5 Ekim 2024
Şehirler ve İlçeleri

PINARBAŞI İLÇESİ – KAYSERİ

    Pınarbaşı, ilk olarak 1277-1861 yılları arasında Aziziye adıyla Sivas Vilayetine bağlı bir kaza merkezi olmuştur. 1926 yılında Kayseri İline bağlanan İlçede tarihi eserlerden birçok devlet ve uç beyliklerinin sınırları içerisinde kaldığı bu beylikler arasındaki mücadelelere sahne olduğu anlaşılmaktadır.

    Pınarbaşı’nın kuzeybatısında bulunan Melikgazi adıyla bilinen ve Danişment Gazi oğullarından Emir Gazi ve ailesine ait olduğu tahmin edilen türbe ve mumyalardan; İlçenin bir dönem Danişment Beyliği hükümranlığında kaldığı, 1178’den sonra bu beyliğin Sultan ll. Kılıçaslan’ın baskısıyla Suriye topraklarına çekilmesinden sonra Anadolu Selçuklu Devletinin egemenliğine girdiği tahmin edilmektedir.

   Pınarbaşı ilçesi eski bir yerleşim yeridir. Bir zamanların Ariaratia’sı, Osmanlının Aziziyesi ve Cumhuriyet döneminin Pınarbaşı’sı olmuştur.

Pınarbaşı’nın tarihini bundan 2200 yıl önce kurulan efsanevi Ariaratia devleti ile başlatan tarihçiler, o dönemde Anadolu’nun idari, ticari ve kültürel merkezleri arasında adını zikrediyorlar ve önemle bahsediyorlar. Ariaratia Krallığının merkezi olan bugünkü Pınarbaşı ilçesi hakkında şu bilgilere rastlanıyor: Caussos (Göksu) ile Sebastia (Sivas) yolu üzerinde, içinden Tsamanthos (Samandos – Zamantı) çayının geçtiği sulak ve ormanlık bir yerdir.

ANADOLU’DA İLK BARAJ…

  Anadolu’da ilk baraj 2200 yıl önce Pınarbaşı ilçesinde yapılmış. Ariaratia Krallığı zamanında öyle bir refah ve mutluluk yörede hüküm sürmüş ki, bölge inanılmayacak derecede kalkınmıştır. Bunun neticesi olarak Karakuyu köyü yakınlarında bu dönemde bir baraj bulunduğu biliniyor. Bugün Pınarbaşı ilçesinde “Bağlama” adı verilen bölgede (Yatılı Bölge Okulunun yanı) bu barajın kalıntıları görülebilir. Anlatıldığına göre, bugün ilçenin bulunduğu yer ise o tarihte baraj sularının altında kalmaktaymış. Bu sularda kral ve ailesi sandal gezintileri yaparlarmış. Ahali ise bugünkü Tepemahalle, Çukuryurt ve Beştepeler’de oturuyormuş.

  Şimdi Bahçecik Barajının yine bu çevreye yakın bir yerde yapılacak olması manidar geliyor. 2200 yıl sonra bölgeye ikinci baraj yapılmış olacak.

   Pınarbaşı, Aziziye adı ile 1861 tarihinde Sultan Abdülaziz tarafından Sivas’a bağlı bir kaza (ilçe) olarak kurulmuştur. Bu ad türkülere, ağıtlara ve Dadaloğlu’nun deyişlerine konu olmuştur.

