24 Nisan 2024
Türbeler

AHİ BABA TÜRBESİ – ELMALI / ANTALYA

     Elmalı İlçesinin ortasında yer alan Ketenci Ömer Paşa Cami, Osmanlı Mimarisi yapı sistemi içinde merkezi planlı-tek kubbeli türün en gelişmiş örneği, Mimar Sinan ekolünün bir şaheseridir. Güneybatı Anadolu’nun en gösterişli ve sanat eseri olan Ömer Paşa Cami, içinde bulunduğu şehir meyilli bir araziye kurulduğundan, heybetli bir görünüşe sahiptir. Osmanlı Devri Türk Mimarisinin Anadolu’da yapılmış az sayıdaki örneklerinden biridir.

   Caminin hemen karşısında “U” biçiminde bir düzene sahip medrese de uzun süre harap durumda kalmış, ancak yakın tarihte restore ettirilmiştir.

     Ketenci Ömer Paşa Caminin kuzeydoğu duvarına bitişik bir türbe bulunmaktadır. Bu türbede şeyhi Ahi Baba yatmaktadır. Bu büyük zât camiinin banisi Ömer Paşa’nın şeyhidir. Yani Ketenci Ömer Paşa’nın bu külliyeyi buraya inşaa etmesinin sebebi Ahi Baba Hazretleridir diyebiliriz. Ketenci Ömer Paşa’nın şeyhi Ahi Baba’ya saygısı vefat ettikten sonra da devam etmiştir.  Şeyhi vefat edince oraya defnedilmesini istemiş ve vakfiyeye düşürdüğü şu not ile. Türbesinde hizmet edilmesini teşvik etmiştir. “Camii’nin kuzeydoğusundaki ahi baba türbesine kim hizmet ederse benden bir dirhem yevmiye”

AHİ BABA KİMDİR?

     Bir şehirde ne kadar esnaf teşekkülü varsa her birinin ayrı reisleri olup en büyüğüne ahî baba denirdi. Ahî babaların tayini belli usuller çerçevesinde yapılırdı. Ahî baba ölünce yerine bu hizmeti yürütebilecek bir oğlu varsa o getirilir, yoksa esnafın oy birliğiyle kendi aralarından dindar, dürüst, tecrübeli, işinin erbabı bir kimse seçilir ve esnaf tarafından gösterilen bu aday, kadının arzı üzerine padişahın beratıyla tasdik edilirdi (bk. Adana Şer’iyye Sicilleri, nr. 43, s. 13). Ahî baba son dönemlere kadar, Kırşehir’deki Ahî Evran Tekkesi’nde postnişin bulunanlara bağlı idi. Nitekim 1279 (1862) tarihli bir fermanda ahî babaların icâzet ve inâbelerinin Kırşehir’deki Ahî Evran Tekkesi şeyhlerince verildiği belirtilmektedir.

   Ahî babalar, reisleri bulundukları bütün esnaf teşekküllerinin sistemli şekilde çalışmasını temin etmek, şikâyetleri devlete iletmek ve mesleğe yeni girenlere “şed bağlatmak” gibi yetkilere sahipti. Osmanlı ülkesindeki bütün müslüman sanatkârlar, ahî babalardan ve onların yetki verdiği kişilerden aldıkları izin belgesiyle iş görür, sanat icra eder ve satış yapabilirlerdi. Ayrıca ahî babalar, emirlerindeki idareciler vasıtasıyla esnaflığa aykırı hareketlerde bulunanları kontrol eder ve cezalandırırlardı.