27 Nisan 2024
Şehirler ve İlçeleri

ERZURUM

    Nüfusu 762.021 olan Erzurum’un yüzölçümü 2.474.100 km2 dir. Doğu Anadolu Bölgesi’nde bulunan şehrin komşuları Artvin, Rize, Bayburt, Erzincan, Bingöl, Muş, Ağrı ve Kars’tır.  İlkbaharda yemyeşil, kışın bembeyaz, sonbaharda sapsarı olan Erzurum Türkiye’nin en yüksek şehridir. Üzerinde bulunduğu yüksek plato, sıradağları ve yaylaları geniş yer tutuyor.

   Ormanlık alanların geniş yer kapladığı Erzurum’un yüksek kesimlerinde sarıçam ve meşe ağaçları görülür. Çeşitli yenilebilir yabani meyve türleri bulunan şehrin Çoruh Vadisi’nde 100’den fazla endemik bitki tespit edilmiştir.

ERZURUM’UN TARİHİ

   Erzurum, tarih öncesi çağlardan beri sert iklim şartlarına rağmen her zaman bir yerleşim yeri olmuştur. Bunun nedeni ise önemli merkezlerin kavşak noktasında olması ve çevresinde bulunan verimli ovalardır.  Karaz, Pulur ve Güzelova’da yapılan kazılar sonucunda Erzurum tarihinin Kalkolitik ve Eski Tunç çağına kadar uzandığı tespit edilmiştir.

   Birçok egemenliğe ev sahipliği yapmış olan şehir Cumhuriyet tarihinde ön plana çıkmış ve Mustafa Kemal Paşa’nın liderliğinde düzenlenmiş olan Erzurum Kongresi’ni de tarihe yazdırmıştır. Milli Mücadelenin temellerinin atıldığı bu kongrede Türkiye’nin geleceği açısından bir yol haritası belirlenmiştir. Hatta Erzurum Kongresinin yapıldığı yer şu anda Erzurum Kongre ve Milli Mücadele Müzesi olarak hizmet vermektedir.

ERZURUM’UN KÜLTÜRÜ

   Erzurum’un yemek kültürüne baktığımızda doğu kültürünün ve iklim koşullarının etkisinin baskın olduğunu göreceksiniz. Et yemeklerinin ağırlıklı olduğu Erzurum mutfağında ilk akla gelen yemek Cağ Kebabı’dır. Döner etinin pişme öncesinde soğanla marine edilmesi ve yan yatırılmış şekilde pişirilmesinden sonra şişe geçirilerek servis edilmesi en önemli özelliklerindendir. Cağ Kebabını otantik Erzurum evlerinde yiyebileceğiniz gibi Cağ Kebabıyla ünlenmiş çeşitli restoranlarda da yiyebilirsiniz. Bu restoranlar arasında en iyilerden birisi Gel-Gör Restoran diğeri ise Koç Restoran. Cağ Kebabını yaparken hakkını veren restoranlara gittiğinizde yöreye özgü bir çok lezzetleri de bulabilirsiniz.

    Bir diğer akla gelen yöresel yiyecek ise Kadayıf Dolması. Erzurum’un en meşhur tatlısı olan Kadayıf Dolması içine ceviz veya fıstık konularak kadayıfın dolma şeklinde sarılmasıyla hazırlanır. Ve kızgın yağda kızartıldıktan sonra üzerine şerbet dökülür ve servis edilir.

   Erzurum Kete’si ise Erzurum’a gittiğinizde herhangi bir öğünde her zaman karşınıza çıkabilecek bir yiyecektir. İster yemeklerin yanında ister kahvaltıda ister atıştırmalık olarak yiyebilirsiniz.

    Bunların dışında Su Böreği, Çaşır, Lor Dolması, Dut Çullaması, Hasuta, Lalanga, Şalgam Dolması, Aşotu Çorbası, Herle Aşı, Hingel yöreye özgü lezzetlerin öne çıkanlarındandır.

   Ayrıca Erzurum Dadaşların Memleketi olarak da bilinmektedir. Dilimizde Dadaş kültürünü oluşturan Erzurumlular yiğit delikanlı, kardeş anlamına gelen kelimeyi sıklıkla kullanmaktadırlar.