Ünlü tarihçi ŞEMSETTİN SAMİ, Kamusu’l-alam adlı eserinde Aziziye hakkında tafsilatlı bilgiler aktarıyor:

“Aziziye”, Sivas vilayet ve sancağında ve Sivas şehrinin 125 km. cenub-i garbisinde olarak “Keçi Dağı” (Şirvan Dağı)’nın eteğinde ve “Zamantı Çayı” mecrasının garbinde kaza merkezi bir küçük kasaba olup 1600 ahalisi, 2 Cami-i Şerifi, 39 dükkanı, 2 hamamı, 1 hanı, 1 Rüştiye Mektebi ve 1 kışlası vardır. Bu kasaba 1277 (1861) tarihinde tesis olunarak o sene cülus eden Cennetmekân Sultan Abdülaziz Han’ın namına nispetle tesmiye olunmuştur. “Aziziye” kazası ve vilayet sancağının müntehai cenub-i garbisinde vaki vasi bir yer olup şimalen Tunus ve nıfsı Sivas, şarken Gürün kazalarıyla, cenüben Halep ve Adana vilayetleriyle garben dahi Ankara vilayetinin Kayseri Sancağı ile muhat ve mahduttur.

Arazisi yüksekçe ve arızalı olup Keçi Dağı, Hınzır Dağı, Binboğa Dağı ve Soğan Dağı, kazanın dâhilindedir. Kısm-ı azami Adana vilayetinden Akdeniz’e dökülen Seyhan Irmağı Havzası içerisinde olup başlıca nehirleri olan “Zamantı” ve “Göksu” çayları mezkür ırmağın menbai hükmündedir. Kazanın şimal-i şarki köşesindeki sular ise “Fırat” a tabidir. Ve “Kızılırmak” kazanın şimal-i garbi köşesini kat eder. Bu vecihle bu kazanın arazisi, Akdeniz’e, Karadeniz’e ve Basra Körfezi’ne su gönderiyor ki bu da irtifaına alamettir. Arazi münbitesi dahi çok olup Hububat ihracata elverişli ise de kaza henüz hiçbir şose ve bir iskeleye bağlı olmayıp mesafeleri de uzun olduğundan zahire mahsulünden hakkıyla faydalanılmıyor. Elma, armut, üzüm vs. meyveleri dahi vardır. Harız (Sarız) ve Sadabad (Saimbeyli) nahiyelerinde iki büyük orman olup bunlardan hayli odun ve kereste kesilerek Sivas’a ve Kayseri’ye nakledilir. Kaza 31 nahiye 282 karye havi olup 93.303 ahalisi vardır ki bu miktarlardan yalnız 2743’ü mezhep-i sülüse (şafi) bir kısmı Ermeni ve 1371’i Rum olup küsuru tamamen Müslim ve Hıristiyanları dahi Lisan-ı Türkî ile mütekellimdirler.

Kazada gerek eskiden ve gerek sonradan birçok Çerkez muhacirleri iskân edilmiştir. Kazanın hudutları içinde 85 camii, 24 mescit, 10 medrese, 76 İslam ve 9 Hıristiyan mektebi mevcuttur”

DÜNYANIN EN BÜYÜK PAZARI: YABANLU PAZARI (Pazarören)

Orta zamanlarının en meşhur pazarlarından olan Yabanlu Pazarı Pazarören’de idi. Yabanlu Pazarı Selçuklular devrinde her yıl Anadolu’da kurulan, kelimenin şimdiki geniş manası ile, milletlerarası büyük bir fuarın adıdır. Öyle ki Yabanlu Pazarı’nın mahiyeti dolayısıyla XIII. yüzyılda sadece İslam âleminin değil, dünyanın en büyük milletlerarası fuarı olduğu ilmi bakımdan tereddütsüzce ifade edilebilir.

  Yabanlu Pazarı üzerinde en tafsilatlı bilgi veren biricik müellif, Zekeriya b.Muhammed el-Kazvini’dir. (Ölümü: Irak’ta 1283 yılında).

