31 Ekim 2024
Özel Mekanlar

İZNİK SURLARI VE İSTANBUL KAPI – İZNİK – BURSA

İznik’teki Bizans dönemi eserlerinin başında surlar ve sur kapıları gelmektedir. İznik’te Bizans öncesi yapılan Helenistik Çağ surlarından hiçbir iz günümüze gelememiştir. Yörede yapılan kazılarda da onlarla ilgili bir kalıntıya rastlanmamıştır. İznik Gölü çevresindeki surlardan ve Göl Kapısı’ndan da bir kalıntı bulunamamıştır.
Roma dönemi surlarının üzerine yapılan Bizans surları ve Osmanlının onarımları ile bu surlar Anadolu’nun en iyi korunmuş savunma sistemleri arasındadır. Helenistik dönemin önemli bir yapılanması olan Hippodamos planı düzeninde, birbirini kesen caddelerden oluşan şehir planında İznik’in iki ana caddesi Antik Cardus ve Decumanus sur kapılarına kadar uzanmaktadır. Bizans sur kapılarından günümüze İstanbul, Lefke ve Yenişehir Kapısı gelmiş, Göl Kapısı, Hotos Kapısı ve duvarlardaki diğer küçük kapılardan önemli bir kalıntı günümüze ulaşamamıştır. Bunlardan Lefke ve İstanbul kapıları Roma zafer takları biçiminde olup, MS.123 yılındaki depremden sonra surların içerisinde kalmıştır.
İznik surları güneybatıda zikzaklar çizerek uzanmaktadır. İznik surları ile ilgili ilk bilgileri Strabon vermektedir. Helenistik dönemde 16 stad (2.893) uzunluğundaki ilk şehir surlarının kalıntıları günümüze gelememekle beraber, o dönemde şehrin daha küçük olduğu ve surların da küçük kapsamlı olduğu anlaşılmaktadır. Günümüze gelen surların büyük bir bölümü MS.258-259 yıllarında Trakya’dan gelen göçlere karşı koyabilmek için İmparator Gallienus (253-260) zamanında yapılmaya başlanmış, Marinus, Quietus (260-261) döneminde çalışmalar devam etmiş, eski surlar yenilenmiştir.
İstanbul Kapısı yakınındaki burçlarda bulunan bir kitabede şehrin 727’de Arap ordularınca kuşatıldığı ve surların güçlendirilmesi için de İznik tiyatrosunun kesme taşlarının sökülerek burçlarda kullanıldığı öğrenilmektedir. İmparator III. Leon ve V. Constantinius’un özellikle surları güçlendirdiği ele geçen kitabelerden öğrenilmektedir. MS.740 yılındaki deprem İznik sur ve burçlarının bazı bölümlerini yıkmış ve İmparator II. Mikhail (847-867) 859 yılında surları yeniden düzenlemiştir. İznik’teki 1065 depremi surlara zarar vermiş ve Bizans imparatorluğu sırasında bu sırlar yeniden onarılmıştır. Laskarisler döneminden günümüze gelen bu surlar düzgün bir planı olmamakla beraber 4.970 m. uzunluğunda son derece düzgün bir savunma hattını oluşturmuştur.
İznik’te günümüze gelebilen surlar; ana surlar, ön surlar, hendekler ve kapılar olmak üzere dört ayrı bölümden meydana gelmiştir. Bunlardan ana surlar, 11 m. yüksekliğinde olup kare ve yarım yuvarlak kulelerle desteklenmişlerdir. Bunların önünde 16 m. uzaklığında daha alçak bir ön duvar ile içi su ile doldurulmuş bir hendek bulunuyordu.
Duvarlar üç sıra taş ve üç sıra tuğla ile örülmüştür. Bu yapı sistemi ile İznik surları İstanbul surlarına benzemektedir. İznik’in her iki sur duvarının da birbirlerinden 60-70 m. aralıklarla yerleştirilmiş, ana surda 108, dış surda 130 olmak üzere toplam 238 kulesi bulunuyordu. Roma ve Bizans döneminde yapılan bu surlardan Roma dönemine ait olanlar tuğladan, Bizans dönemine ait olanlar ise tuğla ve moloz taştan karışık olarak yapılmıştır. Kuleler genellikle iki katlı olup, katlar arasındaki üst örtüyü tonozlar meydana getirmiştir. Yakın tarihlere kadar bu kulelerin içerisinde freskoların bulunduğu da anlaşılmaktadır. Kulelerde sur duvarlarında olduğu gibi daha önceki dönemlere ait devşirme parçalar, mermerler çokça kullanılmıştır. Son derece sağlam ve korunaklı yapılan bu surlar Arap akınları, Haçlı seferlerine ve Selçuklulara karşı direnmiştir.
İstanbul’un Haçlılar tarafından 1204’te ele geçirilmesinden sonra Bizans imparatoru ve yönetimi İznik’e gelip burada Bizans İmparatorluğunu devam ettirmişlerdir. 1204-1261 yılları arasındaki bu dönemde İznik surları onarılmış, ön surlar yeni burçlarla desteklenmiştir.
Surlarla ilgili bilgileri ilk kez 1553-1555 yıllarında İznik’e gelen Besbek ile Dernschwam, Ch.Texier (1833), Fr.Von der Goltz (1891-1892), A. Korte (1893-1895) vermiş, plan ve krokilerini çizmişlerdir. Onların bu çalışmaları günümüzde yapılan kazılara ışık tutmuştur.
