22 Kasım 2024
Hamamlar

KÜPLÜ HAMAM – BERGAMA / İZMİR

İzmir ili Bergama ilçesinde Rüştiye Mektebi caddesinde bulunan bu hamam, kaynaklardan öğrenildiğine göre 1427 yılında yapılmıştır. Banisi bilinmemektedir. Hamamın soyunma salonundaki havuz üstüne konmuş olan mermer küp yüzünden, Küplü Hamam adını almıştır. Bir zamanlar hamamın önünde bulunan ulu çınar yüzünden Çınarlı Hamam da denilmektedir.

Hamamda yapı malzemesi olarak, moloz taş ve kireç harç birlikte kullanılmıştır. Ana caddeye ve arka sokağa açılan iki adet kapısı bulunmaktadır. Hamam tek eyvanlı, üç halvetli, az rastlanır bir plan göstermektedir. Hamamın her kubbesi birbirinden farklı bir mimari anlayışa sahiptir. Özellikle zemin kaplama mermerler sağlam olarak kalabilmiştir. Sıcaklık bölümünün kapısının karşısına  denk gelen halvet zengin mermer süslemeye sahiptir. Dört köşe zeminin ortasındaki yuvarlak, deniz dalgası şeklinde balköpüğü rengi yekpare somakiden yapılmıştır. Bunun etrafını, yeşil, kırmızı, beyaz somakilerden stilize edilen köşeli vazolarla yapılmış motifler çevrelemiştir.

Taşhan ve İncirli Mescitle birlikte yapılmıştır. Hamamın soyunma salonundaki havuz üstüne konmuş olan mermer küp yüzünden Küplü Hamam adını almıştır. Hamamın kitabesi yoktur. 830(1427)vakıfnamesinde, Hatip Mahmutpaşa’nın oğlu Hibetullah tarafından yaptırıldığı ve vakfolunduğu anlaşılmaktadır 8.5×16.6 ölçüsünde olan hamamın esas kubbesini taşıyan duvarla, moloz taş ve kireç harçla yapılmıştır. Hamama, caddeye bakan büyük kapısından girilmektedir. Kadınlara tahsis edildiği günlerde ise arka sokağa açılan küçük kapısı açık bulundurulmaktadır. Soyunma salonunun üstü ahşaptır. Görülen kemer izleri, burasının kubbe ile örtülü olduğunu anlatmaktadır.
Söylendiğine göre, bu kubbe, yüzyıl önce yıkılmıştır. Mermer plaka döşeli salonun ortasında bir havuz, etrafında soyunma yerleri vardır. Buradan, küçük kapı yanında bulunan ara kapısından soğukluk denilen odaya, oradan da yıkanma yerine geçilmektedir. Yıkanma yerinde bir göbek taşı, üç halvet ve bir sofa ile bir de ayakyolu bulunmaktadır. Göbek taşının üstünde büyük bir kubbe, ötekilerin üzerinde de daha küçük kubbeler vardır. Büyük kubbenin olduğu yerde, dört köşeden 8 köşeye geçmek için köşelerde istilaktitler vücuda getirilmiştir. Mermer döşemenin etrafındaki oluklar suları kanala akıtmaktadır. Kapının karşısına gelen halvet, zengin mermer döşeme taşımaktadır. Dört köşe zeminin ortasındaki yuvarlak, deniz dalgası şeklinde hal köpüğü rengi yekpare somakiden yapılmıştır. Bunun etrafını, yeşil, kırmızı, beyaz somakilerden stilize edilen köşeli vazolarla yapılmış motifler çevrelemiştir. Yuvarlaktan dört köşeye geçiş de, yine ayrı renkteki somakilerle tamamlanmış olup, etrafı yeşil mermerle bordrolanmıştır. Hamamı ısıtmak için döşeminin altında birçok cehennem yolları yapılmıştır. Buralara külhandan gelen hararet, hamamı ısıtmaktadır. Bu yılların işlemesi için bir cehenneme bacası ve hamamın hava değişimi için de yedi buhar bacası meydana getirilmiştir. Kubbelerde bulunan cam fanuslar hamama loş bir ışık vermektedir. (1)Bu hamamda bulunan mermer küpün göbeğinde, kabartma bir şerit halinde on beş süvari bir bayram gününü kutlamaktadır. Bu küp ile birlikte Bizans altını dolu olarak bulunan diğer iki küp şimdi İstanbul Ayasofya Müzesinde bulunmaktadır. Hamamın Arapçası olan vakıfnamenin kısaltılmış Türkçesi şöyledir: Bergama’da Ece mahallesinde (Vezirlerden ece bey adından )kendi mülkü hamamı, akarsuyu, avlusu, havuzları, kapıları, kilitleri, odaları ve bütün eşyalarıyla vakfetti. Satılmaz, hibe edilmez, rehin bırakılmaz, değiştirilmez, ısen intikal edilmez kıyamete kadar. Eğer bir kimse bunun vakf olunduğunu işiterek değiştirir ise, günahı tebliği edenlerin üzerinedir. Bir kimse bunun iptaline çalışır ve harap olmasına sebep olursa Allah’ın meleklerinin ve insanların lanetine uğrasın.