Zekeriya el-Kazvini “Âsarü’l-Bilâd ve Ahbârü’l-‘İbâd” adlı tanınmış eserinde Yabanlu Pazarı hakkında aynen şunları yazıyor:

“Anadolu’da her yıl baharın başında kırk gün süren bir pazar kurulur. Bu pazara Yabanlu denilir. Bu pazara uzak yerlerden, doğu, batı, güney ve kuzeyden insanlar gelir. Tacirler bu pazara katılmak için pek büyük bir gayret sarf ederler. Doğu tacirlerinin emtiasını Batılı tacirler alırlar. Batılılarınkini de Doğulu tacirler alırlar. Kuzeyden gelenlerin mallarını Güneyli tüccar ve Güneylilerinkini de Kuzeyliler satın alırlar. Bu pazarda Türk ve Rum köleleri ve karavaşları (cariyeler) bulunur. Güzel atlar ve katırlar da satılır. Yine orada atlas ve sakallat kumaşlarından yapılmış elbiseler, kunduz, denizköpeği kürkleri ve Burtâs kürkleri de satılıp alınır. Yabanlu’da kusurlu malların kusurları hayret verici bir şekilde gizlenerek satışa arz edilir. Bu pazarın geleneklerinden biri de şudur: satın alınan bir mal asla geri verilemez. Anlatıldığına göre tâcirlerden biri yüksek bir fiyatla yakışıklı bir memlûk (delikanlı ve çocuk yaşta köle) satın almış. Tâcir, satıcı uzaklaştıktan sonra kölenin güzel bir kız olduğunu görmüş.”

   Yabanlu Pazarı hakkında bize bilgi veren Zekeriya el-Kazvini’nin anlattığına göre, “bu büyük pazarın faaliyeti Moğol hâkimiyeti devrinde, XIII. yüzyılın sonlarında veya XIV. yüzyılın ilk çeyreğinde sona ermiştir.”

   Yabanlu Pazarı’nın yerini tam olarak tesbit etmek çok zor. Ancak Faruk Sümer, bu büyük pazarın büyük bir ihtimalle; Pınarbaşı kazası dâhilinde olduğunu (Pazarören) söylemektedir.

PINARBAŞI İLÇESİ – KAYSERİ

İLÇENİN TARİHİ

Pınarbaşı ilçesi Kayseri’nin doğusuna doğru 89 Km uzaklıkta yer alır. Malatya ve Kahramanmaraş karayolu üzerinde bulunur. Kuruluşu M.Ö. 590yıllarına dayanır. Kral Ariarathia tarafından kurulduğu birçok kaynakta belirtilmiştir.

Pınarbaşı’nın kuzeybatısında Melikgazi adıyla bilinen ve Danişment Gazi oğullarından Emir Gazi ve ailesine ait olduğu tahmin edilen türbe ve mumyalardan, İlçemizin bir dönem Danişment Beyliği hükümranlığında kaldığı, 1178’den sonra bu beyliğin Sultan ll. Kılıçaslan’ın baskısıyla Suriye topraklarına çekilmesinden sonra Anadolu Selçuklu Devletinin egemenliğine girdiği tahmin edilmektedir.

Bugünkü Pınarbaşı 19. asrın ilk yarısında Sultan Aziz döneminde “Aziziye” ismiyle kurulmuştur. Başbakanlıkta bulunan Devlet Arşiv Dairesi Başkanlığı’ndaki 7 sefer 1278 tarihli belgeye göre “1861 tarihinde Mesudiye ilçesi Örenşehir’in Pınarbaşı adlı yerde bulunan boş mahallede bir kasaba iskana açılarak, Muhacirlerden de bir kısmını oralara yerleştirilmesini istemesi ile Müstakil liva (sancak) olarak kurulan ilçeye Aziziye adı verilmiştir.” 1863 yılında bu ilçenin ilk belediye başkanlığına Lozade Mahmut Efendi getirilmiştir. 1926 yılında kış şartları ve uzaklık dikkate alınarak Aziziye Sivas’tan alınarak Kayseri’ye bağlanmış, Aziziye’nin ismi de Pınarbaşı’na dönüşmüştür.

