21 Aralık 2024
Cem Evleri

ABDAL MUSA CEM EVİ – TEKKE KÖYÜ – ELMALI / ANTALYA

ALEVİLİK-BEKTAŞİLİK VE ABDAL MUSA

    Kökleri 13. yüzyıla dayanan Bektaşilik tarikatının ismi Hacı Bektaş Veli’den gelmektedir. Ahmet Yaşar Ocak (2009: 15), Hacı Bektaş Veli’nin 1270 dolaylarında vefatı ile birlikte, Suluca-Karahöyük zaviyesinin, onun etrafında bir takım menkıbelerle zenginleşen ve sağlamlaşan güçlü bir kültür merkezi olmaya başladığını.  Ve bu zaviyeden yetişen Abdal Musa’nın, buradan ayrılarak etrafa dağılan Hacı Bektaş Veli felsefesinin taşıyıcı ve propagandacısı Kalenderi şeyh ve dervişlerine mükemmel bir örnek teşkil ettiğini aktarır. Abdal Musa’nın Bektaşilik için önemi hakkında; “Aslında bu tarikatın (Bektaşilik, y.n.) kurulması için gerekli zemini hazırlayan, 14. yy.da Suluca-Karahöyük’teki tekkede yetişip Osmanlı topraklarına gelerek birlikte fetihlere katıldığı Osmanlı gazileri arasında Hacı Bektaş kültürünü yayan başka biridir. Bir anlamda Hacı Bektaş’a yeniden hayat vererek sağlığında yapmadığı bir işi ölümünden sonra yaptırtmak suretiyle ona şöhret sağlayan kişi Abdal Musa’dır” (Ocak, 2009: 46) der.

    Özellikle Güneybatı Anadolu’da bu inanç kültürünün yerleşmesinde yadsınamaz rolü ile Abdal Musa, “Anadolu’nun ünlü erenlerindendir, aynı zamanda bir ozan ve düşünürdür. Aslen Horasanlıdır. Sonraları Azerbaycan’ın Hoy kasabasına gelip burada bir süre yaşam sürdüğü için ‘Hoylu’ olarak da tanınır. Horasan Erenlerinden ve Hz. Peygamber soyundan olan Abdal Musa’nın babası Hasan Gazi’dir. Hasan Gazi’nin babası olan Haydar Ata ise Hacı Bektaş Veli’nin amcasıdır” (Altıparmak, 2016: 11).

      Abdal Musa, Suluca-Karahöyük’teki zaviyeden kendine bağlı Rum Abdalları

(Abdalan-ı Rum) ile ayrıldıktan sonra önce Bursa havarisine gelmiş, daha sonra

Bergama’ya, oradan da Denizli dolaylarına geçmiş ve bütün bu yerlerde zaviyeler açmıştır. Son olarak Elmalı yakınlarında yerleşerek ölünceye kadar burada yaşadığı bilinmektedir. Abdal Musa Bektaşiliğin gerçek pirlerinden kabul edilir. Nitekim bu sebepledir ki O, “Kudemay-ı Bektaşiyan”dan sayılır. Osmanlı İmparatorluğu’nda Yeniçeri Ocağı’nda Hacı Bektaş geleneğinin kuvvetle yerleşmesinde de Abdal Musa’nın başrol oynadığı bilinmektedir ve Alevilik ve Bektaşiliğin ana erkânında bulunan on iki hizmeti temsil eden 12 posttan on birincisi “Ayakçı Abdal Musa Sultan Postu” adını taşır. Bazı Bektaşi nefeslerinde “Pir-i Sani” diye anılır. Abdal Musa Alevi ve Bektaşi inancında büyük bir veli olarak takdis edilmekte olup adına bir de gülbank vardır. Abdal Musa ve onun gibi pek çok Haydari-Kalenderi abdalı, kurdukları zaviyeler vasıtası ile bölgelerinde Hacı Bektaş Veli kültünü zamanla hâkim duruma getirmişler ve bu zaman içerisinde de devam etmiştir (Ocak, 2009: 15).

