22 Kasım 2024
UMRE

KABE – MEKKE / SUUDİ ARABİSTAN

Kâbe, (Arapça الكعبة المشرفة‎, hürmetli mescit) Mekke’de bulunan yaklaşık olarak küp şeklinde bir ibadethanedir. İslâm dininin ilk ve en kutsal mekânı kabul edilir. Bu yapının etrafında Mescid-i Harâm bulunur. Kuran’da Kâbe’nin İbrahim ve oğlu İsmail tarafından inşa edilmiş olduğu belirtilir. Dünya’daki bütün Müslümanlar, nerede olurlarsa olsunlar, namazlarını Kâbe’ye dönerek kılarlar. Kâbe’nin olduğu yöne kıble denir. İslâm’ın beş temel şartından biri olan Hac sırasında Kâbe; farz olan ziyaret tavafı ve vacib olan veda tavafı ile en az iki kere tavaf edilir. Bunların dışındaki tavaflar ise sünnettir. Tavaf, (yukarıdan bakıldığında) saat yönünün tersine bir yönde Hacerü’l-Esved köşesinden başlayarak Kâbe’nin etrafında yedi tam tur yürümektir. Tavaf sırasında dönülen her bir tur’a ise şavt denir. Tavaf ayrıca Umre’nin de şartları arasındadır. Hac sırasında yaklaşık 6 milyon hacı toplanarak aynı gün tavaf yaparlar.

Kâbe’nin planı

   Kâbe’nin de içinde bulunduğu alanı çevreleyen büyük mescide “Mescid-i Harâm” (المسجد الحرام) denilmektedir. Kâbe’nin geniş duvar yapısı yaklaşık bir küp biçimindedir. Kâbe’nin Kuzeydoğu duvarı: 12,63; kuzeybatı duvarı 11,03; güneybatı duvarı 13,10 metre; güneydoğu duvarı 11,22 metre ve yüksekliği 13 metredir. Böylece 145 m² alan üzerine kurulmuştur. Duvarlarında kullanılan taşlar Mekke tepelerindeki granit taşlardandır.

Kâbe’nin bölümleri

Kâbe’nin bölümleri. Numaraların açıklamaları için Alttaki metne bakınız.

   Kâbe’nin içerisine ancak yılda iki defa (Ramazan ayı başlamadan ve Kurban Bayramı ile Hac ziyaretleri başlamadan yaklaşık 15 gün önce) “Kâbe’yi temizleme töreni” adı verilen törenle Kâbe’nin anahtarını geleneksel olarak ellerinde tutan “Ben-i Şeybeh” kabilesi mensupları ve seçilmiş misafirler girebilmektedir. Kâbe kapısı zeminden yüksekte olduğu için özel bir tekerlekli merdiven kullanılarak girilir. Kâbe’nin tavanı ahşaptır. Tabanı mermer ve kireçtaşı kareler ile kaplıdır. Tavana kadar iç duvarlarının alt yarısı mermerle kaplı olup bu mermer duvar üstüne üzerine Kur’an’dan ayetler kazılmış olan mermer tabletler konulmuştur. İç duvarların üst tarafı üzerinde altın işleme ile Kur’an ayetleri bulunan bir yeşil bez ile kaplıdır.