Aziziye sancağına; Viranşehir (Örenşehir), Kaynar, Sarız, Zamantı, Sarımsaklı, Bünyan, Akkışla, Sarıoğlan, Toklar Nahiyeleri, Darende, Gürün, Göksun ilçeleri ile Kangal ve Şarkışla’nın bazı köyleri bağlanmıştır.

İlçe, Cumhuriyetin ilanından sonra, hemen kıyısında uzanan alanda kurulu bulunduğu Şirvan Dağının eteklerinden kaynayan pınardan dolayı Pınarbaşı adını almıştır.

Pınarbaşı ilçesi Kayseri’nin doğusuna doğru 89 Km uzaklıkta yer alır. Malatya ve Kahramanmaraş karayolu üzerinde bulunur. Kuruluşu M.Ö. 590 yıllarına dayanır. Kral Ariarathia tarafından kurulduğu birçok kaynakta belirtilmiştir.

M.Ö. 590 yılında Perslerle Lidyalılar arasındaki savaştan sonra bütün Anadolu Perslerin hâkimiyetine girer. Bu tarihten sonra  “Bağımsız Kapadokya Krallığı”nın kurulması için girişimlerde bulunulur. M.Ö. 360 yılından sonra ikiye ayrılan krallığın bir kolu Büyük Kapadokya’nın Merkezi Mazaka (Kayseri) Şehri olur. Büyük İskender’in bölgeyi hâkimiyeti altına alma çabalarına Kapadokya halkı direniş gösterir ve arkasından 1. Ariarathes M.Ö. 332’de kendisini kral ilan eder ve yeni devletin merkezi olarak da Zile (Zela) yakınlarındaki Turhal Kalesini seçer. Bölgede kısa bir süre Makedon hâkimiyeti olmuşsa da baskıcı ve zalimane yönetimi kabullenmeyen halk 2. Ariarathes’in liderliğinde isyan ederek bağımsızlığına kavuşur ve yeniden Pers hâkimiyeti başlar. Bu dönem Kapadokya’nın huzur ve güven içerisinde yaşadığı bir süreç olarak kabul edilir.

M.Ö. 280-250 yılları arasında hüküm süren Ariarathes’ten sonra tahta çıkan 3. Ariarathes, babası tarafından bölgeye barışı sağlamak maksadıyla Antakya Kralı Antıokhos Teos’un kızı ile evlendirilir. Persler’ den bağımsız olarak krallığı ilan eder. Adına üzerinde ‘Kral Ariarathes’ yazan para bastırdığı için Kapadokya’nın ilk kralı olarak kabul edilir.

Pınarbaşı’nın ilk tarih sahnesine çıkışı 3. Ariarathes’in kendisine bir başkent arama süreci ile başlar. Göksun Sivas yolu üzerinde içinde Tse Mantos (Zamantı) çayının geçtiği sulak ve ormanlık olan yörede Pınarbaşı’nın bugün Beştepe, Çukuryurt ve Tepe Mahallesi dediğimiz yere ailesi ve ordusu ile yerleşir ve Araratya’yı (Pınarbaşı) Başkent yaparak bütün Anadolu’nun idari, ticari ve kültürel merkezi haline getirir. Malatya’yı da kapsayacak kadar Kapadokya sınırlarını genişletir ve Yunan tarihçisi Strabon’a göre Hititlerin 4 bin sene önce Pınarbaşı’nın Karakuyu köyü yakınında yaptıkları dünyanın ilk barajını örnek alarak, Pınarbaşı’nın Bağlama mevkiinde halen kalıntıları olan büyük bir bentle Karaboğaz ve Aşağı Karagöz’e kadar uzanan bir baraj gölü yaptırır. Çok tanrılı dini benimseyen bu insanların ölüleri için inşa ettikleri anıt mezarlar Pınarbaşı civarında birçok yerde görülmektedir.

