KUŞADALI ŞEYH – ADALIZADE MUSTAFA BIN HAMZA – KUŞADASI – AYDIN
HAYATI
Adalızade ve Adeviye gibi lakaplarla anılan Hamza oğlu Mustafa hazretleri 17. Yüzyılın önemli Osmanlı alimlerinden ve Osmanlı kitabı medreselerinde ders kitabı olarak okutulan Arap dil bilgisi hocalarından biridir. Kaynaklarda hayatı hakkında fazla bir bilgi bulunmayan Adalı’nın asıl adı, Mustafa bin Hamza bin İbrahim bin Veliyüddin bin Muslihuddîn er-Rûmî el-Hanefî dir. Hicri 11. asırda yaşamış, müteahhirîn nahiv alimlerinden olan Adalı, Trabzon’da doğmuştur. İstanbul’da bir müddet yaşamış ve Aydın ilinin Kuşadası ilçesinde vefat etmiştir Kabri hala bilinmekte ve ziyaret edilmektedir. Talebesi Kuşadalı Şeyh Ahmed Efendiyle aynı yerde medfundur. Kuşadası’na nispetle de kendisine “Kuşadalı”, “Adalı”, “Adavî” nisbeleri verilmiştir. Fıkıhta ve Nahiv iliminde alim bir zattı. Nûh el-Konevi’(1070/1660) den ders almıştır. Mustafa b. Hamza’nın yetiştirmiş olduğu öğrencilerden yalnızca Kuşadalı Şeyh Ahmed ismi kaynaklarda zikredilmiştir. Meşhur eseri Netâicu’l-efkâr’ı yazıp bitirdiği tarih olan 27 Ramazan 1085 (25 Aralık 1674) tarihinde hayatta olduğu kaynaklarda geçmektedir. Türk Ansiklopedisinde 1677 yılı vefat tarihi olarak zikredilmiştir. Mezar taşında ise vefat tarihi yazmamaktadır.
ÇOCUKLARI
Adalı’nın Muhammed ve Abdullah adlarında iki erkek çocuğu olduğunu Netâicu’l-efkâr adlı eserinden öğrenmekteyiz. Muhammed ve Abdullah Netâicu’l-efkâr yazılmadan önce dünyaya gelmişlerdir. Muhammed Abdullah’tan büyüktür. Aralarında fazla bir yaş farkı yoktur. Abdullah ise Muhammed’den kısa bir süre sonra dünyaya gelmiştir. Ancak her iki çocukta fazla yaşamamış ve vefat etmişlerdir. Adalı fazla eser telif etmemiştir. Tespit edebildiğimiz kadarıyla telif ettiği eserler şunlardır:
ESERLERİ
1Netâicu’l-efkâr fî şerhi’l-İzhâr
2- Hâşiye alâ İmtihâni’l-ezkiyâ İmam Birgivî, Kâdi Beydâvî (691/1291–92)’nin, İbnu’l-Hacib (649/1248)’in Kâfîye’sine yapmış olduğu Lübbü’l-elbâb fî ilmi’li ´rab adındaki muhtasara, İmtihânu’l-ezkiya adında bir şerh yazmıştır. Haşiye ale İmtihâni’l-ezkiyâ, Adalı’nın Birgivî’nin bu eserine yazmış olduğu şerhtir.
3- El-Hayâtu fî şurûti’s-Salah, Kemalpaşazade’nin Şurutu’s-salât adlı eserine yazmış olduğu şerhtir.
4. Netâicu’l-efkâr
Birgivî’nin İzharu’l-Esrâr adlı eserine yapılan şerhler arasında en meşhur olanı Kuşadalı Mustafa b. Hamza’nın 1085/1674–75 yılında yazmış olduğu Netâicü’l-efkâr adlı şerhtir. Bu şerh ilim ehli arasında rağbet görmüş ve uzun yıllar Osmanlı medreselerinde okutulmuştur. Netâicü’l-efkâr müellifine nispetle Adalı ismiyle şöhret bulmuştur. 1219–1238, 1251, 1274, 1288, 1300, 1303 yıllarında İstanbul’da ve 1266 yılında Kahire’de basılmıştır.25 Bu şerh üzerine birçok haşiyeler yapılmıştır. Eserin İstanbul ve Kahire’de birçok defa basılması ayrıca birçok müellif tarafından üzerine haşiyeler yazılması, onun özellikle Osmanlı Türkleri arasında Arap dili öğretiminde önemli bir yeri olduğunun göstergesidir. Âmil kısmı İbrâhim bin Ömer Süleyman Zübeyde tarafından tahkik edilmiş ve 1992 yılında Libya’da neşredilmiştir.
NETÂİCU’L-EFKÂR’IN TELİF NEDENİ
Eserlerin şerh edilmesini çeşitli nedenleri vardır. Bunlar şerh edilen eserin şöhret bulmuş bir eser olması, eser sahibine olan sevgi ve saygı, müzakere ve mütalaa, eserin daha kolay anlaşılması, talebelerin ya da okuyucuların azami bir şekilde istifade etmesi gibi nedenlerdir. Adalı da bazı arkadaşlarının ve yakın dostlarının kendisinden, İzhar’ın lafızlarını açıklayan, zorluklarını gideren, kısa, özlü, bıktırmayan, izharın öğrenilmesini ve ezberlenmesini kolaylaştıran bir şerh yazmasını istediklerini belirtmiştir. Onlara cevap olarak ta yaşlandığını, gücünün kalmadığını, sağlıkla ilgili bir takım probleminin olduğunu ve ölümünün yaklaştığını belirtmiştir. Ancak Allah (C.C.) kendisine bir erkek çocuk nasip ederse şerh yazacağına dair söz vermiştir. Bir süre sonra çocuğu olunca, kendisine daha önce vermiş olduğu söz hatırlatılmış ve kendisinden İzhar şerhini yazmaya başlaması istenmiştir. Daha sonra da Abdullah adını verdiği ikinci bir erkek çocuğu daha dünyaya gelmiştir. Bunun üzerine Adalı kendi çocukları ile diğer öğrencilerin istifade etmeleri ve kıyamet gününde de kendisi için bir azık olması temennisiyle Netâicu’l-efkâr adını verdiği İzhar şerhini yazmaya başlamıştır.
ESERİN ÖZELLİKLERİ VE ŞARİHİN İZLEDİĞİ YÖNTEM
11.yüzyılda muhtasarların, şerhlerin, haşiyelerin ve takriratların çokça telif edildiği bir dönemde yazılan bu eser cinas ve secilerden oluşan bölümün takdimi ile başlamıştır. Adalızade bu eseri şerh ederken kelimelerin önce sözlük anlamlarını açıklamış ve zayıf taraflarını kuvvetlendirmiştir. Bunun yanı sıra kelimelerin ilmi tanımlamalarını da yazmıştır. Gerekli gördüğü yerdeki düzeltmeleri ve destekleri, önemli kaynaklardan yapılan alıntılar eserin daha kolay anlaşılmasını sağlamıştır. Adalızade ’nin izhar şerhini yazarken alıntı yaptığı kaynaklara başvurma sebepleri şunlardır;
Ağdalı ifadelerin daha kolay anlaşılması
Herhangi bir görüşü teyit
Herhangi bir görüşü tenkit
Bir takım konuları sadeleştirmek
Gramer farklılıklarını göstermek
(Kaynak : Yard. Doç. Dr. Gökhan Sebati IŞKIN, C.Ü. İlahiyat Fakültesi Dergisi 11/1 sayısı, 2007 Sivas, sayfalar 153-171)