23 Kasım 2024
Ören Yerleri

SARDES ANTİK KENTİ – SALİHLİ / MANİSA

   Lidya Devleti’nin başkenti olan Sardes Antik Kenti’nin kalıntıları Salihli İlçesi, Sart Kasabası’ndadır. Sart ve yöresinin 5000 yılı aşkın bir süredir çeşitli yerleşimlere sahne olduğu, Roma ve Bizans dönemlerinde de önemli bir yerleşim merkezi olduğu kazı çalışmalarından anlaşılmaktadır.

   Tarihte devlet güvencesinde paranın ilk basıldığı yer olarak bilinen Lidya döneminin Sardes Kenti, tarım, hayvancılık, ticaret ve Paktolos (Sart ) Çayı’nda yapılan altın madenciliği sayesinde zengin bir kent olmuştu. M.Ö. 7. yüzyıldan başlayarak M.S. 7. yüzyıl erken Bizans dönemine kadar süren 14 yüzyıl boyunca Sardes gerek ulaşım, gerekse idari ve ticari bakımdan önemli bir kent olma özelliğini korumuştur.

    İncil’in Vahiy bölümünde, Hıristiyanlığın batıya yayılmasında önemli rol oynayan Batı Anadolu’daki yedi kiliseden biri olarak anılan Sardes, dini açıdan da ayrı bir öneme sahiptir.

Sardis, Manisa’nın Salihli ilçesine bağlı Sart kasabası yakınlarında bulunan ve Lidya (Lydia) devletine başkentlik yapmış antik kent. MÖ 1300’de kurulup MS 1200’de yıkılmıştır. Salihli merkezine 9 km, İzmir’e 82 km uzaklıkta olup, İzmir-Ankara karayolunun iki yanına yayılmıştır.

KONUMU VE ÇEVRESEL ÖZELLİKLERİ

Gediz (Hermos) Ovası’nda, Paktalos (Sart) Çayı Vadisi’nde, Bozdağ (Tmolos) Dağı’nın kuzey eteğindeki bir tepeye ve çevresine kurulmuştur. Akropol kesimi, ovadan 400 m yüksektedir.

TARİHÇE

   Sardis antik kent Demir Çağı’nın izlerini taşımaktadır. Mezopotamya dışındaki en büyük savunma duvarı ile çevrili olduğu düşünülen Antik Kent ve çevresi M.Ö. 1.200-546 yılları arasında hüküm sürmüş Lidya Krallığı’nın başkenti olmuştur.[2] Sardes bilinen tarihe göre paranın ilk basıldığı yerdir. Ayrıca tarihteki ünlü Kral Yolunun başlangıcıdır. Uzun süre değerli taş olarak kullanılmış turuncu kuvars taşının Batı dillerindeki ismi olan “Sard” kelimesi, taşın antik çağda çıkarıldığı Sart bölgesinden gelir. Hâlen burada Kuvars taşı ve altın çıkarımı devam etmektedir. Sart’ta tarihte bilinen ilk tiyatro kalıntıları da mevcut olup gün yüzüne çıkarılmaya çalışılmaktadır. Ayrıca Sart’ın yaklaşık 5 km kuzeyinde “Bin Tepeler” ismiyle anılan yaklaşık olarak 85 tane mezardan oluşan Lidya kraliyet mezarlığı bulunmaktadır. Sart kasabasında Batı Anadolu’nun 7 tapınağından biri olan Artemis Tapınağı yer almaktadır. Tarihi kütüphanesi ve kral tahtları hâlen büyük bir oranda sağlam kalmış ve ziyarete açıktır. Burada yer alan tarihi eserlerin çoğunluğu itibarıyla tıpkı aynı yapımıdır orijinalleri Manisa etnografya müzesinde sergilenmektedir. İzmir-Uşak yolu üzerinde bulunması ziyaret için büyük kolaylık sağlar. Sardes antik kentinde bulunan başlıca tarihi yapılar şunlardır:

Akropol

Gymnasium

Sinagog

Artemis Tapınağı

Hamam

Mahkeme Binası

Evler

Mezarlar

Bintepe

ANTİK SİKKELERİ

    Aslanların doğrudan güneşe bakabileceğine inanıldığından, aslan aynı zamanda güneşin kişileşmesi olarak kabul edilmiştir. Antik çağda aslanlar kralların sembolleri olmuş, kendi alanlarını yönetmiş, kraliyet otoritesinin gücünü ve korumasını kişileştirmiştir. Saf altın ve saf gümüş olarak değerli sikkeleri ilk kullananlar Lidyalılar’dır. Lidya’nın başkenti Sardes’te şehri temsil eden kusursuz bir tasarımla darb edilmiş sikke ön yüzlerde gücü ve erkekliği simgeleyen sıçrayan bir aslan ve doğurganlığı temsil eden bir boğa ile karşı karşıyadır. Yine ön yüzlerde aslan tasvirinin üzerinde güneş sembolü görülmektedir. Sikkeleri Sadyattes ve Alyattes krallarıyla başlamıştır. Pers Kralı I. Darius, Lidya kuşatmasından sonra aslan ve boğa tipi Lidya sikkelerini açıkça Pers kraliyet imajıyla değiştirerek bu antik sikkeye son vermiştir. Büyük Kralın kendisinin şematik temsili, taçlandırılmış elinde bir yay tutarak veya ateş ederek antik sikkeler üzerinde tasvir edilmiştir.

     Pers Kralı I. Darius, Lidya kuşatmasından sonra aslan ve boğa tipi Lidya sikkelerini açıkça Pers kraliyet imajıyla değiştirerek bu antik sikkeye son vermiştir. Büyük Kralın kendisinin şematik temsili, taçlandırılmış elinde bir yay tutarak veya ateş ederek tasvir edilmiştir.

   Pers Kralı I. Darius, Lidya kuşatmasından sonra aslan ve boğa tipi Lidya sikkelerini açıkça Pers kraliyet imajıyla değiştirerek bu antik sikkeye son vermiştir. Büyük Kralın kendisinin şematik temsili, taçlandırılmış elinde bir yay tutarak veya ateş ederek tasvir edilmiştir.

YAPILAR

ARTEMİS TAPINAĞI

     Artemis Tapınağı’nın yapımını ilk defa Lydia Kralı Krezüs, Ana Tanrıça Artimu adına, kum taşından bir sunak olarak başlatmıştır. Bunun ardından M.Ö.330 yılına doğru asıl tapınak yapılmasına girişilmiş, ancak tamamlanamamıştır. Helenistik dönemde beyaz mermerden yapılarak tamamlanan tapınak iki ana bölüme ayrılmıştı. Artemis tapınağı, Helenistik dönemin İon tarzında yapılmış en büyük tapınaklarından biridir. Bir benzeri Efes’tedir. İç bölümdeki kutsal yerlere giriş kısımları karşısında 8 sütun, yan kanatlar boyunca 20 sütun bunuyordu. Doğu yönündeki sütunlar daha iyi korunmuş durumdadır. M.S.17 yılındaki depremde yıkılan tapınağın doğu yönündeki sütunları, Romalılar tarafından tekrar yerlerine konulmuştur. M.S. 312 yılında yaşanılan sel felaketinden sonra tapınak yine Romalılarca, doğu tarafından onarıma alınmıştır.

AKROPOLİS

    Güney yandaki Bizans devri duvarının büyük bir kısmı mevcut olan Akropolis, genelde Lidya, Yunan ve Roma devirlerine ait bina kalıntılarıyla yapılmıştır. Ortadaki platformda muhtemelen erken Bizans devrine ait teraslı bir binanın kısımları yer almaktadır. Alt kısımlardaki küçük kovuklar içinde bulunan eski Lidya ve Yunan kapları kalenin ilk defa MÖ. 8. Yüzyılda tahkim edildiğine dair emareleri desteklemektedir.[3] Güney tarafta bulunan ve içine sadece kale duvarı üzerinden girilebilen, iyi muhafaza edilmiş durumda tonozlu bir Bizans yapısı kalenin güney tabyasının bir kısmını teşkil ediyordu. Kral Krezüs’ün etrafını kuşatan Pers muharipleri kaleye bu yandan hücum etmişlerdi. Orta platformdan yaya olarak kuzeye doğru gidilirken, Antiochus III tarafından inşa edilen mermer bir Helenistik devir istihkâm tabyasına varılır. Bu kısım ve buna bitişik muhtemelen Pers istihkâmlarına ait yeşil küfeki taşından yapılmış kısım 1960 yılında meydana çıkarılmıştır. Akropolis güneyde Bozdağ silsilesine ve kuzeyde geniş Gediz Çay ovasına mükemmel bir görüntü cümbüşü sunar.

