22 Aralık 2024
Türbeler

AYDIN BEY TÜRBESİ – ESENÇAY / AYDIN

Anadolu Selçuklu Devleti’nin dağılmasının ardından Anadolu’da ortaya çıkan beylikler döneminde Büyük Menderes Havzası’na hakim olan Aydınoğulları Beyliği’nin kurucusu Aydınbey’in yattığı Karacasu’nun Esençay Mahallesi’ndeki türbesi, 2010 yılında başlatılan restorasyon nedeniyle bir zaman kapılarını halka kapattı. Şu anda restorasyonu tamamlanan türbe tekrar ziyarete açılmıştır.

Türbe kesme taştan 4 köşe planlı olarak yapılmıştır. Kubbesi kiremit ile örtülmüştür. Türbenin içinde iki adet mezar bulunmaktadır. Bu mezarların kime ait olduğu hakkında herhangi bir bilgi yoktur. Türbe üzerinde herhangi bir kitabe olmadığı gibi mezarların başlarındaki mezar taşlarında da herhangi bir bilgi yoktur. Türbe çevresinde de bir takım mezarlar vardır.

Karamanoğulları Beyliğine adını veren Karaman Bey’in büyük emirlerinden olan Aydın Bey, birçok sefere katılmış kara beylerindendir.  Aydın Baba (Aydın Bey), büyük olasılıkla Aydınoğulları Beyliğinin kurucusu Mehmet Bey’in babası olmalıdır. Zira, Aydın Bey’in babasının adı Osman’dır. Ailede Osman adının da bulunması konunun çözümlenmesi açısından bir diğer umuttur. Bu konuda bir diğer besleyici bilgi, ilk Aydın Sancağı beyi Halil Yahşi Bey vakfiyesinde görünüyor. Halil Yahşi Bey’in 1441 (H.845) tarihli vakfiyesinde “Osman İbni Aydın Fakih” olarak yer alırken, Şikari’deki “Osman İbni aydın” ile birliktelik göstermesi belgesel destek niteliğindedir.

Aydın Şeyh adıyla Çankırı’da bulunan zaviyesi, onun İç Anadolu’daki etkinliğini göstermektedir. Aydın Yenişehir’deki Boyasın Köyü(Esençay) zaviyesinin yanı sıra aynı yerde türbesinin de bulunması bu savların geçerli olabileceğini göstermektedir. Buradaki türbe ve zaviye vakıfları, 1530 yılı belgelerine göre Aydın Bey’e, Aydın Vakıflar Bölge Müdürlüğü kayıtlarına göre de Aydın Baba’ya aittir. Esasen, Boyasın Köyünün bağlı bulunduğu Yenişehir Aydınoğulları ailesinin yoğunluklu göründüğü bir yerleşim yeridir. Özellikle Süleyman Şah torunu Hafsa Hatun’un vakıfları burada kümelenmektedir.

Aydın Bey, belgelerde kimi “Kara Aydın”, kimi kez “Şeyh Aydın” ve kimi kez de “Aydın Baba” olarak görünmektedir.

ESENÇAY TARİHİ İÇİN KISA BİR ÖZET

     Yeşil ırmak(Tozanlı) nehrinin güney yönünde, Boğalı dağlarının dik yamaçları ile kesiştiği nispeten düz  platolarında kurulmuş şirin bir kasabadır. Ortasından geçen çaydan dolayı da Esençay ismini almıştır.

    Bugün içerisinde yaşadığımız Esençay kasabasının geçmişteki  tarihi ve nostaljik ismi bidevidir. 1962 yılında çıkarılan bir kararname ile köy ve şehir isimlerinin  Türkçe olması gereği Bidevi kasabasının ismi Esençay olarak değiştirilmiştir. Geçmişte neden bidevi ismi konulduğu konusunda  farklı kaynaklar ve görüşler ortaya atılmıştır. Bunlardan birincisi Ferit develi oğlu  Osmanlıca sözlüğünde BİD  kökeni Farsça söğüt anlamına gelmektedir. Bu nedenle söz konusu kökende bidevi sözcüğü türemiş olabilir. Üstelik Esençay ve çevresinde bol miktarda söğüt yetişmektedir yakın tarihte   söğüt sokularının olduğu konusunda bilgi ediniyoruz söğüt ağacı bir şekilde soyularak kurutularak bir takım işlemlerden geçirildikten sonra top mermilerine ham madde olarak kullanıldığı anlaşılmaktadır. Bu nedenle bu ihtimali kuvvetli bir görüş olarak algılıyoruz diğer yandan aynı yazarın Osmanlıca sözlüğünde bid kökeni Arapça yerleşim yeri  mesken, ev, oba  ve göçebe sözcükleri ile yakından ilgilidir. Buradan da bidevi sözcüğü türemiş olması kuvvetle muhtemeldir.

  Diğer yandan Selçuklu döneminde kurulan  Seyit Nurettin Alpaslan  El Rufai vakfının silsile namesinde bidevi sözcüğünden söz edilmektedir. Bir şekilde oluşan bu isim antik kökenlide olabilir ama yukarda anlatmaya çalıştığımız görüşler daha kuvvetli gibi gözükmektedir.

  Esençay (Bidevi) çevresinde yer alan tarihi tümülüsler geçmişinin bir hayli eskiye gittiğini göstermektedir.  Bu zamana kadar Esençay ve çevresinde yapılan resmi ve gayri resmi kazılar sonucunda bir takım tarihi buluntular ortaya çıkmıştır.  Ortaya çıkan bilgi ve bulguların ışığı altında değerlendirme yaparsak yörede ilk hâkimiyet kuran Hititlerin milattan önce (1650-1200) yılları arasında hüküm sürdüğü daha sonra sırasıyla firigler kimmerler (1200-700) yılları arasında hâkimiyet sürdüğü anlaşılmaktadır  

Kaynak: Munis Armağan

Bir yanıt yazın