31 Ekim 2024
Türbeler

KARACA AHMET ZAVİYE VE TÜRBESİ – MANİSA

14. yüzyılın ikinci yarısında Manisa’da bulunmuş olan Karaca Ahmed, Anadolu’nun meşhur dervişlerinden olmasının yanı sıra aynı zamanda bir hekimdir. İran’daki devlet adamlarından biri olan Süleyman Horasanî’nin oğludur (Uluçay, 1940, s. 28).

Dine ve maneviyata önem veren Karaca Ahmed, saray hayatını bir kenara bırakarak dervişlik yolunu benimsemiş (Pehlivan, 2011, s. 47) ve ülkesini terk edip Anadolu’ya gelmiştir (Taşköprülüzade, s. 31; Gelibolulu Mustafa Âlî, Künhü’l-Ahbâr, cilt 5, s. 62). Anadolu’da ilk olarak nereye yerleştiği hakkında kesin bir kayıt olmamakla birlikte bu konuda farklı görüşler vardır. Geyve Akhisar’ına yerleştiğini (Mecdi Mehmed Efendi, s. 33; Baldırzâde Selîsî Şeyh Mehmed, haz. Hızlı ve Anadolu’da çokça seyahat ettiği anlaşılan Karaca Ahmed’in Saruhanoğulları ve Osmanlılar ile irtibatı bulunmaktadır. Hatta bu beyliklerin bazı fetih hareketlerinde bizzat yer aldığına dair bilgiler de vardır.

Çağatay Uluçay, Manisa’nın fethi sırasında Saruhanoğulları ile birlikte hareket ettiğinin halk arasında yayıla gelen rivayet olduğundan bahsetmektedir (Uluçay, 1940, s 31-32). Bunu destekleyici bir görüşe sahip olan Muharrem Bayar, Karaca Ahmed ile birlikte müridlerinin de Manisa’nın fethi sırasında bulunduğunu bildirerek şunları söylemektedir; “Anadolu’ya gelen Karaca Ahmed, Afyonkarahisar civarına yerleşmiştir. Saruhan Bey’in Manisa’nın fethi ile uğraştığı sırada elli yedi bin kişilik müridi ile Saruhan Bey’e yardım etmiş ve birlikte Manisa, Akhisar, Eşme taraflarını almışlardır. Bunun neticesinde Karaca Ahmed fethettikleri bu yerlere zaviyeler kurup, halkı irşada başlamıştır.” (Bayar, 1991, s. 66-71).

Karaca Ahmed’in Müslüman Türklerin gerçekleştirdiği fetihlere katılması Saruhanoğulları ile sınırlı değildir. Osmanlı’nın Orhan Gazi döneminde Rumeli’de gerçekleştirdiği fetihlere de iştirak etmiştir (Şahin, 2007, s. 107).

Orhan Gazi döneminin dervişlerinden Karaca Ahmed (Aşıkpaşazâde, s. 200; Mustafa Âlî, s. 62), bu dönemde Üsküdar’a gelerek yerleşmiş ve birçok talebe yetiştirmiştir. Bir müddet sonra tarihi tespit edilemeyen ve nedeni bilinmeyen bir sebepten dolayı Osmanlı topraklarından ayrılmıştır. Ayrılışın nedeni olarak, Karaca Ahmed’in müritlerinin çokluğu ve dönemin hükümdarı Orhan Gazi’nin Türkmen dervişlerini kontrol altına almak amacıyla yaptırdığı teftiş sırasında gerçekleşen baskı olarak düşünülebilir. Osmanlı topraklarından ayrılışından sonra öncelikle Afyon’a sonra da Manisa’ya yerleştiği düşünülmektedir (Şahin, 2007, s. 107).

Dervişlik özelliği ve kurmuş olduğu tekkeler vasıtasıyla Anadolu’nun İslamlaşmasına katkı sağlamış (Şahin, 2001, 374) olan Karaca Ahmed’in başka bir özelliği de iyi bir hekim olmasıdır. Yaşadığı dönemde pek çok hastayı tedavi etmiştir (Araz, 1958, s. 419). Türk halk hekimliğinin kurucularından kabul edilir (Şahin, 2004, 323). Anadolu’nun çeşitli yerlerinde hastaları tedavi için kurulan dergahlarda yetiştirdiği evlatları ve dervişleri halkı tedavi etmeye devam etmişlerdir (Araz, 1958, s. 419; Dedebaba, 1998, s. 273-276). Karaca Ahmed’in hekimlik özelliği halk arasında yaşadığı dönemin sınırlarını da aşmıştır. Bu sebeple mezarını ziyaret edenler şifa bulduklarını söylemişlerdir (Mustafa Âlî, s. 62).