BİNTEPE MEZARLIĞI

    Manisa’nın Antik dönemlerdeki atası diyebileceğimiz ve insanlık tarihine para gibi bir fenomeni kazandırmış Lidya Uygarlığı’na başkentlik yapmış Sardes Antik Kenti yakınlarında büyük olasılıkla kenti yönetmiş krallara ve soylu kesime ait mezarlar bulunur. Mezarların üzerine irili ufaklı ve piramidi andıran yükseltiler inşa edilmiştir. Bu tür mezar karakteristiğine tümülüs adı verilir. Bintepeler’de irili ufaklı 90 tane tümülüs vardır. Bölgedeki en büyük tümülüslerin Krezüs’ün babası Kral Alyattes ile Kral Gyges’e ait olduğu sanılmaktadır. Lidyalılar tarafından İlk Çağ’da, M.Ö. 6. ya da 7. yüzyılda inşa edildiği düşünülen mezarların hemen hepsi İlk Çağ ve Orta Çağ’da tahrip edilmiş ya da yağmalanmış oldukları için içleri boştur. Bölgedeki mezarlar, Akhisar-Salihli karayolunun her iki kenarında görülebilmektedir.

PAKTOLUS VADİSİ

    Sart Çayı, tarihte Pactola olarak bilinir. Ege Bölgesi’nde Ege Denizi’ne dökülen bir çaydır. Bozdağ’dan doğar, şu an Manisa sınırları içinde bulunan ve Lidya Krallığının başkenti olan Sardes harabelerinden geçerek Gediz Nehri’ne dökülür. Efsaneye göre Frig Krallarından Midas, bu çayda yıkanarak, dokunarak her şeyi altına çevirme yeteneğini kaybetmiştir. Tarihi Sardes kenti, Sard Deresi’nin Bozdağlar’dan parçalayıp taşıdığı altın madeni içermesinden dolayı burada kurulmuştur. Alanda kurulu bulunan Lidya krallığında ani ve yöresel zenginleşme görülmüştür. Kral Krezüs (Karun) hazineleri bu devre aittir. Tarihçi Heredot bu zenginliğin kaynağının akarsuyun taşıdığı çökellerin içinde bulunan altın olduğunu iddia eder.

ARAŞTIRMA VE KAZI

   Sardis’te gerçekleştirilen kazı çalışmaları, 1910-14 yılları arasında H.C. Butler, 1958-76 yılları arasında ise G.M. A. Hanfmann tarafından yürütülmüştür. Kazı çalışmaları 1977 yılından 2007 yılına kadar C.H. Greenewalt başkanlığında sürdürülmüştür. Sardis’teki kazılar 2008 yılından beri N.D. Cahill tarafından yürütülmektedir.[1] 2009 yılından beri kazı çalışmalarımızı akropolisin doğal tepeleri olarak bilinen Byzfort ve Alanyerde yapılmış, 2013 yılında Kültür ve Turizm Bakanlığı arkeolojik kazı ekibinde 49 arkeolog, ekip elemanı ve uzman çalışmıştır. [4]Yapılan çalışmalar neticesinde Lidya yapılarının daha büyük bir kısmını ortaya çıkarılmış, geçmiş yıllarda olduğu gibi daha üst seviyelerde bulunan Helenistik, Roma ve Bizans devirlerine ait kazı ve kayıt çalışmaları arşivlenmiştir. Tepenin kuzey, güney ve orta kısmında üç açma açılmıştır. Güney açmada erken bir Roma yapısı ortaya çıkarılmıştır.   

    M.S. 17’de Sardis’i harabeye çeviren depremden sonra yapılan bu yapıda ocaklı bir oda bulunmaktadır. Diğer odanın duvarlarında boyalı desenler vardır. Birinci odanın toprak zemininde olasılıkla adak grubu olabilecek ilginç objeler bulunmuş. Her birinin içinde iki küçük vazo her birinin içinde tunç çivi, tunç iğne ve diğer sivri uçlu maden objeler ve bir sikke, ayrıca bir tarafından belki de çivi veya iğne ile delinmiş bir yumurta bulunmuştur. Sikkeler Neron Devrine tarihlenmektedir. Birinin arka yüzüne aslan resmi kazılmıştır. Bu buluntular 1913’te Artemis tapınağı kazısında çıkan adaklara oldukça benzemektedir. Diğer odanın zemininin altında benzer bir adak olabilecek küçük bir domuz iskeleti bulunmuştur.

