MİSAFİR TAŞLARI
Toplumların sağlam ve dinamik bir yapıya kavuşmasında sevgi, sadakat, güven, kardeşlik ve paylaşma duygusunun önemli bir yeri vardır. Bu duyguların temelinde yatan insan sevgisidir. İnsan ve insana verilen değerin yanı sıra yaratılanı yaratandan ötürü sevme ve hürmet etme duygusu da Türk toplumunda misafirperverlik olgusunun ortaya çıkmasına zemin hazırlamıştır.
Türk töresinde misafir ağırlamanın yeri önemlidir. Gök Tanrı inancının görüldüğü ilk Türklerde göğün en Üst katında Tanrının mekânı bulunmaktadır.
Konuk da Tanrı katından gelen misafir kabul edildiği için kutlu sayılır. Bu inancın etkisiyle olsa gerek Doğu Türk dillerinde misafir geldi yerine konuk tüştü denilmektedir.
Yolcunun, yoksulun, ihtiyaç sahibinin veyahut diğer başka sebeplerle bir yerde dinlenmesi gereken kimselerin Tanrı misafiri olduğu kabul edilip ağırlanması gerekir. Türklerde bu gelenek geçmişten günümüze kadar varlığını devam ettirmiştir. Türk kültür ve adetleri hakkında ayrıntılı bilgilere yer veren Divânu Lugâti’t -Türk’te misafirle ilgili şu bilgilere yer verilir: “Konuğa, komşuya ve akrabalarına iyilik et, onları ağırla, armağan alıp güzel uğurlu mallar hazırla (Kaşgarlı Mahmut, 1992: 114). Nitekim misafirin kutsiyetinin farkında olan bu insanlar mimari yapılarında da bu hassasiyeti gözetmişlerdir. Türkler evlerini doğu ve batı yönünde olmak Üzere iki mutfak, misafir evi/Odası, büyük ve küçük kapı olmak üzere çok amaçlı fonksiyonel bir yapıda inşa etmişlerdir.
Türklerde kapı tokmağına tem denir. Kapı tokmağının çalma sesinden gelen misafirin erkek veya kadın olduğu çıkarılabilirdi.
Türk mimarisin en güzel örnekleri olan evlerde misafir odası mutlaka yer alır. Misafirler için ayrılan bu oda özenle döşenir, sürekli hazır ve temiz tutulur.
Eve gelen Tanrı misafiri bu odada ağırlanır ve ikramlar yapılır. Misafirin kim olduğunun bir önemi yoktur, bu yüzden ona hizmet etmek Tanrı’ya hizmet etmek olarak görülür. Misafirin bereketiyle gelmesi ona verilen saygının ve değerin bir diğer yanıdır.
Dede Korkut kitabında da misafirlikle ilgili bilgilere yer verilmiştir. Kadın dört türlüdür en makbulü ve iyisi “evin dayağı” olan kadındır. Çünkü o “yazıdan yabandan eve bir konuk gelse ve eşi evde olmasa da o, misafiri yedirir, içirir, ağırlar ve uğurlar.” böylesi kadın Hz. Aişe ve Fatma soyundandır diyen Dede Korkut bu kadının çocuklarının olması ve herkesin evine böyle hanımların gelmesi yönünde duada bulunur.
Türk töresinde konuğun kendisine aş, hayvanına yem ikramı atalardan kalma bir mirastır. Bu gelenek ikram ve ağırlama değil tam aksine zorunlu bir görevdir. Kendisine misafir olan kimseye konuk aşı vermeyen ev sahibi misafir tarafından dava edilmeye müstahaktır. Konuk aşı, gelenin mevki ve derecesine göre hazırlanmalıdır. Saygıdeğer bir konuğa koç yerine oğlak kesilirse konuk, evi terk edebilir. Böyle bir saygısızlık karşısında konuk isterse ev sahibinin evinden istediği eşyayı da alabilir. Yine Türklerde konuklar için özellikle ayrılmış bir ev veya otağ bulunmaktadır. Ve bu otağa “konukluk” denir. Anadolu’da ise yerleşik hayata geçişle birlikte evlerin bünyesinde bulunan “selamlık” kısmı konukların ağırlandığı bir oda olarak varlığını devam ettire gelmiştir. Günümüzdeki misafir odaları selamlığın bir diğer adıdır.
