ULU CAMİ – KÜTAHYA
Kütahya, Gazi Kemal Mahallesi’nde, Ulu Cami Caddesi ile Gediz Caddesi arasında bulunan Ulu Cami, XIV. yüzyılın sonlarında yapılmıştır. Yapımına Yıldırım Beyazıt tarafından başlanmış, Çelebi Mehmet tarafından da 1411’de tamamlanmıştır. XIV. yüzyıl sonundan XX. yüzyıl başına kadar çeşitli onarımlar geçirmiş ve bugünkü durumunu XX. yüzyılın başında almıştır. Evliya Çelebi, caminin Kanuni Sultan Süleyman döneminde (1520-1566) Mimar Sinan tarafından onarıldığını belirtmiştir. Kanuni sultan Süleyman Rodos (1522-1523) ve Irakeyn (1534-1535) seferlerine katılmadan önce bir süre Kütahya’da kalmıştır. Caminin yenilenmesini mimar Sinan’dan bu sırada istemiş olması mümkündür.
Kütahya’nın en büyük camilerinden olup, 45.00×25.00 m.lik bir alana yayılmıştır. Şehrin en geniş iç mekânına sahip olan cami avlusuzdur. Bugünkü konumuyla iki kubbe ve altı yarım kubbe ile bu kubbeler desteklenmektedir. İbadet mekânı dikdörtgen planlıdır. Kuzey yönünde beş bölümlü bir son cemaat yeri vardır. Caminin çevresindeki hazire XX. yüzyılın sonlarına doğru kaldırılmıştır. Yapımında kesme taş kullanılmış, kubbelerin saçakları altına tuğlalar yerleştirilmiştir.
Cami bugünkü kubbeli durumunu XIX. yüzyılın sonunda almıştır. Batısındaki bir bölüm XIX. yüzyıl sonunda örülmüş ve Vahit Paşa Kütüphanesi olarak kullanılmıştır. Kütüphanenin kapısı üzerine kitabe yerleştirilmiştir:
“Kâmus-ı ilm û irfân sabık reis-i zişân
Yani vâhid-i devrân allâme-i zemâne
Misbâh-ı din û Devlet müşkât-ı bezm-i Re’fet
Zav’i serac-ı himmet bir fazıl-ı yegâne
Muhtârı âkılânın burhân-ı fâzılânın
Mirsâd-ı vâsılanın her tavrı âkilâne
Kıldı o zat-ı Vâlâ dârü’l-kitâb inşa
Koydu fünun-ı Şeti lütfetti tâlibâne
Tahrir olundu aynı nazmü’l-lü’l tarih
Cud-i Vahid Efendi yaptı Kitabhanân
Sene 1227 (1812).”
Minaresi Kuzey, doğu ve batı yönünde caminin üç girişi bulunmaktadır. Kuzeydoğu dış köşesinde çıkıntılı olarak yer almaktadır. Minare kapısı üzerinde kitabesi bulunmaktadır:
“Bu binayı göricek dedi Subhi tarih
Cami-i Yıldırıma kıldı minare Mahmud 961 (1554)”.
Son cemaat yeri XIX.yüzyılda camekânlarla kapatılmıştır. Son cemaat yerinin orta bölümü tromplara oturtulmuş bir kubbe ile örtülüdür. Yan bölümler birbirinin eşi olmayan tekne tonozlarla örtülüdür. Bu bölümün batı kenarı duvarla ayrılmış ve kütüphane meydana getirilmiştir. Portal dışarıya taşkın olup üzerine onarım kitabeleri yerleştirilmiştir.
“Zehi valâ Ulu Cami ki Sultan Yıldırım Han’ın
Bula ruhi mesubat beka ül hayırdan te’sir
Mürur-ı vaktile muhtaç iken tamir ü termime
Görüp ikmalini şimdi cemaat aldılar tekbir
Duaya bir eser babında Ragıp yazdı tarihin
Hele oldu Ulu Cami Kemal-i hüsn ile tamir
Sene 1223 (1808-1809)”.
