BEYLERBEYİ SARAYI – İSTANBUL
Beylerbeyi Sarayı, İstanbul’un Üsküdar ilçesinde bulunan yazlık bir Osmanlı sarayıydı. Günümüzde müze olarak kullanılan Beylerbeyi Sarayı, kendisine bağlı çeşitli yapı ve diğer unsurlardan oluşan bir kompleksin parçasıdır. Adını, bulunduğu Beylerbeyi semtinden alır. Osmanlı Padişahı Abdülaziz’in talimatıyla, 1863-1865 yıllarında, Sarkis Balyan’ın mimarlığında inşa edilmiştir.
TARİHİ
Günümüzdeki saray inşa edilmeden önce bu bölgede, 1832’de inşa edilen ahşap bir saray ile bünyesindeki bazı yapılar vardı.[2] Osmanlı Padişahı II. Mahmud tarafından yazlık bir saray olarak yaptırılan bu yapıda 1851 yılında, Padişah Abdülmecid konakladığı sırada bir yangın çıktı. Bu tarihten itibaren “uğursuz” olduğu gerekçesiyle kullanılmadı ve tahta geçen Abdülaziz’in talimatıyla 1861 yılında yıkıldı. Günümüzdeki sarayın inşasına, 6 Ağustos 1863’te başlandı. Sarayın yapımı 1864’te tamamlandı; eşyasının seçimi, yapımı ve yerleştirilmesi tamamlandıktan sonra resmî açılış 21 Nisan 1865’te gerçekleşti.
Abdülaziz, her yıl genellikle Nisan ayının sonlarında diğer yazlık saraylarla birlikte Beylerbeyi Sarayı’nı kullanmış; kendisinin Avrupa seyahatinden sonra bu ziyareti iade etmek ve Süveyş Kanalı’nın açılışı nedeniyle nezaket ziyaretinde bulunmak isteyen bazı devlet başkanlarını bu sarayda ağırlamıştır.
II. Abdülhamid’in saltanatının başında çıkan 93 Harbi sırasında önce muhacirler, daha sonra da yaralı gazilerin bir kısmın bu sarayda iskân ve tedavi edildiler. Beylerbeyi Sarayı, 1909 yılında mimar Vedat Tek tarafından onarıldı. II. Abdülhamid yaşamının son altı yılını bu sarayda ev hapsinde geçirdi ve 10 Şubat 1918’de bu sarayda öldü.
Saray, cumhuriyet döneminde 1925 tarihli bir bakanlar kurulu kararnamesi ile Milli Saraylar Başkanlığı yönetimine bırakıldı. 1934 yılında cumhurbaşkanı Atatürk’ün davetlisi olarak Türkiye’ye gelen İran Şahı Rızâ Pehlevî bu sarayda ağırlandı. Sarayın büyük bahçesinin bir kısmı Karayollarına, bir kısmı ise Deniz Astsubay Okulu’na verildi. 1973’te inşa edilen Boğaziçi Köprüsü’nün sarayın yakınına yapılması da sarayın bütünlüğün bozulmasına neden oldu. Gerek Boğaziçi Köprüsü’nün yapımı gerekse çeşitli kurumlarca kullanılan yapıları sarayın orijinalliğinin bozulmasına sebep vermiştir. Günümüzde bir müze-saray olarak ziyarete açıktır.
MİMARİSİ
Asıl saray olan yazlık saray; Rönesans, Barok ve doğu-batı üslubunun kaynaştırılması ile yapılmıştır. Deniz kenarındaki rıhtım üzerinde inşa edilen saray kâgir bir yapı olup yüksek bir bodrumun üzerine yapılmış 2 katlı bir yapıdır. Saray; Harem (kuzey bölümü) ve Mabeyn-i Hümayun (güney bölümü) dairelerinden oluşup; üç giriş, altı büyük salon 24 oda 1 hamam ve 1 banyo içermektedir. Saray dikdörtgen bir yapıdadır. Sarayın çatısı bütün cepheleri dolaşan bir korkuluk ile gizlenmiştir. Dış görünüşü zemin katla üst katı birbirinden ayıran kuvvetle belirtilmiş bir silme ile ayrılmıştır. Sarayın deniz ve yan cephelerinin orta bölümleri dışarıya doğru taşan üç bölüm halinde düzenlenmiştir. Yapının pencereleri dikdörtgen şeklinde olup kemerlerle süslenmiştir. Pencerelerin ve duvar köşelerinin arasında tek ve çift sütunlar bulunmaktadır. Birinci kat tamamen mermerle, ikinci kat ise mermer benzeri taşlarla döşenmiştir.
Sarayın içi de ahşap oymacılığı, altın nakış işçiliği, resim ve yazı gibi öğelerle süslenmiştir. İki katının planı da ortadaki büyük bir salonun çevresindeki odalardan oluşmaktadır. Zemin katta suyu denizden alınan ve üzeri camekânla örtülü bir havuz bulunmaktadır. Zemin katta salonun köşelerinde toplam dört oda vardır. Zemin kattan üst kata havuzun karşısında bulunan çift kollu geniş bir merdiven ya da servis merdiveninden çıkılır. Üst katta bulunan büyük salona Kabul Salonu denir. İkinci katta büyük salonun dışında iki küçük salon ile deniz ve kara cephesine bakan küçük odalar vardır. Sultan Abdülaziz sarayın iç dekorasyonuna özel bir ilgi göstermiş denize olan tutkusu nedeni ile sarayın tavanlarındaki bazı çerçeve ve kartuşların içine deniz ve gemi temaları işletmiştir. Bunun dışında sülüs ve ta’lik hatlarıyla yazılmış manzumeler vardır. Sarayın harem bölümü ise daha sade düzenlenmiştir. Sarayın Harem, Selamlık ve koltuk kapılarından olmak üzere üç girişi vardır.
ÜNLÜ KONUKLAR
Saray padişahların yanı sıra bugüne kadar birçok ünlü ismi ağırlamıştır. II. Abdülhamid, Balkan Savaşlarından sonra güvenlik nedeniyle Selanik’teki Alatini Köşkü’nden alınıp Beylerbeyi Sarayı’na getirilmiş ve hayatının geri kalan kısmını bu sarayda geçirmiştir. Sarayın ilk önemli yabancı konuğu ise III. Napolyon’un karısı Eugénie de Montijo olmuştur. Sarayın diğer önemli konukları ise Karadağ Kralı I. Nikola, İran Şahı Nasıreddin Şah ile Ayastefanos Antlaşması’nı imzalamak için İstanbul’a gelen Gran Dük Nikolay Pavloviç İgnatyev ve Avusturya-Macaristan İmparatoru Franz Joseph’tir. Cumhuriyet döneminde ise Atatürk’ün davetlisi olarak 1934 yılında İstanbul’a gelen İran Şahı Rıza Pehlevi bu sarayda konuk edilmiştir. 1936 yılında ise Balkan Oyunları Festivali bu sarayda düzenlenmiş ve Mustafa Kemal Atatürk o geceyi Beylerbeyi Sarayı’nda geçirmiştir.
Kaynak: Vikipedi, özgür ansiklopedi
Fotoğraflar: Mustafa Gürelli