15. yüzyılda kaleme alınmış ancak 13. yüzyıl hakkında bilgi veren Hacı Bektaş Veli velâyetnamesinde Karaca Ahmed’e yer verilmiş ve Anadolu’nun gözcüsü olarak tanımlanmıştır (Hacı Bektaş Veli Velâyetnamesi, haz. Duran ve Gümü yüzyılda yazılmış ve 13. yüzyıl hakkında bilgi veren başka bir eser olan Saltuknâme’de Karaca Ahmed’den, Hacı Bektaş Veli ile olan irtibatı dolayısıyla bahsedilmiştir (Ebu-l Hayr Rûmi, 1988, s. 45). İki eser de Hacı Bektaş Veli ile Karaca Ahmed’in, vahşi hayvanları itaat altına alarak olağanüstü güçlerini birbirlerine karşılıklı sergilediklerinden bahsetmektedir (Ocak, 2000, s. 141). Ancak Karaca Ahmed’in 1371 tarihli Revak Sultan vakfiyesinde şahitliğinin bulunması, 1271 yılında vefat ettiği kabul edilen Hacı Bektaş Veli (Ocak, 1996, s. 455-458) ile görüşme ihtimalini oldukça zayıflatmaktadır.

.Bazı çevreler tarafından Karaca Ahmed’in tarikat mensubu olması gerektiği düşünülmüş ve hangi tarikattan olduğu hakkında çeşitli görüşler ortaya atılmıştır. Alevi Bektaşi çevrelerce sahip çıkılıp kendilerinden gösterilmiş olmasına rağmen, kronolojik olarak Hacı Bektaş Veli ile görüşme ihtimali bulunmamaktadır (Pehlivan, 2011, s. 47). F. W. Hasluck bu konuda; Karaca Ahmed’in de pek çok diğer dervişler gibi sonradan Bektaşilerce benimsenmiş olduğunu düşünmektedir (Hasluck, 2013, s. 42; Şahin, 2004, s. 325). Ayvansarâyî ise onun Nakşibendiyye tarikatından olduğunu belirtmektedir (Hafız Hüseyin Ayvansarâyî, Mecmuâ-i Tevârih, 1985, s. 400). Ancak bu dönemde henüz Nakşibendîlik tarikatı Türkistan’da yeni teşekkül etmeye başlamış ve Anadolu’ya gelmemiş olduğundan bu ihtimal oldukça zayıftır.

Saruhanoğulları Beyliği zamanında H. 800/ M. 1397 yılında yazılmış olan Hoşkadem Paşa vakfiyesinde belirtildiğine göre; Karaca Ahmed’in Manisa Horozköy’de bulunan tekkesinin sakinlerine, orada yapılmış türbesine gelenlere, türbenin hizmetkârlarına, gelen gidenlerin durumuna göre onların yeme içmelerine sarf edilmek üzere ihtiyaçları için bazı araziler vakfedilmiştir (Uluçay, 1940, s. 29-32; Uluçay, 1946, s. 84). Bu durum, vakfiyenin yazıldığı tarihte Karaca Ahmed’in vefat ettiğini ve türbesinin ziyaret yeri haline geldiğini göstermektedir.

Günümüzde Karaca Ahmed’in Manisa, İstanbul, Afyon, Aydın, Sivrihisar, Göynük, Makedonya, Akhisar ve Eşme’de türbeleri bulunmaktadır. Bunların hepsinin gerçek türbesi olmadığı, bir tanesi hariç diğerlerinin kendisine hürmeten yapılmış olduğu düşünüldüğünde; onun Anadolu coğrafyasında hareketli bir hayat yaşadığı ve bulunduğu yerlerde halkın teveccühünü kazandığı anlaşılmaktadır. Aynı şekilde, Saruhanoğulları Beyliği’nde üç tane tekke ve türbesi bulunan Karaca Ahmed’in, bu coğrafyadaki halk arasında ve yöneticiler nazarında önemli bir yere sahip olduğu da söylenebilir.

KAYNAK: SARUHAN BEYLİĞİ DÖNEMİNDE ÖNEMLİ ŞAHSİYETLER “FATİH SARIKAYA “