21 Kasım 2024
Şehirler ve İlçeleri

ÖDEMİŞ İLÇESİNİN İSMİ NEREDEN GELİR? / İZMİR

İzmir iline bağlı olan Ödemiş İlçesinin doğusunda Kiraz ve Beydağ, batısında Bayındır ve Tire ilçeleri, kuzeyinde Manisa, güneyinde Aydın illeri bulunmaktadır.

Ödemiş ilçesinin ismi hakkında pek çok rivayet vardır.

Bazı rivayetlere göre Ödemiş ismi Yunanca Eudaimos (Mutluluk) ya da Adamis (Ana Tanrıça) kelimelerinden gelmektedir. Bazı tarihi kaynaklara göre ise bölge ismini Teke Türkmenlerine bağlı Ötemiş oymağından almıştır

ÖDEMİŞ İLÇESİ’NİN TARİHİ

   Ödemiş ovasındaki en eski insan kültürü günümüzden 13 bin (M.Ö. 11 bin) yıl önceden kalma Konaklı Beldesi’nin 700m. Güneydoğusundaki Soğukluk Deresi’ndeki kanyonda bulunan kaya altı sığınandaki şematik kazıma figürlerdir. Prehistorik(tarih öncesi) devrin, paleolitik (eskitaş) dönemi sonlarında yapılmış olan ve dinsel bir ayini ifade eden bu figürler, aynı zamanda Batı Anadolu’daki en eski insan kültürünü de ortaya koymaktadır. Ödemiş ovasının yerleşim tarihi geç kalkolitik (madentaş) çağından başlamaktadır. Bu çağda en eski yerleşmeleri ovadaki hö- yükler oluşturur. Bütün höyüklerin özellikle M.Ö. III.binde erken Tunç çağında yoğun biçimde yerleşim görüldüğü, ayrıca M.Ö. II. binde  de yaygın yerleşimin var olduğu bilinmektedir. O sıralarda yöremizde doğudan gelmiş ilk Lydialılar yaşamaktaydı.

   Hititler yukarı Küçükmenderes havzasına Assuwa ülkesi dediler. Assuwa adı Grekler(Yunanlılar) tarafından  Asia biçiminde söylendi. Romalılar zamanında Asia adı yalnız yukarı Küçükmenderes ovası için değil, tüm Batı Anadolu için söylenmiş ve zamanla büyük bir kıtanın adı olmuştur. M.Ö. XIII. Yüzyılda Hitit kralı IV. Tudhaila, Assuwa seferine çıkmış ve yöreyi imparatorluğuna bağlamıştır. Ancak Ödemiş yöre- sinde Hititler’in varlığından kolay kolay söz edilemez. Bu devirde yöremizde bazı yerli bağımsız Beyler ile, Hititler’e vassal prensler hüküm sürüyordu. Hitit devletine M.Ö.XII. Yüzyılda Frigler son verdiler.

       Ödemiş ovası M.Ö.VIII. Yüzyılın ortalarında Lydia Heraklid sülalesi krallarının hegemonyası altındaydı. Daha sonra Lydia’daki Mermnad sülalesinin kurucusu olan kral Gyges’in yönetimine girdi. Ovanın M.Ö.648’deki Kimmer istilasından etkilenmiş olması gerekir. Adını efsanevi Lydia kralı Tmolos’dan alan Bozdağlar üzerin- deki mermer yataklarından Lydialılar yontu yapımında yararlandılar.

   Ödemiş ovasındaki Hypaipa(Datbey-Günlüce) kenti kök boyaları ve dokumaları ile tanınmıştı. Bozdağ’dan elde edilen safran parfümü Lydia dışına satılırdı. Ödemiş ovası Lydia halkınca yoğun biçimde iskan edildi. Bu ovada Lydialılar koyun, keçi ve atlar beslediler. Bu atlara dayalı uzun mızraklı süvarileri ile tüm eski dünyaya dehşet saçtılar. M.Ö. 546’da doğudan gelen Persler Ödemiş ovasını ele geçirdiler. Pers Kralı Kyros, Dioshieron (Christoupolis, Pyrgion, Birgi) kentine geldi. Burada Persler için kutsal alan yaptırdı. M.Ö. 499’da Persler’e isyan eden İonlar, Ödemiş ovasından geçip, Bozdağ’ı aşıp, Sardes’e ulaştılar. Bozdağ’ı aşan Ephesos – Sardes yolu İonlar’- ın baskınından sonra önem kazandı. Persler, Bozdağ’da (Tmolos) dağ geçidini korumak için beyaz mermerden bir karakol yeri yaptırdılar. Pers kralı I.Artakhsatra, Hypaiapa’da ulusal Pers kültürünü simgeleyen ‘’Anahita’’ mabedini yaptırdı. Hypaiapa’da ‘’İrani Lydien’’ denilen ve kabul ettikleri yeni mezhepten dolayı bu adla tanınan bir topluluk oluştu.

