14 Ekim 2024
AVRUPA GEZİLERİM

SİNAN PAŞA CAMİİ – PRİZREN / KOSOVA

Kosova Prizren’de XVII. yüzyıla ait en büyük cami.

    Prizren’in güneydoğusunda Bistriça (Bistritsa) nehrinin sol kıyısında Şadırvan diye anılan kesimde yer almaktadır. Kalenin bulunduğu tepenin eteğindeki zeminden yüksekliği yaklaşık 2,5 m. olan bir yükseltinin üzerinde olması ve uzun minaresiyle şehrin silüetine hâkim bir yapıdır. Caminin bânisi olan Sofu lakaplı, Arnavut asıllı Sinan Paşa, Luma nahiyesine bağlı Vila köyünde doğdu. Hayatına dair bilgi veren kaynaklara göre (Naîmâ, I, 194, 333; Sicill-i Osmânî, III, 111-112) İstanbul’a geldikten sonra İstanbul ağalığı ve sekbanbaşılık yaptı, 998’de (1590) ikinci mîrâhur ve ardından kul kâhyası oldu. Ertesi yıl tayin edildiği Budin beylerbeyiliği görevini on beş ay kadar sürdürdü. 1003 (1594-95) yılında Kars, 1004 (1595-96) yılında Erzurum beylerbeyiliğinde bulundu. Eğri Kalesi’nin fethini müteakip 1005’te (1596-97) Eğri beylerbeyiliğine tayin edildi. Kanije Kalesi’nin ele geçirilmesi üzerine 1009 (1600-1601) yılında Bosna beylerbeyiliğine getirildi. 1012’de (1603-1604) vezirlik makamına yükseltilerek İstanbul’a çağrıldı. Bir yıl sonra Sadrazam Malkoçoğlu Yavuz Ali Paşa’nın Avusturya seferine çıkması üzerine sadece altı gün süren sadâret kaymakamlığı yaptı. Aynı durum Vezîriâzam Lala Mehmed Paşa’nın Estergon’a seferi sırasında da yaşandı, 1014 (1605) yılında sadâreti temsil etti. Sinan Paşa 1016’da (1607) ikinci defa Bosna ve ertesi yıl Şam beylerbeyiliğine tayin edildi. Caminin yapımının tamamlandığı 1024’te (1615) İstanbul yolunda Rodosto/Rodosçuk (Tekirdağ) yakınlarında vefatı üzerine naaşının Gelibolu’ya götürülerek bir türbeye gömüldüğü Prizren’deki Rus başkonsolosu İvan Yastrebov tarafından ileri sürülmüştür.

    Caminin yapımıyla ilgili yazılı bir belge mevcut değildir. Binanın cümle kapısı üzerindeki dikdörtgen biçimli yuvanın içinde olması gereken taş kitâbe günümüze ulaşmamıştır. Bu kitâbe büyük ihtimalle 1939’dan önceki tahribat sırasında yerinden sökülerek yok edilmiştir. Mihrabın yukarı kısmında duvara yağlı boya ile sağlı sollu yazılan kitâbeler caminin bânisiyle inşa tarihini vermektedir. Bu kayıtlar her ne kadar XIX. yüzyılda yapının içi bezenirken yazılmışsa da doğruluğundan şüphe edilmemektedir. Kitâbelerden sağdakinde caminin Sinan Paşa’nın hayratı olduğu belirtilmekte, soldakinde ise 1024 (1615) tarihi bulunmaktadır. Buradaki “misâl-i cennet” ibaresi de ebcedle aynı tarihi verir. Yapı içinin süslenmesi caminin inşasından on üç yıl sonra 1038 (1628-29) yılında gerçekleştirilmiştir. Cami duvarının iç yüzündeki alt sıva katmanında bulunan 1096 (1685) tarihi yapının inşa tarihinden yetmiş iki yıl sonra onarıldığını ortaya koyar. Prizren Tarihî Eserleri Koruma Kurumu tarafından 1971’de yapılan bir incelemede binanın kuzey trompunda varlığı tesbit edilen 1281 (1864-65) kaydı yapının örtü sisteminin bu tarihte tamir edildiğini gösterir.