Değişik zamanlarda yapılan onarım ve ekler nedeni ile orijinalliğinden tamamı ile uzaklaşmıştır. 
Klasik Osmanlı
hamam mimarisinde olduğu gibi soğukluk, ılıklık ve sıcaklık bölümlerinden meydana gelmiştir. Soyunmalık kısmı yakın tarihlerde yapılan ilaveler ve duvarlara yerleştirilen resimler nedeni ile de alışılagelen soyunmalıklardan farklıdır.

Kaynak: Bergama Belediyesi

BERGAMA KÜPLU HAMAM HIKAYESI …

Osmanlı İmparatorluğu’nun ilk dönemlerinde Bergamalı bir çiftçi toğrağını sürerken üç küp bulur, küplerden birinin altın dolu olduğu söylenir. Bu üç küpün devlete ait olduğuna inanır ve altınlara dokunmaz, hatta bizzat İstanbul’a götürür. Padişah bu davranış karşısında duygulanır, çiftçiye büyük bir arazi ve bir miktar para verir, iki büyük küpü alır (şimdi Ayasofya Müzesinde) daha küçük olan üzeri kabatmalı küpü ise çiftçiye hediye eder. Bu Bergamalı kişi paralarla şimdiki Atmaca Mahallesi eteklerinde bir hamam açar, küpü baş köşeye koyar. Hamaın adı halk arasında Küplü Hamam olarak bilinir; aradan 400 yıl geçer Osmanlı’nın gerileme döneminde en aydın padişahlardan biri olan II. Mahmut döneminde yurt dışına götürülür. Şimdi Paris’e Louvre Müzesine gidenler bu küpü görebilir

1400’lü yılların başlarında Bergamalı bir çiftçi tarlasını sürerken birisinin içi altın dolu olan üç büyük küp bulur. Altınların olduğu küp resimde görülen ve üzerinde kabartmalar olan muhteşem güzellikteki bir sanat eseridir aynı zamanda.

Bergamalı çiftçi bu altınların üstüne yatmak yerine bunun devlete ait olduğunu düşünür. Küpleri bulduğunu o zamanki yerel yetkililerine bildirir. Üç küp Bergama Krallığının başkentinden alınıp, Osmanlının başkentine gönderilir.

O zamanlar Fatih’in babası II. Murad tahttadır. Başkent Bursa olmalı. Padişah da durumdan haberdar olur ve Bergamalı çiftçinin bu davranışından etkilenir. Altınlar hazineye aktarılır. Üç küpten daha yüksek, dış yüzeyi pürüzsüz ve söbü şekilli olan ikisi de başkentte kalır. O iki uzun küp bugün Ayasofya’dadır. Gidenler mutlaka görmüştür. İçinde altınlar olan süslü küp ise hatıra olarak boş bir şekilde Bergamalı çiftçiye geri verilir.

Bergama krallığı devrinden kalan ve muhtemelen kraliyet ailesinin sarayında bulunan bu küp yine Bergama’ya geri döner.

Padişahın ödülü bununla sınırlı değildir. Çiftçiye geniş araziler de bağışlanır.

Zenginleşen Bergamalı çiftçinin oğulları sonradan Bergama tepesi eteklerinde bir hamam inşa ettirirler ve bu küpü de baş köşeye yerleştirirler. Hamam o günden sonra Küplü Hamam olarak bilinir.

Yaklaşık dört yüzyıl boyunca küp hamamın baş köşesinde durur ama 17 ve 18. yüzyıllarda Bergama’ya gelen Avrupalı gezginler küpü fark ederler ve satın almak için hamam sahiplerine servet değerinde paralar teklif ederler. Bergamalılar elinin tersiyle bunu reddeder.

Ta ki II. Mahmut devrine kadar. Osmanlının aslında en modernist padişahlarından olan II. Mahmut rivayete göre bu küpü isteyen bir Fransız’ı kırmaz. O devirde malum Fransa Osmanlı üzerinde etkindir.

Bergama Krallığının başkenti Bergama’da bin yıldan daha fazla boyunca toprak altında kalan, bulunduktan sonra kısa bir süre Osmanlının başkentini ziyaret eden ama tekrar Bergama’ya gelen ve dört yüzyıl boyunca bir hamamı süsleyen küp artık Fransa’nın başkenti Paris’e ulaşmıştır.

Bugün Louvre Müzesinin nadide eserleri arasındadır. Paris’e yolunuz düşerse Louvre’a uğrayın, Küplü Hamamın küpünün yanına vardığınızda bir iç çekin. Avrupa hayranlığımıza kurban giden eserlerimizden biridir o. Bergamalıların uğruna servet değerinde teklifleri geri çevirdiği; içinden çıkan altınlara bile tenezzül etmediği ama 400 yıl boyunca bir hamamda hayranlıkla bakıp iç geçirdikleri bir sanat eseridir.

Bir yanıt yazın