22 Aralık 2024
Şehirler ve İlçeleri

GÜLLÜK – MİLAS / MUĞLA

Güllük, Türkiye’nin Ege Bölgesi’nde, Muğla ilinin büyükşehir yapılmasını takiben Milas ilçesi ve belediyesine bağlı olarak mahalle statüsüne geçmiş bir sahil yerleşim bölgesidir.

GENEL ÖZELLİKLER

Güllük, Milas-Bodrum karayolu üzerinde, Milas-Bodrum Havalimanı (BJV) kavşağından ayrılan 8 km’lik bir sapakdan varılan ve aynı adı taşıyan körfezi (Güllük Körfezi; Mandalya Körfezi olarak da anılır) kucaklayan koyda yer alan şirin bir sahil yerleşim bölgesidir. Milas ilçesine bağlı bir mahalle konumunda olmakla birlikte, kasaba görünümüne sahiptir. Bodrum’un kalabalığı ile tezat oluşturan sakin atmosferli bir tatil yöresidir.

Güllük limanı, özellikle çevredeki boksit ve feldispat rezervlerinin sevk noktası olması sebebiyle hayli işlek ve gelişmiştir. Limanın dışında balıkçılık ve turizm önemli faaliyet alanları ve geçim kaynaklarıdır. Kentin kuzeyine kurulu dalyanda ve denizde iyi balık çıkmakta, en çok, çipura, levrek, sargoz, mercan, lüfer, kefal, dil balığı, istavrit, palamut, yılanbalığı ve daha birçok türde balık avlanmaktadır. Ayrıca çevredeki koyların çoğunda kültür balıkçılığı da yapılmakta, çipura ve levrek yetiştirilmektedir. Turistik açıdan Güllük sahil şeridinden hemen sonra yükselen tepelerdeki turistik tesisler ve yazlıklarla dikkati çeker.

Yöreye özgü gulet teknelerinin inşaatı da ilk olarak Güllük’te, Nami Kaptanın oğlu Mehmet Uyav tarafından yapılmıştır. Bodrumda yetişip ahşap tekne yapmaya başlayan ilk ustaları da yetiştiren odur. Ustaların ustası olarak anılmaya devam etmektedir. Oğlu Ali Uyav da bu mesleği devam ettirmiştir. 47 Yaşında öldüğünde o da oğlu Mustafa Uyav’a bu mesleği bırakmış ve devamı gelmiştir. Sonradan ağabeyi Mehmet Uyav’ın da katılmasıyla, iki kardeş o zamana kadar yapılmamış büyüklükte ve güzellikte tekneler yapmışlardır, ta ki yolları ayrılana kadar. Bodrum ilçe sınırları içinde İçmeler, Gümbet, Ortakent, Yalıkavak ve Tavşanburnu’nda inşa edilen guletlerde ilk sıralara Giritli Nami Kaptan’ın oğlu Nami’nin Mehmet’in torunları hala bu işe devam etmektedirler.

TARİHÇE

Güllük tarihi ile ilgili ilk bilgilere Bizans kaynaklarından ulaşılmaktadır. Daha çok bir balıkçı kasabası olarak tasvir edilen bölgenin o dönemlerdeki adının ne olduğu bilinmemekle birlikte bugünkü Milas’ın bir devamı olduğu sanılmaktadır. Kendine özgü taş evleri taş sokakları ve balık çeşitliliği ile anlatılan Güllük burada yaşanan bir efsanenin ünlü yazar Cevat Şakir Kabaağaçlı tarafından kaleme alınmasıyla Türkiye’de popüler hale gelmiştir. Her ne kadar efsanenin Güllük’ün hemen karşı kıyısında yer alan antik kent İasos’ta geçtiği söylensede birçok yazılı kaynağa göre Güllük’ün İasos’a göre daha ileri bir yerleşik düzende olması ve efsanenin anlatıldığı bölge coğrafyasının Güllük ile benzerlik göstermesinden dolayı Hermias efsanesinin kuvvetle muhtemel Güllük’te yaşandığı sanılmaktadır.

