SANKT- PETERBURG – I – RUSYA
Sankt-Peterburg (Rusça: Bu ses hakkındaСанкт-Петербург (yardım·bilgi), [sankt pʲɪtʲɪrˈburk]) ya da Türkçe kaynaklardaki yaygın adıyla St. Petersburg, Moskova’nın 715 km kuzeybatısında bulunan, Rusya’nın 2., Avrupa’nın 4. büyük şehri. Kültürel merkez oluşunun yanı sıra zarif binalarıyla da bilinir. Baltık Denizi kıyısında Neva Nehri üzerindeki 42 ada üzerine yayılmıştır. Çar I. Petro tarafından 16 Mayıs 1703’te Rus Çarlığı’nın Avrupa’ya açılan kapısı olması amacıyla kurulan şehir, 200 yıl Rus Çarlığı’nın başkentliğini yapmıştır. 1914-1924 yılları arasında, yani çoğunluğunu I. Dünya Savaşı ile Rus İç Savaşı’nın kapsadığı dönemde Rusya’nın Almanya ile savaşmasından dolayı Almanca St. Petersburg ismi terk edilerek Petrograd olarak adlandırılmıştır.
1917 Büyük Ekim Sosyalist Devrimi’nden sonra Bolşevikler Mart 1918’de Moskova’yı başkent yapmıştır. Petrograd tarihi bir şehir olarak önemini korusa da siyasi ve ekonomik açıdan ülkenin ikinci önemli şehri konumuna düşmüştür. Şehir 1924-1991 yılları arasında yani Sovyetler Birliği döneminde Leningrad olarak adlandırılmıştır. 1991 yılında Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla Boris Yeltsin yönetimi, şehrin ismini yeniden Sankt-Peterburg olarak değiştirmiştir. Ancak St. Petersburg ve çevre illerinin bulunduğu bölge Leningrad oblastı olarak adlandırılmaktadır. Şehir, Nazi Almanyası tarafından 8 Eylül 1941 tarihinde kuşatılmış ve 872 gün kuşatma altında kalmıştır.
Bir Doğu şehri sayılan Moskova’nın aksine Sankt-Peterburg, 5 milyonluk nüfusuyla daha “Avrupai”dir ve kuruluş amacı olan “Avrupa’ya açılan kapı” olma amacını gerçekleştirmiştir. Ayrıca bir rivayete göre kurulduğu zaman Venedik ve Roma’nın bir sentezi olması düşünülmüştür.[kaynak belirtilmeli]Geniş bulvarları, dingin suları, köprüleri ve çarlık mimarisinin bazı örnekleri, şehrin Kuzey’in Venedik’i olarak anılmasına sebep olmuştur. Şehirdeki Hermitage Müzesi çarların geniş özel sanat koleksiyonlarına ev sahipliği yapar ve dünyanın en büyük müzelerinden biridir. Ayrıca Dostoyevski, Puşkin, Anna Akhmatova ve Rimsky-Korsakov’un evleri de müze olarak kullanılmaktadır.
Ayrıca Fyodor Mihayloviç Dostoyevski’nin romanları Suç ve Ceza, Budala, Ezilenler ve Beyaz Geceler de bu şehirde geçer.
TARİHÇE
KURULUŞ
Çar Büyük Petro I, şehri 27 Mayıs 1703’te (16 Mayıs eski takvime göre) İngrai toprağının İsveç’ten tekrar geri alınmasından sonra kurdu. Onu havari Petrus’a göre isimlendirdi. Sankt Piterburh un orijinal ismi gerçekte Sint petersburg un Hollandalı telaffuzunun bir benzetmesidir. Nyenskans (İsveç İngria’sında Neva Nehri ağzında 1611 yılında kuruldu) ve Nyen şehri, bu coğrafyayı işgal ediyordu. Neva nehri burada Finlandiya körfezine akıyordu. Bu yeni şehrin yapısı ters hava ve coğrafik koşulların altındaydı. Yeni işçilerin kalıcı devamlılığının sağlanması gerekiyordu. I. Petro, imtiyazını Çar olarak uyguluyordu. Ülkenin bütün kısımlarındaki köylülerin çalışmaya katılımını zorunlu kıldı. Yıllık kota olarak 40.000 köylü gerekiyordu. Zorunlu askerliğe alınmış olanların kendi aletlerini temin etmeleri ve yolculuklarında da yiyeceklerini kendilerinin sağlaması bekleniyordu. Yüzlerce mil yürüyerek seyahat ediyorlardı. Onlara sık sık askeri muhafızlar eşlik ediyordu. Bütün bu önlemlere rağmen kaçmalar oluyordu. Buna zor koşullarda eklenince Çar Petro başlangıç kotası olan 40.000 kişinin %50’den fazlasını nadiren alıyordu.
