MANİSA KALESİ – MANİSA
Manisa kent merkezinin hemen güneyinde yükselen Sipil Dağı (Manisa Dağı)’nın kuzey yamacında kalıntıları görülen Manisa Kalesi, “İç Kale” ve “Dış Kale” olmak üzere iki bölümden oluşmaktadır. Hellenistik Dönemde kentin Akropolü olan Sipylos Dağı üzerinde bir kale bulunuyordu. Kale’nin ne zaman ve kimler tarafından yapılmış olduğu bilinmese de, Magnesia kentinin bir sur ile çevrildiği bilinmektedir.
M.S. 17 depreminde kalenin de yıkıma uğradığı sanılmaktadır. Bizans Döneminde iç kalenin (Sandıkkale) önemli derecede yenilendiği, dış surla çevrildiği anlaşılmaktadır. Arap akınlarına surlar sayesinde göğüs gerildiği belirtilmektedir.
İç kale İmparator III.Joannes Dukas Vatatzer devrinde, 1222 yılında yapılmıştır. 14. yüzyılın başlarında surlar takviye edilmiştir. Saruhanoğulları kaleyi onarıp kullanmışlardır. : Beşgen bir plana sahip olduğu için “Sandık Kale” olarak adlandırılmıştır. Surları yedi kule ile tahkim edilmiştir. Girişi güney yönündeki dar bir kapıdan sağlanmıştır. Evliya Çelebi’nin Seyahatnamesi’nde bulunduğundan söz ettiği otuz ev, ambarlar, iki sarnıç ve camiden günümüze ancak sarnıç kalıntıları ulaşmıştır.
Dış kale: 4.5 km olan ve 13 kule ile tahkim edilen dış kalenin yedi kapısından ikisine ait kalıntılara ulaşılmıştır.Dış kalenin içinde kalıntıları bulunan Hacet Mescidi Saruhan Bey tarafından yapılmıştır. Manisa kalesinin Osmanlılar Döneminde de onarımdan geçirildiği anlaşılmaktadır. 15. yüzyılda surlar çok fazla tahrip olduğundan önemi kalmamış, yerleşme sur dışına çıkmış, kent dini yapılar çevresinde yayılmaya başlamıştır. 17. yüzyılda kale içinde eşkiyalık hareketleriyle ilgili önemli olaylar meydana gelmiştir. Bu yüzyılın başlarında Polonyalı Simeon şehri görmüş, seyahatnamesinde dağ üzerinde ahşap bir Ermeni Kilisesi olduğunu yazmıştır. 1654’te Kâtip Çelebi, dış surların harap olduğunu belirtmiştir. 1671’de Manisa’yı ziyaret eden Evliya Çelebi kale hakkında detaylı bilgiler vermektedir.
KAYNAK: KÜLTÜR PORTALI