ERZURUM’DA GÖRÜLESİ YERLER

ÇİFTE MİNARELİ MEDRESE

   İki katlı, dört eyvanlı ve açık bir avludan oluşan medresenin yapılış tarihi 13. yüzyıla dayanıyor. 4. Murat zamanından tophane ve kışla olarak da kullanılan medrese günümüzde de sergilere ev sahipliği yapıyor ve genel olarak da çay bahçesi olarak hizmet veriyor. Erzurum’un simgelerinden biri olan medrese diğer illerde bulunan çifte minareli medreseler arasında da en büyük olanı.

PALANDÖKEN DAĞI/ PALANDÖKEN KAYAK MERKEZİ

Palandöken Kayak Merkezi dik ve uzun pistleriyle Dünya’da sayılı kayak merkezleri arasına giren Türkiye’de ise en uzun kayak pistlerine sahip olan kayak merkezi kar kalitesi ile de birçok kayakçı tarafından tercih edilme sebebi. Yakınında bulunan konforlu otelleri ve uluslararası alanda gelişmiş pistleri ile de biliniyor. Ayrıca yerel ve uluslararası olarak da şimdiye kadar pek çok festivale ev sahipliği yapmış ve yapmaya da devam ediyor.

Ayrıca Palandöken Dağı yazın dağcıların en çok tercih edilen adreslerinden bir tanesi. Araştırmacılar tarafından da ziyaret edilen dağda çeşitli endemik bitkiler de bulunuyor.

YAKUTİYE MEDRESESİ

1310 yılında Cemaleddin Hoca Yakut Gazani tarafından yaptırılan medrese Cumhuriyet Caddesi’nde bulunuyor. Mimarisinde Erzurum Çifte Minareli Medrese’nin izleri görülen medresede kapalı avlu bulunuyor ve bu özelliği ile Anadolu’daki kapalı avlulu medresenin son örneklerinden olma özelliğini taşıyor. Anadolu kapalı avlulu medreselerin de en büyüğü medrese Türk-İslam mimarisi örneklerini yansıtıyor. Şimdi ise Etnografya Müzesi olarak hizmet veriyor.

ERZURUM ADI NEREDEN GELİYOR?

Theodosiopolis

(Bizans Dönemi)

Şehrin bilinen ilk adı, Doğu Roma İmparatoru II. Theodosius’un (408-450) ismiyle ilişkili olan Theodosiopolis’ti.

Karin

(Yunan, Bizans, Roma kaynaklarında, Ermeni ve Gürcü tarihlerinde)

Ermeniler ise burayı Karin adıyla anmaktaydı. Romalıların istilasından evvel Erzurum’un bulunduğu yerde Ermenilerin “Karin” diye adlandırdıkları bir şehir olduğu bilinir. Karanitis, Karanitide, Garin, Karin, Kalak ,Karun-Kalak (Yunan, Bizans, Roma kaynaklarında, Ermeni ve Gürcü tarihlerinde kullanılan bazı isimler)

Kalikale

(İslami Kaynaklarda)

Belâzürî, bölgeye egemen olan kişinin ölümü üzerine yerini alan Kali adlı eşi tarafından kurulduğu için Kalikale adı verilen şehre Araplar’ın Kalîkalâ dediklerini söyler.

Erzen

(Selçuklu Fethi Sırasında)

11. yüzyıldan sonra ise Türkler, Theodosiopolis için Erzen adını kullanmışlardır.

Erz-i Rûm, Arz-ı Rûm

(Selçuklu, İlhanlı, Akkoyunlu, Osmanlı Çağlarında)

Basılan Selçuklu paralarında şehrin adı Erzenü’r-Rûm, Erzen-i Rûm ve Erz-i Rûm şeklinde yazıldığı görülmüştür. Daha sonra bu ad Arz-ı Rûm olarak anılmıştır.

Erzurum

Erz-i Rûm, Arz-ı Rûm isimlerinin ardından son olarak bugünkü Erzurum şeklini almıştır.

