ZEYNİLER HAZİRESİ – BURSA
BURSANIN GİZLİ HAZİNESİ
Hazırlayan: Ömer Kaptan
Hazire, etrafı çevrili mezarlık demektir. Kökü olan hazr bir şeyin bir havzada toplanmasıdır(el-İsfahani, Müfredat). Yani etrafı belirli bir alanı ifade eder. Bu yüzden bu kökten türeyen mahzur yasaklanmış manasındadır. Günlük kullanımda ‘bir mahzuru var mı’ diye sorarken bu kelimeyi kullanırız. İşte bu kökten türeyen ve etrafı çevrili mezarları ifade eden hazire kelimesi genellikle külliye cami, mescit, tekke gibi dini yapıların avlularında yer alan etrafı duvar veya parmaklıkla çevrili mezarlıklara verilen isimdir. (Bu arada mezarda ziyaret edilen yer manasında yine Arapça bir kelimedir).
Bursa’mızda pek çok külliyenin önemli haziresi vardır. Ancak bir tanesi içinde taşıdığı büyük âlimlerin ve ünlü isimlerin şöhretiyle tarih boyunca hep özenle anıla gelmiştir. Bu hazire tarihte önemli bir tarikatın merkezi olan Zeyniler haziresidir. Emir sultan camisinin hemen doğu tarafında Dere Bahçe’ye giderken sağ tarafta yer alır. Burası önemli tarihi yapıların en doğuda olanıdır bu yüzden kıymetli hocamız Mustafa Kara her yıl yaptığı tadına doyum olmayan Bursa turlarını buradan başlatır.
Bu hazire zamanla öyle genişlemiş ve öyle önemli isimleri medfeninde misafir etmiştir ki Mustafa hocamızın deyimiyle Osmanlı döneminde sadece bu caminin haziresinde yatanları anlatan özel eserler, risaleler kaleme alınırdı. bir dönem herkesin defnedilmek istediği bir yerdi burası. “Beş yüzyıllık bir hamuşhane”, suskunlar diyarıdır burası…
Bu hazire esasında şimdi görüldüğü kadar küçük değildi. Molla Hüsrev hazretlerinin şimdi mezarının olduğu yeri kapsayan medreseyi ve Abdul Latif Kudsî’nin türbesini de içine alan büyük bir hazire idi. Abdül Latif-i Kudsî Hazretlerinin türbesi, şuan mezarlığın dışında, binaların ortasında kalmış durumda. yani şimdiki mezarlığın etrafındaki binalar gerçek mezarlığın üzerinde sonradan yapılmışlardır.
BU MEZARLIĞIN ÖNEMLİ HAZİRENİN KİMLERİ AĞIRLADIĞINA BİR BAKALIM…
MOLLA HÜSREV
Molla Hüsrev (ö.1480) Osmanlıda müderrislik, kazaskerlik ve en yüksek dini mevki olan şeyhülislamlık mertebesine yükselmiş ulu bir alimdir. Fatih sultan Mehmet’in hocalarındandır. Yazdığı pek çok ünlü eseriyle meşhurdur ki bunların en önemlisi İslam hukuku metodolojisine dair yazdığı Gürer ve onun şerhi olan Dürer kitaplarıdır. İstanbul’da padişahın himayesinde iken Molla Hüsrev’in Ayasofya’ya her girişinde halkın ayağa kalkması ve ona hürmet etmesini gören Fatih sultan Mehmet onunla ilgili olarak “zamanımızın Ebu Hanife’si Molla Hüsrev’dir “ demiştir. Hayatı ve eserleri hakkında geniş bilgiyi Prof. Dr. Ferhat Koca’nın eserinde bulabilirsiniz. Ancak ben onun ne kadar kıymetli bir âlim olduğunu şu ibretlik hikâyeyle aktarmak istiyorum:
Ulucami’nin müezzinlerinden olan Bayram Sarıcan, hatıralarını Mustafa Öcal’ın yayına hazırladığı Bursa’da dini hayat isimli kitabında toplamıştı. Şimdi onun birinci ağızdan anlattığı şu ibretlik hadiseye kulak verelim:
İBRETLİK BİR HİKAYE
“Avusturyalı bir profesör Molla Hüsrev’in Dürer ve Gürer adlı eserini okur ve hayran kalır. 1940lı yıllarda ta Avusturya’dan kalkar Türkiye’ye Bursa’ya gelir. Çelik Palas’a yerleşir. Çelik Palas o senelerde yeni yapılmıştır. Geldiği günün sabahı smokinlerini giyer. Ve Çelik Palas yöneticilerine
-“Ben Molla Hüsrev’in mezarını türbesini ziyaret etmek istiyorum bana bir fayton tutar mısınız?” der. Otel idarecileri birbirlerine şaşkın şaşkın bakarlar bu isimde bir türbe bilmiyoruz derler. Otel idaresi önce vilayete sonra vakıflar müdürlüğüne ve müze müdürlüğüne sorarlar. Cevap aynı:
-Bilmiyoruz.
Bunun üzerine otel idaresi maarif (milli eğitim) müdürlüğüne müracaat eder, maarif müdürlüğü :
– “araştıralım” der.
Evvelce Ulucami imam-ı salisi (üçüncü imamı) olarak görev yaparken maarif müdürlüğüne müfettiş olarak getirilen hafız Necip Aksoy beye sorarlar ve nihayet ondan cevap alırlar. Necip bey :
-“Molla Hüsrev Emir Sultan Zeyniler Camii bahçesinde medfundur” der. Ve misafir profesörü ile beraber kabri ziyarete giderler.
Avusturyalı profesör kabri görünce şaşkına döner çünkü gördüğü manzara yürekler acısıdır. Mezarın başında kitabeyi ihtiva eden sadece basit bir taş kalmıştır. Mezarın ortasında bir köpek yatmış güneşlenmektedir. Civarında da tavuklar eşinmektedir.
Profesör renkten renge girer. Misafir olduğu için fazla konuşmaz. Sadece:
-“Bu bilim adamı bizde olsa biz buna büyük bir anıt yaptırırız” der . Aynı gün Bursa’dan ayrılır.
Bu olayı maarif müfettişi Necip Aksoy beyden ve Bursa’da uzun yıllar Milli Eğitim müdürlüğü ve daha sonra da milli eğitim bakanlığı ilköğretim genel müdürlüğü yapan Ertuğrul Seyhan beyden dinledim Bu caminin haziresinde Molla Hüsrev’den başka daha pek çok alim vardır. Caminin hemen üzerinde dikkat çeken mezar Molla Hayali’nin mezarıdır. Zeyniler haziresiyle ilgili eskiden eserler yazıldığını söylemiştim. Günümüzde bu hazireyle ilgili görebildiğim kadarıyla müstakil bir eser yok. Yalnızca araştırmacı Hasan Turyan’ın Emir Sultan’ la birlikte yayınladığı Zeyniler haziresi kitapçığı var. Hasan beyin isminin başında bir araştırmacı unvanı olmamasına rağmen Bursa aşkı ona bu şehre dair pek çok eser yazdırmış. Molla Hayaliyi Onun verdiği bilgilerden dinleyelim…
MOLLA HAYALİ
Fatih Sultan Mehmet devrinde yaşayan bu âlim Hanefi mezhebinin büyüklerindendir. Aslen İzniklidir. Gerçek ismi Ahmet bin Musaer-Rumi iken lakabı Şemsettin’dir. “Molla hayali” ise mahlasıdır. Şiirlerinde kullandığı bu mahlasla ilgili tarihçi Âlî, künh-ulahbarı’nda şunları söylüyor: “inceden inceye mütalaaya ve nazikâne takrire malik olması sebebiyle ‘hayali’ diye şöhret bulmuştur.”
Zekâsının keskinliğiyle hem akli hem de nakli ilimlerde hemen öne çıkmış parmakla gösterilir olmuştur.
Rivayete göre İznik medresesi müderrisi vefat edince onun yerine atanacak kişi olarak Mahmut paşa sultana molla hayali ismini önerir. Fatih Sultan Mehmet’te
-“Molla Hayali o kimse değil midir ki, şerh-i akaide yazdığı haşiyesiyle ismini duyurmuştur?” Diye sorduğunda vezir:
– “evet sultanım o kimsedir” cevabını verir. Padişah ta
– “o kimse bu medreseye layıktır” diyerek bu medresenin müderrislik (profesörlük) makamına molla hayali getirilir. Şimdiki cumhurbaşkanının rektör atama işlemine benzetebilirsiniz. Atandıktan sonra hacca giden Molla Hayali, dönüşünde müderrisliğe başlamış ve talebe yetiştirmekle meşgul iken 1470 de ahirete irtihal etmiştir. Allah rahmet eylesin, mekânını cennet kılsın…
Gencecik yaşta (33) vefat eden bu alim Zeyniler camisinin hemen üzerinde yer alan demir parmaklıklı mezarda yatan kişidir. Kabrini bu günkü mamur haliyle yaptıran sultan 2. Abdülhamit’in yakınlarından Hacı Ali efendinin ismi kitabede görünür :
“Karin-i Sânî hazreti şehri yâri
Sahi bul hayrat hacı
Ali Beyefendi hazretleri“