İznik sur kapılarından İstanbul ve Lefke kapılarını Roma İmparatoru Hadrianus’un(117-138), Yenişehir ve Göl kapılarını da İmparator II. Claudius Godhicus’un (268-270) yaptırdıkları ele geçen kitabelerden öğrenilmiştir. Roma İmparatorluk dönemi mimarisinin teknik ve üslubunu yansıtan bu kapılar aynı zamanda birer zafer takı görünümündedirler.
İstanbul Kapısı
İstanbul Kapısı İmparator Hadrianus zamanında, MS.70-71 yıllarında yapılmıştır. Bugün İznik’in kuzeyindeki Atatürk Caddesi’nin surlarla birleştiği yerde olan bu kapı çeşitli dönemlerdeki onarımlardan sonra günümüze iyi bir durumda gelebilmiştir. Roma ve Bizans dönemlerinde İstanbul’a giden yolun buradan başlamasından ötürü İstanbul Kapı ismi ile anılmıştır.
Kapının önündeki dış kapı ön sura ait olup, iki yanında iki silindirik küre bulunmaktadır. Bir sıra moloz taş, iki sıra tuğla ile yapılmış olan kapının üç yöne bakan birer mazgal penceresi bulunmaktadır. İstanbul Kapısı kuleler arasındaki yolun ortasında olup, yan ve üst söveleri silindirik, koyu renkte granit sütunların hatıllar ve demir kuşaklarla birbirlerine bağlanmasından oluşmuştur. Burada bulunan sövelerin üzerindeki büyük kemer köşe duvarlarının üzerine oturtulmuştur. Ayrıca kemer ile söve arası da tuğla ile örülerek doldurulmuştur. Üstteki yatay sütunun uçları konsollarla takviyeli olup, dışarıya çıkıntı yapmaktadır. Kapı üzerinde yüksek kabarma olarak yapılmış bir savaş sahnesi görülmektedir. Bu kabartmaların üst kısmında da Pampfilya tipi bir lahit kapağı görülmektedir.
İstanbul Kapısı 2.80 m. genişliğinde, 2.75 m. yüksekliğindedir. Kapının kuzey ve güney cepheleri aynı yapı özelliğini taşımaktadır. Bu kapı orta kapıdan biraz farklı bir eksendedir. Bizans döneminde Theodor Laskaris XIII. yüzyılda buraya bir demir kapı eklemiştir. Ana geçidin her iki yanında 3,50 m. uzunluğunda, 0,90 m. genişliğinde yayalar için iki geçit yapılmıştır. Bu geçitler üzerinde de kurt dişi lentolardan oluşan beyaz mermer bezemeler dikkati çekmektedir. Kapının iki yanına nöbetçi odaları yerleştirilmiştir. Kapının şehre bakan yüzünde bir kitabe olduğu, çivi deliklerinden anlaşılmaktadır. Bu deliklere dayanılarak okunabilen kitabede; “Gaius, Cassius Chrestus’un çabasıyla yapımı tamamlanan bu eseri Prokonsil M. Plancius Varus imparatorların yüce evine ve eyaletin başşehri Nikaia’ya adadı” yazılıdır. İstanbul Kapı’sındaki bu yazıtlar Roma İmparatoru Vespasian (69-79) ve İmparator Titus’un (79-81) müşterek yönetimleri sırasında yazılmıştır. Kitabede ismi geçen M. Plancius Varus İznik’in önemli bir kişisi olup, Bithynia ve Pontus eyaletlerinde prokonsillük yapmıştır.
Kapının kuzey ve güney cephelerinde, geçitlerindeki nişler içerisinde Roma döneminde heykellerin bulunduğu, Bizans dönemlerinde de onların yerine fresklerin yapıldığı günümüze gelen izlerden anlaşılmaktadır. Roma döneminde yapılmış olan ana kapının yanında sur duvarlarına bağlanan bir iç avlu, bunun güneyinde de İznik’e girişi sağlayan bir iç kapı bulunmaktadır. Bu kapı 4.15 m. yüksekliğinde, 4.01 derinliğinde iki kanatlı ahşap bir kapı ile kapatılıyordu. Bunun iki yanında da 1.75 m. genişliğinde yayalar için geçitler bulunuyordu. Burada bulunan ve tiyatrodan sökülmüş bir taşın üzerinde de Grekçe; “Düşmanın cüretinin, tanrının yardımıyla, utanca dönüştüğü şu yerde, Hıristiyan dostu krallarımız Leon ve Constantinius, yüz basamaklı bir zafer kulesi yaptırdılar. Coşku içinde giriştikleri bu işi gerçekleştirerek, Nikaia şehrini içten bir gayretle onardılar. Her üne laik saray mabeyincisi patrik Artavasdos’un yapıtın tamamlanmasında büyük emeği geçti” yazılıdır. Ayrıca tiyatrodan buraya getirilen, MS. II. yüzyıla tarihlenen sakallı bir mask da bulunmaktadır. O zamanki inanışa göre bu masklar kenti kötü ruhlardan ve düşmanlardan korumak amacı ile buraya yerleştirilmiştir. İç kapının kuzeybatı yüzeyinden kazınmış bir büst kabartmasının Büyük İskender’e ait olduğu belirtilmektedir.
KAYNAK: E-TARİH .ORG