   Ödemiş ovası M.Ö. 334’de Makedonya Kralı İskender’in eline geçti. Bu Hellenistik krallığın Halikarnassos (Bodrum) kuşatan ordusunun bir kısmı general Parmenion yönetiminde Messogis (Aydın) dağlarını ve Ödemiş ovasını geçerek Sardes’e vardı. Hellenistik dönemde Ödemiş ovasına M.Ö. 323’de Antigonos ve daha sonra Trakya satrabı Lysimakhos, M.Ö. 281’den sonra Hellenistik Selevkos krallığı, M.Ö. 229’da Hellenistik Pergamon(Bergama) krallığı ve daha sonra Selevkoslar’dan Achaios’un egemenliğine geçti.        M.Ö. 133’de Ödemiş ovasında Roma egemenliği başladı. M.Ö.I. Yüzyılda Kilbianos denilen yukarı Küçükmenderes ovası Ephesos kentine bağlı bir bölge durumuna geldi. Pontus kralı VI. Mitridat M.Ö. 88’den, M.Ö. 85’e kadar Ödemiş ovasını Romalılar’dan aldı. M.S.17’de olan büyük depremden Ödemiş ovasındaki yerleşimlerde etkilendiler. M.S. 26’da Avgustus adına Asya’da yapılacak eyalet tapınağına sahip olmak için Roma’ya kurul gönderen ön bir kentin içinde Hypaipa(Günlüce)’da vardı. Buna rağmen Hypaipalılar, Persler’in Anaitis(Anahita) mabedine saygı gösterip, Romalılar’a kin beslediler. M.S.II. Yüzyılda Persli Artemis(Anaitis) kültürü çok önemli bir duruma geldi. M.S.II yüzyılın ortalarında Asya eyaletinde görülen deprem ve M.S.165’de Babilonya’dan gelen yıkıcı bir hastalık Ödemiş ovasındaki canlılar için tehlikeler yarattı. M.S.III. Yüzyılda hypaipalılar, Ephesos’daki Büyük Artemis onuruna yapılan spor oyunlarına katıldılar. Roma döneminde Ödemiş yöresinin ün salan en büyük zenginliği kozmetik ve boya sanayiinin yanında, eczacılıkta da kullanılan kaliteli zencefre madenleri idi. Sülüğen de denilen bu civa cevheri önemli dış satım ürünleri arasındaydı. Bozdağ bağcılığı Romalılar döneminde imparator emirnamesi ile korunmaya çalışıldı.

   M.S. 395.’den sonra Ödemiş ovası Bizans İmparatorluğu’nun Thracessien Theme’si içinde kaldı. Hristiyanlık Ödemiş ovasına resmen girdi. Ovadaki Pyrgion(Birgi), Hypaipa(Günlüce), Nikaia (Türkönü ?) gibi kentlerde piskoposluklar kurulup, Ephosos metropolitine bağlandı. XII. yüzyılda Pyrgion(Birgi)  ve Hypaipa(Günlüce) metropolitlik (başpiskopos) merkezleri oldu. 1071 Malazgirt muharebesinden sonra Türkler Ödemiş ovasına egemen oldular. Ancak 1098’de Bizans yöreyi geri aldı. Başlarında Beyleri ile Türkmen akıncıları zaman zaman Ödemiş ovasına girdilerse de, Bizans’ın direnmesi karşısında bu akınlar hiçbir zaman kalıcı olamadı. Germiyanoğulları’nın subaşısı Aydınoğlu Mehmet Bey, 1304’de Türkmenler’den oluşan savaşçıları ile yukarı Küçükmenderes havzasına girdi. Pyrgion’daki Katalan ordusunun çekilmesinden sonra Bizans kent ve kalelerini almaya başladı. Birgi merkez olmak üzere 1308’de Aydınoğulları Beyliği’nin kurucusu oldu. 1333’de ünlü Arap gezgini İbni Battuta Birgi’ye gelmiş, Aydın- oğlu Mehmet Bey’in Bozdağ’daki yaylağı, Birgi’deki sarayı, Birgi medresesini ve yapılan gösteriyi anlatmıştır.

