KADI SEYFULLAH EFENDİ CAMİ – SOFYA / BULGARİSTAN
Kadı Seyfullah Efendi Cami Sofya şehrinin en eski ve en güzel camisi olarak kabul edilir. Cami Osmanlı tarihinin, hatta dünya tarihinin en iyi mimarlarından olan Mimar Sinan tarafından yaptırılmıştır. Yapılan araştırmalar sonucunda bulunan bulgulara göre cami 16. yüzyılın üçüncü çeyreğinde yapıldığı düşünülmektedir.
Bulgaristan’da Sofya’nın merkezinde Mariya Luiza Caddesi üzerinde yer almaktadır. Banyabaşı Camii ve Molla Efendi Camii adlarıyla da bilinir. Kadı Seyfullah ve Molla Efendi olarak tanınan bânisi hakkında, cami civarında bulunan türbesinin Osmanlı-Rus savaşının hemen ardından diğer birçok İslâmî eserle birlikte yıkılmış olmasından başka bilgi yoktur. Günümüzde ibadete açık, ulusal önemi olan kültür anıtı statüsündeki cami bugünkü durumuna birçok onarım sonucu gelebilmiştir. Bulgaristan komiseri Ali Ferruh Bey’in Sofya Müftüsü Mehmed Hüsnü Efendi’ye hazırlattığı 8 Haziran 1902 tarihli deftere göre bu cami, Osmanlı-Rus savaşından (1877-1878) önce Sofya’da mevcut kırk bir cami ve üç mescidden geride kalan tek yapıdır. Ancak savaştan sonra ibadete açık kalmasına rağmen çatışmalar sırasında veya 1858 yılındaki şiddetli depremde diğer birçok cami gibi tahrip olmuş ve minare âlemi de yıkılmıştır. On bir dükkân, bir fırın, bir han ve bir bostandan ibaret olan vakıfları savaşın ardından yok edildiği ve cemaat tarafından onarılamadığı için cami. 1882’de Prens Aleksandr’ın tahsis ettiği 15.000 frank ve 1904’te Sultan Abdülhamid’in verdiği 100 lira ile kısmen onarım görmüşse de esaslı bir tamiri ancak 1915-1917 yıllarında gerçekleştirilmiş.
Osmanlılar’ın Bulgaristan büyükelçisi Ali Fethi Bey’in gözetiminde Evkaf Nezâreti’nin ayırdığı 15.000 lira ile tamir edilmiştir. Bu onarım esnasında minarenin şekli değiştirilerek boyu kısaltılmış, depremde çatlayan mermer minber de ahşap bir minberle değiştirilmiştir. Ayrıca Osmanlı hükümeti tarafından 1917’de kubbelerinin yenilenmesi için 36 ton kurşun gönderilmiştir. Komünizm döneminde 1983’te cami, Mimar Hristo Gançev’in hazırladığı bir proje çerçevesinde Bulgaristan Ulusal Kültür Anıtları Enstitüsü tarafından yine kapsamlı bir dış onarımdan geçirilmiş. Komünizmin yıkılışından sonra 1990-2007 yılları arasında hayırseverlerin yardımıyla sıva, boya ve tabandan ısınma tesisleri yaptırılmış, 2007’de caminin mihrabı ve ikinci sıra pencere altına kadar duvarları Kütahya çinileriyle kaplanmıştır. Ahşap minberiyle ahşap kürsüsünün yerine çinilerle süslü yeni bir minber ve kürsü yapılmıştır. Duvarların üst kısımları tromplar, pandantifler, pencere çevreleri ve kubbenin kalem işi tezyinatı yenilenmiştir. 2009 yılında caminin altından geçen Sofya metrosunun inşaatı sırasında kubbe ve duvarlarda beliren çatlaklar Mayıs 2012 depreminin ardından tehlike arz edince aynı yıl TİKA tarafından halen devam eden ve kubbelerin kurşunlarının değiştirilmesini de içeren çok kapsamlı bir onarım başlatılmıştır. Osmanlı-Rus savaşının ardından genelde yeni şehir planı bahanesiyle bütün vakıfları yok edilen cami birkaç defa yıkım tehlikesiyle yüz yüze kalmıştır. 1890’da dönemin belediye başkanı Dimitır Petkov, yeni bir hamam yaptırmak niyetiyle camiyi ve bitişiğindeki hamamı yıktırma kararı almışsa da Osmanlı hükümetinin girişimiyle bu teşebbüs engellenmiş, 1906 yılında belediye tarafından inşa edilecek kaplıca ve otel arsasına bitişik durumdaki cami ve hamamın yıkımına ruhsat verilmiştir. Ancak caminin Banyabaşı adıyla anılmasına sebep olan hamamın yıkılarak kaplıca inşaatının tamamlanmasına rağmen Bâbıâli’nin çok sert tepkisi sonucunda cami bir defa daha yıkılmaktan kurtulmuştur. En son 20 Mayıs 2011 tarihinde ırkçı Ataka partisi mensuplarından bir grup cuma namazına gelen cami cemaatine saldırmış, bir kişi ağır yaralanmıştır.
