26 Aralık 2024
Camiler

İKİ ÇEŞMELİK CAMİSİ – İZMİR

    İzmir İki Çeşmelik semtinde bulunan bu caminin giriş kapısı üzerinde h.1311 (1893) tarihi yazılıdır. Bazı kaynaklara göre bu cami bu tarihe dayanılarak aynı yılda yapıldığı yazılıdır. Bununla beraber Prof. Dr. Münir Aktepe bu cami ile ilgili kesin bir tarih verememekte, banisinin Mehmet Paşa olduğunu ileri sürmektedir.
    Cami kesme taştan yapılmış olup, yüksek bir kaide üzerindedir. Alt kısmına dükkânlar eklenmiştir. Bu yüzden de merdivenle çıkılmaktadır. İbadet mekânı iki paye ve dört sütunun taşıdığı içten bir kubbe ile örtülmüştür. İbadet mekânının tümü iki yana eğimli ahşap bir çatı ile kaplanmıştır. Mihrap yuvarlak bir niş şeklinde olup, minberi ahşaptır.
Minaresi beş köşeli oldukça yüksek bir kaide üzerinde, yuvarlak gövdeli, beyaz kesme taştan ve tek şerefelidir.

    İkiçeşmelik Caddesi kenarında olup, üzerinde yakın tarihe ait birçok tamir kitabesi vardır. Fakat daha 1734’de bu caminin Kurt Mehmet Yeniçeri veya Kurt Beşe adıyla var olduğunu biliyoruz.

    İkiçeşmelik bölgesinin şah damarı durumundaki Eşrefpaşa Caddesi üzerinde sözü edilmesi gerekli çok sayıda yapı bulunmaktadır. Bunların hiç kuşkusuz en önemlileri Osmanlı döneminden kalma camilerdir. Bu camilerin günümüze ulaşanları içinde en önemli iki tanesinden biri İkiçeşmelik Camii’dir.

    Tuzcu Mahallesi’nde, bir zamanlar Tuzcu Sokak ya da Tuzcu Yokuşu adıyla anılmış 773 Sokak ile Eşrefpaşa Caddesi’nin kesiştiği köşede yer alan caminin diğer yönünde eski adı Şerif Ali Çıkmazı olan 772 Sokak vardır. 773 Sokak daha ileride eski adı Dolaplıkuyu Yokuşu olan, günümüzde 743 Sokak ile Yapıcıoğlu semtine ulaşmaktadır.

   Kurt Mehmet Paşa’nın yaptırdığı ve bu nedenle Kurt Mehmet Yeniçeri ya da Kurt Beşe adlarıyla anılan İkiçeşmelik Camii’nin inşa tarihi mermer kitabesinde 1893 olarak belirtilir. Ancak 8 Ocak 1887 tarihli Hizmet gazetesindeki bir haberde yer alan,

    “1779 yılında Kasabalı Demirci Mehmet Ağa’nın yapımı olarak İkiçeşmelik Camii şerifine vazedilmiş.  Bundan on sene evvele gelinceye kadar işlemekte bulunmuş olan büyük çanlı saatin muattal kalması,  bazı erbabı merakın gayretini mucip olarak pek çok saatçilere irae olunmuş ise de saatin eski haline ircaını hiçbiri mütekâfil olamamış.  Ve fakat bu defa Salepçizade Hanının karşısındaki sebilde mukim İzmirli Helvacızade faziletlû Hafız Ali Efendi ile refiki Deraliyeli Hacı Cani oğlu saatçi İstepan bunun tamirini deruhte ederek tamirine biliptidar yeniden bir takım âletler ilâvesiyle bitirmek üzere bulundukları işitilmiştir.    

   Mezkûr saat tamamiyle İzmir’in her tarafından işitilecek derecede cehirülsauf olup hususiyle asarı âtikadan madut olması buna ayrıca bir ehemmiyet vereceğinden mumaileyhimanın böyle güzel ve lâzımlı bir eseri tamir etmeleri hakikaten şayanı tahsindir.”

    Bilgisinden de yola çıkarak önceki yıllarda aynı adla anılan bir başka camiin varlığından da söz edebiliriz. Cami, sonraki yıllarda Hacı Fehmi Paşa’nın babası ve İzmir’in pirinç tüccarlarından Hacı Hafız Süleyman Efendi tarafından önemli bir onarım görür ve yeni kısımlar eklenir. 1884 yılına ait Aydın Salnamesi’nde dönemin İzmir Ticaret Odası Yönetim Kurulu üyesi olarak söz edilen Süleyman Efendi’nin 1897 yılında da belediye meclis üyesi olduğu bilinmektedir.

    Cadde kenarında, kırmızı kesme taştan ve bulunduğu zeminin eğik olmasına oranla yüksek inşa edilen minare de 1900 yılındaki onarım sırasında Padişah Abdülhamit’in zamanın valisi Kâmil Paşa’ya direktifleri sonucu Hacı Fehmi Paşa tarafından yaptırılır. Caminin zemin katındaki bölümde 1922-1927 yılları arasında da Şemsü’l Maarif İlkokulu adıyla hizmet veren okul da Süleyman Efendi tarafından yaptırılmıştır. Bu özel okul gerekli eğitim koşullarına sahip olmaması gerekçesiyle kapatıldıktan sonra aynı yer bir dönem yardım kuruluşlarınca kullanılır. 1934 yılında da onarım gören caminin dış merdivenleri altında bulunan sebil, yakın dönemde yapılan onarım sırasında kaldırılmıştır. 14 Nisan 1953 Salı günü ve gecesi meydana gelen depremlerde caminin minaresi ve âlemi de ciddi biçimde eğilir. Minaredeki güney yönüne doğru gördüğümüz eğiklik günümüze kadar onarılmamıştır.

Bir yanıt yazın