  1. Hacerü’l-Esved: Doğu köşesinde bulunan kara parlak taştır. Müslümanlar tarafından Cennet’ten indiğine inanılır.[8] Kâbe’de çıkan bir yangında bu taş ısı değişimi nedeniyle kırılıp 15 parçaya bölünmüştür. Günümüzde taşın parçaları gümüş bir çerçeveyle bir arada tutulmaktadır. Görünen kısmı yaklaşık 16,5×20 cm’dir. 930’da Mekke’yi basıp Kâbe’yi ellerine geçiren “Ebu Tahir Cann abi” idaresindeki Karamatiler bu taşı Mekke’den alıp Doğu Arabistan’da üsleri olan El-Ahsa vahasına götürmüşler ve Abbasiler de 952’de bu taşı geri almak için büyük fidye ve tazminat vermek zorunda kalmışlardır.
  2. Kâbe Kapısı: Kâbe’nin doğu duvarında zeminden 2,13 metre yükseklikte bulunmaktadır.
  3. Mizab veya Altınoluk: Kuzey duvarı üzerinde bulunan altından yapılmış oluk. Mekke’de ender yağan yağmur sularını Kâbe’nin çatısından indirmek için 1627’de Osmanlılar tarafından yapılmıştır.
  4. Şadarvan: Kâbe’nin duvarlarının diplerini yağmur ve sel sularından korumak amacıyla yapılan mermerden koruma.
  5. Hatîm: Kâbe’nin batı duvarının önünde bulunan ve 90 cm yüksekliğinde ve 1,5 m eninde beyaz mermerden yapılmış İsmail duvarı adı verilen kavisli yarım daire şeklinde alçak duvarla sınırlanmış bir bölge.
  6. Multazam: Kâbe’nin doğu duvarında Kâbe kapısı ile Hacerü’l-Esved arasındaki duvar kısmı.
  7. Makam-ı İbrahim: İbrahim ve oğlu İsmail tarafından Kâbe inşaa edilmekte iken İbrahim’in ayak izini bıraktığı bir mevki.
  8. Doğu köşesi “Hacerü’l-Esved” veya “Şarki”
  9. Güney köşesi “Yemânî”
  10. Batı köşesine “Şâmî”
  11. Kuzey köşesine “Irakî” denir.
  12. Sitâre veya kisve: Kâbe’nin üzerine örtülen altın işlemeli hat yazıları bulunan siyah bir örtü. Üzerindeki örtü ipekli bir kumaştan dokunmuş olup, üzerine Kelime-i Şehadet işlenmiş, çatıya yakın kısmında çevresine altın işlemeli bir şerit geçirilmiş; kemer biçiminde olan bu şeritte de Kur’an ayetleri işlenmiştir. Bu örtü her sene hac mevsiminde yenilenmektedir.
  13. Tavaf’ın başlangıç çizgisi olarak kullanılan mermer bant.
  14. Cebrail makamı: Kâbe’nin doğu duvarının önünde kapının bulunmadığı kısımda “Irakî” köşesinin hemen yanında bulunan mevkii.

   Tarihçe

  Kâbe, tarih boyunca birçok değişikliklere maruz kalmıştır. Çeşitli dönemlerde kısmen ya da bütünüyle yeniden inşa edilmiştir. Kâbe’nin ilk olarak Âdem tarafından yapıldığına ancak ondan geriye sadece temellerinin ayakta kaldığına inanılır. Kur’an’a göre İbrahim ve İsmail peygamberler tarafından temelleri yükseltilmiştir.(Bakara 127)

  İslam‘dan önce Kâbe’de pagan Araplar tarafından kutsal sayılan 360 tane put bulunmaktaydı. Bunların en büyüğü en güçlüsü Al-İlâh’ın Güneş’le evli olup Al-Uzza, Al-Menat ve Al-Lât adlı üç kızı olduğuna inanılırdı. Putların yanı sıra İbrahim, İsmail, İsa ve Meryem’in figürlerinin de yer aldığı kaydedilmiştir.

 Hz. Muhammed zamanında Kâbe Müslümanların kontrolüne geçti ve bütün putlar kaldırıldı. Kâbe bugün 16 metrelik yüksekliğe sahiptir. Ancak Mekke’nin fetih günü Hz. Muhammed’in damadı Ali’yi omuzlarına çıkarıp onun da Kâbe’nin üzerindeki putları aşağı indirip kırdığına dair hadise dayanarak 630 yılında yüksekliğinin günümüzdekinden daha alçak olduğuna inanılır.

 Yezid ve İbn-i Zübeyr savaşında Kâbe, mancınık atışından isabet alarak yıkılmış ve yanmıştı. İbn-i Zübeyr, Kâbe’yi yıkıp yeniden inşa etti. Mervan döneminde ise Kâbe eski haline döndürüldü.

 Kâbe’nin etrafını çeviren ve Kâbe yüksekliğini aşmayan kubbeli yapı (revaklar), Osmanlı padişahı II. Selim zamanında yapılmış, planlarını Mimar Sinan hazırlamıştır.

 Kanuni tarafından onarılan Kâbe, beşinci onarımını I. Ahmed döneminde görmüş, IV. Murad döneminde yine sel baskını sonucu yıkılmış ve yeniden onarılmıştır. Kâbe’nin içinde dokuz adet oyma, bir adet altın kabartma ayet, işlemeli tahta bir sandık, oymalı ve içinde tütsü yakılan tarihi bir ocak, metal zemzem testileri ve kandiller bulunmaktadır.

