20 Nisan 2024
Camiler

ULU CAMİ – BATTALGAZİ / MALATYA

Anadolu’ da bulunan ilk ve tek dört eyvanlı, Kubbesinde Süleyman mührü ve muhteşem çinileri bulunan, 800 yıllık tarihin izlerini taşıyan Cami.

İl:Malatya

İlçesi:Battalgazi

Bulunduğu yer: Meydanbaşı Mahallesi

Kategorisi:Dinsel ve Kültürel Yapılar

Tescil Durumu:11.06.1977/A-610

Koruma Derecesi:1.Grup Yapı

Yaptıran:I.Aleaddin Keykubat

Yapım Tarihi:h.620(m.1224)

İmari Çağı:Selçuklu

Kadastral Durumu:

Pafta:L40-B1

Parsel:2715

Son Restorasyon Durumu: 26.11.2004 tarih ve 251 sayılı Kurul Kararına istinaden Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından bir kaç defa onarım geçirmiştir. En son kapsamlı yenileme 2006 yılında gerçekleştirilmiştir.

Anadolu Selçuklu Devleti döneminde I.Alâeddin Keykubat tarafından 1224 yılında yaptırılmış olduğu söylenir fakat Malatya Evkaf Defterinde Keykavus Bin Keyhüsrev zamanında  (1211 -1220) yaptırıldığı kayıtlıdır. Büyük Selçuklu dini eserlerinin mimari özelliklerini taşımaktadır. Çeyrek yüzyıl sonra başlayan tamir ve değişiklikler sonunda caminin planında ve mimarisinde farklılıklar meydana gelmiştir. Tuğladan yapılmış olan kısımlar caminin ilk yapımından kalmış olup taş olan kısımlar ise daha sonra yapılan değişiklikleri ve ilaveleri göstermektedir. Tuğla yapı kısımları Keykavus veya Alâeddin Keykubat’ın yaptırdığı halinin şeklini tespit eden, değerini gösteren en önemli ve zengin kısımdır. Gerek özgün planı, gerek tuğla malzemesi bakımından bu yapı doğrudan doğruya Büyük Selçukluların İran’da yaptırmış olduğu camilerin özelliklerini esas almıştır.

Kitabesine göre mimarının, Malatyalı Yakup bin Ebubekir olduğundan hareketle bu planın Anadolu Selçuklularınca bilindiğini ve benimsediğini söyleyebiliriz.

Mihrap önü kubbesine bitişik ve ortasında havuzu ile iç avlu, planın esasını meydana getirmektedir. Anadolu’da Büyük Selçuklu üslubunu hiç değiştirmeden bu kadar kuvvetle devam ettiren tek eser bu camidir. “Ketebe Ahmed bin Yakup” şeklinde hattatın adı yazılmaktadır. Tamamen tuğladan yapılmış olan mihrap önü kubbesi, ikişer kemerle yanlara açılmış olup kuzey tarafında geniş bir kemerle bağlıdır.

Mukarnaslı yüksek ve sivri portal nişi, iki yanda dört sıra mukarnas kornişlerle oturtulmuştur. Nişin etrafı düz bir halat silme ile hafif sivri kemer şeklinde çevrilmiş, kemer yüzü birbirini kesen kenarları yivli, küçük yuvarlak kemerlerle süslenerek boşlukları kırmızı taş kakmalarla renklendirilmiştir. Kapı kemerlerinin üstündeki kitabede, II. İzzettin Keykavus zamanında Şehabeddin İlyas bin Şahab Ebubekir’in, 1247’de yaptırdığı amele üstad Hüsrev el Benna olarak ustanın adı yazılıdır. Yanlarda geometrik geçmelerden geniş bordürler uzanmaktadır. Kıble duvarına bitişik olan doğu portal, diğerinden farklı bir üslupta ve daha sade olarak yapılmıştır. Mukarnaslı portal niş kavrayan hafif sivri kemerlerin üst kısmı dökülmüş, cephesi birbirini kesen yivli ve küçük yuvarlak kemerlerle ancak diğerinden farklı bir kompozisyonda yapılmıştır.

Avlunun güneyini kaplayan cephenin üst tarafı yıkılmış ve tamir esnasında konulan çirkin takviye kemerlerle şekli bozulmuş olmakla beraber, bütün genişliği ile avluya açılan eyvan yapının eski ihtişamını belli etmektedir. Cephenin tamamı firuze ve patlıcani renkte çini mozaiklerden geometrik yıldız ve geçmelerle bezelidir.  Kemer yüzünde yalnız alt kısmı kalmış olan kitabe ve yine zigzag biçiminde çini mozaiklerle kaplı sütunlarla süslenmiştir. Sağdaki kemer ayağının cephesinde : ‘Amele Yakup bin Ebubekir el benna el Malati’ olarak ustanın adı yazılıdır.

