3 Aralık 2024
Şehirler ve İlçeleri

İZMİR BAYRAKLI ADI NEREDEN GELİYOR?

    Bayraklı adı hakkında var olan söylencelerden ilki; Batı Anadolu kıyılarını kendilerine insan kaynağı olarak seçen Türk korsanlar ile ilgilidir. O dönemde Akdeniz’e hakim olan denizciler her yıl İzmir’e gelip, bayraklar açarak levent toplarlar. “Solumadan can vermek, terlemeden mal kazanmak isteyen bayrağımız altına gelsin” sözleriyle gönüllü çekmeye çalışılır. Bayraklar, günümüzdeki Bayraklı’nın bulunduğu yerde açılmakta ve gönüllüler orada yazılmakta olduğu için yörenin adı yıllar içinde Bayraklı olarak kalır.
İkinci söylenceye göre göre; XIX. Yüzyıl’da yöreden geçen tüccar kervanlarını soyan ama kimsenin canını yakmadan yalnızca işlerine yarayacak malı alan soyguncular, her soygundan sonra Tantalos’un mezarının bulunduğu tepeciğe bayrak asmaktadır. Bu nedenle bu soygunları yapanlara da “Bayraklı Eşkıya” adı verilir. Yörenin adı bu deyimden bozma “Bayraklı” olarak kalır.
Üçüncü söylencede ise; Türklerin İzmir çevresine yerleştikleri dönemde elleri bayraklı 7 Türk savaşçı günümüzdeki Laf Deresi yakınında düşman askerleriyle çarpışır ve biri orada şehit olur. Bu nedenle o bölgenin adı “Bayraklı” olarak anılmaya başlar. Bazı kaynaklar buranın adının “Bayraklı” adlı aşiretten geldiğini de öne sürmektedir. Bornova – Bayraklı – Karşıyaka yoluna 1885 yılında kavuşan Bayraklı, tarih içinde şifalı havasıyla ün salmıştır.

BAYRAKLI
İzmir metropolünü oluşturan on bir ilçeden biri olan Bayraklı; İzmir kent merkezinde, İzmir Körfezi’nin kuzeydoğu köşesinde İzmir-Çanakkale asfaltı üzerinde yer alır. Yamanlar Dağ Grubu’nun güney yamaçlarını da içine alan Bayraklı’nın doğusunda Bornova İlçesi, batısında İzmir Körfezi ve Karşıyaka İlçesi, kuzeyinde Karşıyaka ve Bornova İlçeleri, güneyinde ise İzmir Körfezi ve Konak İlçesi bulunmaktadır. İlçenin yüzölçümü yaklaşık 3700 hektardır. İlçede 1 belediye (Bayraklı Belediyesi) teşkilatı, 1 köy ve 23 mahalle bulunmaktadır.
Nüfus: İlçe nüfusu, 2012 yılı Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi kapsamında ilçesinin nüfusu 309.137 kişidir. Nüfus bakımından Karabağlar, Buca, Bornova, Konak, ilçelerinden sonra 5.büyük ilçesidir.