Dini önemi

Kıble

  Kâbe, Müslümanların namaz ibadetleri sırasındaki yöneldikleri kıbledir. Hanefi mezhebine göre Kâbe ve onun üzerinden semaya doğru olan boşluk kıbledir, Şafii mezhebine göre sadece Kâbe’nin bina kısmı kıbledir.

Hac

İslam’ın şartlarından olan Hac ibadeti Kâbe ziyaretini ve tavafını da kapsar.

Mescid-i Haram

  Kâbe’nin de içinde bulunduğu alanı çevreleyen büyük mescide “Mescid-i Haram” denilmektedir. “Hürmetli Mescid” anlamına gelen bu ifade Kur’an’da 16. ayette yer almaktadır.

  Mescid-i Haram’ın doğu köşesine işaret taşı olarak farklı renk ve özelliğe sahip olan ve Arapça’da siyah taş demek olan ”Hacer-ül Esved” yerleştirilmiş ve gümüş bir çerçeveyle çevrilmiştir. Bu taşın Âdem’den günümüze kadar gelen bir hatıra olduğu kabul edilir

Kâbe İlk Ne Zaman Yapıldı, Nasıl Yapıldı? Kâbe’nin Tarihçesi

“Bir zamanlar İbrahim, İsmail ile beraber Beytullah’ın temellerini yükseltiyor. (şöyle diyorlardı) Ey Rabbimiz! Bizden bunu kabul buyur: Şüphesiz sen işitensin, bilensin”. (Bakara Suresi – Ayet: 127)

Kabenin yapılışı hakkındaki rivayetlere göre, Hz. Âdem ile Havva cennetten çıkarıldıkları vakit yeryüzünde Arafat’ta buluşurlar, beraberce batıya doğru yürürler. Kabenin bulunduğu yere gelirler. Bu esnada Hz. Âdem, bu buluşmaya şükür olmak üzere Rabbine ibadet etmek ister ve cennette iken, etrafında tavaf ederek ibadet ettiği nurdan sütunun tekrar kendisine verilmesini diler. İşte o nurdan sütun orada tecelli eder ve Hz. Âdem, onun etrafında tavaf ederek Allah’a ibadet eder. Bu nurdan sütun Hz.Şit zamanında kaybolur, yerine bir taş kalır. Bunun üzerine Hz.Şit, onun yerine taştan onun gibi dört köşe bir bina yapar ve o siyah taşı binanın bir köşesine yerleştirir. İşte bugün Hacerül Esved diye bilinen siyah taş odur. Sonra Nuh tufanında bina kumlar altında uzunca bir süre gizli kalır.

  Hz. İbrahim Allah’ın emri ile Kâbe’nin bulunduğu yere gider. Oğlu İsmail, annesi ile birlikte orada iskan eder. Sonra İsmail ile beraber Kâbe’nin yerini kazar. Hz.Şit tarafından yapılan binanın temellerini bulur ve o temellerin üzerine bugün mevcut olan Kâbe’yi inşa eder. Ayette “Beytullah’ın temellerini yükseltiyor” cümlesi bunu ifade eder.”

“İnsanın ilk evi” şeklinde adlandırılan ve her gün yüz milyonlarca Müslüman’ın, o yöne dönerek ibadet ettikleri Kâbe’nin ne zaman ve kim tarafından yapıldığı bilinmiyor, öte yandan Kâbe’nin Hz. İbrahim tarafından ikinci kez inşa edilmesi sırasında bazı esrarengiz olayların yaşandığı belirtiliyor.

DÜNYADA YAŞAYAN ve çeşitli dinlere mensup insanların farklı farklı ibadet şekilleri vardır. Her inanç sahibi, kendi dininin gerek­tirdiği şekilde her gün ibadetini sürdürür. Kabe, Müslümanların ibadetinde çok önemli bir yer tutar. Her gün dünya üzerinde yaşayan milyonlarca Müslüman, nerede olurlarsa olsunlar, Kâbe’nin bulunduğu yönü hedef alıp, o yöne doğru namaz kılarlar.

