MANAVUR DERESİ Kangölü Su Kemerleri 1 – BUCA / İZMİR
Kangöl’den doğarak Kozağaç üzerinden Buca’nın güney kırsalına ulaşarak, buradan Kızılçullu Çayı’na dökülen deredir. Osmanlı Dönemi’nde Rumlar tarafından Kozağaç deresi olarak adlandırılmıştır. Günümüzde suyu kışları ve bazen de baharlarda, çok az akmaktadır.
Kangölü su kemerleri Buca’nın güneyindeki Kozağaç Mevkii ve doğusundaki Tahtalı Platosu, Nif Dağı’na kadar verimli topraklara ve doğal zenginliğe sahip bir bölgedir. Burada yetiştirilen ve İzmir’e gönderilen bitkisel ürünlerin yanı sıra zengin su kaynakları da, kentin içme ve kullanma suyunu sağlamaktadır. Yol üzerindeki birkaç su değirmeni de, ek kanallar vasıtasıyla getirilen suları endüstriyel amaçla kullanmaktadır6. Yapılan araştırmalarda; MÖ 8. yüzyıldaki Ionia Kolonizasyon Dönemi’nden itibaren Buca çevresindeki su kaynaklarının kullanıldığı ve etrafında ilk koloni yerleşimlerinin kurulduğu anlaşılmıştır7. Bölgenin en iyi korunmuş su hattı olarak Kangölü Suyolu’na8 ait kalıntılar ve mimari elemanlar araştırma kapsamına alınmıştır. Kangölü Suyolu, Buca yerleşim merkezinde diğer kaynaklarla birleşerek, Kızılçullu (Osmanağa) Su Kemerleri’ne kadar toplamda sekiz km yol kat etmektedir. Buca yöresinden toplanan sular bu yolla Pagos (Kadifekale) eteğindeki depolara taşınıyor ve antik Smyrna’nın içme suyu ihtiyacını karşılıyordu.
YAPISAL ÖZELLİKLER
Kangölü Suyolu, Manavur Deresi’nin kolları üzerindeki, yaklaşık +170 m. rakımlı iki kaynaktan başlayıp, öncelikle sarnıçlar ve derivasyon odaları yardımıyla depolanıyordu. Her biri yaklaşık 16 m3 su barındıran sarnıçların, suyu depolamaktan çok dinlendirmek ve içindeki maddeleri çökeltmek için kullanıldığı düşünülmektedir. Doğu sarnıcı nispeten sağlam olmakla birlikte 1,36 x 7,80 m. ölçüleriyle ve 1,35 m. yüksekliğiyle geniş bir tünel formundadır. Güney sarnıcı ise üzerine yapılan beton su deposu nedeniyle tahrip olmasına rağmen iç ölçüleri 2,05 x 4,05 m. olarak belirlenmiştir. Moloz taş duvarlara sahip sarnıçların üzeri tuğla tonozla kapatılmıştı ve iç yüzeyde kalın bir yalıtım harcı bulunmaktaydı. Sarnıçlardan itibaren yaklaşık 50 m. kapalı kanal sistemiyle taşınan sular, birinci su kemerinin yanındaki derivasyon odasında toplanmaktadır. Suların basınçlarının alınarak yataklarının değiştirildiği derivasyon odalarına birçok su kemerinde rastlanmaktadır. Kaynaklardan gelen suların geniş tepe yamaçlarına ulaşabilmesi için biri tek kemerli, diğeri ise dört kemerli olan iki su kemeri kullanılmıştır. Birinci Su Kemeri olarak adlandırılan +169 m. kotundaki Osmanlı Dönemi yapısında, yer yer ana kaya oyularak açılan su kanalı, dere yatağını sadece 4,95 m. genişliğinde ve dere yatağından 1,75 m. yükseklikteki bir basık kemerle geçmektedir. Su geçidinin toplam uzunluğu 9,50 m., genişliği 1,62 m. ve yüksekliği ise 2,12 m’dir. Günümüzde, içindeki metal boru sayesinde halen kullanılmasına rağmen, kemerin statik yapısının bozulduğu ve beden duvarında malzeme eksilmesi olduğu görülmektedir. Kemerin üst ortasında 0,51 m. genişliğinde ve 0,43 m. derinliğinde bir kanal bulunmaktadır ve kanalın alt ve yan kısımları yalıtım amacıyla 0,02 m. kalınlığında Horasan harcı ile sıvanmıştır. Özgün durumda su kanalının üzerinin kapatılmış olduğu, benzer örneklerden9 ve su kaynağına daha yakın konumdaki kalıntılardan anlaşılmaktadır. Güneye doğru ortalama % 0,5 eğimle devam eden su kanalı, yaklaşık 290 m boyunca izlenebilmekte ve ikinci su kemerine kadar takip edilebilmektedir
Kaynak: İzmir’de Yeni Bir Keşif: Kangölü Su Kemerleri – EGE MİMARLIK