TABAKALANMA

    Kentte ve çevresinde tabakalanma bazı yerlerde saptanmıştır. Bunların dışında veriler ışığında genel tarihlemeler söz konusudur. MÖ 8. yüzyıldan, Bizans Dönemi’ne kadar yerleşim kalıntıları görülmektedir. MÖ 12-7. yüzyıla dek buluntular bilgi vermese de yerleşim olduğu bilinmektedir. 4. tabaka, MÖ 1000-850 Proto Geometrik Dönem 5. tabaka, MÖ 850 -700 Geometrik Dönem 6. tabaka, MÖ 700-650 Lydia III Dönemi 7. tabaka MÖ 650-600 Lydia II Dönemi 8. tabaka MÖ 600-547 Lydia I Dönemi bu alanda sekiz yerleşim katından beşi Demir Çağı’na aittir.

BULUNTULAR

MİMARİ

    Kalenin dışında kalan aşağı şehir 3.5 km uzunluğunda 20 m kalınlığında bir surla çevrilidir. Günümüze ulaşan yüksekliği 10 m, orijinal yüksekliği olasılıkla 15 m’dir. 100-130 hektarlık alanı kaplayan bu savunma yapısının doğal yapıya uygun inşa edildiği gözlenir. MÖ 7. yüzyılın ikinci yarısında inşa edilen bu sur yapısından önce savunma duvarı yoktur. MÖ 657 yılında Kimmer saldırısına maruz kalan Sardis kazı sonuçları henüz bu tahribi kesinleştiremese de 7. yüzyılın ikinci yarısında sur duvarı inşa edilmiştir. Yüksek taş bedenin üzerine yer yer masif taş bloklar ve yer yer kerpiç bloklarla yapılan bu savunma yapısının dışında sıkıştırılmış toprakla yapılmış destek duvarları bulunmaktadır. Bu duvarlar MÖ 6. yüzyılda eklenerek surun kalınlığı ve sağlamlığı arttırılmıştır. MÖ 6. yüzyılın sonunda Pers tahribine uğrayan sur yapısı rektogonal ve poligonal olarak quartz, kum ve yerel kireçtaşıyla yapılmıştır. Savunma duvarının kuzeydoğu eteğinde saptanan kireçtaşından yapılmış anıtsal büyüklükte teraslar bu bölgenin önemli olduğunu göstermektedir. Savunma duvarının üzerinde batıdan kente geçişi sağlayan bir kapı açığa çıkarılmıştır. Özenli işçilik gösteren kapı kireçtaşı ve kumtaşından yapılmıştır. MÖ 7 yüzyılın sonu – MÖ 6. yüzyılın başına tarihlenen kapı Kroisos tarafından MÖ 547’de tahrip edilmiştir. Bu kapıyı kapatıp yeni bir kapı inşa ettirmişlerdir. Kapıya ulaşan farklı yollar MÖ 8. yüzyıla dek erkene gitmesine rağmen bu döneme ait herhangi bir savunma mimarisine rastlanamamıştır. Sur yapısının bir kısmı Heraklid Sülalesi döneminde Kral Meles tarafından yapılmıştır. Çok dik olan kısımlara ise yapılma gereksinimi duyulmamıştır. Kalenin kuzey kesiminde kireçtaşı ve kumtaşından yapılmış MÖ 6 yüzyıla tarihlenen üç adet teras duvarı bulunmaktadır. Dışarıdan bu teraslara ulaşan merdivenlerin olması savunma yapısından ziyade kamusal bir yapıya işaret etmektedir. Teras duvarlarının altında dönemi ve nereye ulaştığı saptanamayan bir tünel vardır.

