YAKAKÖY MEZARLIĞI / İZMİR
Yakaköy, Kavaklıdere Köyün’den sonra Bornova’nın ikinci büyük nüfuslu köyüdür. İzmir’i Manisa’ya ve Kemalpaşa’ya bağlayan eski yolların kavşak noktasında olması, köyün coğrafik ve tarihsel önemini artırmaktadır. Köyün, Cumhuriyet dönemi öncesi tarihine ilişkin bilgiler ne yazık ki çok kısıtlıdır. Çiçekliköy-Yakaköy-Kemalpaşa istikametinde akan dere üzerindeki eski köprüler ticaret yolunun aktivitesi hakkında bilgi vermekle beraber, İzmir ve çevresi ile ilgili arşiv belgeleri taranarak gün ışığına çıkarılmadıkça sağlıklı bilgilere ulaşmak mümkün değildir. Köydeki eski cami, caminin yakınındaki çeşme ve bazı köy evlerinin mimari özellikleri ile mezarlıktaki mezar taşlarından hareketle köyün tarihinin, yaklaşık olarak 300 yıl geriye gittiğini söylemek yanlış olmaz.
Yakaköy Kemalpaşa’nın bir köyü iken 1941 yılında Bakanlar Kurulu Kararıyla Bornova’ya bağlanmıştır. Köyde, bugün ayakta olmayan fakat kalıntılarına rastlanan kilise meydanının varlığı, burada bir dönem Gayrimüslim’lerin yaşadığını göstermektedir. Köyün Osmanlı öncesi tarihi ile ilgili herhangi bir belge bulunmasa da yukarıda da bahsedildiği üzere, mezar taşlarının verdiği bilgiler ışığında, 18. yüzyılın başlarından itibaren bir Müslüman yerleşkesi olduğu açıktır. Mezarlıkta yer alan kitabeli mezar taşlarından en eskisi, Hicri 1138/Miladi 1725-1726 yılına ait mezar taşıdır. Mezarlıktaki taşlar arasında Yakaköy’lü ibaresinin kullanıldığı mezar taşları da bulunmaktadır. “Seyyid Hacı Abdullah Oğlu İsmail’e ait 1814 tarihli mezar taşı ile “Kara Muhammed Kerimesi Ayşe’ye ait 1229/1814 tarihli mezar taşı, Yakaöy’ün ismen vurgulandığı en erken tarihli taşlardır. Yapıldıkları dönemin sanatı, edebiyatı gibi daha birçok özelliğini günümüze taşıyan ve her biri insanoğlunun yaşam öyküsünü geçmişten geleceğe aktaran mezar taşları aynı zamanda taşa kazınan birer tarihi belgedir. Yakaköy mezarlığında tespit edilen Osmanlı dönemi mezar taşlarından tamamına yakınının özgün mezar üzerinde olmadığı görülmüştür. Mezarlığın günümüzde de yeni gömüye açık olması, eski taşlar için olumsuz bir durum oluşturmuş, yeni açılan mezarların baş ve ayak ucuna dikilmek üzere eski mezarlardan sökülerek yerlerinin değiştirildiği tespit edilmiştir. Bu nedenle, taşların dikili olduğu mezarlar zamanla kaybolmuş, mezarlık içerisinde farklı noktalara taşınan mezar taşları kırılmış ya da kısmen tahrip olmuştur. En önemli tahribat ise erkek başucu taşlarında görülmektedir. Taşların mezarlık içerisinde yer değiştirmesi sırasında, üzerlerinde bulunan başlıklar ya kırılmış ya da raptedildikleri yuvadan çıkarak kaybolmuştur. Bu gün mezarlık içerisinde dağılmış vaziyette duran başlıkların hangi mezar taşına ait olduklarının tespiti, kısa çalışma dönemi içinde mümkün olmamaktadır.
Kaynak: Ertan Daş