   1390’da Aydınoğulları Beyliği’ne son veren Osmanlı sultanı yıldırım Beyazıd ordusu ile Birgi’ye kadar gelmiş, Bozdağ’ı aşarak Sard’a gitmişti. 1402’de Aydınoğulları eski topraklarına yeniden sahip oldular. 1403 kışını Tire’de geçiren Timur Han’ın askerleri Ödemiş ovasında güvenlikten eser bırakmadı. 1406’dan 1426’ya kadar Ödemiş yöresi Osmanlılar ile Aydınoğlu Cüneyd Bey arasında el değiştirdi. Osmanlı Sultanı II. Murad 1426’da Ödemiş ovasına kesinkes egemen olan Tire sancak beyliğine bağladı ve 1443’de yöreyi kendine yıllık ödenek olarak ayırdı.

   Sultan II. Selim’in hocası Birgili Ataullah Efendi, Birgi’de bir medrese yaptırarak devrin ünlü bilgini Mehmet Efendi’yi 1563’de buraya gönderdi. İmam-ı Birgivi Mehmed Efendi 1573’de taun hastalığından ölünceye dek bu medresede dersler verdi. Osmanlı Sultanı III.Murad2ın hocası ve 70 kadar eseri olan Birgili İbrahim Efendi, Birgi’de taun hastalığının çıkması üzerine Bozdağ’a kaçtıysa da orada aynı hastalık- tan ölerek Bozdağ Tekkesi’ne gömüldü. 1624’de Birgili bir tımar sipahi olan Cennet- karıoğlu yukarı Küçükmenderes havzası halkından söz alarak ayaklanmış, 1625’de Denizli sınırında tutularak Birgi’de kazığa oturtulmuştur. XVII. yüzyılda Ödemiş yöresine gelen gezgin Evliya Çelebi Birgi şehri, Bozdağ yaylası, Erbain bağı, Gölcük, Gülşen kazası( Kiraz ?), Balyambolu (Beydağ) kazası, Tasahorya, Beyköy ve Bey- yaylağı’ndan söz ederek bu yüzyıldaki durumlarını sergiler. 1653 ve 1668’de ovada depremler oldu. 1657,1672 ve 1690’da görülen eşkıyalık hareketleri bastırıldı.1684 de Ötemiş Türkmen oymağının yerleşik duruma getirilmesi ile Ödemiş kentinin temelleri atılmış oldu.

   XVIII. yüzyılda Ödemiş ovası, merkezi Aydın güzelhisarı olan Aydın Livası’na bağlıydı. 1739 ve 1850 yıllarında depremler oldu. Atçalı Kel Mehmet Efe’nin kuvvetleri Ödemiş’e egemen oldularsa da 1829’da Yetim Mehmed Ağa tarafından geri alındı. 1832-1834 yılları arasında Ödemiş ve yöresi Mısır Seraskerliği’nin hükmü altında kaldı. 1854’deki Kırım Savaşı’na ovanın zeybeklerinden kayılanlar oldu. 1865’de Birgi’de taun hastalığı çıktı. 1867’de çıkarılan Vilayetler İdaresi Kanunu ile Keles (1948’de Ödemiş’ten ayrılarak ilçe oldu.), Bayrambolu (Beydağ, 1987’de Ödemiş’ten ayrılarak ilçe oldu) ve Birgi bucak durumuna getirilerek Ödemiş kazasına bağlandı. 1877 Osmanlı-Rus Savaşı başında genel af çıkarılınca yöredeki zeybeklerin önemli kısmı yüze inerek savaşa katıldılar. XIX. yüzyılın yöredeki en tanınmış efeleri Çakırcalı Mehmed ve Kamalı Mustafa’dır. 1 Haziran 1919’da Ödemiş’in Yunanlılar tarafından işgali üzerine ovada efe, zeybekler ve halk yeni cepheler oluşturdular. Bozdağ’da Postlu Mestan Efe, Kaymakçı’da Gökçen Hüseyin Efe, Çaylı’da Keleş Mehmed Efe, Köseler’de Ömer Çavuş Efe, Halkapınar’da Mursallı İsmail Efe, Bademli de Kör Bayram Efe açılan cephelerde Yunanlılar’a bir yıla yakın kayıplar verdirdiler.

   Zamanla Ödemiş yüzünde cepheler dağıldı. Gerilla tipi yıpratma muharebelerinin yerini düzenli ve disiplinli Türk ordusunun muharebeleri aldı. 30 Ağustos 1922’deki Büyük Zafer’den sonra Yunanlılar 3 Eylül 1922’de Ödemiş’i terk ettiler.