    Artemis Tapınağı önündeki meydan ile Paktalos Nehri arasındaki bölüme “Kuzey Paktalos” denir. Bu alandaki en erken buluntu Paktalos Nehri’nin doğu kıyısındaki altın arıtma merkezidir. MÖ 7. yüzyılın sonu – MÖ 6. yüzyılın ilk yarısına tarihlenen alanda taş duvarlardan oluşan üzeri sazlıklarla kapatılmış atölyeler tespit edilmiştir. Bu atölyelerin birinin ortasında aslan protomlarının olduğu bir sunak yer almaktadır. Bu sunak oturmuş aslan heykellerinden yola çıkarak yerel tanrıça Kybele’ye ait olduğu söylenir. Yapı aralarında in situ halde saptanan ocaklar bulunmaktadır. 15-20 cm çapında içi kil ve kemik külüyle sıvalı 200-300 çanaklama (kupelasyon) ocağı ile üfleçler ve körük ağızlıkları ele geçmiştir. Antik kaynaklar MÖ 499 İonia ayaklanmasında tahrip olan bir Kybele tapınağından bahseder. Sinagogun yapımında kullanılan bu tapınağa ait taş bloklar dışında, erken dönem bir tapınak bilgisi yoktur. Artemis kültünün oluşumu ise Ephessos ile olan ilişkilere bağlanır.

ARTEMİS SUNAĞI

    Artemis sunağı Paktalos Çayının doğu kıyısında yer almaktadır. Artemis tapınağından önce bu sunağın varlığı bilinir. Tapınaktan önce yapıldığı için Artemis Kültünün aksine tapınağın batı ucunda yer alır. Günümüzdeki görüntüsüne olasılıkla tapınağın yapımı sonucunda genişleme ile ulaşmıştır. Erken dönemde olasılıkla daha küçük ve kireçtaşındandır. Sunak için bilinen en erken tarih Kyros (MÖ 407-400) dönemidir. 21×11 m ölçülerindeki kırmızı kumtaşından yenilenen sunağın merdivenleri batıya yönelik ve dokuz basamaklıdır. Halk tipi evlerde taş temel, kerpiç duvar ve sazlık çatı ile yapılmış mimari gözlenir. Basit planlı genel olarak 8 x3.2 m boyutlarında, tek hücreli ve dikdörtgen planlıdır. Tabanı toprak olan evlere giriş uzun duvarında bir kapı ile sağlanmaktadır. Kiler ve ocağa dair bölümlerin olduğu konutların bazılarında ışık için açıklık bulunmaktadır. MÖ 6. yüzyıldan sonra konutlarda boya bezeme, kabartma ve kaplamalar görülmektedir. Taş temel üzerine kerpiç duvar ve renkli çatı kiremitleriyle yapılan, dış yüzleri zengin bezemeli bu evler zengin sınıfın konut mimarisini oluşturur. Sur duvarının batısında Pers tahribine maruz kalmış iki odalı bir konut bulunmuştur. Kare planlı küçük bir oda ile dikdörtgen planlı daha büyük bir oda arasında üstü açık “L” şeklinde bir avlusu olan yapının kare odaya açılan bir, dikdörtgen odaya açılan iki kapısı bulunmaktadır. Avluda ocak ve pişirme kaplarının olması buranın mutfak olduğunu göstermektedir. Taş temelli yapıyı destekleyen ahşap hatılların varlığı bilinmektedir. Ankara-İzmir karayolunun güneyinde, Sinagogun karşısında, Bronzlar Evi olarak adlandırılan yapı yer almaktadır. Buradan ele geçen hayvan kemikleri üzerinde yapılan incelemeler sonucunda yapı, Lydia krallık dönemi ve Pers dönemine tarihlendirilmiştir.

ÇANAK ÇÖMLEK

    Lydia seramiği ticari kaygısı olmayan yerel üretime sahiptir. MÖ 8. yüzyılda Yunan etkisiyle geometrik bezemeli seramikler MÖ 6. yüzyılda Orientalizan etkiden sıyrılıp özgünleştiği görülür. Ördek ve kayık biçimli kaplar özgünleşmenin göstergesidir. Kozmetik ticaretinde simge olan lydion da Sardis buluntuları arasında önemli bir yer tutar. Bikrom, mermer taklidi, damarlı boyama, İonia etkili Fikellura seramik örnekleri Sardis’te ele geçen seramik buluntular arasında yer alır. Birçok merkezde ele geçen Ephessos grubu seramik Sardis üretimi olarak kazılarda ele geçmiştir. Akropolde ele geçen siyah figür tekniğinde yapılmış bir kyliks ve sur duvarının tahribat enkazında bulunan Attika siyah firnisli seramikler, altı adet siyah figür vazosu, Korinth, Doğu Yunan ve Fikellura seramikler tarihlemede yardımcı olan buluntulardır. Akropolde Pers tahribi esnasında yanan yapıda ele geçen pişmiş toprak öğütme taşları, tezgâh ağırlıkları, tepsiler ve işlenmiş boncuklar in situ olarak bulunmuştur. Pers tahribi esnasında yanan diğer bir yapıda buluna üzerinde köpek başlı deniz yaratığı olan bir Orientalizan dinos yapıyı tarihlemektedir. Ele geçen bir diğer Orientalizan dinos üzerinde iki bant şeklinde geyikler ve aslanlar betimlenmiştir.