Ünlü yazar Cevat Şakir Kabaağaçlı bölge halkının ileri gelenleri ile yaptığı görüşmeler ve Güllük’te yaptığı incelemeler sonrasında efsanenin tam olarak burada geçtiğine kanaat getirmiş ve bunu Anadolu Efsaneleri (1954) adı kitabında okurlarına duyurmuştur.

HERMİYAS EFSANESİ

Güllük körfezinde bundan yıllar önce nice mutlu insanlar yaşarmış. Burada herkes birbirini tanır, birbiriyle her şeylerini paylaşırmış. Çocuklar hep birlikte oynarlarmış. Bu çocukların biri olan Hermiyas’ın annesinden başka kimsesi yokmuş. Annesi onu her türlü kötülükten, tehlikeden korur, yanından ayırmazmış. Bir yaz günü,arkadaşları Hermiyas’ı denize açılmaya davet etmiş. Hermiyas annesinden denizde açılmak için izin istediğinde annesi: “Olmaz bir tanem, denize açılmak çok tehlikeli.” diyerek izin vermemiştir. Oğluna çok bağlı olduğu ve ona zarar gelmesini istemediği için yapmıştır bunu. Fakat Hermiyas’ ın arkadaşları ailelerinden izin almamıştır ve Hermiyas’la alay etmeye başlarlar: “Hermiyas ana kuzusu!” “Kızlar gibi!” “Kaçamaz bizimle annesi bırakmaz ki onu!” Arkadaşlarının bu söyledikleri Hermiyas’ ı çok üzmüş. Bunu gören annesi: “Hadi Hermiyas’ım sen de git. Ama n’olur çok dikkatli ol.” Hermiyas sevinç içinde arkadaşlarının yanına gitmiş. Egenin tuzlu suları çocuk sesleriyle dolmuş. Rüzgâr hafif hafif esiyormuş. Çocuklar yavaşça açılmaya başlamışlar. Bir süre sonra kıyıya geri döndüklerinde kıyı çocuk sesleriyle yeniden şenlenmiş. Ancak aralarında Hermias yokmuş. Kara haber tez duyulmuş. Güllük’ ün en usta balıkçıları aramaya başlamışlar. “Hermiyas’ı Ege aldı.” diyormuş herkes. Balıkçılar körfezin her yerini karış karış aramış. Ama Hermiyas bulunamamış. Zavallı annesi Hermiyas’ın yokluğunu kabullenememiş.Geri döneceğine inanıyormuş. Bağrına taş basıp beklemeye başlamış. Günlerden bir gün bir balıkçı telaş içinde bağırmaya başlamış: “Gördüm gördüm! Hermiyas’ı gördüm!” diye müjde vermiş. “O halde niye getirmedin?!” diyen herkese: “Nasıl getirseydim, yunusun sırtındaydı. Ben ona yaklaştıkça denize dala çıka uzaklaşıyordu.” demiş. Balıkçıya kimse inanmamış. “Yunus sırtında insan taşımaz, seninki hayal.” demişler. Ama bir gün Hermiyas’ ın geri döndüğünü herkes duymuş. Heyecanla kumsala koşuşturmuşlar. Hermiyas kumsalda sessizce yatıyormuş. Yanı başındaki yunusla birlikte. Anlaşılmış ki balıkçının anlatmaya çalıştığı yunus buymuş. Yaşlı bir Güllük’lü şöyle demiş: “Şu gördüğünüz üzerinde iyi düşünün. İşte gerçek dostluk budur. Birlikte oynarken yüzgecinin boynunu kestiği Hermiyas’ın ölümü, bu yunusu da ölüme götürmüş. O, dostunu hiçbir koşulda yalnız bırakmamış. Yaşamda da, ölümde de birlikte olmayı yeğlemiş.” Bundan etkilenen o zamanın Güllük halkı Hermiyas’la yunusun altından yontusunu yapmışlar. Onları ölümsüzleştirmişler. Derler ki; bugün Selçuk Müzesi’ nde teşhir edilen yontu heykelcik bu anının simgesidir. “İnsanoğlu ve yunus balığı arasındaki dostluğun sembolü anısına”

Kaynak: Vikipedi