20 Nisan 2024
Camiler

HARPUT ULU CAMİ – ELAZIĞ

     Harput’ta eski Cami Kebir Mahallesi’nde 2000 metrekarelik bir alan üzerine kurulu olan Harput Ulu Camisi’nin yapım tarihi kesin olarak bilinmemektedir. Ancak vergi kitabesinde 1156-1157 tarihlerinde Harput hükümdarı Fahrettin Karaaslan tarafından yaptırıldığı kabul edilmektedir. Harput Ulu Cami Anadolu’daki en eski Türk camilerindendir.

Cami 1899, 1905, 1996 yıllarında restore edilmiştir. Harput Ulu Camisinin içi, iç avlu, son cemaat yeri ve iç cami olmak üzere üç kısımdan meydana gelmiştir. Dikdörtgen planlı duvarları moloz taştan, kubbe kemerleri ve minaresi ise tuğladan inşa edilen caminin iki kapısı vardır.

     Caminin minaresi eğri bir şeklide durmaktadır. Kimilerine göre kalın gövdeli ve gittikçe daralarak inşa edilen bu minare bilinçli olarak eğri inşa edilmiştir, kimilerine göre ise bir deprem sonrasında minare eğri bir şekle dönüşmüştür. Caminin inşa kitâbesi yoktur. Avlunun kuzey kanadında, kemer ayağının üzerinde ve sivri kemer gözleri arasında duvardaki bir nişe gömülü on bir satırlık Arapça vergi kitâbesi ise yapıma ilişkin Artuklu Sultanı Kararslan bin Davud bin Sökmen bin Artuk tarafından 1156-1157 tarihlerinde yaptırıldığı bilgisini vermektedir.

      Hâlen ibadete açık olan caminin minaresi hafif sağ tarafa eğik konumdadır. Yapılan araştırmalar sonucunda elde edilen bulgularla birlikte, minarenin Pisa Kulesi’nden daha eğik bir açıyla temellendirildiği tespit edilmiştir.

     KİTABEDE; “Besmeleden sonra, Allah’ın rızasını tahsil ve Allah’a yakınlaşmak kasdiyle bu binayı yaptıran ol bir kişidir ki, Büyük Baş Buğ ve Emirdir.

Âlimlerin Efendisi, Cenab-ı Hak tarafından yardım görmüş, kuvvetlenmiş, dünyadaki bütün mücahitlerin muzafferi,

Dinin medar-ı iftiharı Müslümanların en güzeli, İmamların zahiri, halkın ve devletin yardımcısı,

Halk arasında şan şeref sahibi, Ümmetin tacı, mülk sahiplerinin güneşi,

Sultanların aziz ve şerifi, İslam askerlerinin şerefi, mücahitlerin yardımcısı,

Allah’ı tanımayan ve şirk koşanların katili, şerefi göklerden alıcı, sultanların kılıcı,

Emirlerin Efendisi, Çiftçilerin babası sıfatında olan Artuk oğlu Sokmanın oğlu,

Davud’un oğlu Karaarslandır. Halifenin de yardımcısıdır.

Allah onun saltanatını, tac-ü tahtını ve halkını daim ve baki etsin. Allah’ın laneti, Allah yolundan ve emrinden ayrılanların ve dönenlerin üzerine olsun.” yazmaktadır.

    Kurşunlu Camisi’ne nakledilen ve halen bu camide kullanılmakta olan Harput Ulu Camisi’nin meşhur dış minberi, tahta oymacılık sanatı açısından oldukça önemli bir eserdir.

BİR BAŞKA BİLGİ

    Harput iç kalesinde bulunmaktadır. Duvarında yer alan ve vergiyle ilgili bir ferman olan kitâbeye göre 541 (1146) yılında Artuklu Hükümdarı Fahreddin Karaarslan tarafından veya bundan bir süre önce yaptırıldığı kabul edilmektedir. Mimari özelliklerine göre minare ile çevresini muhtemelen 515’ten (1121) önce Belek b. Behrâm b. Artuk yaptırmış, öndeki harim bölümü XII. yüzyılın ortalarında ilâve edilmiştir. 1899 ve 1905’te tamir edilen cami, 1964-1967 arasında ve 2000’li yıllarda Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından yeniden elden geçirilmiştir. Yapı revaklı-eyvanlı düzende küçük bir avluya sahiptir. Bazı bölümlerinde kesme taş, duvarlarda moloz taş, destek ve örtü sisteminde tuğla kullanılmıştır.