Savaş zamanında inşaat başladığında, yeni şehrin ilk yapısı bir kale idi. Bugün Peter ve Paul Kalesi olarak bilinir, orijinal olarak Sankt Piterburh dan doğar. Körfezde iki mil iç kısımda Zayaçi adasına (Заячий остров / Zayaçiy ostrov, Tavşan adası) doğru yaslanır (Neva Nehri’nin sağ kıyısına). Çar Petro’nun Rusya’ya davet ettiği Alman mühendislerin denetiminde Marshlande kanalizasyon yapıldı. Böylece şehir kale dışına yayıldı. Çar Petro, bütün taş ustalarının yeni şehrin inşasına yardım etmelerini sağlamak için Sankt-Peterburg dışında tüm Rusya’da taş bina yapımını yasaklamıştır. Neva Nehri deltasında kurulan şehir aslında büyük bir bataklık alanın dönüştürülmesi, ıslah edilmesi projesi ile bir bütündür. Kent merkezindeki pek çok bina Amsterdam’da olduğu gibi çamur alanlara saplanmış direkler ve tahtalar ile kuvvetlendirilmiş temellere inşa edilmiştir. Projenin iş gücünü Serfdomlar oluşturmuştur. Kent genel olarak ve bugünkü kimliğini İtalyan mimar Domenico Trezzini tarafından 1716 yılında Vasilievsky Adası merkez alınarak tasarlanan hali ile kazanmıştır. Kent, Barok mimari tarzının görkemli örneklerini taşımaktadır. Yine İtalyan asıllı bir başka mimar Francesco Bartolomeo Rastrelli tarafından yapılan pek çok bina şehre kimliğini veren öğeler arasındadır. Ancak Dostoyevski, Sankt-Peterburg’u soyut ve tasavvur ürünü bir şehir olarak nitelemiştir.
Sonraları Rusya’nın yeni başkenti olmaya niyetlenen Sankt-Peterburg, Baltık Denizi’nin bir kolu olması nedeniyle Puşkin tarafından Avrupa’daki pencere olarak adlandırıldı. Ayrıca Çar Petro’nun deniz filosuna üs konumunda idi. Şehirden sonra inşa edilen, Kronstadt’ın ada kalesi tarafından korunuyordu. Çar Petro, bu şehrin kanallarında taşıma anlamına gelecek olan sandal ve kayığı hiçe saydı. Neva Nehri üzerinde karşıdan karşıya hiçbir kalıcı köprüye 1850 yılına kadar izin verilmedi. II. Alexander döneminde ilk ve en önemli liberal reform Emanciptaion Reform of 1861 in Russia yapıldı. Çok sayıdaki fakir insanın şehir içine akın etmesine yol açıldı. Böylelikle varoşlarda çok kiracılı ucuz apartmanlar doruğa ulaşıyordu. Filizlenen endüstri ayağa kalkıyordu. Yüzyılın sonunda Sankt-Peterburg Avrupa’nın en büyük endüstri merkezlerinin birisinin içinde büyüyüp gelişiyordu. Endüstrinin büyümesi ile radikal hareketler de ayrıca çoğalıyordu. II. Aleksandr döneminde olduğu gibi bu tür radikal hareketler bastırılmaya çalışılmıştır.
1905 devrimi burada başladı ve hızla bölgelere yayıldı. Birinci Dünya savaşı süresinde Sankt-Petersburg isminin Almanca olduğu haddinden fazla görülüyordu. Ve Çar II. Nikolay ilk hareketinde şehrin ismini Petrograd olarak yeniden isimlendirdi (31 Ağustos 1914). Şehir 1917 Rus devriminin başlangıcını gördü. İlk adım (Şubat devrimi), Çarlık hükûmetini uzaklaştırmak ve politik iki gücün merkezini oluşturmaktı.
