GALATA KULESİ – İSTANBUL
Dünyanın en eski kuleleri arasında sayılan ve İstanbul’un sembollerinden biri olan Galata Kulesi, 2013 yılında UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesi’ne dâhil edilmiştir. İstanbul’un siluetini oluşturan en önemli yapılardan biri olan Galata Kulesi, uzun dönem yangın gözetleme kulesi olarak kullanıldı ve Galata Yangın Kulesi olarak adlandırıldı.
On yedinci yüzyılda Hezareni Ahmet Çelebi, uçuş denemeleri yaptığı Galata Kulesinden, tahtadan yapılan kanatları sırtına bağlayarak gerçekleştirdiği uçuşunu Üsküdar’da tamamladıktan sonra kuleye olan ilginin giderek arttığı bilinmektedir.
Galata’ya XIV.yüzyıldan itibaren yavaş yavaş sahip olarak, burada bir koloni kuran İtalyan asıllı Cenevizliler, Bizans Devleti’nin iyice zayıfladığı bu yüzyıl içinde kolonilerinin etrafını surlarla çevirdikleri vakit bu arazinin en yüksek noktasında, deniz seviyesinden 35 m. yükseklikte Haliç girişiyle Marmara’ya hâkim bir yerde burçların hepsinden kalın bir kule inşa etmişlerdi. Bugünkü Galata Kulesi’nin esasını teşkil eden bu burç, karadan gelecek bir tehlikeye karşı Galata surlarının kuzey tarafını koruyor, Haliç’ten ve Boğaz kıyısından yukarı uzanan sur duvarlarının birleştiği yerde bulunuyordu. Surların baş kulesini teşkil eden bu burcu Bizanslılar Büyük Burç (Megalos Pyrgos), Cenevizliler ise İsa Kulesi (Christea turris) olarak adlandırmışlardı. Bizans yapısı olan ve Haliç girişini kapatan zincirin bir ucunun bağlandığı kule ise kıyıda bulunuyordu. Kastellion denilen bu ikinci müstahkem kulenin mahzen kısmı Türk devrinde önce depo olarak kullanılmış ve XVIII. yüzyılda Yeraltı Camii adıyla ibadet yerine dönüştürülmüştür. Genellikle bu iki tahkimat unsuru birbirine karıştırılmıştır.
GALATA KULESİ’Nİ KİM YAPTIRDI?
Galata Kulesi ilk olarak Bizans İmparatoru Justinianos tarafından MS 507 – 508 yılında inşa edilmiştir. Günümüzdeki kuleyi 1348 – 49 yılında Cenevizliler yeniden inşa etmiştir. Kule 1445 – 46 yılları arasında yükseltilmiştir. 1500’lü yıllarda depremden zarar görerek Mimar Murad bin Hayreddin tarafından onarılmıştır. III. Selim döneminde kule onarıldıktan sonra, kulenin üst katına bir cumba eklenir. 1831’de kule bir yangın daha geçirir, II. Mahmut kulenin üzerine iki kat daha çıkar ve külah biçiminde olan ünlü dam örtüsüyle kulenin tepesi kapatılır. 1967’de onarım gören kule, 2020 yılında tekrar restore edilir.
XIX. yüzyılda Sultan Abdülmecid tarafından tamir ettirilmiş ve kemerinin üstüne 1268 ( 1851 -52) tarihli Ahmed Sadık Ziver Paşa’nın manzum kitabesi konulmuştur.
GALATA KULESİ’NİN MİMARİSİ
Galata Kulesi yığma moloz taş örgü sistemde inşa edilmiştir. Dış cephe taş örgüdür. Girişteki kitabede 16 mısralık methiye II. Mahmut döneminde yapıldığı için onun adına yazıldığı düşünülmektedir.
Kapının üzerindeki yuvarlak kemerli pencere askerlerin gözetleme yeri idi. Yüksek giriş katından sonra dokuz katlı bir yapıdır. Silindirik gövdesi üzerindeki pencereler tuğla örgülü yuvarlak kemerlidir. Külah çatının hemen altındaki son iki katın gelişimi silindirik gövdeyi çevreleyen profilli silmelerle vurgulanmıştır. Külah çatının altındaki katı sarmalayan, metal süslemeli şebekeli seyir balkonu mevcuttur. Alt katında ise derin nişli payelere oturan yuvarlak kemerler ve içerisinde tuğla örgü yuvarlak kemerli pencereler mevcuttur.
Galata Kulesi özellikleri bakımından da dikkat çekici. Yüksekliği yerden çatının en uç kısmına kadar 69.90 metre. Zeminde bulunan çukurlarda yapılan araştırmalarda kafatasları ve insan kemikleri bulunmuş. Buradan, bir zamanlar kulenin zeminin altının zindan olarak kullanıldığı çıkarılıyor. Yapılan statik hesaplamalara göre 10.000 ton olan kule, sade tasarıma rağmen çok ihtişamlı.
Bugün yapının üçüncü kata kadar olan kısmının Ceneviz, diğer katlarının Osmanlı karakteri taşıdığı gözlenmektedir. Yapı günümüzde sosyal ve kültürel faaliyetler için kullanılmaktadır.
KİTABE:
Nizâm-ı dîn-ü devlet Hazret-i Sultân Mahmud Han
Kıyâm-ı mülk ü millet kehf-i ümmet sâye-i Yezdân
‘Ulüvv-i himmetidir ol şehinşah-ı dil-âgâhın
Eder sa’at-besa’ât ân-be-ân dünyayı âbâdân
Bu kulle ez-kazâ yanmışdı yaptı eskiden a’lâ
Görüp bağrı yanıklar bildi neymiş şîve-i ihsân
Bu kulle zînet-i şehr-i Sitanbul olsa şâyeste
Menâr-ı kıbletü’l-ikbâl ü şevket dense de şâyân
Buna rif’at veren bu rütbe feyz-i istikâmetdir
Olur, ‘ibret-şinâsân irtifâ’-ı bāmına hayrân
Bu kulle püşte-i Kâf’a sezâdır olsa harf-endâz
Anın fahriyyesi ‘Ankâ bunun şahenşeh-i devrân
Cihânı sâye-i lutfunda kılsın ser-te-ser ma’mûr
Dil-i hâsidden özge kalmasın hîç külbe-i vîrân
Sezâ Pertev güherle zeyn olunsa seng-i tarihi
Bu kulle pek metîn oldu pek a’lâ yaptı Mahmud Han
Sene 1248 (1832-33)
Kaynak: İstanbul İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü
Fotoğraflar: Mustafa Gürelli