Bu kitabenin üzerine XIX. yüzyılda yapılan onarımlardan söz eden bir başka kitabe daha bulunmaktadır:
”İşbu Kütahya camiin beşyüz sene evvel bina etmiş idi
Cennetmekân Sultan Gazi Bayezid
Bin iki yüz yirmi iki sâlinde Sultan Mustafa kılmış
liveçhillah atâ tamirine nakd-ı mezid
Amma ki olmuş idi sakf û cidarı rahneder
Te’yid_i bünyana lüzum oldu bu esnada bedid
Emr eyledi ihyasın ol mabed-i pâkin heman
Abdülhamid Han kim anın âsarı bin adid
Mermer sütun üzre olub takı kubâb ile refi
Virdi tenasüb va’zına Hakkâ ki bu tarz-ı cedid
Hak bani-i zişanın eyyam-ı ömr û şevketin
Etsün tâ yevmü’l kıyam taht-ı hilafetde medid
Vali iken yazdı Celâl tarih-i cevher darını
Kubbuli kıldı mabedi tecdid Han Abdülhamid
1330 (1891-1892)”.
Bu kitabelerden de anlaşılacağı gibi, 1808-1809 onarımından sonra XIX.yüzyılın sonunda yapının yeniden onarılarak üst örtüsünün kubbeli yapıldığı anlaşılmaktadır.
Portal kütlevi görünümde olup sivri kemerli derin bir niş şeklindedir. Kapının üzerinde Kütahya’nın önemli camilerinde görülen saraçlı keçe veya kilim kapı örtülerinden kitabeli olanı buraya konulmuştur.
Bu giriş yakınındaki Vacidiye Medresesi portaline benzemektedir. İbadet mekanı iki sıra halinde üçer sütun ile üç sahna ayrılmıştır. Girişin ekseninde iki kubbe birbirini izlemektedir. Kubbelerin dışında kalan bölümler karşılıklı ikişer elips şeklinde yarım kubbeler ve mihrap yarım kubbesinin yanında da ikişer küçük kubbe bulunmaktadır. Bu üst örtü sisteminde sütunlar birbirlerine kemerlerle bağlanmış, ayrıca duvarlardaki çıkmalara da bağlanmışlardır. İbadet mekânı altlı üstlü iki sıra halinde pencerelerle aydınlatılmıştır.
Mihrap dışa doğru çıkıntılıdır. Bu bölüm kalın sivri bir kemerle ana mekândan ayrılmıştır. Derinliği ve genişliği fazla olmamakla beraber ibadet mekânından ayrı düşünüldüğü açıkça görülmektedir. Mihrabın eski yapının izlerini taşıdığı görülmekle beraber yenilendiği de açıkça örülmektedir. XIX.yüzyılın özelliklerini yansıtan üçgen alınlık ve çevresindeki bezeme geç döneme işaret etmektedir. İçerisi koyu ve açık yeşil, kırmızı, sarı renklerde perde motifi burada da tekrarlanmıştır. Geç devir motiflerinden vazodan çıkan çiçekler burada da görülmektedir. Mihrap nişinin üzeri yarım kubbe şeklinde bir tonozla örtülmüştür. Mihrap çevresi kaval silme kornişlerle çerçeve içerisine alınmıştır. Mihrap ahşaptandır geometrik yıldız ve geçme motifleri XV. Yüzyıldan kaldığını açıkça göstermektedir.
İbadet mekânı bezeme, özellikle kalem işi yönünden oldukça zengindir. Ana mekânı mihrap bölümünden ayıran geniş kemerin içerisi Nur suresinin bir ayetle doldurulmuştur. Burada Kütahyalı Hattat Halil Mahir bin Mehmet’in ismi yazılıdır. Kubbeler, pandantifler, kasnaklar ve kasnak pencereleri yoğun biçimde kalem işleri ile bezenmiştir. Duvarların alt kısımlarında ampir üslubunda nakışlar ve iri sütun taklitleri görülmektedir. Pencerelerin kenarlarına ince bir bordür halinde asma kıvrımları yerleştirilmiştir. Kubbelerin göbeklerinde, pandantiflerde daireler içerisine yazı istifleri, kenarlarına da yaprak motifleri yapılmıştır. Bu bezemede “El-hakir Ahmed” ismi yazılıdır. Mihrabın sağında dört kareden meydana gelmiş Kâbe tasviri camideki tek çini kompozisyonudur.
Kaynak: kutahyatanitim.tr.gg/Cami-ve-Mescidler.htm
Fotoğraflar: Mustafa Gürelli