Geçici hükûmet Ekim Devrimi ile yıkıldı. Şehrin Alman saldırısına açık olması politik lider Vladimir Lenin’i Rusya’nın tarihsel başşehri Moskova’ya taşınmaya zorluyordu (5 Mart 1918). Moskova o zamandan beri başkent olarak kaldı. 24 Ocak 1924’te Lenin’in ölümünden üç gün sonra Petrograd, Lenin’in anısına Leningrad olarak adlandırıldı. Merkezi komitenin şehrin ismini tekrar adlandırmasının nedeni Lenin’in Ekim Devrimi’ne liderlik etmesindendir. Daha derin sebeplerin varlığı politik sembol düzeyindeydi. Sankt-Peterburg, Rusya İmparatorluğunun zirvesi olarak ayakta duruyordu. Moskova’nın en geniş şehir olmasından sonra değişiklik Lenin’e büyük prestij verdi. Leningrad olarak isimlendirilmesi devrimi etkili şekilde sembolize ediyordu. Bu da politik ve ekonomik sistemi hatıra getiriyordu.
KUŞATMA
II. Dünya Savaşı süresinde, o tarihteki adı ile Leningrad Wehrmacht (Nazi Almanyası’nın silahlı kuvvetleri 1935-1945) tarafından 8 Eylül 1941 den 27 Ocak 1944 yılı süresinde toplam 29 ay sarıldı ve kuşatıldı. Adolf Hitler’in emriyle Wehrmacht sürekli olarak şehri top ateşine ve bombardımana tuttu. Sistematik bir şekilde şehri herhangi bir destekten izole etti. Bu bir milyondan fazla insanın ölümüne yol açtı. Onların yaklaşık 800.000’ini sivildi. Wehrmact’ın yüksek komutası’nın 8 Eylül 1941 deki gizli bilgisi “Führer Petersburg’u yeryüzünden silmeye kararlı. Sovyet Rusya’nın nötr edilmesinden sonra böyle geniş bir şehrin varlığına ne gibi gerek vardır” diyordu. 1942 yılı erkeninde Iggermanland bölgesi “Generalplan Ost” (GOP Hitler’in realize ettiği Nazi planı) içine Alman Yerleşme Planı olarak dahil ediliyordu. Bu üç milyon Leningrad’lının katledilmesi anlamına geliyordu. Çünkü onların bu Yeni Batı Avrupa Düzeni ‘nde yerleri yoktu. Nazi blokajı süresince milyonlarca yaşayanı olan kentin ihtiyacını karşılamanın tek yolu uçak veya Ladoga Gölü yolu idi. Naziler sistemli olarak, Hayat Yolu dedikleri bu yolu bombalıyordu. 1941 yılında şehrin durumu özellikle korkunçtu. Nazi bombardıman hücumları, yiyecek rezervlerinin çoğunu yok ediyordu. Ekim’de günlük oran işçiler için 400 gram, kadın ve çocuklar için 200 gram ekmeğe indirildi. 20 Kasım 1941’de oran 250 ve 125 gram sırası ile indirildi. Bu ekmek gramları şehirde yaşayanların bir kişi için günlük yemeği idi. Akarsular tahrip edildi. Bu kötü durum kışın ısıtmada kullanılan yakıtın azalması ile daha da kötüleşiyordu.
Aralık 1941, Leningrad’da çoğu basitçe sokaklarda 53.000 de fazla insan öldü. Saviçev öldü, herkes öldü, sadece 11 yaşındaki Leningradlı kız Tanya Saviçeva günlüğüne yazdı. Bu günlük blokaj trajedisinin bir sembolü haline geldi. Nürnberg Mahkemeleri’inde delil olarak kullanıldı.
Şehir pek çok yıkımlara katlandı. Wehrmact yaklaşık 150.000 top ateşliyordu, Leningrad’a yaklaşık 100.000 bomba düşüyordu. Pek çok bina yerle bir oldu. İşgal edilen yerler Nazi ordusunca yağmalanıyordu. Nazi blokajıyla beraber, 3 milyon sivil Leningrad’lının yaklaşık 800.000’i bombardıman, açlık ve soğuktan dolayı öldü. Şehrin insanlarının kahramanca direnmesinden dolayı, Leningrad город-герой kahraman şehir başlığıyla mükâfatlandırılan ilk Sovyet şehri oldu (1945).