MADEN

     Sardis’te MÖ 7. yüzyıl sonu – MÖ 6. yüzyıl başına ait hayvan biçimli eserler üreten kemik oymacılık atölyesinin olduğu bilinmektedir. Kazılarda bulunan 50 adet altın küpe ve bunların dökümünde kullanılan taş kalıplar altın işleme endüstrisini göstermektedir. Sur kapısı yakınlarında ele geçen 107 tanesi demir, 29 tanesi bronz olan 136 adet ok uçlarından iki tanesi 10 cm diğerleri ise 3.5 cm uzunluktadır. Tüm ok uçları sap yerleştirme bölümlerine sahiptir. Kapının 130 m güneyinde tahribat enkazının altındaki zeminde bir demir kılıç bulunmuştur. Bu kılıcın 18 m güneyinde aynı zeminde bulunan orak bir grup demir buluntu ile ele geçmiştir. Bu buluntu grubunda dikdörtgen bir süzgeç gibi askeri malzemelerle alakası olmayan buluntuların yanı sıra bir arabanın tekerleklerine ait ispit, çivi ve benzeri buluntular da vardır.

FİGÜRİN

    MÖ 7. yüzyıla tarihlenen fildişi geyik figürini ya Kimmerlerin saldırıda düşürdüğü orijinal ya da bunun bir kopyası olduğu düşünülür. Pişmiş topraktan kırmızı, siyah boyalarla renklendirilmiş, sakallı, uzun saçlı, yarım olarak ele geçen erkek figürini detayları açısından önemlidir.

HEYKEL/KABARTMA

    Sardis’te bulunan mermerden yapılmış, İon düzeninde bir tapınak modeli önünde duran tanrıça Kuvava (Kybele) kabartması MÖ 7. yüzyıla tarihlenmektedir. Sikke: Sikke MÖ 7. yüzyılda ilk kez Sardis’te basılmıştır. Kral Alyattes döneminde (MÖ 610-560) bakla biçimli, basit ve elektrondan yapılan sikkelerin Kroisos (MÖ 560-546) döneminde ölçü birimleriyle ve altın ile gümüşün ayrıştırılmasıyla yapıldığı Altın Arıtma Merkezi buluntularından bilinmektedir. Ön yüzünde ağzı açık aslan başı ile keçi başının olduğu en erken sikke MÖ 6. yüzyıla tarihlenmektedir. Epigrafik Malzeme: MÖ 6. yüzyıldan itibaren var olan Lydce’de yazılı eserler sınırlı sayıda ve geç döneme aittir. Neredeyse tümünün Sardis’ten bulunduğu yazıtlardan Artemis Tapınağı’ndaki (MÖ 4. yüzyıl) Lydce ve Yunanca’dır. Nannas’tan Artemis’e ithaf yazısı olan bu yazıt MÖ 427’ye ait bir yazıtın Roma Dönemi kopyasıdır. Bu yazıt Pers kültlerini yönetenlerin yerel kültlere katılımını yasaklayan bir düzenlemeden bahsetmektedir.

İNSAN KALINTILARI

    Sur duvarı üzerinde bulunan 23-25 yaşlarında ve 1.75 m boyunda savunma esnasında öldüğü anlaşılan bir erkek iskeleti bulunmuştur. Burada ele geçen aşırı korozyona uğramış miğferin bu askere ait olduğu düşünülür. Diğer: Altın simli kumaşları ve Pers saraylarındaki dokuma halıları ile Antik Dönem’in önemli tekstil üreticilerindendir. Kazılarda ele geçen tezgâh ağırlıklarının yoğunluğu da bunu doğrulamaktadır

Kaynak: Vikipedi, özgür ansiklopedi