    Şimdiki Erzurum’un bulunduğu yer, Ortaçağ’da ovanın en önemli müstahkem şehri olarak ortaya çıkmıştır. Bugünkü Erzurum kalesinin ve şehrinin kurulmasından önce, aynı yerde küçük bir köy bulunduğu, ancak aynı yerde, Roma İmparatoru Theodosius’un ismini taşıyan kalenin yapılmasından sonra buranın şehir görkemine kavuştuğu anlaşılmaktadır. Buradaki eski yerleşim yerine “Karin, Karna, Garin, Karnoi Kalhak (Karin mıntıkasının beldesi), Karintis” gibi isimler verilmiştir. Konyalı’ya göre Araplar “Karnoi Kalhak” ismini kendi dillerine uydurarak “Kâlîkalâ” (ﻗﺎﻠﻳﻗﻼ) demişlerdir. Aynı yere Türkler, “Karun-ili” demişlerdir. Kitab-ı Dede Korkut’ta, Türklerin Karun-ili ile Erzurum’u kastettikleri belirtilmektedir. Bununla birlikte, kalenin inşasından önceki dönemde, aynı bölgedeki yerleşim yerine verilen isim konusundaki tartışmalar devam etmektedir.
    Sonuç olarak, bugünkü Erzurum şehrinin bulunduğu yerde, Roma İmparatorluğu tarafından muhteşem bir kale inşa edilmiştir. Bu kale, bölgenin 387 yılında Romalılar ile Sasaniler arasında paylaşılmasından sonra inşa edilmiştir. Theodosiopolis ismini alan bu kalenin 415-422 yılları arasında inşa edildiği genel kabul görse de, bu husustaki tartışmalar hala devam etmektedir. Başlangıçta askeri bir merkez olan Theodosiopolis, zamanda sivillerin de yaşadığı önemli bir şehir ve ticaret merkezi olmuştur.
    Arap hakimiyeti döneminde, Bizanslıların kullandıkları “Theodosiopolis” isminin yerini “Kâlikâlâ” almıştır. İslamî kaynaklar bu isim hakkında çeşitli rivayetler ileri sürmektedir. En çok dillendirilen rivayetlerden birine göre; Müslümanların eline geçmesinden bir süre önce, kocası Ermenyakos’tan sonra yönetici olan “Kâli” isimli bir kadın, burada bir şehir yaptırmış ve şehre “Kâli’nin İhsanı” anlamında “Kâlikale” ismi verilmişti. Şehir kapılarından birine de kendi resmini yaptırmıştı. Araplar “Kâlikale” ismini Arapçalaştırarak “Kâlikâlâ” şekline getirmişlerdi.
    Bugünkü “Erzurum” adına gelince, yukarıda da ifade edildiği gibi, Erzen’in (Karaz) Selçuklular tarafından 1048 yılında tahrip edilmesiyle, buradan kaçan halkın Theodosiopolis’e sığınmalarından sonra, bu şehre “Erzen” denilmeye başlanmıştır. Türk hâkimiyetinin ilk zamanlarında, Meyyafarikin ile Siirt arasındaki Erzen’den ayırmak amacıyla, bu ismin sonuna Anadolu’ya ait olduğunu belirten “Rum” kelimesi ilave edilmiş ve “Erzenü’r-Rum” ismi ortaya çıkmıştır. Bu isim “Arzanu’r-Rum” ve “Arzırum” gibi değişikliklerden sonra “Erzurum” şeklini almıştır.
     Erzurum, Doğu Roma İmparatorluğu tarafından, bölgenin ticaret merkezi haline getirildi. 502’de Sasanilerin eline geçen şehir, 504’de Bizanslılar tarafından geri alındı. Bizans İmparatoru I. Anastasius (491-518), bir süre önce kurulmuş olan şehri tahkim ettirdi. Anastasius, Theodosius’un kalesinin bulunduğu tepeyi çepeçevre bir sur içine alarak, şehirde bazı değişiklikler yaptı ve şehre kendi ismini verdi. Fakat şehir halkı, eski isme (Theodosiopolis) alıştığı için şehrin yeni ismi olan “Anastasiopolis”e pek rağbet etmedi ve “Theodosiopolis” ismini kullanmaya devam etti.
     Şehir, Doğu Roma dönemindeki en parlak devrine Justinianus (527-565) zamanında ulaştı ve bu dönemde önemli imar faaliyetleri görüldü. Şehrin etrafına derin bir çukur kazdırılarak kalesi iyice kuvvetlendirildi. Beygu’nun Erzurum Şehir Arşivi’nde yer alan notlarına göre Justinianus, şehrin içinde bir Anatanrı kilisesi kurdurmuş; ayrıca Theodosiopolis yanındaki Kırk Şehit Manastırı’nı yeniletmişti. Bu dönemde Bizans’ta ipek imalatı ve dokumacılığının gelişmesi, İpekyolu’ndaki ticareti önemli hale getirmiş ve bu durum Erzurum’un gelişmesine katkı yapmıştı. Fakat sonraki yıllarda devam eden Bizans-Sasani mücadeleleri sırasında şehir tahribata maruz kaldı.