TÜRK KURTULUŞ SAVAŞININ EMPERYALİZME KARŞI ANADOLU DİRENİŞİNDE ÖRGÜTLÜ İLKKURŞUN

   Osmanlı Devleti 30 Ekim 1918 Mondros Ateşkesi’ni imzaladığı gün hem I. Dünya Savaşı’nın yenikleri arasında olduğunu olurluyor, hem de her bakımdan bitkin ve yoksun bir durumda olduğu için savaştan çekiliyordu. Son on yılda yüz binlerce gencini giriştiği savaşlarda yitirmiş Osmanlı, yeni bir savaşa ve askerliğe karşı isteksizdi. Ancak bazı yurtseverler ve aydınlar işgal altına giren ya da girmesi düşünülen bölgeleri kurtarmak amacıyla yerli cemiyetler oluşturmanın yolunu seçtiler.

Anadolu’nun birçok köşelerinde Kuvayı Milliyeciler sömürgen emperyalist istilacılara karşı silaha sarılarak direndiler. Ödemiş Kuvayı Milliyesi de bu direnişlerin bir bölümünü, üstelik ilkini oluşturdu.

  Anadolu devinimi başlı başına bir ihtilaldir. Her ihtilalin bir başlangıç noktası vardır. Anadolu İhtilali’nin de bir başlangıç noktası olmalı, ulusun silaha sarılarak uğraşıya girmesini sağlayacak değin etkili olmalıydı. Bu nokta güzel İzmir’in 15 Mayıs 1919’da Yunan Ordusu tarafından işgali oldu.

   Ancak Ödemiş’teki durum daha ayrımlıdır. İzmir’den Ödemiş’in Mursallı Köyü’ndeki İsmail Efe’nin yanına gelen Mahmut Celal (Bayar) Bey’in de katılımıyla, Ödemiş Kaymakamı Zühtü Bey, Refik Şevket (İnce) Bey, jandarma tabur komutanı yüzbaşı Tahir Bey, jandarma yüzbaşısı Edip (Sarıefe) Bey, Mursallılı İsmail Efe ve kardeşi Ali Efe, Gökçen Hüseyin Efe gibi yurtseverler Ödemiş’in Yunanlılar tarafından işgal edileceğinin duyulması üzerine Kuvayı Milliyeyi daha İzmir’in işgali olayından iki aydan çok bir zaman önce Mart 1919’da örgütlediler. İzmir Valisi Kambur İzzet bu örgütlenmeyi engellemek için Kaymakam Zühtü Bey’i görevinden alıp, 28 Mart 1919’da Erzurumlu Bekir Sami (Baran) Bey’i kaymakam olarak atamış ve başlarında subaylarıyla bir jandarma birliğini Ödemiş’e göndermişse de, hem kaymakam, hem de subaylar ilerleyen günlerde ulusal devinişçilerin yanında yer almışlardı

   Ödemiş’te Yiğit Ordusu adıyla Kuvayı Milliye oluşumu tamamlandıktan sonra çarpışacak yiğitlerin komutanlığına getirilen yedek subay üsteğmen Ali Orhan (İlkkurşun) Bey komutasında 30 Mayıs 1919’da 15 yedek subay ve 15 jandarma eri Ödemiş’in batısındaki Hacı İlyas Köyü tepelerini tutmak için yola çıktı.

30 Mayıs akşamına doğru Ödemiş’ten Kayıkçıoğlu Molla Hüseyin ile birlikte 60 değin Ödemişli milis geldi. Başçavuş Sezai ve arkadaşları ile kuzeydeki Kayaköylülerden de direnişe katılanlar oldu.

   31 Mayıs 1919 günü Ödemiş’teki Kuvayı Milliye örgütü komutanı yüzbaşı Tahir Bey, emir subayı Hamit Şevket (İnce) Bey ve harekat subayı Ahmet Rıfat Bey yanlarında 50 gönüllü ile Ödemiş’ten törenle Hacıilyas Köyü’ne gittiler. Doktor Mustafa (Bengisu) Bey, Hacıilyas Köyü’nün doğusunda bir sahra Hastahanesi kurarak, cephe gerisinde önemli bir hizmeti yerine getirmiş oldu. Tire ile Ödemiş arasındaki Zincirlikuyu’da Tire’den gelebilecek Yunan saldırısına karşı, komutasındaki 100 Ödemiş’li milisle önlem alan yedek subay teğmen Ahmet Şükrü (Konuk) Bey komutasındaki direnişçiler de hesaba katılırsa Ödemiş’li çarpışmacıların toplam sayısı 250 ya da 260 kadardı. Diğer noktalara bırakılan ve çarpışma dışı kalan savaşçılar ise yanları denetlediler.

