19 Nisan 2024
Şehirler ve İlçeleri

ALAÇATI TARİHİ – ÇEŞME / İZMİR

Günümüzün nezih ve popüler tatil beldesi Alaçatı’nın tarihi, Arkaik döneme kadar uzanır. Anadolu tarihinde “İyonya” olarak geçen, İzmir’in güneyinden başlayıp Menderes Irmağı’na kadar uzanan bölgenin tam merkezinde bulunur Alaçatı. Antik çağdaki ismi ise “Agrilia”dır. Alaçatı, tarihindeki ilk kırılma noktasını Osmanlı döneminde yaşar. Erken Osmanlı döneminde “Piyade” ya da “Süvari” köyü olarak bilinen bu güzel toprakların ismi, bölgeye aynı dönemde yerleşen “Alacaat Aşireti” ile anılmaya başlar. 17. yüzyıla gelindiğinde, dönemin sadrazamı, güneyi bataklık olan bölgenin ıslah edilmesini buyurur. 1830’larda bölge ayanı olan Hacı Memiş Ağa, Sakız Adası’ndaki Rum nüfusu bölgeye çağırır. Alacaat köyünde sıtmaya yol açan bataklığı kurutmak üzere, Alaçatı Limanı’na bir kanal açılır. Açılan kanal ise sonradan gemilerin yanaştığı bir liman olur. Yöredeki toprak sahibi Türkler, kanal inşası için gelen Rum işçilere tarlalarını “imar” edip işlemeleri koşulu ile verir. Böylece denizden bir kaç kilometre içeride bir köy kurulur. Bugün Alaçatı’nın birer birer restore edilmekte olan göz alıcı taş evlerinin çoğu, 1850-1890 yılları arasında inşa edilen bu tarihi evlerdir.

Rumların yöreye yerleşip Türk toprak sahiplerinin verimli tarlalarını kiralamasıyla Alaçatı’da bağcılık da gelişmeye başlar. Maddi olanakları geliştikçe işlettikleri tarlaları satın almaya başlayan Rumlar ile birlikte ticaret hayatı da hareketlenir. Çoğu Rum olan nüfus, o tarihlerde 12.000’e ulaşmıştır ancak 1912 yılındaki Balkan Savaşı’nda, Balkanlar’dan kaçan göçmenlerin yurda gelmesiyle Rumlar da göç etmeye başlar. 30 Ocak 1923’te Türkiye ile Yunanistan arasında imzalanan “mübadele anlaşması” ile Türkiye’deki yerleşik Ortodoks Rumlar Yunanistan’a gönderilir. 19. yüzyıl sonunda bağları ve şarabı ile ünlenen bölgenin geçim kaynağı, nüfus değişimi ile birlikte tütün ekimi, kavun yetiştiriciliği ve hayvancılık olarak dönüşür. Beldenin Alacaat’dan gelen ismi Rumlar tarafından Alatzada olarak kullanılırken, sonraları “Alaçatı” halini alır. 1990’lara gelindiğinde ise Alaçatı bu kez de rüzgarıyla ün salmaya başlar. Rüzgar sörfü tutkunlarının limana gelmesi ile birlikte, Alaçatı’nın “turistik belde’ye dönüşümü başlamış olur. Alaçatı günümüzde, koruduğu tarihi dokusu ve doğal güzelliği ile turizmin en gözde ve seçkin tatil beldelerinin başında gelmektedir.

ALAÇATI’NIN TARİHİ

Antik Çağda adı “Agrilia” olan Alaçatı, Batı Anadolu tarihinde “İonia” diye adlandırılan, İzmir’in güneyinden başlayıp Menderes Irmağına kadar uzanan bölgenin tam merkezinde yer alır. Beldemize en yakın “İon” kentleri Alaçatı’nın bir köyü ve bugünkü adı Ildırı olan “Erythrai”, Sakız adası yani “Chios” ve Urla İskelesi “Klazomenai’dir. Erken Osmanlı tarihinde Alaçatı’ya Evliya Çelebi’nin seyahatnamesi gibi kaynaklarda olarak rastlıyoruz; beldemiz adını bu yıllarda yerleşen “Alacaat Aşireti’nden alıyor. 1830 larda Bölgenin ayanı Hacı Memiş Ağa – ki bugün adı Alaçatı’nın bir mahallesinde yaşamaktadır- depremlerle sarsılan Sakız Adasında yoksullaşan Rum nüfusu çeşitli işlerde çalışmak üzere bölgeye davet eder, böylece Alaçatı’nın kaderi değişmeye başlar. Yerli nüfus harpte savaşırken Rum gençleri bağlarda, zeytinliklerde yardımcı olmaya başlarlar.

Bu arada güneyi bataklık olan Alacaat köyünde halk sıtmayla da savaşmaktadır, bataklığı kurutmak üzere Alaçatı Limanına bir kanal açılmasına karar verilir. Kanal inşaatında çalışmak üzere gelen Rum işçilere büyük toprak sahibi Türkler tarlalarını imar edip işlemeleri koşulu ile verirler. Yeni köy de denizden birkaç kilometre içeride kurulur, bugün Alaçatı’nın birer birer restore edilmekte olan taş evlerinin çoğu 1850- 1890 yılları arasında inşa edilmiştir.19. yüzyıl sonunda artık “Alatzata” köyü (Rumlar “Alacaat’ı “Alatzata” yapmışlardır) özellikle bağları ve şarabı ile önemli bir üretim ve ticaret merkezi haline gelmiştir. Çoğu Rum olan nüfus 12.000 e ulaşmıştır.1912 Balkan Savaşıyla Balkanlardan kaçan göçmenler Alaçatı’ya gelmeye, Rumlar da köyü terk etmeye başlar. 1923’te Türkiye ile Yunanistan arasında “mübadele anlaşması” imzalanır; bu uygulama ile 2 milyon insan yerinden yurdundan olur… Bu anlaşma uyarınca İstanbul’daki Ortodoks Rumlar ile Batı Trakya’daki Müslümanlar hariç Yunanistan’da yerleşik Müslümanlar Türkiye’ye, Türkiye’de yerleşik Ortodoks Rumlar da Yunanistan’a gönderilir. Böylece Balkan Savaşı yıllarında Alaçatı’ya Kosova ‘dan ve Bosna’dan gelen Arnavut ve Boşnak göçmenlere Selanik, Kavala, Girit ve İstanköy’den gelen mübadiller de eklenir ve Alaçatı nüfusu 10 yıl gibi kısa bir sürede tamamen değişmiş olur.

Bir yanıt yazın