     1912 yılına kadar cami olarak kullanılan yapı Balkan Savaşı’nda Sırp işgali esnasında cephanelik haline getirildi ve 29 Kasım 1915 tarihindeki bir patlama sonucunda yapının içinde, kapı ve pencerelerinde tahribat meydana geldi. II. Dünya Savaşı yıllarında kapalı kaldı. 1948’de kültürel miras olarak tescil edilip koruma altına alınan binada 1952’de bir yenileme gerçekleştirildi. 1968’de de Şark El Yazmaları Müzesi haline getirildi. Camide ciddi anlamdaki ilk yenileme ve yalıtım çalışması 1972’de yapıldı. 1991 yılına kadar süren bu çalışmanın ardından ibadete açılan yapı günümüzde temiz, bakımlı ve aslî görevini sürdürür durumdadır. Sinan Paşa Camii’nin XIV. yüzyılın ortalarına ait olan, Çar Duşan tarafından şehrin hemen dışında inşa ettirilen ve kutsal Baş meleğin adıyla anılan Sveti Arhangel Manastırı’nın taşlarıyla inşa edildiğine dair bir rivayet vardır. 1939’dan önceki bir tarihte bu rivayet bahane edilerek hıristiyan halk tarafından son cemaat revakı yıkıldı, müslüman halkın karşı koyması üzerine harim kısmı zarara uğramadan kurtarıldı. Bu rivayetin doğruluğuyla yapılan çalışmalardan kesin bir sonuç alınamamıştır. Caminin inşa edildiği kesme blok taşlar, dağınık durumdaki işlenmiş bazı profilli mimari parçalar da bu konuda fazla bir şey ifade etmemektedir. Müezzin mahfilinin desteklerinde kullanılan başlıkların devşirme olduğu açıktır, fakat bu mahfilin geçmişi yapının inşa tarihine kadar uzanmaz. Öte yandan Türkler’in sağlam durumdaki bir manastırı yıkarak taşlarını bu camide kullandıkları iddiasının doğru olmadığını, manastırın daha 1519’da kubbesi çökmüş, yarı yıkık ve kullanılmaz durumda bulunduğunu İvan Yastrebov belirtmektedir.

    Düzgün kesilmiş küfeki taşı ve daha küçük kaba taşlarla inşa edilen Sinan Paşa Camii çevre duvarıyla sınırlandırılmış bir avlunun içinde yer alır. Bu avluya on basamaklı taş merdivenle ulaşılır. Merdivenin sağ tarafında XIX. yüzyıla ait sade görünümlü bir çeşme vardır. Dört mermer sütuna dayanan kubbeli, üç bölümlü, sivri kemerli son cemaat yeri eski haline uygun biçimde restore edilmiştir. Yayvan bir kemere sahip harim kapısının kanatları ahşaptır. Kapının iki yanında mukarnaslı birer niş halinde mihrapçıklar bulunur. Ana mekânı kare şeklinde olup kenarları 17,80 metredir. Harim 4 m. eninde, 6,20 m. uzunluğunda, üzeri yarım kubbeyle örtülü bir eyvan biçiminde kıble duvarında taşma gösterir. Kalınlığı 1,90 m. olan merkezî mekânın duvarı en üst seviyedeki pencere sırası hizasında dört köşeden pahlanmış olup bunun üzerine sekiz kenarlı basık kasnak yerleştirilmiştir. Yapı 14,40 m. çapında, 20 m. yüksekliğinde, üzeri kurşun kaplı bir kubbeyle örtülüdür. Kareden kubbeye geçiş için dört köşede tromplar kullanılmıştır.