Kâbe’nin yerini arıyor
  Birçok kaynağın bildirdiğine göre, Kâbe’nin bu günkü duruma gelişi, Hz. İbrahim’in zama­nına değin uzanır. İslam metinlerinde Allah’ın Hz. İbrahim’i Kâbe’yi inşa etmekle görevlendirerek Mekke’ye gönderdiği yazılı­dır. Bununla birlikte, Kâbe’nin Hz. İbrahim’ den çok, çok daha eski dönemlere uzanan bir geçmişi olduğu da söyleniyor. Çünkü Hz. İbrahim’in Kâbe’yi inşa etmek için Mekke’ye geldiği sırada, “Kâbe’nin yerini aradığından” söz ediliyor. İnanışa göre Kâbe çok önceleri de vardı. Fakat Nuh Tufanı sırasında yıkıla­rak kayboldu. İşte Hz. İbrahim de Kabe’nin özgün yerini bulmak ve onu yeniden inşa etmekle görevlendirilmişti.

Dünyadan 1000 yıl önce yaratıldı
  İslam bilginleri arasındaki yaygın inanca göre, “Allah gökleri ve yeri yaratmadan 40 yıl ince, Kâbe su üzerinde bir köpük halinde bulunuyordu.” Yeryüzü o köpükten döşenmiştir. Dolayısıyla Kâbe, kâinatın mayasını oluşturmaktadır. Bir başka söylentiye göre de Allah yeryüzüne ait hiçbir şey yaratmadan 1000 yıl önce Kâbe’nin yerini yaratmıştı. Aynı inanışa göre Kâbe’nin temelleri yerin yedi kat altına kadar uzanır.

İlk tavaf ne zaman oldu?

  Hz. Muhammed’in torunu Hz. Hüseyin’in oğlu Muhammed, babası ile bir adamın arasında geçen ilginç bir konuşmaya tanık olduğundan söz eder. “Babam ile beraber Mekke’de Mes­cidi Haram’daydık. Babam Kâbe’yi tavaf ediyordu, ben de onun arkasından gidiyordum. Birden babamın yanına bir adam yaklaştı ve şöyle dedi: ‘Ey Resulullah’ın oğlu! Sana bir şey sormak istiyorum’. Babam ise tavaf bitin­ceye kadar adamla konuşmadı. Daha sonra babam tavafını bitirdi ve Kâbe’nin oluğunun (mizab) altında durdu. O adam tekrar geldi ve babama şunu sordu: ‘Kâbe’yi tavafın başlangı­cını soruyorum. Tavaf ne zaman, nasıl ve niçin yapılmıştır?’ Şam yöresinden geldiğini öğrendi­ğim bu adama babam şunları anlattı:”

“Yeryüzüne bir halife göndereceğim”
“Şam’lı kardeş, şimdi sana söyleyeceklerimi iyi ezberle ve doğru olarak anlat. Kâbe’yi tavafın başlangıcı şöyledir: Allah meleklere, ‘Ben yer­yüzüne bir halife göndereceğim’ dediği zaman melekler ona, ‘Ey bizim Rabbimiz! Halife, yer­yüzünü fesada uğratacak, orada kanlar akıta­cak, düşmanlıkta bulanacak, suç ve cinayet işleyecek kimselerden, yani bizden başkasın­dan mı tayin olunacak? Rabbimiz, o halifeyi bizim aramızdan seç’ şeklinde ısrar ettiler. Allah ise şöyle dedi: ‘Ben şüphesiz sizin bilme­diklerinizi de bilirim.’ “

Gökteki beyt
“Melekler bunun üzerine Rab’larına karşı yap­tıkları bu itirazdan ötürü, O’nun gazabını anlayarak Arş’a sığındılar. Başlarını yukarıya kaldırarak Allah’a yalvarmaya başladılar. Bu şekilde hiç durmadan saatlerce arşı tavaf etti­ler. Bu hareketlerinden ötürü Allah meleklere acıdı. Bundan sonra da Allah arşın altında dört direkli bir ‘Beyt’ (ev) koydu. Bu Beyt’in direkle­rini kırmızı yakuttan süsledi ve ona Beyt’üd Darrah adını verdi. Sonra da meleklere şöyle dedi: “Arşı tavaf etmeyi bırakın da bu Beyt’i dolaşın.’ Bunun üzerine melekler bu gökteki Beyt’in çev­resinde tavafa başladılar. (Bazı araştırmacılar Darrah’ın, gökte tam Kâbe’nin hizasında bulunduğunu ve buna da Beyt’ül-Mamur denildiğini öne sürüyorlar).

