7 Ekim 2024
Müzeler

MALATYA MÜZESİ – MALATYA

   Antik çağlarda en eski ve ileri medeniyetlerin geliştiği Mezopotamya ile İç Anadolu arasında bulunduğu ve tarih öncesi ile tarihi kervan yollarının bulunduğu, yolların tabii geçitler verdiği konumlar itibariyle Malatya’nın jeopolitik önemi daima büyük olmuştur. Jeopolitik konumunun yanında hayatın ve uygarlıkların gelişmesinde önemli bir etken olan suyun katkıları da inkar edilemez.

   Bu faktörler M. Ö. 8000 yılından itibaren, Pirot bölgesi, Caferhöyük neolitik yerleşimi ile başlayıp günümüze kadar Malatya’nın Anadolu’da gelmiş geçmiş bütün uygarlıkları ihtiva eden bir yer ve bölge olmasına sebep olmuştur.

   Bu tarihi önem içerisinde, Malatya’da müzecilik fikri 1931-1937 yılları arasında, Arslantepehöyük ve Gelinciktepe’de yapılan kazılarda ortaya çıkan eserlerin, Malatya’da müze olmadığından Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzesi’nde sergilenmek için götürülmesi sonucu ortaya çıkmıştır.

   1971 yılında İnönü Parkında, bugün Evlendirme dairesi olarak hizmet veren binada ilk Müze açılmış. 1974 yılına kadar memurluk olan Müze, Başbakanlık Kültür Müsteşarlığının onayıyla Müdürlük olmuştur. 1975 yılında yapımına başlanılan Kernek Meydanı’ndaki yeni müze binasının inşaatı tamamlanmış, 1978 yılından itibaren Karakaya Baraj Gölü altında kalacak yerleşimleri kurtarmak amacıyla yapılan kazılarda ortaya çıkan buluntularla daha da zenginleşen Malatya Müzesi yeni binasında 1979 yılında ziyarete açılmıştır.

   1998 yılında yeni ve modern sergileme gereksinimiyle çalışmalar başlamış, 2001 yılında yeni bir proje hazırlanarak hayata geçirilmiş, Müze modern bir sergilemeye kavuşturulmuştur.

   Müzemizde, teşhiri yapılan ve yeni düzenleme ile yeniden ziyaretçilerin görüşlerine sunulacak olan toplam 15.000 eser mevcuttur. Bu eserler; kazılar, satın alma, hibe(bağış) veya istirdat (el koyma) gibi yollarla Müzeye kazandırılan eselerlerdir.Yapılan bilimsel kazılar sonucu gün ışığına çıkarılan, neolitik, kalkolitik, Tunç çağı, Hitit, Urartu, Roma, Bizans, Selçuklu, çeşitli beylikler ve Osmanlı dönemi medeniyetine ait eserler, Müzemizin zenginlikleridir.

   İlimiz sınırları içerisinde, Karakaya baraj gölü suları altında kalan alanlarda, Pirot, Caferhöyük, Köşkerbaba, İmamoğlu ve Değirmentepe höyük gibi kurtarma kazılarında ve 1961 yılından beri kazısı devam eden Arslantepe Höyük’te çıkarılan eserler geçmişi günümüze taşıdığı gibi, günümüzü de geleceği aktaran birer tarih laboratuarı özelliğini verir Malatya Müzesine.

Müzede bulunan nadide eserlerden birkaçı şunlardır:

    Neolitik Heykelcikler: M. Ö. 8000 yılına tarihlenen, kireç taşından yapılmış ilk heykel örnekleridir. 1985 yılında yapılan kurtarma kazıları sırasında, İzollu bölgesi Caferhöyük’te gün ışığına çıkarılmışlardır. Anadolu neolitik yerleşim birimleri ile çağdaş olan bu yerleşim yerinde, bu ilk heykel örneklerinin yanı sıra, tarıma geçiş ve toprağı ilk işleme kültürünün gelişmesinde kullanılan malzemeler de (Obsidyen bıçak, orak, ok ucu, keski ve delgiler) müzede yer alır.

    Kılıç ve Mızrak Uçları: Arşlantepe höyük, eski tunç devri (M.Ö. 3200-3000)1. tabakasında, toplu olarak bulunan bu eserler bronzdan yapılmış olup, arsenik alaşımlı olmaları ve bazılarının gümüş kakmalı olması ilgi çekmektedir. Devrine göre, formları, kakmaları ve arsenik alaşımlı olmaları bu eserlere arkeolojik literatürde ünik bir yer sağlamaktadır.

   İnsan Mezarı: Arslantepehöyük’te geç kalkolitik çağı katında bulunan bu mezar M.Ö. 4000 yıllarına tarihlenmektedir. Anadolu’da ölü gömme adetlerinin ünik bir örneği olan bu mezar, orijinalliği bozulmadan sağlamlaştırılarak Müzeye getirilmiştir. Mezarda bulunan ceset, genç bir kadına ait olup, süs eşyaları ve mutfak kapları ile birlikte arkeolojik dilde hoker vazifesi denilen, çocuğun ana rahminde duruş şekli gibi yatırılmış olarak defin edilmiştir.

Durum şöyle yorumlanmaktadır:

Devrin insanı dünyaya nasıl gelindi ise öyle gidilmesi düşüncesi ile ve tıp dünyasını çok yakından ilgilendiren bir yöntemle, devrinde çocuğun ana rahminde yatış şeklini bilen bir zihniyetle, kadın cesedini bu mezara defin etmişlerdir.

Ayrıca, yine ölü gömme adetlerini gösteren küp mezarlarda, sağlamlaştırılarak, müzede teşhire sunulmuştur.

   Mühür Baskılar (Bulle): Arslantepehöyük’te. eski tunç çağına (M.Ö. 3200-3000) ait Kültür katında bulunan, saray kalıntısının, giriş yönünde hemen solunda yer alan küçük bir mekanda topluca bulunan mühür baskıları, Arslantepe’nin (Melida/Maldiya günümüz Malatya’sının antik adı), o devi de büyük bir ticaret merkezi olduğunu göstermesi bakımından önemlidir.Bu buluntular geç kalkolitik çağda Arslantepede ortaya çıkarılan Saray komleksi içerisinde ilkel muhasebe sistemi ve brokrasinin ilk doğuşuna ışık tutmaktadırlar.

   Kral Mezarı: Arslantepe kazılarında ortaya çıkartılan Geç uruk dönemi sarayının kralına ait M.Ö.2900 yılına tarihlenen ve 70’den fazla mezar buluntusu veren kral mezarının bir rekonstüriksüyonu Müze’de yapılarak sergilenmektedir. Kralın hoker vaziyette yatış biçimi ve mezarın üzerinde kurban edildiği varsayılan 4 kişinin bulunma pozisyonları ilgi çekmektedir.

   Yine, ayrıca Karakaya baraj gölü su altında kalan ve kurtarma kazısı yapılan Değirmentepe höyük’te ortaya çıkarılan mühür ve mühür baskıları da aynı özelikleriyle dikkati çekerler. Bu nadide eserlerin yanı sıra, tüm eserler geçmişin kültür hazineleri olarak günümüze ışık tutmaktadır. Her eser kendi başına birer hazinedir.

Kaynak: Malatya İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü