ÇİFTE MEDRESE (ŞİFAHANE) – KAYSERİ
İnceleme Tarihi: Temmuz 2006
Yeri: Yenice Hacı İkiz (İsmail) Mahallesindedir. Çifte Medrese bugün Mimar Sinan Parkı içindedir.
Bugünkü durumu: Çifte Medrese Tıp Tarihi Müzesi olarak kullanılmakta olup içerisindeki mekânlar bu amaca uygun olarak düzenlenmiştir.
Bilinen restorasyon çalışmalarına bakıldığında; yapının 1889 yılında, tamir geçirdiği ve aynı tarihte iki müderris atandığını kayıtlardan anlaşılmaktadır. Yapının Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından 1957 yılında restorasyonuna program çerçevesinde başlandığı ve 1969 yılına kadar devam ettiği, ayrıca 1982 yılında küçük ölçekli bir restorasyon çalışması yapıldığı bilinmektedir.
Tarihi: Kitabesine göre, H. 602 / M. 1205.
Plan ve mimari özellikleri: Çifte Medrese olarak da anılan yapı birbirine bitişik, açık avlulu iki yapıdan teşekkül eder. Medrese ve Şifahane, dikdörtgen şeklinde yan yana iki ayrı bina olarak düzenlenmiştir. Batıdaki bina bir şifahane, doğudaki tıp medresesidir. Güney cephesi üzerinde iki mekânın ayrı taçkapıları olan yapılar birbirine yapı içerisinden, kuzey yönde bulunan dar bir geçitle bağlanmaktadır. Gerek şifahane gerekse medrese bir açık avlu etrafında tertiplenen dört eyvanlı şemaya uygun olarak inşa edilmiştir. Şifahane, dış ölçüleri 41×32.50 m. olan dikdörtgen biçiminde bir yapıdır. Medresenin derinliği şifahaneninkine yaklaşıktır. Ancak eni daha dar olup 27.50 metredir. Kuzey-güney doğrultusunda dikdörtgen planlı yapının güney cephesinin doğu köşesine yakın yerde taçkapı (medresenin giriş kapısı) yer almaktadır. Kapı açıklığından geçilince girişin iki yanında birer oda bulunmaktadır. Bu geçiş kısmından dikdörtgen şeklinde, ortası havuzlu olan avluya geçilmektedir. Avlu dört yandan revaklarla çevrilidir. Cephe ortalarında birer eyvan bulunmaktadır. Medresenin güney tarafında ana eyvan aksından biraz doğuya kaymış vaziyette bir eyvan yer almaktadır. Bu eyvanın doğusunda iki bölümlü dikdörtgen planlı mekân bulunmaktadır. Medresenin doğu kanadının ortasında yine bir eyvan ve bu eyvanın güneyinde iki mekân vardır. Eyvanın kuzeyindeki mekân Gevher Nesibe Hatun’un kümbeti olarak değerlendirilmiştir. Kümbet; iki katlı, sekizgen planlı, piramidal külah ile örtülüdür. Sekizgen piramidal külahın hem iç hm dış örtüde kullanıldığı ilk örnek olması bakımından önemlidir. Kuzey cephe ortasındaki ana eyvana iki basamaklı merdivenle çıkılmaktadır. Ana eyvanın sağındaki dikdörtgen şeklindeki büyük mekân kışlık dershanedir. Batı cephesinde, ortada bir eyvan ve bunun iki yanında birer hücre yer almaktadır. Bu mekânlardan kuzeydekinin bitişiğindeki eğimli dar bir koridorla medrese şifahaneye bağlanmaktadır. Medresenin batı cephesine bitişik olarak yapılan şifahane güney cephede medreseden 0.75 m. kadar ileri taşmaktadır. Şifahanenin taçkapısı güney cephenin batı ucuna kaymış durumdadır. Şifahane bölümü de ortada açık avlusu ve havuzu olan, dört eyvanlı, tek katlı plan düzenlemesine sahiptir. Şifahaneye giriş mekânının doğu tarafına bitişik dikdörtgen şeklinde bir oda ve bitişiğinde, kuzeydeki ana eyvanın karşısına gelecek şekilde küçük bir eyvan yer almaktadır. Eyvanın doğusunda ise iki mekân daha bulunmaktadır. Şifahanenin güney-doğu köşesinde bulunan dikdörtgen mekân avlunun doğu revağına açılmaktadır. Şifahanenin doğu kanadının ortasında eyvan ve bu eyvanın her iki yanında dikdörtgen şeklinde ikişer hücre bulunmaktadır. Doğu