BAYRAKLI TARİHİ
ANTİK DÖNEM

İzmir’in kuruluş tarihi ve yeri konusunda bilgiler tartışmalı olmakla birlikte, bugün Bayraklı semtinde yer alan ve Tepekule olarak tanınan ören yerinin, eski İzmir’in kuruluş yeri olduğu kabul görmektedir. Eski İzmir’in kuruluş tarihi ve kurucularının kim olduğu hakkındaki bilgilerimiz bir kaç kategoride toplanabilir. Bu söylencelerden birisi, İzmir’in ilk kurucularının Amazonlar olduğuna ilişkindir. Bir diğeri ise, efsanevi Frigya kralı Tantalos’un ismi etrafında gelişir. Söylencelerdeki bir başka anlatıda ise, kentin kurucularının Lelegler olduğu dile getirilmektedir.
Bayraklı’da yapılan kazılarda elde edilen buluntular, İzmir’in kuruluşunun 8500 yıl öncesine kadar indiğini açıklamakta; yapılan araştırmalar, İzmir’in bir Aiol kenti olduğunu göstermektedir. Bir dönem Hitit İmparatorluğu’nun nüfuz alanı içine girse de (İ.Ö. 2000-1200), Aiol kenti olma özelliğinin İonialıların kenti ele geçirmelerine kadar sürdürdüğü bilinmektedir. İ.Ö. 800 dolaylarında ticari faaliyetlerini İzmir Körfezi’nin son noktasına kadar yaymak isteyen İonialılar sınırlarındaki bu Aiol kentini ele geçirdiler. Deniz ötesi kolonileri aracılığıyla iyi işleyen bir ticaret ağına sahip olan İonialıların İzmir’i ele geçirmeleri, kentin tarihinde hızlı bir dönüşüme neden oldu. Kent, ticaret aracılığıyla kısa sürede zenginleşti ve gelişti.
Kentin zenginliği komşu Lydialıları harekete geçirdi ve İzmirlilerle savaşa girdiler. İÖ. 610-600 yıllarında Lydia orduları, kenti ele geçirmeyi başardı. Lydialılar daha sonra kenti yıkıp tahrip ettiler. Ancak İzmirliler kentlerini yeniden kurmayı başardılar. Eski İzmir’in çöküşü, Anadolu’da Pers istilasının sonuçlarındandır. Pers ordularının saldırısı sonucu, İ.Ö. 545 yılında İzmir tahrip edildi. Bu tahribattan sonra, Bayraklı’daki yerleşim alanında bir daha kent düzeninde bir yerleşim oluşamadı. İzmir’in bu ilk döneminden geriye kalan en önemli miras, kentin kendisidir. Bayraklı’da bulunan ören yeri, yapılan kazılarla her geçen gün biraz daha açığa çıkartılmaktadır. Bugüne kadar yapılan çalışmalarda kentin ızgara planlı, (birbirini dik kesen sokaklarla örülü bir yapıda) olduğu anlaşılmıştır.
En parlak dönemini İonlar döneminde yaşadığı ifade edilen Bayraklı bölgesi M.Ö. 334 yıllarında Büyük İskender, M.Ö. 133 yılında ise Romalıların hâkimiyeti altına girmiştir.
TÜRK HÂKİMİYETİ DÖNEMİ
M.S. VII. yy. da Arap akınlarına maruz kalan bölge 14. yy da Aydınoğulları, daha sonra ise Osmanlı hâkimiyeti altına girmiştir.
CUMHURİYET DÖNEMİ
Cumhuriyet Döneminde 1920’li yıllarda 475 nüfuslu bir mahalle olan Bayraklı, o dönemlerde bir sayfiye yeri niteliğindeydi.