   Sabah saatlerinde başlayan çarpışmalar, geç saatlere değin Yunan taburunun üstün saldırısı ile sürdü. Ödemiş’li direnişçiler tüm olumsuzluklara karşın bulundukları noktaları bırakmadılar. Ancak mermileri tükenmek üzereydi. Saat 17.00 sıralarında akşamüstü bir zeybek gelerek: “arka sırtlarda Çolak Ahmet Efe’nin kızanlarıyla birlikte direnişçileri beklediğini, düzenli olarak çekilmelerini” söyleyerek Hacıilyas’taki direnişçileri geri çağırdı.

  Direnişçiler adım adım bulundukları yeri savunarak Hacıilyas Köyü sırtlarından çekilmek zorunda kaldılar. Ödemiş’li direnişçilerin boşalttığı köylere giren Yunan askerleri halka üzgü, ezinç ve kıyıcılıkta bulundular.

  Ödemiş halkının örgütlü bir biçimde Hacıilyas’da ilkkurşunu sıkması, arkasından Postlu Mestan Efe’nin kurduğu Kuvayı milliye milisleri ile Birgi’ye baskınlar vererek Yunanlılar’ı kayıplara uğratması kırsal kesim insanında yüksek gönül gücü yaratmış, neredeyse bir yıla yakın bir süre Yukarı Küçükmenderes Havzası’nda emperyalizme karşı kanlı çarpışmalara girişmelerine neden olmuştu.

   Yörede oluşan ulusal müfrezeler belirli cepheler kurarak Yunanlılar’a karşı koydular. Müfrezelerdeki savaşçıları zeybekler ve eli silah tutan diğer halk oluşturuyordu. Askeri kıtalar ise Aydın yüzünün Köşk mevkiinin kuzey dağları ile, Ovakent (Adagide)’in Başçayır denilen yerinde birleştirildi. Bir yıla yakın bir süre için de olsa özgürlük türküleri dağlara, kayalara çarparak yankı verecekti.

   Düzenli Türkiye Büyük Millet Meclisi Ordusu kurulup I. İnönü, II. İnönü, Sakarya Meydan Savaşı utkularının kazanılması ve en son 30 Ağustos 1922’de Mareşal Mustafa Kemal Paşa yönetimindeki Türk Ordusu’nun Afyon Ovası’nda Başkomutanlık Meydan Savaşı’nı kazanmasından sonra Yunan Ordusu İzmir’e doğru kaçmaya başladı. Kaçarken de yakıp, yıkıp, soykırım uygulayarak Türklere kıyıcılıkta bulundu.

   Ödemiş’lilerin Hacıilyas Köyü’nde direnişi ve bunun emperyalizme sıkılmış ilkkurşun olmasındaki önemi, onun bir halk gücü tarafından atılmış, direnişin halktan gelmiş olmasında ve Kuvayı Milliye etkinliğinin ilk kez örgütlü bir biçimde Ödemiş’te uygulanmış olmasındandır. Ödemiş’te halk coşarak kendiliğinden direnişe karar vermiş, silaha sarılarak Hacıilyas Köyü’nde işgalci, emperyalist-sömürgeci düşmana ilkkurşunu sıkmış, Kuvayı Milliye’nin ilk vuruşmasını burada yapmıştır. Eylem zayıf gibiydi, ama halkın kendisinin silaha sarılması bakımından önemliydi.

   Ödemiş’in genç kuşakları dedelerinin emperyalizme karşı yiğitçe kafa tutup direnişiyle övünç duyarlar. Bu çarpışmalarda şehit düşen dedelerimizin değerli anıları önünde saygı ile eğiliyoruz.

   Yunanlıların İzmir’i 15 Mayıs 1919’da işgalinden 2 ay önce, işgale karşı bir direniş oluşturmak için kurulan “Gizli Cemiyet” üyelerinden kimilerinin 1919 yılı ilkbaharında Ödemiş’te çektirdikleri fotoğraf. Ön sırada oturanlar soldan sağa doğru: jandarma yüzbaşısı Edip Bey (Sarı Efe), İttihat ve Terakki Partisi İzmir sorumlu temsilcisi Mahmut Celal (Bayar) Bey, hukukçu Refik Şevket (İnce) Bey, Ödemiş Halkapınar cephesini kuran Mursallılı İsmail Efe, yanında ayakta duran İsmail Efe’nin oğlu Hüseyin Efe. Arka sırada ayakta duranlar soldan sağa doğru: Hüseyin onbaşı, Kasap Recep, Ahmet Çavuş, Durmuş Ali Efe ve bir zeybek. Bu fotoğraf karesinden günümüze yansıyan ise Ödemiş’te Kuvayı Milliye’nin başlamasıdır.