2. Dünya savaşında eğer Almanlar savaşı kazansalardı şehrin adını “Adolfsburg” olarak değiştirip kenti Finlandiya’ya bırakacaklardı.
SAVAŞ SONRASI
Savaş, kenti büyük hasara uğratınca Leningrad ve onun varoşları takip eden on yıllık sürede eski kroki üzerinde yeniden inşa edildi. Sosyal dokusundaki değişmeye rağmen kentin dokusundaki kalıcılık özellikle 12 Haziran 1991 de Sovyetler Birliği’nin çökmesinden sonra entelektüel ve sanat merkezi olması ile ilintilidir. Nüfusun % 50 açık çoğunluğu 6 Eylül 1991 de Orijinal isim, Sankt-Peterburg un geri verilmesine karar verdi. 39 sokak, 6 köprü, 3 tane Sankt-Peterburg Metro istasyonu ve 6 park yeniden isimlendirildi. Buna rağmen özellikle yaşlı insanlar Örneğin mektuplardaki adreslerde hala eski isimleri kullanırlar. Genç nüfus içinde Leningrad ismi yeni kurulan siyasi yapıyı protesto etmek şeklinde görülür. Ancak istisnalar da vardır. Örneğin Rusya’da en başarılı orkestralardan (bando) biri olan Sankt-Peterburg’lu Ska Punk bandosu, kendilerini Leningrad olarak adlandırırlar.
COĞRAFYA
Sankt-Peterburg Baltık Denizi’nin Finlandiya Körfezi’nde Neva Körfezi kıyıları ile Neva Nehri deltasında bulunan adalar üzerinde bulunan rakımı düşük orta “tayga” bölgesinde kurulmuştur. Bu şehirleşmiş adalar arasında en büyükleri Neva Körfezinde (Obvodniy kanalı ile Fontanka arasında bulunan Körfezdeki Kotin) insan yapısı adalar ile doğal Vasilyevskiy Petrogradskiy ve Dekabristov adalarıdır. Krestovsky, Yelagin ve Kamenny adaları ise park alanlarıdır. Şehrin kuzeyinde bulunan Karelya Yarımadası şehrin popular mesire alanıdır. Kuzey’de Baltık Denizi Ladoga Golü arasından İjora yaylasına bağlanır.
Sankt-Peterburg’in esas şehirleşmiş alanı 605,8 km²’dir. Ama federe şehir olarak yerel idarenin alanı, şehrin esas arazisini içine aldığı gibi (Kolpino, Krasnoye Selo, Kronstadt, Lomonosov, Pavlovsk, Petergof, Puşkin, Sestroretsk ve Zelenogorsk adlı) küçük şehir ve kasabaları; 21 belediyeli yerleşkeyi ve kırsal alanları da ihtiva edip 1439 km² dir.
Şehrin rakımı hemen deniz seviyesinde 0’dan güneyde Duderhof Tepeleri’ndeki “Orekhovaya Tepesi” zirvesinde 176 m’ye kadar değişir. 18. yüzyılda kuruluşundan beri şehir yapay olarak kadar yükseltilmiş ve bazı küçük adalar birleştirilmiştir. Buna rağmen şehrin Liteyny Prospekt batısında bulunan arazilerinin rakımı 4 m’yi geçmemektedir. Bu nedenle Baltık Denizi’nin sığ olan Neva Körfezi’nde deniz, olağanüstü rüzgârlarla yükselme gösterdiği zaman şehirde sel afeti ortaya çıkmaktadır. Örneğin, 1975’te körfezde deniz 2.81 m yükselme göstermiş ve şehrin alçak arazilerine seller basmıştır. 1978’den itibaren selleri önlemek için körfeze 26.5 km uzunluğunda bir baraj sistemi yapılmaya başlanmış ve bu “Sankt-Peterburg Barajı” 2011’de tamamlanıp açılmıştır.
