BEÇİN KALESİ VE ŞEHİR SURLARI – MİLAS / MUĞLA
Beçin Kalesi Muğla’nın Milas ilçesinde bulunan tarihi kale.
Kale, Milas’ın 5 km. güneyinde, Ören karayolu üzerinde, ovaya hakim bir tepe üzerindeki yer almaktadır.
Adı bir Ortaçağ İtalyan belgesinde Pezona, İbn Battuta‘da Berçin, Menteşe ve Osmanlı kaynaklarında Peçin olarak geçer. Kalenin yer aldığı tepe üzerindeki insan yerleşimleri Tunç Çağı’nda başlasa da kale Bizans döneminde inşa edilmiştir. 14. yüzyılın ilk yarısına kadar küçük bir yerleşim olarak kalan Beçin bu tarihte Menteşe Beyliği tarafından fethedilerek başkent haline getirildi. Özellikle Menteşe beylerinden Ahmed Bey tarafından imar edilen kale içi yerleşiminin gelişmesi başkent buradan Balat’a taşınınca durdu. Osmanlı zamanında yönetim merkezi Muğla’ya taşınınca kale içi yerleşimi önemini tamamen yitirdi ve harap duruma geldi. Günümüzde kazı ve restorasyon çalışmaları yapılmakta olan kale UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesine dahil edilmiştir.
Menteşe Beyliği dönemi
Kaynaklarda Menteşe beylerinin oturduğu başkentler için farklı yerler zikredilir. Beyliğin kurucusu Menteşe Bey Fethiye’de, ondan sonra yerine geçen Mesud Bey ise Milas’ta oturmuştur. Mevlana’nın torunu Ulu Arif Çelebi Mesud Bey’i Milas’ta ziyaret etmiştir.
Mesud Bey’den sonra yerine geçen Orhan Bey, babasının yaklaşık 1320 yılındaki ölümünü müteakip Rodos‘a başarısız bir sefer düzenlemiştir. Seferden sonra ise kısa süreliğine kıyı bölgelerden daha içeride güvenli bir şehir olan Muğla’ya yerleşmiştir. Orhan Bey Muğla’dan sonra Beçin’e yerleşmiş ve burayı başkent yapmıştır. Paul Wittek, Orhan Bey‘in ovada yer alan Milas yerine ovaya hakim konumdaki Beçin Kalesi’nde kalmasını da kalenin stratejik önemine ve güvenliğinin yüksek olmasına bağlar.
1332 yılında Muğla’yı ardından da Milas’ı ziyaret eden Arap seyyah İbn Battuta Orhan Bey’le Beçin’deki konağında görüşmüştür. İbn Battuta kaledeki mescidin inşa halinde olduğundan bahseder:
Bu Menteşe oğlu saygın sultan Şücaeddin Orhan Bey olup, yüzü ve hayatı güzel mükemmel bir hükümdardır. Genellikle Fakih ve bilginlere büyük bir değer verir onları sarayında ağırlardı. Bu hükümdar bize iyilikler gösterdi. Binek hayvanları verdi ve ihtiyaçlarımızı giderdi. Oturduğu yer, Milas yakınında, iki mil uzaklıkta Barçın şehridir. Burası yeni ve bir tepe üzerindedir. Orada güzel binalar ve camiler vardır. Sultan orada bir cuma caminin temelini attırmış olup yapılması henüz bitmemişti. Biz O’na bu şehirde rastladık. Orada Ahi Ali’nin zaviyesine indik.
Orhan Bey’in ölümünden sonra beylik oğlu İbrahim Bey tarafından yönetilmiş o da ölünce oğulları beylik topraklarını paylaşmış ve beyliğin birliği bozulmuştur. Bu dönemde Beçine Musa Bey sahip olmuştur. Musa Bey ölünce yerine kardeşi Ahmed Gazi geçmiştir.
Osmanlı dönemi
Beçin, yaklaşık 1390 yılında Osmanlı hakimiyetine girdi. Bu tarihe kadar Menteşe Beyliği için önemli bir merkez olan Beçin, Osmanlı’nın yeni oluşturduğu sancağın başkentini Milas’a, 1425’ten sonra da Muğla’ya taşımasıyla önemini yitirdi. Nitekim Beçin’de Osmanlı devrine ait hiçbir yapıya rastlanmaz. 17. yüzyılda kaleyi gezen Evliya Çelebi, kaleiçi yerleşimin eskiden büyük bir şehir olduğunu ama gezdiği şehrin ve kale surlarının harap durumda olduğunu yazmıştır. Evliya Çelebi kaleiçinde yirmi hane bulunduğunu, kalenin ise hapishane olarak kullanılıp bir dizdar ve yirmi askeri olduğunu yazmıştır.
18. yüzyıla Beçin tamamen terk edilmiştir. Bu asırda Milas’a gelen batılı seyyahlar Richard Pococke ve Richard Chandler’in eserlerindeki ifadeler de bunu destekler.
Kaledeki yapılar
Beçin, bulunduğu tepeyi tamamen çevreleyen surlar ve güneyindeki yerleşim alanlarından oluşur. Kale içindeki Roma dönemi yapıları tahrip olmuş, sadece bir şapel kalıntısı günümüze ulaşmıştır. Nispeten sağlam durumdaki yapılar Menteşe Beyliği zamanından kalmadır. Bu yapılar şunlardır:
Ahmed Gazi Medresesi
Orhan Camii
Kızıl Han
Kara Paşa Han
Yelli Camii ve medresesi
Mültezim Evi: 2000 yılında yapılan kazılarda ortaya çıkarılan yapı muhtemelen Osmanlı döneminde yaşamış bir vergi memurunun eviydi. Kazıda bulunan kömürleşmiş ahşap kısımlar ve eşyalar bu konağın bir yangın geçirdiğini göstermektedir. 2001 ve 2002 kazılarında ise 3 farklı noktada, meşin keseler içinde ve toplamda 30 kg.’dan fazla Osmanlı dönemine ait gümüş sikkeler bulunmuştur. Bu buluntu Türkiye’de bir kazıda ele geçmiş en büyük sikke miktarıdır.[4]Gümüş sikkelerin çoğunluğu III. Mehmed döneminde(1595-1603) diğerleri de 1520 ila 1617 yılları arasında darbedilmiştir. İçlerindeki tek altın sikke Kanuni devrine aittir. Osmanlı sikkelerinin dışında Kırım Hanlığına ve Avrupa devletlerine ait sikkeler de definenin kıymetli parçalarıdır.
Arkeoloji literatürüne Beçin Definesi olarak geçen sikkeler, geçirdiği yangında bir kısmı erimiş olsa da toplamda 60.000’e yakını kurtarılmıştır.
İsimsiz zaviye: İç kalede, Ahmed Gazi Medresesi’nin doğusunda yer almaktadır. Kitabesi olmayan zaviye muhtemelen Ahmed Gazi döneminde inşa edilmiştir.
Büyük Hamam: İç kalede Ahmet Gazi Medresesinin kuzeyindedir. Osmanlı kayıtlarında Ahmed Gazi’nin vakıfları arasında sayılan hamam bu olmalıdır. Buna göre hamam 14. yüzyıl ikinci yarısında inşa edilmiştir.
Kaynak. Vikipedi