UHUD ŞEHİTLİĞİ – OKÇULAR TEPESİ – MEDİNE / SUUDİ ARABİSTAN
Hz. Peygamber’in Uhud Savaşı’nda okçuları yerleştirdiği tepe.
Adını, eteğinde bulunan iki su kaynağından (ayn) aldığı tahmin edilen Ayneyn tepesi, Medine’nin 5 km. kuzeyinde Uhud dağına çok yakın bir mevkide bulunmakta ve aralarında Kanat vadisi yer almaktadır.
Okçular Tepesi”- Kuşların cesetlerimizi didiklemeye başladığını görseniz bile, bulunduğunuz yerleri terk etmeyin.” Hz. Muhammed (a.s) Savaş esnasında Peygamberimizin Okçular Tepesine yerleştirdiği okçulara emri.Fakat okçuların, galibiyet sevinciyle yerlerini terk etmeleri savaşın seyrini değiştirdi..
Birçok okçunun yerini terk etmesiyle İslâm Ordusunun arka cephesi müdafaasız kaldı. Harb dahîsi ve Kureyş Ordusunun süvari kumandanı Hâlid b. Velid de, zâten böyle bir fırsat kolluyordu. Harbin en hararetli zamanında da bu geçitten girmek istemiş, ancak okçular tarafından püskürtülmüştü.
Uhud şehitliği..
Hâlid b. Velid, emrindeki kuvvetlerle tepede kalan 10 kadar okçuyu şehid ettikten sonra, Müslüman saflarının arkasına daldı. Hücum, ânî ve beklenmedik bir anda olmuştu. Her şey birden değişiverdi. Mücahidler, düşman bozguna uğrayıp gitti diye gayet rahat idiler. Hattâ bazıları silâhlarını bile bırakmıştı.
Bu durumu görünce, kaçan Kureyş kuvvetleri de geri döndü.
Bu durumda mücâhidler, iki ateş arasında kalmışlardı. Beklenmedik bir hücuma mâruz kaldıklarından şaşırmışlardı. İki taraftan sarılınca kuvvetlerini haliyle kaybetmişlerdi.
Beklenmedik bir anda beklenmedik bir hücum, beklenmedik bir netice doğuruyordu.
Mus’ab b. Umeyr Hazretleri, zırhını giydiği zaman, Resûl-i Kibriya Efendimize pek benzerdi. İbn-i Kamia da, Hz. Mus’-ab’ı şehid etmekle, Peygamber Efendimizi öldürdüğünü zannetmişti. Derhâl müşriklerin yanına vararak, “Muhammed’i öldürdüm!” dedi.161
Bunu duyan müşrikler, sevinç çığlıkları attılar. Onlardan birisi de, dağ başına çıkarak, “Muhammed öldürüldü!” diye yaygarayı bastı.
Bu dehşetli yaygarayı duyan mücâhidlerin birden kolu kanadı kırılıverdi. İslâm Ordusunda umumî bir geri çekilme ve panik havası başladı. Her biri başka, başka istikametlerden harb sahasını terk ediyordu. Bu dehşetli hengâmede, farkına varmadan, düşman askeri diye din kardeşlerine kılıç sallamaya kalkanlar bile oluyordu. Hattâ bu karışıklık esnasında Huzayl b. Cabir, bir başka sahabî tarafından yanlışlıkla şehid edildi.