cephe ile kuzey cephenin arasında medreseye geçişi sağlayan koridor vardır. Kuzey cephede ana eyvan ve bunun doğu yönünde, revaka açılan kapıyla girilen, birbirine bağlı iki odadan oluşan bölüm yer almaktadır. Eyvanın batı yönünde revaka açılan kapıyla geçilen, uzunlamasına dikdörtgen mekan ve bu mekana batı yönden açılan üç küçük oda bulunmaktadır. Batı cephe ortasında eyvan yer almaktadır. Eyvanın kuzey yönünde dikdörtgen şeklinde iki mekan, güneyinde küçük bir hücre bulunmaktadır. Bu küçük mekânın güneyinde, doğu-batı doğrultusunda bir koridora geçilmektedir. Koridora güney yönden büyük bir oda açılmaktadır. Koridorun batı mihverindeki kapı açıklığı ile akıl hastanesi olarak belirtilen bölüme geçilmektedir. Kapı açıklığı ile geçilen bu bölüm; kuzey-güney doğrultusunda uzanan bir koridor ve koridorun iki yanına düzenlenen dokuzar küçük hücre vardır. Hücrelerden güney batı köşede bulunandan hamam kısmına geçilmektedir. Kısaca Medrese ve Şifahane yukarıda belirtilen mekânlardan oluşmaktadır. Birbirinden ayrı İki bölüm halinde düşünülen yapıda, bölümlerin girişi, batı cepheye yakın yapılmıştır. İki bölümde plan olarak birbirine benzemekte, yapıları ayıran ortak duvar bulunmaktadır. İki bölüm arasında dilatasyon bulunmamaktadır. Ayrıca her iki yapının kuzeydeki koridorla birbirine bağlantısı orijinaldir. Bu hususlar dikkate alındığında bu yapıların iki bölüm halinde birlikte düşünülüp planlanarak inşa edildiklerini göstermektedir. Gevher Nesibe Şifahanesi ve Gıyasiye Medresesi Tıp eğitiminin ve uygulamasının bir arada yapıldığı, eğitim ve araştırma hastanesi şeklinde düşünülerek gerçekleştirildiği bir örnektir. Dört eyvanlı plan şeması iki bölümde de uygulanan, günümüze gelen Anadolu’daki tek yapı örneğidir.
Süslemesi: Medrese ve şifahanenin süslemesinin şifahanenin taç kapısında yoğunlaştığı görülmektedir. Taş üzerine alçak kabartma tekniği ile çeşitli motiflerin bezendiği kapıda; geometrik; (taç kapıyı yanlarda ve üstte çevreleyen geniş bordürde, sekiz kollu yıldızların birbirine üst üste bağlanarak ilerlediği, şifahane kavsarasında geometrik örgü şeklinde, kemer köşeliklerinde, kavsaranın ve mukarnaslı tablaların ön yüzlerindeki rozetlerde yıldız ve örgü motifleri şeklinde) Geometrik ve Bitkisel motifler bir arada, Hayvan figürleri (Kitabenin üstündeki madalyonların arasında izleri belli olan bir başka madalyonda, daha önceden varlığı bilinen birbirine sarılmış olan iki yılandan sadece birinin gövde parçası kalmıştır. Kapı nişinin sağ iç kısmında yer alan bir aslan kabartmasının II Kılıçaslan’ı temsil ettiği düşünülmektedir. Sol tarafta bugün yok olduğu farz edilen boğa kabartması yapıyı süsleyen motiflerdir. Süsleme bakımından sade olan yapının iç kısmında bezemeler; genelde çiçek şeklinde rozetler veya istiridye kabuğu biçimli kavsaralar halinde kapılarda toplanmıştır.
Malzeme ve teknik: Medrese yapılan restorasyonlarda oldukça değişikliğe uğramıştır. Bu günkü haliyle bütünüyle kesme taştan bir yapı kompleksi halindedir. Şifahanenin beyaz mermer kitabesi dışında, yine taç kapı kavsarasının üstünde mermer görülmektedir. Medrese ve şifahanenin ön yüzünde işçilik daha düzgündür, derz araları incedir. Yapının diğer duvarlarında derz aralarında yer yer harç tabakaları kalın şeritler halinde taş yüzeylerini kaplamaktadır. Medrese ve şifahanenin zemini taştır. Sadece şifahane girişinin solundaki odanın zemini günümüzde parke olarak döşenmiştir.
