26 Nisan 2024
Camiler

HACI MAHMUD CAMİİ – İZMİR

847 ve 848 sokaklar köşesinde, avlusundaki asırlık serviler ve mezarlıkları ile güzel bir camidir. Eskiden yanında sıbyan mektebi vardı. Evliya Çelebi bu camiinden bahsettiğinden, XVII. yüzyılda yapılmış olmalıdır. Mahmut Camii Haziresi: Kemeraltı Caddesi ne açılan çok işlek İkinci Beyler Sokağının sonunda, ibadete açık olan Hacı Mahmud Camisinin batısındadır. Hazirenin yanındaki cami lojmanı ve bitişiğindeki umumi tuvaletler, küçük bir alana sıkıştırılmış olan kitabelerin durumu hazireye tecavüz edilmiş olduğu hissini uyandırmaktadır. Ancak, bu hazireye İzmir de 1933 yılından evvel kaldırılan kabristanlardan bazı mezar taşlarının getirildiğini öğrenmiş bulunuyoruz: Burada yirmi biri erkek, on yedisi kadın olmak üzere otuz sekiz mezar kitabesi bulunmaktadır. Birbirine çok yakın ve girift bir biçimde bulunan kitabelerin arasında üç mezar dikkati çekmektedir. İlk dikkat çekici mezar Kadri Paşaya ait üstü açık lahit biçiminde olup yanları girlandlı6, mermerden yapılmış olanıdır. Kabrin kuzey yönündeki mezar, eşi Üftade Hanıma ait olup pehle taşına oturtulmuş bir şahide ve bir ayak taşı vardır. Üçüncü dikkat çeken mezar, hazirenin kuzeydoğusuna düşeni, Ordu Kâtiplerinden Mirliva Mesut Paşanın oğlu Mehmed Murad Beye ait olanıdır. Burada şahide ve ayak taşı silindir (üstüvani) biçimindedir. Hazirenin güneydoğusundaki çevresi ince duvarla belirlenmiş mezarın kitabe ve ayak taşı yoktur.

ADRES:

Hacı Mahmut Camii:

847 Sokak No:42 2.Beyler – Konak – İZMİR

Mahmud Camii Haziresi

HACI MAHMUD CAMİİ HAZİRESİ MEZAR KİTABELERİ (XVIII. VE XIX. YÜZYIL)

   Hazire, Kemeraltı Caddesi’ne açılan çok işlek İkinci Beyler Sokağı’nın sonunda, ibadete açık olan Hacı Mahmud Camisi’nin batısındadır. Hazirenin yanındaki cami lojmanı ve bitişiğindeki umumi tuvaletler, küçük bir alana sıkıştırılmış olan kitabelerin durumu hazireye tecavüz edilmiş olduğu hissini uyandırmaktadır. Ancak, bu hazireye İzmir’de 1933 yılından evvel kaldırılan kabristanlardan bazı mezar taşlarının getirildiğini öğrenmiş bulunuyoruz:

Burada ‘ yirmi biri erkek, on yedisi kadın olmak üzere otuz sekiz mezar kitabesi bulunmaktadır. Birbirine çok yakın ve girift bir biçimde bulunan kitabelerin arasında üç mezar dikkati çekmektedir. İlk dikkat çekici mezar Kadri Paşa’ya ait üstü açık lahit biçiminde olup yanları girlandlı, mermerden yapılmış olanıdır. Kabrin kuzey yönündeki mezar, eşi Üftade Hanıma ait olup pehle taşına oturtulmuş bir şahide ve bir ayak taşı vardır. Üçüncü dikkat çeken mezar, hazirenin kuzeydoğusuna düşeni, Ordu Kâtiplerinden Mirliva Mesut Paşa’nın oğlu Mehmed Murad Bey’e ait olanıdır. Burada şahide ve ayak taşı silindir (üstüvani) biçimindedir. Hazirenin güneydoğusundaki çevresi ince duvarla belirlenmiş mezarın kitabe ve ayak taşı yoktur.

    Haziredeki şahide ve ayaktaşlarının hemen hepsi defalarca badanalandığı için mermer kitabelerdeki kabartma yazıların okunması bir hayli güç olmuştur. Anadolu’da sık görülen ve bilinçsiz bir biçimde yapılan badanalama işlemi mermer kitabe ve ayak taşlarının yazı ve süslemelerini korumakla birlikte taşların görünüm ve estetik güzelliğini bozmaktadır. Bazı mermer kitabelerin de her nedense siyaha boyandığı gözlenmiştir. Hazirede öğrencilerimle birlikte yaptığım çalışmalarda toprağa yarı gömülmüş bir şahideyi ayağa kaldırıp kırılmış olan üç parçasını telle raptettik. Ali Paşazade İbrahim Bey’e ait bu şahide 1129 Hi 1716-7 M tarihli olup haziredeki en eski tarihli kitabe taşlarından biridir. Şahidenin kavuğu yerde olup iki parçaya ayrılmıştır. Genelde hazire düzensiz dikilmiş bir taş yığını görünümündedir. Mutlaka bir düzenlemeye ihtiyacı vardır.

    Yukarıda adı geçen şahidenin, büyük bir ihtimalle, caminin inşasına ait bilgilerimizin 1716 tarihine kadar gerilere gitmesinde ışık tutar mahiyettedir. Pek tabiidir ki cami yapımının bu tarihte olduğunu ileri sürmemekle birlikte, bu camiye ait haziredeki en eski mezar taşının caminin kurulması tarihinin 1716’dan da önce olduğunu göstermesi yönünden önemlidir.   

     Ankara Vakıflar Müdürlüğü’nde bulunup, incelenen bir vakıf kaydında cami ismiyle ilgili şu ibare vardır: «İzmir’de mahalle-i cedidde Mahmud Hoca demekle maruf Hacı Mustafa Camii şerifi vakfı» Münir Hocamızın da ilgili makalesinde ifade ettiği gibi camiyi Hacı Mustafa Efendi isminde bir zatın inşa ettirdiği anlaşılmaktadır.

Bir yanıt yazın