    Elmalı’nın Tekke köyünde bulunan dergâh ve türbesi hakkında en eski bilgi

Evliya Çelebi Seyahatname’sine dayanır. Anadolu’daki Yeseviliğin takipçi ve temsilcilerinden olan Abdal Musa’nın tekkesine konuk olan Evliya Çelebi, gözlemleri sonucu, “Gayet ehl-i sünnet ve’l-cemaat fukaralarıdır” şeklinde görüş bildirmiştir.

Müridi Kaygusuz Abdal’ın birçok eserinin günümüze ulaşmasının aksine, Abdal Musa’nın ancak “Nasihatname” adlı eseri ile bir kaç şiiri günümüze gelebilmiştir.

Kim ne bilür bizi, nice soydanuz

Ne zerrece oddan ne de sudanuz

Bizim meftunumuz marifet söyler

Biz Horasan mülkündeki boydanuz

Yedi deniz bizim keşkülümüzde

Hacım umman ise biz de göldenüz

Hızır-İlyas bizim yoldaşımızdır

Ne zerrece günden ne hod aydanuz

Yedi tamu bize nev-bahar oldu

Sekiz uçmak içindeki köydenüz

Bizim zahmımıza merhem bulunmaz

Biz kader okunda gizli yaydanuz

Tur’da Musa durup münacat eyler

Neslimizi sorar isen Hoy’danuz

Abdal Musa oldum geldim cihana

Arif olan anlar nice soydanuz

Ayrıca Abdal Musa, Yunus Emre ekolünün en önemli temsilcilerinden olan

Kaygusuz Abdal’ı yetiştiren kişidir. Bir başka önemli karakter olan “Gaybi”nin de kırk yıl süresince Abdal Musa’ya müritlik ettiği daha sonra Tekke Köyü’nden Mısır’a dergâhını açmak üzere gönderildiği bilinir. Abdal Musa; fikir, görüş ve erkânını bu talebesiyle uzak coğrafyalara bile yayabilme imkânı bulmuştur. Öyle ki “14.-15.yy mutasavvıfı ve Bektaşi şiirinin öncülerinden olan Kaygusuz Abdal’ın, kendisinin dini rehberi olan Abdal Musa’ya hürmetlerini sunduğu bir şiiri (bugün, y.n.), Bulgaristan’ın güneyindeki Bektaşilerce (bile, y.n.) söylenmektedir” (Gölpınarlı, 1963: 107).

Tekke köyü, Antalya il merkezine 120 km uzaklıktaki Elmalı ilçesine bağlı ve bu ilçenin güneybatısında bulunan bir Bektaşi köyüdür. Köy, ismini Abdal Musa tekkesinden alır. Köy yerleşiminin, Abdal Musa’nın dergâhını bu yöreye kurmasıyla yıllar içerinde buraya yerleşen Bektaşiler ve Bektaşiliğe intisap edenlerce meydana getirildiği düşünülmektedir. Bu özelliği ile Tekke köyü Bektaşilerinin, “kan” ve “soy”a dayalı Alevilik anlayışını benimsememeleri başka bir deyişle, Alevi ve Bektaşi olmak için Alevi ve Bektaşi ana-babadan doğmak gerektiğini düşünmemeleri, onları çevre Alevi köylerden ayırmaktadır. “Dede’nin olurunu alarak ikrar veren herkesi aralarına alan bu Bektaşi topluluğun zaman içinde birçok “Sünni’nin de Bektaşiliği tercih edebildiği bu “ikrar yapılanması” nedeniyle büyüyüp genişlediği ileri sürülebilir.

Alevilik ve Bektaşiliğin “yol bir, sürek bin bir” anlayışı, sıklıkla farklı formlarda karşımıza çıkmaktadır. Tekke köyünde de bu anlayışın yansımaları bulunmaktadır.

     Örneğin, araştırmaya konu Tekke köyünde, dört farklı “dede” tarafından idare edilen dört farklı grubun/süreğin bulunduğu ve bu grupların genellikle cemlerini farklı tarihlerde ve mekânlarda sürdürdükleri tespit edilmiştir. Araştırmada veriler ise bu grupların nicelik olarak en büyüğü olan “Hüseyin Eriş” grubundan elde edilmiştir.

