MİNARE BÖLÜMLERİNDEN ŞEREFE
ŞEREFE KORKULUĞUNUN ÖZELLİĞİNE GÖRE MİNARELER
Minareler ilk bakışta benzer olmakla birlikte, özellikle şerefe ve korkuluklarıyla birbirinden ayrılmaktadır.
METAL KORKULUKLAR
Genellikle küçük mescit minarelerinde şerefedeki yükü azaltmak ve yer kazanmak için 19. yy sonlarında demir korkuluk kullanılmıştır.
TAŞ KORKULUKLAR
Türkiye’de birçok cami minarelerinin şerefe korkuluklarında en çok taş malzeme kullanılmıştır. Şerefe korkulukları, minareye karakterini veren ayırt edici bölümlerinden biridir.
DÜZ KORKULUKLAR
Türkiye’de genellikle mescit minarelerinde kullanılmaktadır.
PROFİLLİ KORKULUKLAR
Mescit ve küçük cami minare şerefelerinde genellikle profilli korkuluk uygulanmıştır.
PROFİLLİ VE OYMALI KORKULUKLAR
Osmanlı’nın son dönemine ait camilerin minarelerinde, özellikle bitkisel motiflerin işlendiği şerefe korkuluklarında görülmektedir. Klasik Osmanlı yapısı olmalarına rağmen bazı camilerin minarelerinin depremlerle yıkılması sonucu, sonradan tekrar yapılmaları neticesinde, dönem üslupları devreye girdiğinden, bu tür minarelerin bazılarında da aynı bezeme anlayışı karşımıza çıkabilmektedir.
PROFİLLİ ŞEBEKELİ KORKULUKLAR
İstanbul’un fethinden Lale Devri’ne kadar yapılan, özellikle büyük ve orta büyüklükteki camii minarelerinin şerefe korkuluklarında profilli ve şebekeli olarak yapılmıştır.
SÜTUNCELİ KORKULUKLAR
İstanbul’da yakın dönem minarelerinde, Barok ve Ampir üslupla yapılan Nuruosmaniye, Ertuğrul Tekke, Defterdar Tahir Ağa, Selimiye ve Beylerbeyi Camii minare korkulukları sütunceli olarak imal edilmiştir.
EĞRİSEL FORMLU KORKULUKLAR
XIX. yüzyılda inşa edilmiş Ortaköy Büyük Mecidiye Camii ve onarım geçiren Fatih Camii minare şerefe korkuluğu eğrisel formda yapılmıştır.
İstanbul minarelerinin, deprem ve rüzgâr etkisinde genellikle zarar gören şerefe ve petek kısımları günümüze özgün haliyle ulaşamamıştır. Onarım yapılırken o dönemdeki sanat akımından etkilenilerek imal edilmiştir. Örneğin Fatih Cami minaresinin pabuç bölümü kısa baklavalı (yedi sekizli) şekliyle XV. yüzyılı yansıtırken, şerefe bölümü yarım yuvarlak köşe pahları (eğri kesilmiş kenarları) ile XIX. yüzyıl barok üslubunun etkilerini yansıtmaktadır. Külah kısmı ise ahşap üstü kurşun kaplaması ile klasik dönemi yansıtmaktadır. Bu sebeplerden dolayı yapının ilk yapıldığı günden itibaren geçirdiği süreç minaresinden okunabilmektedir. Minarelerin en az değişikliğe uğrayan kaide bölümü ile caminin yapım tarihini, şerefe ve petek bölümleri ile ise, geçirdiği onarımları tarihlendirmek mümkün olabilmektedir. Fakat minarenin zaman içinde geçirdiği bu değişiklikler yenileme sırasında ve minarelerin tipolojik olarak sınıflandırılmasında zorluklar yaratmaktadır. Bu yüzden yenileme ya da yeniden kurma için tipoloji çalışması yapıldığında, minare bölümlerinin tek tek ele alınarak detaylı analizlerinin yapılması ve bu çalışmanın sonucunda yenileme projesinin hazırlanması gerekmektedir.