güneyinde, üzerinde tek tük bodur mimoza çalılarının bulunduğu kumluk ve çorak Arafat Ovası vardır. Bu ıssız alan yılın yalnız bir gününde, Kurban Bayramı arifesinde, fevkalade canlanır. Bundan bir gün önce, sabah namazından sonra, Mekke’den çıkılarak Mina’ya gelinir. Mina’da ertesi arife gününün sabahına kadar kalınarak namazlar kılınıp dualar edilir. Arife günü sabah namazından sonra buradan hareket edilerek Arafat Dağı’na gidilir. (Bazı hacılar da arifeden bir gün önce Arafat’a gelerek çadır kurar, geceyi dualar okuyarak burada geçirirler.) Öğle vakti, öğle ve ikindi namazları bir arada kılındıktan sonra, dağın etrafında vakfeye durulur. Arafat Dağı’ndaki minbere çıkan imam, haccın manasını, gerek Arafat’ta, gerekse daha sonra gidilecek Müzdelife’de yapılması gereken dini tören, şeytanın taşlanmasını, kurban kesilmesini anlatan bir hutbe verir. Hacılar güneş battıktan sonra Arafat’tan ayrılarak Müzdelife’ye inerler.

   Peygamber Efendimiz Kureyş ileri gelenlerinin bu ziyareti öbür Araplardan ayrı olarak yapmaları âdetini değiştirmiş, bütün Müslümanların eşit olduğunu kabul ettiği için, Arafat’a çıkmak, Arafat’ta vakfeye durmak, Arafat’tan dönmek törenlerinde eşraf ve zadegânın da bütün halk ile beraber olmaları esasını kurmuştur.

  Müslümanlıktan önce Kâbe’yi ziyarete gelen hacılar da, bugün Arafat’a çıkan Müslüman hacıların yaptıkları gibi burada vakfeye dururlardı. Dağın tepesindeki Kubbe denilen makamın eski bir tapınak, vakfenin de bu zamanlardan kalmış bir adet olduğu anlaşılmaktadır

VAKFE

Sözlükte “durmak, ayakta dikilmek, şüphe, duraksama, yaya sarılan kiriş” gibi anlamlara gelen vakfe, dinî bir kavram olarak, hac yapan kimselerin, belirli vakitte Arafat ve Müzdelife’de durmasını ifade eder.

   Arafat vakfesi, hac yapan kişinin Zilhicce ayının 9. arafe günü, zeval vaktinden bayramın ilk günü tan yeri ağarıncaya kadar, Arafat’ın Urane vâdisi hariç herhangi bir yerinde bulunmasıdır. Arafat vakfesi, haccın iki rüknünden biri olup, farzdır. Hz. Peygamber, “Hac Arafat’tır.” buyurmuştur (Ebû Dâvûd, Menâsik, 57). Arefe günü zevalden bayramın birinci günü tan yeri ağarıncaya kadar, kısa bir süre de olsa Arafat’ta bulunmayan kimse hacca yetişmemiş olur. Daha sonraki yıllarda yeniden hac yapması gerekir. Vakfe zamanı içerisinde çok kısa bir an da olsa Arafat’ta bulunması yeterlidir. Vakfe yapan kimsenin, vakfeye niyet etmiş olup olmaması, bilerek veya bilmeden, uyanık veya uyku, baygınlık halinde de olsa vakfe yapılmış olur. Hatta yürüyerek veya bir vasıtayla geçmek bile vakfe yerine geçer. Ancak güneş batıncaya kadar Arafat’ta beklemek, Hanefîlere göre vacib, Şafiîlere göre ise sünnettir.