İKLİM
Sankt-Peterburg Baltık Denizi’nde ortaya çıkan ve ısının hızla düşmesine engel olan yüksek basınç merkezleri dolayısıyla soğuk yazları olan ıslak kara iklimine haizdir (Koppen: Dfb). Tipik olarak yazlar kısa, ıslak ve soğukçadır ama kuzeye yakın olmasına rağmen yaz aylarında sıcaklık 30 dereceye ulaşmaktadır. Kışlar uzun ve soğuktur ama sık sık kışlarda da sıcak günler ortaya çıkmaktadır. Kanallar kış sırasında donar ve kışın toprağın donması olağandır. Ortalama olarak Aralık ve Mart arasında 123 gün her taraf karla kaplıdır ve Şubat’lari ortalama kar kalınlığı 24 cm olmaktadır. Buna karşılık yazları ortalama 135 gün hiç don görülmez.
Ortalama yağış şehrin değişik semtlerinde değişiktir ve yaklaşık olarak yılda 600–750 mm civarındadır. Şehrin kuzey semtlerinden ve yazın sonlarına doğru yağışlar en yüksektirler. Fakat şehrin rakımı düşük; deniz kenarında olan şehrin toprak suyu seviyesi zemine çok yakın olduğu ve iklim yazları nispeten soğuk olduğu için havanın nisbi rutubeti yüksektir ve şehirde hava ortalama 145 günden fazla bulutla kaplıdır ve yağış almaktadır.
Şehrin çok kuzeyde olması dolayısıyla kışın günler çok kısa sürer ve buna karşılık Haziran Temmuz arasında en uzun gündüzler yaşanır ve yaklaşık 2 hafta güneş neredeyse hiç batmaz. Bu duruma “beyaz geceler” adı verilmiştir.
TURİZM
Turizm, şehrin ekonomisinde önemli bir rol oynamaktadır. Sankt Peterburg , 2012 yılında Avrupalı turistler arasında 10., dünyada ise 20. en popüler şehir olmuştur. 2016 yılında Sankt Peterburg Dünya Seyahat Ödülü (World Travel Awards) yarışmasında “Dünyanın Önde Gelen Kültürel Şehir İstikameti 2016” kategorisinde birinci olmuştur.
St. Petersburg, Batı Avrupa kentleri örnek alınarak inşa edilmiştir. Bu yüzden Rusların geleneksel soğan biçimli kubbelerine nadir rastlanır. Fakat Voskresenia Khristova Kilisesi buna uymayan örneklerden biridir. Katedral, Moskova Kızıl Meydan’daki Basil Katedrali örnek alınarak yapılmıştır. Senato Meydanı, en büyük ve gösterişli meydanlarından biridir. Bronz Süvari anıtının olduğu bu meydan özellikle 1830’lu yılların, İtalyan mimar Rossi’nin tarzını yansıtmaktadır. Âdet olarak St. Petersburglu yeni evli çiftler, Donanma Parkı’nın içinde bulunan Petro heykelini ziyaret edip güvercin uçururlar ve şampanya patlatırlar.
St. Petersburg şehrinin bu kadar turist çekmesinin başlıca özelliklerinden bir iste dünyanın en çok müze bulunduran şehri olmasıdır. Dünyaca ünlü Ermitaj müzesi bu şehirde bulunmaktadır. Müze yaklaşık içinde 3.5 milyon eser bulundurmaktadır. 2.Dünya savaşı döneminde eserlerinin bir bölümü trenlerle Moskova devlet müzesine kaçırılmıştır. Şehir inşa edilirken birçok Avrupa ülkesinden mimarlar getirtilmiştir. Rus sentezi ve Avrupa trentlerinin birleşmesiyle St. Petersburg’un güzel ve görkemli bina ve köprüleri ortaya çıkmıştır. St. Petersburg sınırları içerisinde yaklaşık 306 müze bulunmaktadır. Gezilmesi gereken başlıca müzeleri ve parkları; Ermitaj müzesi, Petergof parkı, Rusya Devlet Müzesi, Petropavlovskaya Krepost. En büyük caddelerinden biri olan Nevskiy Caddesi birçok alış-veriş merkezi, park, cafe ve restoran, gece kulübünü barındırmaktadır.
KAYNAK: VİKİPEDİ, ÖZGÜR ANSİKLOPEDİ
FOTOĞRAFLAR 2013 YILINDA ÇEKİLMİŞTİR