Kitabe ve Tarihi Kayıtları: Şifahanenin taçkapısı üzerinde yer alan beyaz mermerden dikdörtgen şeklindeki kitabesi şöyledir. “Kılıçarslan oğlu, dinin ve dünyanın koruyucusu, büyük Sultan Keyhüsrev zamanında –zamanı daim olsun- Kılıçarslan’ın kızı, din ve dünyanın ismeti Melike Gevher Nesibe’nin –Allah sizin için onu razı kılsın- vasiyeti olarak H. 602 / M. 1205 yılında bu hastanenin inşasına ittifak etti (inşa ettirdi) olarak okunmuştur. Mevcut kitabeden Sultan II. Kılıçarslan’ın kızı Gevher Nesibe Hatun’un vasiyeti üzerine kardeşi Gıyaseddin Keyhüsrev’in ikinci saltanatı (1205-1211) zamanında yaptırıldığı anlaşılmaktadır. Medrese üzerinde kitabe bulunmamaktadır Darüşşifanın vakfiyesi ele geçmemiştir. Ancak 1500 ve 1584 yıllarında tanzim edilen Kayseri Tahrir ve Evkaf defterlerinde Darüşşifa ve Gıyasiye Medresesinin Vakıfları ve görevlileri yazılıdır. Bu yapı için kitabesi dışında en önemli yazılı kayıt Anadolu Selçuklu devri hekimlerinden Zeki oğlu, Ebubekir Sadr-i Konevi’nin şiir ve mektuplarından meydana gelen Ravzatü-lKütab Hadikatü’l-Elbab isimli eseridir.
Tarihlendirme: Banisi olarak, Sultan I. Gıyaseddin Keyhüsrev’in ikinci saltanatında kız kardeşi, Kılıçarslan’ın kızı Melike Gevher Nesibe’nin vasiyeti üzerine Gıyaseddin Keyhüsrev tarafından yaptırılmıştır.
SELÇUKLU MÜZESİ (GEVHER NESİBE TIP TARİHİ MÜZESİ)
“Çifte Medrese” olarak da tanınan Gevher Nesibe Darüşşifası ve Gıyasiye Medresesi, Selçuklu hükümdarlarından II. Kılıçarslan’ın kızı, Gevher Nesibe Sultan’ın vasiyeti üzerine, kardeşi I. Gıyaseddin Keyhüsrev tarafından 1205-1206 yıllarında yaptırılmıştır. Sade mimarisiyle dikkat çeken külliye, Anadolu mimarlık tarihinin günümüze kalan en önemli yapılarındandır.
Osmanlı Dönemi’nde kısmen onarılmış olmasına rağmen, harap haldeyken 1960’lardan itibaren başlayan kapsamlı restorasyon çalışmaları yapılmıştır. 1980’li yıllardan itibaren Erciyes Üniversitesi tarafından Tıp Tarihi Müzesi olarak kullanılmıştır. 2012 yılında Çifte Medrese’nin kullanımının Büyükşehir Belediyesine devredilmesiyle Selçuklu Müzesi kurma çalışmaları başlamıştır.
Yapıdaki başta çatı olmak üzere küçük onarımlar, müze koleksiyonunun oluşturulması, içeriğinin hazırlanması 2 yıl boyunca yoğun bir biçimde devam etmiştir. Sonunda kent için tarihsel ve imgesel değerinin yanı sıra, yerel ve evrensel kültürel mirasın da önemli bir parçası olan bu anıt eser, Büyükşehir Belediyesi tarafından, Anadolu Selçuklu dünyasını farklı yönleriyle tanıtan bir müzeye dönüştürülerek 21 Şubat 2014 tarihinde hizmete açılmıştır.
Kent tarihinden yola çıkarak Anadolu ortaçağına ve Selçuklu Uygarlığı’na odaklanan müze tematik bir yaklaşımla planlanmıştır. Bir kısmında Selçuklu Medeniyeti ile ilgili uygarlığı ön plana çıkaran müze, diğer kısmı ise şifahiye özelliğini ön plana taşımaktadır. Selçuklu Uygarlığı ile ilgili olan kısımda; ‘Selçuklu Kenti’, ‘mimarisi’, ‘sanatı’, ‘bilimi’, ‘giysisi’ gibi unsurlar ile ‘Kayseri’de Selçuklular’, ‘Anadolu’da Selçuklular’ gibi kısımlar yer almaktadır. Şifahiye ile ilgili kısımda ise; ‘hastalıklar’, ‘tedavi yöntemleri ve aletleri’, ‘bilginler’, ‘ecza’, ‘su ve sağlık’, ‘müzik ile tedavi’, ‘renk ile tedavi’ gibi kısımlar bulunmaktadır.
Müze içerisinde sergilenen Selçuklu ve yakın dönemine eserlerinin yanı sıra, etkileşimli ve teknolojik görsellik içeren alanlar yer almaktadır. Böylece ziyaretçilerimiz; dinleyerek, deneyerek, uygulayarak ve teknolojik aletleri kullanarak Selçuklu Medeniyeti hakkında bilgiler almaktadır. Ayrıca çocukların müzeyi ve Selçuklu’yu sevmesi için çocuk odamızda çizgi filmler ve çeşitli oyunlar bulunmaktadır. Yine müze içerisinde çeşitli konser ve kültürel faaliyetlerin yapılacağı mekânlar bulunmaktadır.
KAYNAK: KAYSERİ TAŞINMAZ KÜLTÜR VARLIKLARI ENVANTERİ