Müşrik ordusu, harb sahasından yavaş, yavaş çekiliyordu. Kumandan Ebû Süfyan, muharebe meydanında bir tur attıktan sonra, kayalıklara çıkmış bulunan mücâhidlerin yanına geldi ve, “Müslümanlar arasında Muhammed var mı?” diye seslendi. Bu sorusunu üç kere tekrarladığı hâlde Peygamber Efendimiz, “Cevap vermeyiniz.” buyurdu. Bu sefer Ebû Süfyan, “Aranızda Ebû Bekir var mı?” diye sordu. Hz. Resûlullah yine cevap verilmesine müsaade etmedi. Kureyş reisi bu sefer, “Aranızda Ömer yok mu?” diye sordu. Peygamber Efendimiz yine cevap verilmesini istemedi. Bunun üzerine Ebû Süfyan adamlarına dönerek, “Herhalde bunların hepsi öldürülmüş. Sağ olsalardı elbette cevap verirlerdi.” diye bağırdı. Son konuşması karşısında Hz. Ömer dayanamadı ve ayağa kalkarak yüksek sesle, “Yalan söylüyorsun, ey Allah’ın düşmanı, vallahi yalan! Söylediklerinin hepsi sağdırlar ve işte buradadırlar.” dedi. Bundan sonra Ebû Süfyan ile Hz. Ömer arasında şu konuşma geçti: Ebû Süfyan: “HübeFin şânı yüce olsun!”Hz. Ömer (Peygamberimizin emriyle): “En büyük ve en yüce olan, Allah’tır!””Bizim Uzza’mız var, sizin yok!””Bizim Mevlâmız Allah’tır. Sizin Mevlânız yok!””Bir gün yenildik, bir gün yendik! Bir gün üzüldük, bir gün güldük! Hanzala’yı Hanzala’ya karşı, filânı filâna karşı öldürdük!””Biz sizinle bir değiliz. Bizim öldürülenlerimiz Cennet’te, sizinkiler ise Cehennem’dedir.”Bu sefer Ebû Süfyan tekrar asıl maksadına geldi ve Hz. Ömer’e, “Ey Ömer!.. Allah aşkına doğru söyle! Muhammed’i öldürdük mü?” diye sordu. Hz. Ömer, “Hayır… Vallahi, onu öldürmediniz. O şimdi söylediklerinizi dinliyor!” diye cevap verdi. Hz. Ömer’e itimadı olan Ebû Süfyan, Peygamberimizin hayatta olduğuna inanmıştı artık… Ayrılıp gidecekleri sırada ise şöyle bağırdı:”Gelecek yıl, sizinle Bedir’de buluşup çarpışmaya söz veriyoruz!”Hz. Ömer, Allah Resulüne baktı. Kanaatini beyan etmesini bekledi. Kendisinden, “Olur! İnşallah, orası bizimle sizin buluşma yerimiz olsun.” emri gelince, Hz. Ömer,”Olur!” diye cevap verdi.
Harpte, mücahidlerden 70 şehid düşmüştü. Bunlar arasında Hz. Hamza, Hz. Mus’ab b. Umeyr gibi çok güzide sahâbeler de bulunuyordu. Ebû Dücâne, Nesibe Hâtûn gibiler, Resulü Kibriya’yı muhafaza etmeye çalışırlarken vücudları delik deşik olmuştu.
Harbin ilk safhasında mücâhidlere gülen parlak muzafferiyet, Hz. Resûlullah’ın emir ve talimatına riâyet etmeyen okçulardan bir kısmının yerlerini terk etmeleriyle bir anda hazin ve acı bir mağlûbiyete inkılâb etmiş, Uhud, Müslümanların kanıyla boyanmıştı. Peygamber Efendimizin, “O bizi sever, biz de onu severiz.” buyurduğu Uhud’u bir hüzün bulutu kaplamıştı.
Peygamber Efendimiz yaralıydı, yorgundu. Kendi başına yürüyecek kuvveti kalmamıştı. Sa’d b. Muaz ve Sa’d b. Ubade’ye dayanarak, Müslümanların sığındığı Şi’b’deki kayalığa doğru çıktı. Burada dinlenmek, yorgunluğunu gidermek istiyordu. Bir müddet yürüdükten sonra, bu takatten de mahrum kaldı. Üzerindeki iki zırh ise, oldukça ağırlık yapıyordu. Bu sırada Talha b. Ubeydullah yere çöktü. “Buyur yâ Rasûlullah Ben kuvvetliyim.” diyerek Peygamber Efendimizi sırtına aldı ve kayalığa kadar taşıdı.
-Uhud un önündeki o küçük tepecik okçu tepesi değildir ve meşhur bir yanlıştır
Resmin sol tarafındaki geçid okçu tepesidir
İslam ordusu ganimet için dağılınca Halit bin Velid bu boğazdan islam ordusunun ardına inmiştir.
Bence de öyle…
FOTOĞRAFLAR 2013 YILINDA ÇEKİLMİŞTİR