Malatya’nın Battalgazi ilçesinin Toptaş Mahallesi’nde bulunan Toptaş Camii zamanla mahallenin adının da aynı isimle anılmasına sebep olmuştur. Toptaş Camii’nin yapım tarihi tam olarak bilinmemekte beraber, ilk onarım tarihi MS, 1588 olarak kayda geçmiştir. Bu cami tarihi süreç içerisinde Üç yenileme geçirmiş olmasına rağmen dayanıklılığı ve sağlamlığıyla da güçlü bir mimari örneği göstermektedir. Toptaş Camii en son 2015 yılında restorasyona tabi tutulmuş ve bakımdan sonra tekrar ibadete açılmıştır. Bu caminin duvarları moloz taşlarından örülmüş olup, kemer ve pencere kenarlarında kesme taşlar kullanılmıştır. Sade bir mimariye sahip olan camide süslemeler de yer almaktadır. Toptaş Camii’nin giriş kapısının Üstündeki sağ ve sol basık kemerlerde Hz. Süleyman’ın mührü açıkça gerilmektedir. Toptaş Camii mimari güzelliğin yanı sıra Türk misafirperverlik geleneğinin devam etmesini sağlayan misafir taşlarına da sahiptir. Caminin sol saçağının altında yer alan misafir taşları Kültür ve medeniyetimizin misafire verdiği değerin adeta bir kanıtıdır, yaşayan bir örneğidir. Misafir taşları bir adet binek taşının yanında olmak üzere toplam on bir (11) adettir.
Halk arasında yaygın olan ve günümüze kadar gelen bir anlatıya göre Toptaş Camii’nin hikâyesi şöyledir:
“Toptaş Camii yanında bir meydan varmış. Bu meydanın dört tarafından sırayla dizili taşların her biri o yöredeki zenginleri temsil edermiş. Misafir olarak gelen kişiler, hangi taş Üzerine oturursa o taşın sahibi, o kişiyi misafir eder ve ziyafet verirmiş.
Aralarında misafiri sevmeyen varlıklı bir kişi, âdet yerini bulsun fakat kimse oturmasın diye top taş yerine, sivri bir taş koymuş. Günün birinde bir fakir taşlardan birine oturmak isterken gözleri sivri taşa ilişmiş ve duraksamış.
Adamı gören sivri taşın sahibi, “sivri taş, sivri taş” diye seslenmiş. Adam(misafir) seslenen mahcup olmasın diye sivri taşa yaslanmış. Taşın sahibi hemen adamı evine götürmüş.
Misafire yemekler pişirmek, ikramlarda bulunmak için hazırlıklara başlamış. Ancak fakir adam çaba gösteren ev halkının bu çabasını engellemeye çalışarak; “Benim yiyeceğim en fazla bir tabak yemek, bu kadar israfa, zahmete gerek yok” demiş. Bunu duyan ev sahibi yaptığı hatanın farkına varmış. Ertesi gün meydana koyduğu sivri taşı kaldırarak yerine top taş yerleştirmiş.
Toptaş Camii hakkında bir başka anlatı ise bu taşların on bir kardeş tarafından yapıldığına dairdir:
“Battalgazi’de bir zaman yaşayan on bir kardeş varmış. Her biri kendi adına yardım amacıyla meydana bir taş dikmiş. Bu taşlar misafirleri ağırlamak ve yardım etmek için kullanılacakmış. Nitekim bu bölgeye gelen misafir hangi taşa oturursa o taşın sahibine misafir olurmuş. Bundan dolayı buraya Toptaş Mahallesi denilmiştir. Halen burada on bir adet top taş bulunmaktadır.
Yukarıdaki anlatılar bir yana Toptaş Camii sol saçağının altında yer alan bu 11 adet kesme, düzgün, yuvarlak oturma taşları, dönemi içinde buraya gelen misafirlere ve ihtiyaç sahiplerine yardım etmek amacıyla yörenin belirli aileleri tarafından yerleştirilmiştir. Günümüzdeki gibi otellerin olmadığı zamanlarda, ticaret ve yolculuk yapan insanlar kervansaray veyahut köy odalarında kalarak dinlenmekteydiler. Bu tarz güvenli kalacak yerlerin olmadığı bölgelerde, misafirler o yörenin ileri gelenler aileleri tarafından misafir edilmiş, ağırlanmışlardır. Bu taşların mimari uzantısı hiç şüphesiz köy ve kasabalardaki misafir/konuk odalaradır.
Misafir taşı sahibi aileler günün her vaktinde ev ahalisinden birisini veya çocuklarını camiye yollayarak taşlarında oturan misafirlerinin olup olmadığını kontrol ederlermiş. Vakit namazlarından sonra aile büyüklerinin de aynı şekilde taşlarında oturmuş bir misafirlerinin olabileceği düşüncesiyle top taşları kontrol ettikleri bilinmektedir. Türk misafirperverliğinin en güzel örneği olan bu top taşlar günümüzde fazla kullanılmamakla birlikte misafirlik geleneğinin güzel örnekleri olarak varlıklarını devam ettirmektedirler.
Fotoğraflar Alıntıdır…