  Zeval vaktinden önce Arafat bölgesinde bulunmak, mümkünse vakfe için gusletmek, öğle ile ikindi namazlarını cem’-i takdim yaparak öğle namazının vakti içinde birlikte kılmak. Vakfe esnasında abdestli bulunmak, mümkün ise vakfeyi Cebel-i Rahme denilen tepenin yakınında yapmak. Arafat’ta bulunduğu sürece ibadetle meşgul olmak, telbiye, tekbir, tehlil, salavat getirip, istiğfarda bulunmak, kendisi, anne-babası ve bütün müminler için dua etmek, vakfeyi namazın peşinden yapmak, vakfeyi kıbleye dönerek yapmak vakfenin sünnetlerindendir. Ayrıca imamın öğle namazından önce hutbe okuması da sünnettir.

   Müzdelife vakfesi, haccedenlerin arefe gününü, bayrama bağlayan, Zilhicce ayının 9’unu 10’una bağlayan gece, Mina ile Arafat arasında, Harem sınırları içindeki Müzdelife denilen mekânda vakfe yapmaları vaciptir. O geceyi burada geçirmek ise sünnettir.

   Hacılar arefe günü güneş battıktan sonra Arafat’tan Müzdelife’ye gelirler ve burada akşam ile yatsı namazını cem ederek, yatsı namazının vaktinde kılarlar. Sabaha kadar burada kalıp dua ederler. Bayram günü sabah namazını burada kıldıktan sonra Mina’ya hareket ederler. Müzdelife vakfesinin sahih olması için; vakfe yapanın hac için ihrama girmiş olması, Arafat vakfesini yapmış olması, Müzdelife sınırları içinde yapılması ve Zilhicce’nin 9’unu, 10’una bağlayan gece yapılması gerekir.

Arafat vakfesinin önemi nedir? Vakfe nasıl yapılmalıdır?

Arafat, Mekke’nin yaklaşık 25 km güneydoğusunda Harem sınırları dışında bir bölgedir. Vakfe ise bir yerde bir süre durmak veya beklemek demektir. Arafat vakfesi önemli ve titizlik gerektiren bir rükündür. Çünkü süresi içinde Arafat’ta bulunamayanlar o sene hacca yetişememiş olurlar. Arafat vakfesi dışında vaktinde yapılamayan diğer Menâsik ise, daha sonra kaza edilerek veya fidye ödenerek telâfi edilebilir.
Hz. Peygamber’in (asm):
“Hac, Arafat’tan ibarettir” (Tirmizî, Ebû Dâvûd) sözü Arafat vakfesinin önemini belirtmesi yanında, ayrıca, bu vakfeyi kaçırmamak için titizlik gösterilmesi gerektiğini de anlatmaktadır.

Vakfenin Geçerli Olmasının Şartları

Vakfenin geçerli (sahih) olabilmesinin iki şartı vardır.
1. Hac için ihramlı olmak,
2. Vakfeyi özel (belirli) yer ve zamanda yapmak.

Vakfenin Yeri

   Vakfenin yeri, Arafat bölgesidir. Arafat bölgesinin Mekke tarafındaki sınırı, “Ürene Vadisi”dir. Ürene vadisi dışında Arafat bölgesinin her yerinde vakfe yapılabilir. Bu vadi Arafat bölgesinden değildir. Burada bulunan “Nemîre Mescidi”nin kıble (kuzeybatı) tarafından bir kısmı da vakfe yerinin dışında kalmaktadır.