Kare planlı caminin duvarlarının yüksekliği 15 m. kalınlığı 1,8 metredir. Duvarlar taş-tuğla dizileriyle almaşık örgülüdür. Bu almaşık örgülü duvar üstte dıştan köşeleri pahlanarak içten tromplarla sekizgene geçer. Mihrap yönünde iki köşede birer payanda kemeriyle desteklenen sekizgenden sonra tuğla örgülü ve sıvalı silindirik kubbe eteği yer alır. Kubbe eteği her köşede ikişer payanda kemeriyle desteklenmiş olup aralarda ikişer köşeli pilastır ile bölümlenmiş, böylece on altı bölümlü bir etek oluşmuştur. Dört sıra halindeki pencerelerle aydınlanan yapıda alt sıradaki pencereler dikdörtgen, üst sıradakiler kemerli ve yuvarlaktır. Son cemaat yeri mukarnas başlıklı dört sütuna oturan sivri kemerli açıklıklara sahiptir ve üzeri üç kubbe ile örtülmüştür. Taç kapı ufak bir taçla biten kesme taşla yapılmıştır ve alınlıklıdır. Ekrem H. Ayverdi’nin kaydettiğine göre hiçbir sağlam delil olmaksızın camiyi Mimar Sinan’a nisbet eden ve inşa tarihini 974 (1566-67) olarak bildiren Bulgarca-Türkçe taş levhanın konmasından önce kemer aynasında taş üstüne boya ile yazılmış, okunamayan kısa bir yazı ve altında 974 tarihi varmış. Kapının iki yanındaki duvarlarda üst kısmı mukarnaslı birer adet niş bulunmaktadır. Caminin sağ yanında üç tonozla örtülü bir ek vardır. “Tetimme” denilen bu bölüm Kadı Seyfullah Efendi’nin vefat eden hanımı adına yaptırılmıştır. Muhtemelen çocukların eğitimi için yapılan bu bölüm dışarıya sivri kemerler altında altta dikdörtgen, üstte yuvarlak üçer pencere ile açılır. Camide kubbe ve tonozlar kurşunla kaplı olup büyük kubbenin çapı 15 metredir. İnce bir sanat eseri olan ve Evliya Çelebi’ye göre Sofya’da güzellik bakımından eşi bulunmayan tek şerefeli minare caminin sağındadır. Kesme taştan kare kaide üstünde yüksek tutulan kesme taş pabuçluk üzerinde tuğla gövdeli minarede gövdenin ve şerefenin altında birer silme yer almaktadır. Kesme taştan şerefe mukarnaslı geçişli olup korkuluklar düzdür. Tuğla petek kısmı üstünde üzeri kurşun kaplı ahşap külâh mevcuttur.
Kaynak: TDV İslâm Ansiklopedisi
FOTOĞRAFLAR 12.05.2017 TARİHİNDE ÇEKLMİŞTİR.