MUSTAFA PAŞA KASABASI – ÜRGÜP / NEVŞEHİR
KAPADOKYA’DA TARİHİ BİR GÜZELLİK: MUSTAFA PAŞA KASABASI – ÜRGÜP / NEVŞEHİR
Kapadokya’da, Ürgüp’ün 6 km. güneyinde, çevrenin en az bozulmuş dokularından biri yer alıyor. Bu etkileyici yerleşim beklide az bilinmesinin sayesinde, bugüne korunarak gelebildi. 2003’ün popüler televizyon dizisi ‘Asmalı Konak’ın burada çekilmiş olması sayesinde ziyaretçi çekiyor, ama gelenler yalnızca konağı gezip gitmekle yetiniyorlar. Mustafa Paşa Kapadokya içinde ayrı bir kültürel zenginliğe sahiptir. 2 Belde halkı geçiminin genelini çiftçilik ve ticaretten kazanıyor. Benim beldedeki izlenimlerim küçük, şirin ve geçmiş tarihi bayağı bir kapsamlı olan bir kasaba, Ürgüp’e yakın olması nedeniyle ve ulaşım sorunun olmaması nedeniyle gerek yerli, gerek yabancı turistlerin gözdesi halinde bir kasaba Mustafa Paşa beldesi, hatta bu küçük kasaba’da Restorasyon bölümü’nün bulunduğu özel bir de Meslek Yüksek Okulu bulunuyor. Belde’de Rum mimarisi ön planda, bu evlerde mimari yapı malzemesi olarak cepheler de taş kullanılmış, iç mekân’da ise ahşap kirişler ve malzemeleri kullanılmıştır. Yer yer kaya içi oyma şeklindeki evlerde görülüyor. Konutların zemin katında, taş döşemeli avlular, avluya açılan kış odaları, ambarlar, tuvaletler ve ‘kaya dam’ üniteler; yarı-konsol taş merdivenlerle çıkılan üst kat odalarında ise bezemeli konuk-yaşam üniteleri ve yazın kullanılan odalar yer alıyor. Genellikle tonoz tavanlar üzerinde teras çatılarla biten yapıların damları, meyve-sebze kurutma amacıyla kullanılıyor. Taş konaklar, ya dayandıkları ya da altlarında kalan kayalara oyulmuş kaya-dam odalarla birleştiğinde, 250–1.000 m2’lik büyüklüklere ulaşıyor.
Din konusu Sinasos’da en önemli kültürel bileşenlerin başında geliyor. Farklı dinlerden insanlar burada barış içinde yaşayıp, görkemli yerleşimler yaratan bir ortak kültür oluşturmayı başarmışlar: 13. yy.da Hacı Bektaş-i Veli’nin, Sinasoslu bir aziz kadınla, toplumca da onaylanan bir aşk yaşadığı kaynaklara geçmiş. Kurtuluş savaşı sonrasında, Ege’de ve Doğu’da ‘kan gövdeyi götürürken’, Sinasos’daki Rumlar ve Türkler, 1924’de gözyaşı içinde sarılarak ayrılmışlar… Rumlar köyde, 2 cemaat kilisesi, 30 civarında şapel ve köy çevresinde yine aynı sayıda kaya oyma ibadet yeri inşa ediyorlar. Cemaat kiliselerinden Aziz Konstantin ve Helena Kilisesi (1829),bugün de köy meydanının en önemli öğelerinden biri olmayı sürdürüyor. Bundan daha gösterişli olan 1840 tarihli ‘Taxiarhes (Baş melekler) Kilisesi’ise 20. yy. yıkılıyor. Müslümanların yaptığı üç camii’nin en eskisi, 1601 tarihli ‘Cami-i Kebir’. Tam karşısına, 1890’da yapılan ‘Mehmet Şakir Paşa Medresesi’ aslında bir ‘imaret’. Kapadokya bölgesindeki yegâne ‘yerleşim içi-tipoloji dışı’ anıt örneği olan ve 1982’de onarılan yapı, bugün yeni ekleriyle birlikte kültürel-ticari bir merkez olarak kullanılıyor. 1800’lerin başında köye su getiren ( ve bu nedenle 1920’lerin ikinci yarısında köye adı verilen) Mustafa Paşa’nın adıyla anılan Cami-i Kebir altındaki mütevazı taş çeşmenin, onarım sırasında yeri değişmiş. Sipahi Cami (1834) ve Şeyh Ali Cami (1802)’nin çevresindeki konut dokusu incelendiğinde ise özellikle iç mekân bezemelerinde, İslam kültürünün izleri okunabiliyor. ¹ Daha anlatılacak birçok özelliklere sahip olan Mustafa Paşa beldesi yörenin tarih açısından en zengin beldesi, ben bu küçük kasaba’da Rölöve ya da Restorasyon adına hiçbir çalışmada bulunmadım ama doğrusunu isterseniz çok da pişman değilim çünkü mimari açıdan Ürgüp konakları ve Kiliselerin aynı yapı grubunda yer alıyor, hatta kopyası bile diyebiliriz bazı eserler incelendiği bakımından. Ürgüp’e gelip de Mustafa Paşa’ya gelmemek olur mu diyoruz
KAYNAK: ASLI ÖZBAY MİMARLIK DERGİSİNE