Vakfenin Zamanı

   Zilhiccenin 9. Arefe günü zeval vaktinden yani güneşin tepe meridyeni üzerine geliş vaktinden bayramın ilk günü “fecr-i sadık” denilen tan yerinin ağarmaya başladığı zamana kadar geçen süredir. Bu konuda mezhepler arasında görüş ayrılığı yoktur. Sadece Hanbelîlere göre vaktin ilk anı, Arefe günü fecr-i sadık ile başlar.
Vakfenin sahih olması için niyet, akıl ve ilim (Arafat’ta bulunduğunu ve vakfe yaptığını bilmek) şart olmadığından, belirtilen süre içinde ister şuurlu, ister şuursuz, ister uykuda, ister uyanık, ister abdestli, ister abdestsiz her ne halde olursa olsun, bir an Arafat sınırları içinde bulunan, hatta oradan geçen kimse vakfeyi yapmış olur.
Hanefîlere göre, Arefe günü gündüz Arafat’ta bulunanların, mazeretsiz olarak güneş batmadan önce Arafat’tan ayrılmamaları vaciptir. Mazeretsiz olarak ayrılan kimse, henüz güneş batmadan bu bölgeye tekrar dönerse, bir şey gerekmez; aksi halde ceza (dem) gerekir. Fakat gündüz Arafat’ta bulunmayıp güneş battıktan sonra gelenlere bir ceza gerekmez.
Şâfîlere göre, güneş batmadan ayrılanlara da ceza gerekmez. Mâlikî mezhebinde ise, gecenin bir cüzünde Arafat’ta bulunmak vakfenin sıhhat şartıdır.
Güneş batmadan Arafat’tan ayrılıp bir daha dönmeyen kişinin haccı batıl olur. Gündüzün çok az da olsa bir kısmında Arafat’ta bulunmak Mâlikîler’e göre vaciptir. Süresi içinde kısa da olsa bir müddet Arafat’ta bulunamayanlar hacca yetişememiş olurlar. Daha sonraki senelerde yeniden haccetmeleri gerekir.

Arafat Vakfesinin Sünnetleri

1. Zilhiccenin 8. terviye gününü Arefe gününe bağlayan geceyi Mina’da geçirip, Arefe günü sabahı güneş doğduktan sonra Arafat’a hareket etmek.
2. Zeval vaktinden önce Arafat bölgesinde bulunmak ve mümkünse vakfe için gusletmek.
3. Zeval vaktinden sonra öğle namazından önce Nemîre Mescidi’nde hutbe okunması.
4. Öğle ve ikindi namazlarını cem`-i takdim ile kılmak.
5. Vakfe esnasında abdestli ve kıbleye yönelik bulunmak.
6. Vakfeyi cem`-i takdim ile kılınan namazdan sonra yapmak.
7. Mümkün olduğu kadar vakfeyi Cebel-i Rahme denilen tepenin yakınında yapmak.
8. Oruçlu olmamak.
9. Gün boyunca telbiye, zikir, tesbih, dua ve istiğfar gibi ibadetleri çokça yapmak. Kendisi, anne ve babası, çocukları ve bütün müslümanlar için dua ve istiğfarda bulunmak.
10. Vakfe esnasında ayakta durmak oturmaktan, binek üzerinde bulunmak ayakta durmaktan daha
faziletlidir.

Cem-i takdim:

Arefe günü Arafat’ta öğle ve ikindi namazlarının öğle vakti içinde birleştirilerek birlikte kılınması sünnettir. Buna cem-i takdim denir.
Ebû Hanife’ye göre bu namazların cem-i takdim ile kılınabilmesi için;
a) Arefe günü hac için ihramlı olarak Arafat’ta bulunmak,
b) Mescid-i Nemîre’de Cemâat-i Kübra ile kılmak gerekir. Aksi halde her namaz kendi vaktinde kılınır.
Diğer üç mezhep ile Ebû Yusuf ve İmam Muhammed’e göre, Arefe günü hac için ihramlı olanların Arafat’ta öğle ve ikindi namazlarını, ister Nemîre Mescidi’nde ister çadırlarda, ister cemaatle, ister münferit olarak cem-i takdim ile kılmaları sünnettir.
Bu namazlar cem-i takdim ile kılınırken ezan okununca önce öğle namazının ilk sünneti kılınır. Sonra ikamet yapılarak öğlenin farzı kılınır. Tekrar ikamet yapılır ve ikindinin farzı kılınır. İkindi namazı için ayrıca ezan okunmaz ve iki farz arasındaki sünnetler kılınmaz. Her iki farzdan sonra telbiye ve teşrik tekbirleri okunur.

FOTOĞRAFLAR 2013 YILINDA ÇELİŞMİŞTİR.