Eyvanın arkası prizmatik üçgen kubbeli mekâna birleşmektedir. Eyvan tonozunda tuğlaların değişik dizilmesiyle meydana gelen kufî yazıya benzer iri geometrik şekiller, zigzag, baklava ve balıksırtı biçiminde çeşitli motifler yer almaktadır. Tonozun alt kenarında patlıcani renkte çini mozaik olarak önündeki tonoza birleştirilmiştir.

Büyük Selçuklu İsfahan Mescid-i Cuma Melik Şah ve Terken hatun kubbeler, Gülpayegan, Ardistan gibi camilerinde gördüğümüz üç dilimli yonca biçiminde tromplarla sekizgen bir tambur üzerine, yarım küre şekil oturmaktadır. Tromplardan başlayarak tuğlaların değişik renklerle göre dizilmesiyle zengin görünüş elde edilmiş, kubbenin içinde bunlar spiral bir örnek meydana getirerek ortasına patlıcani ve firuze mozaik çinilerden bir Mühr-ü Süleyman işlenmiştir.

On altı köşeli kubbe kaidesinde patlıcani çini mozaiklerle nesih bir ayet kitabesi kuşak halinde dolanmaktadır. Kuzey tarafta tromp hizasında Bursa kemerli sağır bir niş içine patlıcani ve firuze renk çini, mozaiklerle girift bir kufî kitabe, bunun altında ise ince bir bordür halinde nesih bir yazıyla ‘Amele Yakup bin Ebu Bekir el Malati ve Ketebe hu Amed bin Yakub’ şeklinde mimari ve hattatın adlarını gösteren kitabe vardır.  Bunlar baba-oğul olabilir. Avlunun yalnız batı tarafında eski sivri kemerli tuğla revaklar zengin süslemeler ile ayaktadır. Doğu ve kuzey yanı tamirden kalmadır. Yüzeyde işlenmiş damarlı lotus bitki motiflerinin de bolca yer alması dikkat çekmektedir.

Kapı kemerinin üstündeki kitabede Kur’an ayetleri sonunda,  672 (1273 -1274) yılında caminin tamirinin emredildiği, ustanın da üstad Hüsrev olduğu yazılıdır.

Başbakanlık Osmanlı Arşivindeki Malatya Evkaf Defterine Cami-i Kebir adıyla tahrire kaydedilmiş olan bu yapı, Eski Malatya şehrinin en önemli eseridir. Kitabesi olan bu caminin özelliği, Türklerin İslam âleminde bilhassa İran’da hâkimiyet kurmalarına paralel olarak, bir orta avlunun etrafında birer eyvan ile karakterize olan “dört eyvanlı plan”  tipinin görüldüğü ilk cami olmasıdır. Camii gerek özgün planı ve gerekse tuğla malzemesi bakımından İran’daki Selçuklu Devlet Camii geleneğini Anadolu’da temsil eden tek örnek olarak değer kazanmakta ve 13. YY’da  Malatya şehrinin önemini de işaret etmektedir. Yapının orijinal ve önemli kısmı, tuğladan inşa edilmiş olan kubbe-eyvan bileşiminin sağlandığı Sultan Keykavus döneminden kalan bölümdür.

Diğer taş malzemenin kullanıldığı kısımlar sonraki onarımlarda ilave edilmiştir. Caminin ilk yapımında minaresi bulunmazken minare daha sonra eklenmiştir. Minarenin içinde bulunduğu Kaysariya bölümü 14. yüzyılda yapının batı kısmına sonradan eklenir. 13 ve 14. yüzyıllarda başlayan tamir ve ilaveler, Memluklu, Osmanlı döneminde de devam etmiştir.

Osmanlı devrinde Ulucami vakfına çok sayıda gelir bağlanmış olup camide yedi görevli bulunmaktaydı. Caminin mihrap önündeki eyvan ve kemer köşelerinde yer alan firuze mavisi sırlı çinileri, kasnak kısmında yazı şeridi, eyvan kemerlerinde yer alan çini mozaikler, kubbe göbeğinde bulunan Mühr-ü Süleyman (altı kollu yıldız) motif dikkat çekmektedir. Günümüzde yapı dikdörtgen planlı, tek eyvanlı, mihrap önü kubbeli ve iç avlulu bir görünüm arz etmektedir. Caminin orijinal ahşap minberinin üzerinde 21 kitabe yer almakta ve bu minber Ankara Etnografya Müzesinde sergilenmektedir.

Yapının 1900-1902’de yapılmış olan bir mihrabı daha bulunmaktadır. Ulucami 1962’ den günümüze kadar Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından bir kaç defa onarım geçirmiştir. En son kapsamlı yenileme 2006 yılında gerçekleştirilmiştir.

KAYNAK: TARİHİM CEBİMDE