Melekler Kâbe’nin temelini kazıyorlar
Yine bir diğer İslam inancına göre, Âdem, cennetten yeryüzüne indirildiğinde, Allah onu teselli etmek için melekler aracılığıyla yeryüzüne bir beyt indirmişti. Melekler yeryü­züne inip Kabe için yedinci kata kadar varan bir temel kazdılar. Temele ancak otuz kişinin kaldırabileceği büyüklükte taşlar yerleştirdi­ler. Âdem de bu sağlam temelin üzerine cen­netten indirilen beyti yerleştirdi. Ve onun çevresinde ilk tavaf eden kişi oldu.

Tufan’da kayboldu
Nuh Tufanı’nda ise Kâbe’nin yeri kayboldu. Tufan’dan, Hz. İbrahim’in zamanına kadar yeri de belirsiz kaldı. Sadece Kâbe’nin bulun­duğu alan biliniyordu. Bu yer de kırmızı top­raklı ve sel sularının ulaşamayacağı kadar tümsek bir tepe durumundaydı. Yeri kesin olarak belli olmamakla birlikte, insanlar tara­fından Kâbe’nin yerinin bu bölgede olduğu biliniyordu ve tıpkı bugün olduğu gibi o zaman da yeryüzünün çeşitli yerlerinden insanlar Kâbe’nin bulunduğu bölgeye gelip dua ederlerdi, ibadet ederlerdi.

Esrarengiz bulut
Bu durum Hz. İbrahim’in Allah tarafından Kâbe’nin yeniden inşa edilmesiyle görevlen­dirildiği zamana kadar sürdü. Bu konuya iliş­kin kaynaklardaki bilgilere göre Kâbe’nin Hz. İbrahim tarafından inşasında birtakım esrarengiz olaylar oldu. Sözgelimi Hz. İbra­him, Kâbe’yi inşa etmek için Mekke’ye geldi­ğinde, yanında bir melek ve ‘Sekine’ adı verilen bir “şey” vardı. Sekine’nin ne olduğu konusunda çelişkili ve farklı bilgiler öne sürü­lüyor. Kimilerine göre, Sekine iki kanadı ve kedi başı gibi bir başı olan ve çok hızlı uçan bir “kuş” idi. Kimilerine göre ise Sekine’nin insan yüzüne benzeyen bir yüzü vardı ve bir tür inilti sesi çıkarırdı. Daha başkaları ise Sekine’nin hoş bir rüzgâr olduğunu öne sürüyorlar.

Bulut yere iniyor
Hz. İbrahim, bugünkü Kâbe’nin bulunduğu yere gelince Sekine, ona, “Burada dur!” dedi. Kâbe’nin yeri bu şekilde belirlendikten sonra Sekine, içinde baş şekli bulunan bir bulut biçi­minde yere indi. Bulut ona Kâbe’nin inşa edi­leceği yer üzerinde görünerek şöyle dedi: “Ey İbrahim! Rabbin sana bu bulutun altında ve onun ölçüsünde bir temel kazmanı emrediyor.” Hz. İbrahim de bulutun gösterdiği ölçülerde yeri kazmaya başladı. Oğlu Hz. İsmail de ona yardım ediyordu. Bir süre sonra Kâbe’nin Âdem tarafından inşa edildiği zamanki ilk temeline ulaştılar. Bundan sonra meleklerin de yardımıyla Kâbe inşa edilmeye başlandı. Kâbe’nin inşasında kullanılan taşların, Sina, Lübnan, Hira, Zeytinlik ve Cudi dağlarından getirildiği söyleniyor.

Kâbe’nin kapısının üzerindeki siyah örtü hac mevsiminde kaldırılır. Kapıya el sürmek hacıların yerine getirmesi gereken bir davranış olarak kabul ediliyor

Levite olan taş
 Kâbe’nin yüksekliği yerden bir adam boyu olunca bulut birden kayboldu. Bundan sonra Kâbe’nin duvarları inşa edilmeye başlandı. Hz. İsmail taş taşıyor, yaşlı babası Hz. İbra­him de duvar örüyordu. Fakat binanın duvar­ları yükselip de insan boyunu aşınca Hz. İsmail özel bir taş getirdi. Bu taş denildiğine göre yere temas etmiyordu ve Hz. İbrahim’in ihtiyacına göre alçalıp, yükseliyordu. Kâbe’ nin duvarı Hacer-ül Esved taşının bulunduğu yere gelince Hz. İbrahim oğluna şöyle dedi: “Bana öyle bir taş getir ki, onu bu köşeye koyayım.” Bunun üzerine Hz. İsmail, babası­nın istediği taşı bulmak için çevrede dağlara çıktı. O sırada karşısına Cebrail çıktı ve ona Hacer-ül Esved taşını verdi. Taş böylece bugünkü yerine yerleştirildi.