SMYRNA ANTİK KENTİ VE TEPEKULE HÖYÜĞÜ
Smyrna, İzmir Bayraklı’daki höyük üzerinde yer alır. Antik dönemde batısı ve güneyi denizle çevrili küçük bir yarımadacıktır. Yüz ölçümü yaklaşık yüz dönüm olan Bayraklı Höyüğü, bir düzlük üzerinde kurulu küçük bir tepeciktir. Smyrna Kenti, bu tepecik üzerinden ovaya doğru geniş bir alana yayılır.
Bayraklı Höyüğündeki ilk bilimsel çalışmalar Ord. Prof. Dr. Ekrem Akurgal ve Prof. Dr. John M. Cook tarafından İngiliz Türk üyelerden oluşan bir heyet ile 1948-1951 arasında gerçekleştirilmiştir. 1948 den itibaren yapılan çalışmalar M.Ö. 11. Yüzyılda bir Aiol şehri olarak kurulan Smyrna’nın, özellikle M.Ö. 700-550 tarihleri arasında, mimarlık alanında büyük bir atılım gerçekleştiğini ortaya koymaktadır. Gyges’in tahta çıkışından (M.Ö. 680) sonraki ve özellikle Alyattes zamanındaki Lidya saldırıları (M.Ö. 600) Lidyalıların Smyrna için her zaman tehlike oluşturduklarını gösterse de Smyrna, en parlak dönemini bu süreçlerde yaşamıştır. Kenti çevreleyen suru, çok odalı, banyolu evleri, kutsal yapısı, kamu hizmeti veren çeşmesi ve geometrik dokulu kent planı ile Smyrna, Batı Anadolu’da Arkaik Dönem için ideal bir kent örneğidir.
Batı ve güneyden denize açık, kuzeyde dağlarla, doğuda ova ile çevrili Smyrna, Batı Anadolu’da şimdilik savunma sistemi en iyi ortaya çıkarılmış kenttir. Ancak kenti çevreleyen M.Ö.9. yüzyıl erken kerpiç surun ve 7. Yüzyıl başı Erken Arkaik Dönem taş surunun batıda, yani deniz tarafında ortaya çıkarılması, buralardaki modern yapılaşma yüzünden şimdilik olanaksızdır.
Kazılar, burası için çok önemli bilimsel sonuçlar ortaya koymaktadır. Bunun en başta geleni Hellen göçünün 1050 tarihlerinde gerçekleşmesi ve kentteki tapınağın, Anadolu’da bulunan en eski Hellen tapınağı olmasının keşfidir. Ekrem Akurgal 1966 yılında Smyrna kazılarına tekrar başlar. 1992 ye kadar yaptığı çalışmalarla Bayraklı Höyüğü’nde Geometrik, Arkaik ve Klasik dönemlere ait yerleşme katlarını gün ışığına çıkarır.
Ekrem Akurgal, M..Ö. 11. – 4. Yüzyıl arasına tarihlediği kesintisiz on yerleşme katının verdiği sonuçlarla, Smyrna’nın M.Ö. 7. Yüzyıldan başlamak üzere 3 yüzyıl boyunca ticari ve siyasi faaliyetin toplandığı bir merkez olduğunu ortaya koymuştur. 1966-1992 yılları arasında Athena Tapınağı’nın kazısını tamamlar. Tapınak ve terasların restorasyonu yapılır.
Smyrna’nın M.Ö. 7. yüzyıl sonundan itibaren M.Ö. 4. Yüzyılda dâhil olmak üzere kullanılan, Athena Tapınağı’ önünden başlayıp, batıda, limanda son bulan ana caddesini ve ana caddeye dik olarak ulaşan birbirlerine paralel sokaklarını günışığına çıkarır. Bu geometrik dokunun, Hippodamos’un kent planının ilk aşaması olduğuna dikkati çeker. M.Ö. 4. Yüzyıla ait yerleşme kalıntılarını da höyüğün en üstünde küçük bir alanda bulur.
1993 ten itibaren Prof. Dr. Meral Akurgal başkanlığında sürdürülen çalışmalar kent içi ve kent surları olmak üzere iki alanda yoğunlaşmıştır. 1948-1951 yılları arasındaki çalışmalarda ortaya çıkarılan, yıllardır su içinde yatan antik çeşmenin korunması ve restorasyonu için çevresinin kazısı yapılmıştır. Athena kutsal alanı ile ilgili yeni tüf taşı mimarlık elemanları gün ışığına çıkarılmıştır. Çifte Megaron’un batısından başlayarak Athena Caddesi’nde son bulan, M.Ö. 7. yüzyılın 2. yarısının başına tarihlenen İon Dünyasının en eski taş döşeli yolu bütünüyle restore edilmiştir.
Kazılar son on yıldır höyüğün doğu ve güney eteklerinde sürdürülmektedir. Höyüğün kuzeydoğu köşesinde, kentin ana girişi saptanarak çalışmalar burada yoğunlaştırılmıştır. Kent girişinde ana karadan içeri doğru iki adet kapı yer almaktadır. Kent girişi şimdilik ele geçen verilere göre M.Ö.7. Yüzyılın ilk yarısından itibaren, M.Ö. 6. Yüzyıl ortasına kadar kullanılmıştır. Kentin ana girişi önünde Klasik Dönem’e ait taştan bir sunak, bunun kuzeyinde de Roma Dönemi’ne ait stucko’lu iki yapı kalıntısı ile aralarındaki paye ortaya çıkarılmıştır. Burada bulunan yüzlerce kandil ve iki adet “tabula ansata” buranın Roma Dönemi’nde de kutsal bir kimliğe sahip olduğunu göstermiştir.
Smyrna turizm yönünden çekici bir ören olmamasına karşın, modern kentin tarihi kimliğini sergileyen bir açık hava müzesidir. Yurdumuzdaki eski eserler hem ulusal kültür varlığımız hem de bütün insanlığın ortak mirasıdır. Bu nedenle modern İzmir’in tam ortasında yer alan ve bir açık hava müzesi niteliği taşıyan, Bayraklı Höyüğü üzerindeki kültür varlığımızın ziyarete açılarak turizm açısından değerlendirilmesi büyük önem taşımaktadır. Bu nedenlerle ve aynı zamanda arkeoloji ve tarih bilincinin ziyaretçilere kazandırılması düşüncesiyle höyük eteklerinde sergileme alanları ve bir gezi parkuru projesi hazırlanmaktadır.