SİNAN DEDE TÜRBESİ – SELÇUK / İZMİR
Sinan Dede’nin kabri Belevi Kasabası Cibe Boğazı Kavaklar Mevkii Yosunlu Taş karşısında bulunmaktadır
Yörenin bilge kişisi Sinan Dede’nin mezarı ziyaretçilerin uğrak noktasıdır. 1800’lü yılların 2. yarısında yaşadığı tahmin edilen Sinan Dede’nin Keçi Kalesi’nin altında o zamanki adıyla Kozpınar Kırığı olan mevkide kıldan yapılmış bir çadırda yaşadığı söyleniyor. Çadırın bir bölümünü atölye olarak kullanan bu muhterem zatın asıl işi ters yüz edilmiş camız derisinden çarık ve o zamanki adıyla hönglü deri giysi diye tabir edilen (camız derisinin suda uzun süre bekletilmesi sonucu oluşan durum) yelek ustasıdır. O dönemlerde Balıkesir-Dursunbey yöresinde camız yetiştiriciliği yapılan bir çiftlik vardır. Bu çiftlikte hasta olan cılız, bakımsız veya şişek denilen camızların (uzun süre döl almamış dişi camız) bakım ve tedavileri yapılarak bu çiftliğe yeniden kazandırılması amaçlandığından, Belevi gölünde bunların bakımı yapılmaktadır. Yapılan bakım ve tedavi sonucu geri kazanılamayan camızların derisi işte bu zatın zanaatının ham maddesi olmuştur. Sinan Dede, o devirde henüz yerleşik bir düzen oluşmadığından haftanın bir veya iki günü bakımlı ve cüsseli eşeğine binerek Görünmez Yaylası, Cibe ve Pranga Boğazı, Halka Çıkmazı yörelerini gezerek bağ, bahçe ve hayvancılıkla uğraşan göçebe ahalinin ayak ve omuz ölçülerini Belevi gölünden kesildiği sanılan hasır otu (hasır sazı) ile tesbit edip (ölçü alıp) evine dönermiş. Sinan Dede ölçü almaya giderken çocukların sevdiği şeker unlu helva (un helvası) boncuk, bakır bilezik, gibi hediyeleri heybesine alır gördüğü çocuklara ve yaşlılara verirmiş. Bağ ve bahçe sahipleri ile yöre göçerleri zaman geçtikçe Sinan Dede’nin yolunu gözler ve bekler olurlarmış. Çünkü hayvanı hasta olan kızı-oğlu evlenemeyen, oğlu, kocası askerden dönmeyen, çocuğu olmayan gelinlerin devası olurmuş. Tavsiyeleri ile bu geliş ve gidişlerinde ahali ile arasında çok kuvvetli bir bağ oluşmuş, Sinan Dede bu vadilerde özlenen, beklenen, her konuda başvurulan bir bilge olmuştur.