AHİ EVRAN TÜRBESİ – KIRŞEHİR
10-11. yy.larda İslam’ın resmi olarak kabul edilmesini takiben Asya’dan Anadolu’ya göç eden Türk esnaf ve sanatkarlara Anadolu’da iş imkanı yaratmak, onları Bizanslı esnaf ve sanatkarlarla rekabet edebilir hale getirmek, ürün ve mallarının kalitesini korumak, üretimi ihtiyaçlar dahilinde düzenlemek ve Türk nüfusunun ekonomik özgürlüğünü sağlayarak ihtiyaç sahiplerine her türlü desteği vermek amacıyla Ahi Evran tarafından oluşturulan ve Anadolu’dan Orta Asya’ya kadar esnaf ve sanat ustalarını tek çatı altında toplamayı amaçlayan Ahilik Teşkilatı’nın ahlaki değerleri ve örgütsel yapısı, bugünkü birçok esnaf, sanat ve ticaret kurumunun örgütlenmesine temel olmuştur.
Teşkilatın kurucusu olan, 32 çeşit esnaf ve sanatkarın lideri olarak anılan ve 13. yy. toplum önderlerinden biri olan 1171-1261 yılları arasında yaşamış Ahi Evran’ın Kırşehir’deki zaviyesi, Osmanlı İmparatorluğu döneminde teşkilatın örgütsel yapısıyla ilgili kararların alındığı merkez konumunda olması ve Ahi Evran’ın türbesinin burada bulunması nedeniyle Ahilik Teşkilatı’nın bugün ayakta kalan en önemli temsilcisi konumundadır.
Ahî Evren’in tam adı Şeyh Nasreddin Mahmut el-Hoyî’dir. Hoyî nispetinden de anlaşılacağı gibi, Ahî Evren aslen Azerî Türklerinden olup, Azerbaycan’ın Hoy kasabasındandır. Ahî Evren’in tahminî olarak Hicri 567 (Miladi 1175)’de Hoy’da doğduğu ve 93 yıl yaşadığı, büyük bir ihtimalle Türkmenlerin devrin Selçuklu sultanına karşı başlattıkları Kırşehir isyanında öldürüldüğü ifade edilmektedir.
Ahî Evren lakabı ile meşhur olan Şeyh Nasreddin Mahmut el Hoyî’nin çocukluğu ve ilk eğitim dönemi, memleketi olan Azerbaycan’da geçtikten sonra, Horasan’a giderek Fahrettin Razî’nin eğitim halkasına katılır ve ondan feyz alır. Fahrettin Razî’nin büyük kelâm âlimi olması, Şeyh Nasreddin Mahmud’un da eğitim halkasında Şer’i ilimleri öğrendiğini ortaya koymaktadır. İlk tasavvufî terbiyesini Horasan ve Maveraunnehir’de Yesevî dervişlerinden alır. Zaten adı geçen yerlerde Yesevî tarikatı yaygındır.
Horasan’daki tasavvufî düşünceden feyz alması ve onun Horasanlı oluşu, yetiştiği ortam dolayısıyla, düşüncesinin ortaya çıkmasına sebep olmuştur. Daha sonra Hac seyahati için memleketinden ayrıldığı ve bu seyahat esnasında Şeyh Evhad’ud-Din Kirmanî ile tanıştığı ve ona murîd olduğu bilinmektedir.
Anadolu Selçuklarının Moğol istilasından sonra II. İzzeddin Keykavus ile IV. Rukneddin Kılıçaslan arasında cereyan eden saltanat kavgası ve Moğolların Kılıçaslan’ı desteklemesi sonucu, Kılıçaslan tahta oturmuş, bunun üzerine II. İzzeddin Keykavus’u tutan Ahî ve Türkmen ileri gelenleri tekrar katliama tâbi tutulmuşlardır. Bu arada Kırşehir Emirliğine Nureddin Caca tayin edilmiştir.
Kırşehir’de ikâmet etmekte olan Ahî Evren ve diğer büyükler, bu tayine karşı çıkarlar ve ayaklanırlar. Ankara, Aksaray, Çankırı, Kastamonu ve Uçlarda isyanlar başlar ve en büyük isyan ve direniş Kırşehir’de olur. Kırşehir üzerine asker sevk edilir ve isyan edenler kılıçtan geçirilir. Bu isyanda Ahî Evren ve Mevlâna’nın oğlu Alaaddin Çelebi de muhtemelen öldürülmüşlerdir. 1261 yılına rastlayan bu hadise ile Ahî Evren’in hayatı son bulmuş, fakat fikirleri uzun yıllar varlığını korumuştur. Ahîlik anlayışı Osmanlı’nın sosyal hayatı vasıtasıyla günümüze kadar ulaşmıştır.
KAYNAK: KÜLTÜR VARLIKLARI