10 Aralık 2024
Hanlar

HASAN PAŞA HANI – DİYARBAKIR

   Hasan Paşa Hanı, Diyarbakır’da Ulu Camii’nin doğu girişinin karşısında, Gazi Caddesi’nin üzerinde yer alan tarihî han. Hanın iki kitabesinden öğrenildiğine göre, Diyarbakır’ın Osmanlılar tarafından alınmasından sonra üçüncü vali olan Sokullu Mehmet Paşa’nın oğlu Vezirzade Hasan Paşa tarafından 1572 ve 1575 yılları arasında yaptırılmıştır.

TARİHÇE

    Diyarbakır valilerinden Vezirzade Hasan Paşa tarafından 1572 ve 1575 yılları arasında inşa ettirilmiş olan bu han tarih boyunca Diyarbakır’ı ziyaret eden seyyahların da hemen dikkatini çekmiş ve han hakkında seyyahlar önemli bilgiler vermişlerdir.

1612 yılında Diyarbakır’ı ziyaret eden Leh Simeon, şehre geldiği zaman indiği Hasan Paşa Hanı’nı şu şekilde tasvir etmiştir:

“…Muazzam kârgir bir bina olan bu hanın 500 beygiri barındırabilecek yer altında iki ahırı, rengârenk demir parmaklıklarla çevrilmiş çok güzel havuzu, üç kat üzerine birçok kârgir odaları vardı…   ”

    Yine daha sonraki tarihlerde Diyarbakır’a gelen Evliya Çelebi, Gugios İnciciyan ve James Silk Buckingham Hasan Paşa Han’ından önemle bahsetmişlerdir. Bunlardan Buckingam’ın 1815 yılı için verdiği bilgiler arasında hububat piyasasının burada toplandığı hakkındaki kaydı, 19. yüzyılda da bu hanın büyük bir öneme sahip olduğunu göstermektedir.

   Hasan Paşa Hanı’nın 19. yüzyılın ilk yarısında da Diyarbakır’ın en önemli hanlarından birisi olduğu görülmektedir. 3 Ekim 1792 tarihinde Diyarbakır valilerinden Abdi Paşa’nın kethüdası Nuh Beğ zimme­tinde olan 54.000 kuruşu ödemediğinden bütün malları bu handa hıfz edilmiştir. 25 Aralık 1802 tarihli bir fermandan, Diyarbakır’da eceliyle vefat eden Diyarbakır valisi Zühtü İsmail Paşa’nın eşyalarının yine Hasan Paşa Hanı’nda toplandığı anlaşılmaktadır. 5 Ağustos 1843 tarihli bir arzda da muhtemelen 1833 yılında Diyarbakır’da vuku bulan yangın esnasında Fransız rahiplerinden birinin eşyalarının kurtarılarak burada saklandığı görülmektedir. Bütün bu belgeler, Hasan Paşa Hanı’nın incelenen dönemdeki öne­mini ortaya koyduğu gibi Diyarbakır’a dışarıdan gelip bu handa vefat eden tüccarların tereke kayıtları da Hasan Paşa Hanı’nın önemli bir tüccar hanı olduğunu göstermektedir.

    Temmuz 1724 tarihli bir hüccetten Şehit Mehmed Paşa evkafından olduğu tespit edilen hanın, 19. yüzyılda yan hasılatının Rağibiyye Medresesi’ne ait olduğu görülmektedir. Diyarbakır ulemasından Küçük Ahmed ve Hacı Mehmed Ragıb Efendi 1840 tarihli arzlarında, söz konusu hanın yan hasılatının Rağibiyye Medresesi’ne ait olduğunu ancak 1833 yılından beri askere kışla ittihaz edildiğini belirterek, 7 senelik icarın yarısı olan 3.000 kuruşun ödenmesini ve hanın askerden tahliyesini istemişlerdir. Bununla birlikte 11 Nisan 1842 ve 7 Eylül 1842 tarihli vilayet masraf defterinden anlaşıldığı üzere, Hasan Paşa Hanı’ndaki askerler buradan tahliye edilmemiş ve ikamet etmeye devam etmişlerdir. Ancak söz konusu defterlerden 6 ay için 400 kuruş olmak üzere hanın icarının ödendiği anlaşılmaktadır.

RESTORASYON

Restorasyonda Muğla’dan getirtilen çeşitli malzemelerin karışımından özenle hazırladıkları Horasan Harcı da denilen bir harç kullanılmıştır. Bu harç hem yapının orijinal dokusuna uygunluğu hem de binlerce yılı bulan ömrü ile sağlamlığından dolayı tercih edilmiştir. Yapının kimi bölümleri de yalnızca silme denilen bir zımparalama işlemine tabi tutulmuştur.

Handa günümüzde telkâri işi süs eşyasından antikaya kadar çeşitli eşya satan dükkânların yanı sıra lokanta ve cafelerle bir kitabevi de mevcuttur. Hemen her yaştan insanın uğradığı han Diyarbakır’ın tarihi ve turistik yapıları arasında yer almaktadır.

ÖZELLİK

   Hasan Paşa Hanı’nın en çok dikkat çeken yerlerinin başında batı cephesi gelmektedir. Üzerinde kare bir çerçeve içerisine alınmış olan kufi yazılı batı kapısı dışarıya taşkınlık yapmamakta içeriye dönük bir eyvana benzemektedir. Basık kemerli bir kapıdan geçildikten sonra beşik tonozlu bir kısma oradan da avluya çıkılmaktadır. Avlunun ortasında altı sütunlu, bezemesiz bir şadırvan bulunmaktadır ve buradaki alt kat odaları sivri kemerlerle avluya açılmaktadır. Buradaki revakların üzeri beşik tonozlarla örtülmüştür. Altı beşik tonozlu dükkânların ikinci katından taşan iki süslü pencereyle dışarıya açılan orta kısım yapıyı tamamlamaktadır. İki renkli taş sıralarının yatay olarak cephelerde kullanılması yapıyı olduğundan da uzun göstermektedir. Handa dikkat çeken diğer bir yanı da iki katın revaklarında yer alan sütunların birbiri üzerine oturmasına karşılık ikinci katta avluya doğru taşan taş konsolların yer almasıdır. Hasan Paşa Hanı günümüzde çeşitli amaçlarla kullanıldığından özelliğini kısmen olsa yitirmiştir.

MİMARİ YAPISI

İki katlı olan han, yapımında genellikle bazalt taşı kullanılmıştır. Siyah ve beyaz renkteki taşların yan olarak dizilmesi hanı uzun göstermektedir. Sağ ve sol taraflarında iki çıkış merdiveni bulunmaktadır. Yukarı katlarda da odalar vardır. Aşağı kata eyvan denmektedir. Avlusu dikdörtgen şeklinde ortasında da su çeşmesi bulunmaktadır.

AVLUSU

Avludan üst katlara çıkan sağdan ve soldan iki merdiven bulunmaktadır. Han, üst kat alt kat ve bodrum olarak üçe ayrılır. Bodrum katı dediğimiz yer, yazın serin kışın sıcak olup gelen kervanların hayvanlarının konaklatıldığı dinlendirildiği yer olarak hazırlanmıştır. Kışın soğuk, yazın sıcak etkisinden zarar görmesin diye bu düşünülmüştür.

Kaynak: Vikipedi, özgür ansiklopedi