GAMAME MESCİDİ – MEDİNE / SUUDİ ARABİSTAN
BULUT VEYA MUSALLA MESCİDİ
Musalla mescidi olarak da bilinir. Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in Medine’yi Münevvere’deki ilk bayram namazını burada kıldırdığı ve son dört sene bayram namazlarını da burada kıldırdığı rivayet olunur. Efendimiz (s.a.v.) döneminde açık bir meydan olan ve sonraları Münâha diye bilinen bu yerde, Peygamberimiz yağmur duâsı yaptığında bir bulut gelip Peygamberimizi (s.a.v.) gölgelemiş, bu sebeple buraya bulut manasına gelen GAMÂME denilmiştir. Osmanlı sultanı I. Abdülmecit tarafından yaptırılan ve irili ufaklı 10 kubbeli mescid, bakıldığında bulutu andıran bir görünüme sahiptir. 1990’lı yıllarda Suudlular tarafından tamir ettirilmiştir.
Ebû Hureyre’den bildirildiğine göre Peygamberimiz (s.a.v.) bir seferden döndüğünde bu yere uğrar, kıbleye dönerek dua ederdi.
Yine Peygamberimiz (s.a.v.) Uhud’a giderken ordusunu burada toplamış ve Uhud’a hareket etmiştir. Resul-i Ekrem bayram namazlarını Mescid-i Nebevi’de değil, buraya güneybatı yönünde 500 m. mesafedeki açık alanda kıldırırdı. Bazen yağmur duası için de kullanılan ve Medine’ye gelen kafilelerin konakladığı Menaha adlı bu yerin bir bölümü musalla haline getirilmişti. Ömer b. Abdülaziz Medine valiliği esnasında burayı imar etmiş ve bundan son¬ra Mescid-i Musalla adıyla anılmıştı. Resulullah bayram namazı ve yağmur duası için buraya çıktığı zaman kendisini bir bulutun gölgelemesi sebebiyle sonraki dönemlerde Gamame Mescidi adıyla meşhur oldu.
Sultan 1. Abdülmecid tarafından yeniden inşa edilen 32,5 x 23,5 m. ölçüsündeki Mescid-i Gamame güney tarafında 12 m. yüksekliğinde bir büyük kubbe, kuzey tarafında ise bu büyük kubbeyle uyumlu beş küçük kubbe ile örtülüdür. Sultan II. Abdülhamid döneminde ve 1990’da kapsamlı bir onarımdan geçirilen mescid, Osmanlı mimari tarzını hala korumaktadır.
İslâm’ın ilk asırlarında genellikle şehirlerin kenar kısımlarında toplu namazlar için musallâlar hazırlanır ve bayram, cuma namazları gibi toplu namazlar bu günkü gibi muhtelif camilerde değil, sadece namazgâh denilen bu musallâlarda kılınır, böylece bütün şehir halkının haftada bir defa bir araya gelmesi sağlanırdı. Nitekim Ebu Said El-Hudrî (r.a)’ın ifadesine göre: “Rasulullah (s.a.s), Ramazan ve Kurban bayramlarında musallâya çıkar ve ilk başladığı şey namaz olurdu. Namazdan sonra ayağa kalkarak sahabeye vaaz eder, onlara gerekli tavsiyelerde bulunur, gerekli emirleri verir, gaza için göndereceği varsa onları gönderir ve daha sonra musalladan evine geri dönerdi” (Buhârî İdeyn, 6).
Nafi’ b. Ömer de der ki: “Rasulullah (s.a.s), bayram gününün sabahında musallâya gider ve beraberinde mızrağı da götürülürdü. Musallaya varınca mızrağı, kendisinin önünde dikilir ve ona doğru namaz kılardı. Rasulullah’ın o zamanki musallâsı bir düzlükten ibaretti ve önünde mihrap gibi herhangi bir şey yoktu” (İbn Mace, İkamet, 164).
İslâm hukukçuları bu hadisi şerifleri nazarı itibara alarak yağmur ve kar gibi bir özür olmadıkça bayram, cuma ve cenaze gibi toplu namazların şehir dışında bir musallâda kılınmasının sünnet olduğunu ve musallâda bayram namazı kılmanın camide kılmaktan daha faziletli olduğunu söylemişlerdir. Hanefi fukahası hep bu görüştedirler. Zira Rasulullah (s.a.s), bayram namazlarını hep Medine camiinin dışındaki musallâda kıldırmıştır.
Peygamber Efendimizin musallâsı, Medineli Münevvere’de, Mescid-i Nebevînin kapısından güney batı istikametine doğru 500 m uzaklığında bir yerde idi. Bu gün Mescidü’l-Gamâme denilen cami Peygamber Efendimizin musallâsında yapılmıştır. Medine ahalisi de Hicretin dokuzuncu yüzyılına kadar bayram namazlarını orada kılarlardı.
Peygamberimizin musallâsı olan Mescidü’l-Gamâme, Hicretin ikinci yüzyılında cami haline getirilmiştir. Hicretin dokuzuncu yüzyılına kadar bu cami musallâ olarak kullanılıyordu. Ancak, Mescid-i Nebevi genişletilince artık musallâya ihtiyaç kalmayıp cuma ve bayram namazları da burada kılınmaya başlandı. Peygamberimiz (s.a.s)’in musallâsında inşa edilen Mescidü’l Gamame, Hicretin sekizinci yüzyılında Kılavun’un oğlu Sultan San tarafından tamir edildi. Dokuzuncu yüzyılda Mimar Emir Berdek tarafından, onüçüncü yüzyılda Osmanlı Sultanı Abdülmecid Han tarafından ve XIX. yüzyılda II. Abdülhamid Han tarafından yine tamirat gördü ve nihayet Hicri–1353 yılında, Suud hükümeti tarafından Osmanlı mimarisi üzerine tamiratı yapıldı.
FOTOĞRAFLAR 2013 YILINDA ÇEKİLMİŞTİR.