İnsanlar kirletmeseydi, şifa verecekti
  Hz. Muhammed’in ise Hacer-ül Esved ile ilgili olarak şöyle dediği söyleniyor: “Bu taş eğer cahiliye devrinin pislikleri ve kirleri ile kirletil­miş olmasaydı onunla her türlü hastalık, veba ve musibetten kurtulmak için Allah’tan şifa istenirdi. Allah elbette bir gün onu ilk yarattığı şekle döndürecektir. O, cennet yakutlarından beyaz bir yakut idi, fakat Allah onu, kötülerin günahlarından ötürü değiştirip, ziynetini zalim ve günahkârlardan gizledi. Çünkü onlar, cen­netten çıkma bir şeye bakmaya layık değillerdir.”

“Hacer-ül Esved cennete dönecektir”
Hz. Muhammed’in Hacer-ül Esved ile ilgili diğer sözleri de şöyle: “Hacer-ül Esved cennet taşlarından bir taştır. Eğer ona kirli eller dokunmasaydı, şimdi aynen indiği şekilde kala­caktı… Hacer-ül Esved Allah’ın yeryüzündeki sağ elidir. Allah onun vasıtasıyla kulları ile tokalaşır… Cebrail, Hacer-ül Esved’i cennetten getirdi ve onu gördüğünüz yere yerleştirdi. O sizin desteğinizdir. O durdukça siz iyilik üze­rinde kalırsınız. Ona gücünüz yettiği kadar yapışın. Çünkü şüphe yoktur ki, Cebrail bir gün gelip onu getirdiği yere götürecektir… Hacer-ül Esved cennet yakutlarından bir yakuttur. Dönüp gideceği yer de yine cennettir.”
İbni Abbas ise şöyle diyor: “Yeryüzünde cennete ait sadece iki varlık vardır. Bunlardan biri Hacer-ül Esved, diğeri ise Makamı ibrahim’dir. Eğer bunlara müşriklerin elleri dokunmamış olsaydı, onlara dokunan kimse­lere Allah şifa verecektir.”

Dünyaya ait değil
Hacer-ül Esved taşı, Kâbe’nin doğu köşe­sinde, kapıya yakın bir yerde ve yerden 1,5 metre yükseklikte yer alır. Bu taş, 30 cm çapında, yumurta biçiminde, hafif sarı ve kır­mızı damarlı bir taştır. Bilim adamları Hacer-ül Esved’in yüzyıllardır çeşitli etkilerle karşı karşıya kalmasından ötürü, onun yapısını anlamanın son derece güç olduğunu söylü­yorlar. Ayrıca bu taşın yeryüzünde kendi türünde “tek” olduğunu öne sürenler de var. Bazı araştırmacılar da Hacer-ül Esved’in dün­yaya ait bir taş olmadığını, başka bir dünya­dan getirilmiş olabileceğini belirtiyorlar.

Kâbe ve 19 sayısı
Öte yandan, gizemli 19 sayısının Kâbe ve çev­resinde de ortaya çıktığı görülüyor. Derinle­mesine olmamakla birlikte, yapılan küçük bir inceleme, şu sonuçlan ortaya koydu: Kâbe’ nin de içinde bulunduğu Mescid-ül-Haram’ın kapılarının sayısı 19′dur. Hacer-ül Esved ile Makamı İbrahim’in arasındaki uzaklık 19 metredir. Kâbe’nin içerisinde bulunan levha­ların toplam adedi 38′dir (2X19). Bu levhalar­dan yine 19 tanesi yeşil renktedir. Kâbe’nin güney köşesi (Rükn-ül-Yemani) ile doğu köşesi (Rükn-ül Esved – Hacer-ül Esved’in bulunduğu köşe) arasında 19 taş vardır.