Köydeki topluluk Alevilik ve Bektaşiliği birbirinden ayrı görmemekte fakat kendilerini “Bektaşi” olarak nitelendirmektedirler. Köyün paydaşları arasında Alevilik ve Bektaşiliğin birbirinden ayrı olarak düşünülemeyeceği noktasında hem fikirdirler.

Fakat yukarıda bahsedilen intisap noktasında, bazı Alevi gruplarından farklı olarak özellikle, “Alevi olabilmek için Alevi ebeveynden gelme”yi önemsememelerini vurguladıkları noktalarda Bektaşi kavramını daha ön plana çekerek bir çeşit kavramsal mekanizma oluşturdukları ve yürüttükleri görülmüştür.

Köyde, Alevi ve Bektaşi inancı doğrultusunda cem ayinleri yürütülmekte,

“Muharrem Orucu” ve “Aşure” ritüelleri gerçekleştirilmeye devam edilmekte, defin işlemlerinde “dede” de duasını okumaktadır. Cem takvimi, sonbaharın son

günlerinde, kış mevsiminin başlangıcında “dede” tarafından belirlenmekte ve yıl boyu sürecek olan cem serisi “Abdal Musa Birlik Cemi” isimli cem ile başlamaktadır.

Bunun yanında yıl içinde ölen kişilerin ardından “dar cemi” yapılmakta, ayrıca ikrar verip yola girecekler için “ikrar cemi” gerçekleştirilmektedir. Cemlerin yapılacağı tarih ve saatler genelde, tarımsal etkinliklerin başlangıcına-bitişine ve o yılın iklim özelliklerine bağlı olarak dede tarafından belli istişarelerle belirlenmektedir. Örneğin, ikrar cemlerinde dedenin cem tarihinin belirlenmesinde ikrar vereceklerin şartlarını ön plana alarak hareket ettiği görülmüştür.

Köyde “misafir cemi” olgusuna rastlanmamakla birlikte “dede”, gelen misafirlerin eğer geldikleri günde bir cem planlanmışsa katılabileceklerini, fakat misafirler için özel bir cem düzenlemediklerini aktarmıştır:

“Bizde misafir cemi diye bir olgu yoktur. Misafir, cem varsa katılır, misafir için tertip düzenlenmez. Misafir, daha öncesinden arayarak cem tarihini öğrenir ve ceme katılır”

    Cem için getirilen çeşitli lokmalarla birlikte sırası geldiğinde topluma dağıtılır. Duadan önce destursuz lokma yiyenler meydana çağrılıp, örnek bir sonraki ceme kurban kesmesi veya derneğine, bir hayır kurumuna yardımda bulunması cezası verilir. (Bazıları yardımda bulunmak için bilinçli olarak lokma yer.)  Dargınlar varsa barıştırılır, topluluğun sorunları da görüşülür. (Sembolik olarak 12 hizmet yürütülür) Aleviler arasında, Abdal Musa Cemi yapıldığı zaman köyde her yönden bolluk olacağına, dileklerin kabul olacağına, bir felaket olmayacağına inanılır.

   Abdal Musa Cemi’nin bir diğer adı olan, Birlik Cemi onun toplumda birlik ve beraberliği sağlama işlevini de açıkça göstermektedir.  Diğer Alevi ibadetlerinde de olduğu gibi bu ibadetin de sosyal işlevi bulunmaktadır. Sadece ibadet yapılmış olmakla kalmayıp, toplumun içinde var olan küçük-büyük sorunlar da bu sırada çözümlenmektedir. Bu durum o toplumun sağlıklı içyapısını koruma ve sürdürebilmesinde önemli rol oynamaktadır. Bugün Alevilerin çoğunluğu kentlerde yaşadığından Abdal Musa Cem’leri, Cemevlerinde büyük kitlelerin katılımıyla gerçekleştirilmektedir. Bunun dışında her yıl, 6-7 Haziran tarihlerinde Antalya’nın Elmalı ilçesi Tekke köyünde Abdal Musa Şenlikleri yapılmaktadır.