    Ana cephe niteliğindeki batı duvarında bugünkü şeklini son tamirde alan sivri kemerli taçkapı ile minare kaidesini gösteren kemer açıklığı yer almaktadır. Caminin güney cephesinde harimi aydınlatan dört pencere kaldırılmış, doğu köşesindeki kapı haline getirilmiştir. Destek kulesi şeklinde dışa taşan mihrap nişi yerini korumaktadır. Minare kapısının karşısındaki doğu kapısı da sivri kemerli, dikdörtgen çerçeveli basit bir mimariyle ele alınmıştır. İç avluya uzak kalan harim bölümü üç cephede duvarların üst seviyesinde açılan on bir mazgal pencereyle aydınlatılmıştır. Doğuda ve batıdaki kapılardan avlulu bölüme geçilmektedir. Harime kadar yapının dış duvarları boyunca uzanan dikdörtgen mekânlarla avluyu üç taraftan çeviren revaklar mevcuttur. Revakların kesiştiği kısımlar iki eyvan şeklinde değerlendirilmiştir. Mekânların tamamı beşik tonozlarla örtülüdür. Avlunun kuzeyindeki kemerler arasında kûfî hatla yazılmış Fahreddin Karaarslan’a ait kitâbe bulunmaktadır. Güneyde son cemaat yeri niteliğindeki bölüme altı kemer açıklığıyla geçilmektedir. Enine tek beşik tonozla örtülen bu mekânda yarım daire planlı, dilimli kemerli bir alınlıkla istiridye yivli kavsaraya sahip alçı bir mihrap nişi yer almaktadır. Duvarın iki yanından iki kapıyla girilen, yatık dikdörtgen planlı harim bölümü mihraba paralel iki neften meydana gelmektedir. Mihrap önü 8 m. çapında bir kubbe ile diğer kısımlar beşik tonozla örtülmüştür. İkinci nefin mihrap aksındaki orta bölümü aynalı tonozu son tamirde kaldırılmıştır. Üç taraftan kemerlerle desteklenen pandantif geçişli kubbe spiral biçimde dizilen tuğlalarla örülmüştür. Caminin asıl mihrabı derin bir niş üzerine kesme taş kaplamayla elde edilmiş olup sivri kemerli ve basit geometrik motifli süslemelidir. Caminin, abanoz ağacından kündekâri tekniğiyle yapılan ve Kazvinli İsmâil oğlu Ebû Saîd’in eseri olan 582 (1186) tarihli minberi bugün Harput Kurşunlu (Sâre Hatun) Camii’nde bulunmaktadır.

    Caminin kuzeybatısında yer alan ve kare bir kaide ile silindirik gövdeden meydana gelen minare doğuya doğru eğilmiştir. Meandır motifiyle süslenen kesme taş kaide caminin batı duvarına bitiştirilmiş, bu süslemenin görülebilmesi için geniş bir kemerle önü açık tutulmuştur. Minareye cami içinden ve sonradan yapılan bir merdivenle çıkılmaktadır. Tuğla örgülü kalın silindirik gövdenin kalan kısmında meandır, dairesel motifler ve altıgen yıldızlardan oluşan üç süsleme kuşağı mevcuttur. Minarenin şerefesi süslemesizdir, petek kısmı gövdeye göre incedir. Harput Ulucamii’nin küçük iç avlulu planı Eski Malatya Ulucamii’ni hatırlatsa da yapının iki ayrı planlamayla şekillendiği düşünülebilir. Tamirler sırasında avlu etrafındaki mekânlarda ortaya çıkan ocak nişlerinden bu kısmın belki de bir medrese şeklinde planlanmış olabileceği ve Artuklu mimari anlayışıyla mihrap önü kubbeli bir harim eklenerek Ulucami haline getirildiği tahmin edilebilir. Kalın silindirik gövdeli tuğla minaresi de enine bölümlenmiş süslemeleriyle, Güneydoğu Anadolu ve Kuzey Irak bölgesinde XII-XIII. yüzyıllarda yapılan Selçuklu dönemi minarelerinin öncüsü durumundadır.

KAYNAK: TDV İslam Ansiklopedisi