3. Aryarates’in oğlu 4. Aryarates de babası gibi Antakya Kralı Büyük Antıokhos’un kızı ile evlenerek, Pınarbaşı’nda (Araratya) yaşamaya başlar. Fakat bir süre sonra Kayseri’ye yerleşmesi ile Pınarbaşı sönmeye başlar ve M.S. 17’den itibaren de Kapadokya Krallığı fiilen sona ererek; devlet Roma’ya bağlı bir valiliğe dönüşür.

Pınarbaşı’nın Kızılhan Köyüne yakın eski bir kent olan Larissa’da Romen Diyojen’in Malazgirt’e giderken kaldığı bilinmektedir.

Pınarbaşı’nın kuzeybatısında Melikgazi adıyla bilinen ve Danişment Gazi oğullarından Emir Gazi ve ailesine ait olduğu tahmin edilen türbe ve mumyalardan, İlçemizin bir dönem Danişment Beyliği hükümranlığında kaldığı, 1178’den sonra bu beyliğin Sultan ll. Kılıçaslan’ın baskısıyla Suriye topraklarına çekilmesinden sonra Anadolu Selçuklu Devletinin egemenliğine girdiği tahmin edilmektedir.

Bugünkü Pınarbaşı 19. asrın ilk yarısında Sultan Aziz döneminde “Aziziye” ismiyle kurulmuştur. Başbakanlıkta bulunan Devlet Arşiv Dairesi Başkanlığı’ndaki 7 sefer 1278 tarihli belgeye göre “1861 tarihinde Mesudiye ilçesi Örenşehir ’in Pınarbaşı adlı yerde bulunan boş mahallede bir kasaba iskâna açılarak, Muhacirlerden de bir kısmını oralara yerleştirilmesini istemesi ile Müstakil liva (sancak) olarak kurulan ilçeye Aziziye adı verilmiştir.” 1863 yılında bu ilçenin ilk belediye başkanlığına Lozade Mahmut Efendi getirilmiştir. 1926 yılında kış şartları ve uzaklık dikkate alınarak Aziziye Sivas’tan alınarak Kayseri’ye bağlanmıştır.

İlçemizin Aziziye olan adı, Cumhuriyetin ilanından sonra, hemen kıyısında uzanan alanda kurulu bulunduğu Şirvan Dağının eteklerinden kaynayan pınardan dolayı Pınarbaşı adına dönüşmüştür.

Aziziye sancağına; Viranşehir (Örenşehir), Kaynar, Sarız, Zamantı, Sarımsaklı, Bünyan, Akkışla, Sarıoğlan, Toklar Nahiyeleri, Darende, Gürün, Göksun ilçeleri ile Kangal ve Şarkışla’nın bazı köyleri bağlanmıştır.

Pınarbaşı’nın Kayseri’ye bağlanmasından sonra Akoluk, Bozhöyük ve Gerdekmağara köyleri Gürün ilçesine; Yeni Yapan, Kapaklıpınar, Tavladere, Karacaören ve Demirboğa köyleri de Şarkışla ilçesine bağlanarak Pınarbaşı’ndan ayrılmıştır.  1946 yılında da Sarız Bucağı 46 köyü ile Pınarbaşı’ndan ayrılıp yeni bir ilçe olarak Kayseri’ye bağlanmıştır.

1861-1864 yılları arasında Pınarbaşı civarı ve Uzunyayla’ya Kafkas göçmenleri, Zamantı tarafına Avşar Aşiretleri yerleştirilmiş, ilçe içerisine gelenler ise tepe mahalleyi seçmişlerdir. 93 (1877-1978) Osmanlı Rus harbinden sonra da Kars ve Ardahan’dan gelen göçmenler İlçeye iskân edilmişlerdir. 1956 yılında Rumeli ve Balkanlardan gelen göçmenler de Pınarbaşı’nın bir mahallesi olan Küçük Gümüşgün’e ve farklı köylere iskân edilmişlerdir. Pınarbaşı’na ilk yerleşen ailenin “Kerimoğulları” olduğu tahmin edilmektedir. 

KAYNAK: KAYSERİ VALİLİĞİ