   Altı sıra mukarnas yaşmaklı mihrabın iki yanında birer sütunce yer alır ve çevresinde iki sıra silme çerçeve teşkil eder. Mermer minberinin üzerinde bir onarıma ait olması muhtemel olan 1176 (1762-63) tarihi bulunmaktadır. Aynalıklarında gül, karanfil ve kır çiçeği buketlerinden oluşan kalem işi süslemeler yer alır. Yedi sütunun taşıdığı mahfili 1915 patlamasından sonra onarılmıştır. Sütun gövdeleri ve bunlara ait yedi başlıkla ters çevrilerek kaide yerine kullanılan üç başlık devşirme malzemelerdir. Kemerler ve aynalıklarıyla ahşap tavanda üslûplaştırılmış dallar, yapraklar ve gül buketlerinden oluşan zengin kalem işi süsleme bulunmaktadır. Alt kat sırasında orijinal kalabilen ahşap pencere kanatlarının özenli bir işçiliği vardır. Kasnak dâhil beş sıra halindeki toplam kırk iki pencere ile aydınlanan yapının içi oldukça ferahtır. Batı duvarının köşesinden kare kesitli bir kaide üzerinde yükselen tek şerefeli, çokgen gövdeli minare 43,50 m. yüksekliğinde olup kapısı yapının dışındadır.

    Sinan Paşa Camii’nin içi son derece zengin kalem işi süslemelere sahiptir. Bunlar kubbe ve trompların içlerinde, pandantiflerde, pencere alınlıkları ve çevresinde, mihrap, minber ve müezzin mahfilinde görülmektedir. 1972 onarımları sırasında yapının kubbesinde iki katman halinde kalem işi süslemenin olduğu anlaşılmıştır. Bunlar iki ayrı dönemin özelliklerini taşımaktadır. Alt tabakada yapının inşa edildiği döneme ait klasik motiflerden oluşan bezemeye karşılık bunun üzerindeki tabakada XIX. yüzyıldaki onarıma ait barok üslûbunda süslemenin olduğu tesbit edilmiştir. Erken dönem süslemelerine ait örnekleri görülebilen kubbe içinde kıvrık dallar, yapraklar, çiçeklerden meydana gelen natüristik motifler vardır. Kırmızı, sarı, yeşil ve siyah renklerin kullanıldığı kubbede ortada kırmızı zemin üzerine, uç kısmında sarı yıldızlar bulunan çok dilimli bir rozet, bunun çevresinde sarmal dallardan oluşan dairesel bordür ve bunun dışındaki geniş kuşağın içinde celî harflerle Âyetü’l-kürsî istifi mevcuttur.

    Camide yoğun biçimde varlığını kabul ettiren süsleme Batılılaşma döneminin özelliklerini taşır. Bu yapı Türk baroku üslûbunun Balkanlar’daki önemli örneklerinden biridir. Kalem işi bezemelerde motifler, buket halinde veya vazolara konan değişik çiçekler, sepet ve kapların içine konmuş meyvelerden oluşan natürmortlar, barok üslûba özgü sert hatlı “S” ve “C” formlu sarmal bitkiler, madalyonlar, sütunlara bağlı perdeler kullanılmıştır. Bunun yanı sıra peyzaja da yer verilmiştir. Mihrap duvarının üzerindeki bir panoda üçer şerefeye sahip dört adet minaresi olan kubbeli büyük bir cami tasvir edilmiştir. Bezemelerdeki renkler mavi, kırmızı, yeşil, sarı, siyah ve kirli beyazdır. Süsleme tarzı ve işçilik Prizren’de 1247 (1831-32) yılında inşa edilen Emin Paşa Camii ile benzerlik göstermekte ve her iki yapının bezemesinin aynı ustalar tarafından yapıldığı intibaını vermektedir. Sinan Paşa Medresesi camiden ayrı bir yapı değil son cemaat yeri katındaki iki odadan ibaretti. Yapının şadırvanının da son cemaat yerinde meydana gelen tahribat sırasında ortadan kaldırılmış olması mümkündür. XX. yüzyılın başlarına ait fotoğraflarda binanın üç yanında görülen hazîresi de tamamen yok olmuştur.

Kaynak: TDV İslâm Ansiklopedisi