Ruhsal enerji merkezleri
Yazılı tarihin bilgilerine göre Kâbe’nin ne zaman, hangi uygarlık zamanında, nasıl ve niçin yapıldığına ilişkin hiçbir bilgi yok. Bazı gizemciler Kâbe’nin, yeryüzünün en büyük ve en güçlü ruhsal enerji merkezi olduğunu belir­tiyorlar. Onlara göre yeryüzünün çeşitli yöre­lerine dağılmış durumda bulunan psişik enerji santralleri var. Esrarengiz yeraltı ülkesi Agarta, Paskalya Adası’ndaki dev heykeller, İngiltere’deki Stonehenge megalitleri ve Piramitler bunlardan sadece birkaçı. Öte yandan, bilindiği gibi ley araştırmacıları da bu söz konusu noktalarda, “ley enerjisi” adını verdikleri fakat içeriği tam olarak bilinmeyen bir enerjinin akıştığından söz ediyorlar.
 Eski insanlar ve enerjinin odaklandığı noktaları şu ya da bu şekilde biliyorlardı ve bu odak noktalarına çeşitli yapılar kurmuşlardı. Tarihin çeşitli dönemlerinde insanların bura­larda dinsel törenler düzenledikleri biliniyor.

Hacıların Safa ve Merve arasında yapmaları gereken yürüyüşten bir görünüş

  Hatta Druid rahiplerinin izleyicileri günü­müzde bile, yılda bir kez Stonehenge megalitleri çevresinde toplanıp dinsel tören yapıyorlar. Fakat kuşkusuz tüm bu enerji merkezleri artık, o ilk etkinliklerini kaybet­mişe benziyorlar.

Kâbe’nin, Hacer-üI Esved ve Makamı İbrahim’in İçinde yer aldığı Mescid-ül Haram. Mescid-ül Haramın 19 kapısı var. Ayrıca Hacer-ül Esved ile Makamı İbrahim arasındaki uzaklığın da 19 metre olduğu belirtiliyor.

Kozmik enerjileri topluyor

Eğer gerçekten Kâbe denildiği gibi bir ruhsal enerji merkezi ise, etkinliğini hâlâ tüm canlılı­ğıyla sürdürüyor demektir. Kâbe’nin, birta­kım kozmik enerjileri bünyesinde toplayarak yeryüzüne dağıttığı, böylece bir tür transfor­matör işlevi gördüğü söyleniyor. Bunun sonucunda da her gün milyonlarca Müslü­man, Kâbe yönüne dönerek oradan yayılan psişik enerji ile uyuma geçiyorlar. Ayrıca, namaz sırasında yapılan hareketler de bu enerjinin, insanın ruhsal ve fiziksel varlığının tüm unsurlarına nüfuz etmesini sağlıyor. Kâbe’de tavaf yapıldığı zaman ise, yani enerji­nin odak noktasının çevresinde dönüldüğü zaman bu psişik enerji ile en üst düzeyde bağlantı kurulduğu an oluyor. Nitekim insanların tavaf sırasında birtakım normal ötesi olaylar yaşadıkları söyleniyor. Bunların arasında zaman kaymaları, ışınlama olayları, apor olayları, çeşitli ruhsal görüntüler var. Hatta tavaf sırasında gökte uçan daire gördüğünü söyleyenler bile var.

Şeytan taşlama yeri. İslam inanışa göre Hz. İbrahim, oğlu İsmail’i Allah’a kurban etmek istedi. Denildiğine göre Hz. İbrahim’i böyle yapmaya zorlayan şeytan oldu. Hz. İbrahim önce buna karşı çıktı ve Şeytan ile aralarında bir mücadele başladı. Şeytan, Hz. İbrahim’ e taşlar atmaya başladı. Bu olayın geçtiği yer olduğuna İnanılan noktaya sonraları fotoğrafta görülen sütun dikildi. Bu sütuna taş atılarak Şeytan’ın kovulacağına inanılıyor.

Kıyamet günü tanıklık yapacak
Hacer-ül Esved taşının ise Dünya dışı bir kökeni olduğu öne sürülüyor. Ayrıca Hacer-ül Esved’in, öyle sadece basit bir taş olmanın ötesinde evrensel düzeyde bir işlevi olduğu belirtiliyor. Bu işlevin ise Dünya dışı zekâlarla bağlantılı bir tür kozmik bilgisayar olabile­ceği düşünülüyor. Nitekim bazı gizemciler, Hz. Muhammed’in şu sözünün, ancak bu şekilde bir anlam kazanabileceğini vurgulu­yorlar: “Şüphesiz, Allah bu taşı, göreceği iki gözü ve kendisini öpenlere şahitlik yapacağı bir dili ile kıyamet gününde insanlar için konuşturacaktır.”

FOTOĞRAFLAR 2013 YILINDA ÇEKİLMİŞTİR..