19 Nisan 2024
Türbeler

SEYYİD-İ ŞERİF TÜRBESİ – YUKARI DEVELİ / KAYSERİ

Yukarı Develi, Tekke sokağında hafif engebeli bir arazide yer alan yapı, çevresindeki evler arasında kalmıştır. H. 695 1 / M. 1295–1296 tarihinde Seyyid Şerif tarafından Şeyh Muhammed’e yaptırılan eser (Önkal, 1996:289-290; Özbek, 2000:67), kare kaide üzerinde yükselen kare kübik göveli olup, içte ve dıta kubbe ile örtülüdür. Yapının inşasında genel olarak düzgün kesme ta, kapı üzerindeki kitabe ve yatay dikdörtgen pano ile sandukalarda mermer malzeme kullanılmıştır.

Oldukça sade cephe duvarlarına sahip yapıda güney cephe sağır bırakılmış, doğu-batı cephelerin ortalarına düşey dikdörtgen pencereler yerleştirilmiştir. Kuzey cepheye süslemeli bir kapı yapılarak, giriş görsel açıdan vurgulanmıştır. Kubbe ise biraz sivriltilerek üzeri şerit ve basamak halindeki zencereklerle hareketlendirilmiştir.

Türbeye basık kemerli kapı açıklığından girildiğinde, karşıda cephe duvarından dışa taşkın, oldukça zarif süslemeleri olan mihrap karşılar. Dışta tek renkli kesme taşlarla örülü olan kubbe, içte renkli taş ile almaşık biçimde yapılmıştır. Kubbeye geçiş Türk üçgenleri ile sağlanmıştır. Yapının tam ortasında ve kapı açıklığının her iki yanında olmak üzere üç adet sanduka bulunmaktadır.

Dışta genel olarak sade duvar yüzeylerine sahip yapıda, girişin yer aldığı kuzey cephe süslemeleriyle diğer cephelerden farklı kılınmıştır. Cephede süslemeler kapı ve kapı üzerindeki mermer panoda görülmektedir. Renkli taşlarla oluşturulan basık kemerli kapı, iki farklı silmenin kapı açıklığını ters U formunda üç yönde kuşatmasıyla meydana gelmektedir. Silmelerin uzatılmasıyla adeta taç kapı görünümü sergileyen kapıda açıklık üzerinde mukarnaslı veya eyvan tarzında kavsara bulunmamaktadır. Açıklık ve silmeler arasında doğan bu büyük boşluk mermer bir kitabe ile kapatılmaya çalışılmıştır.

Dış silme, genişliği ve barındırdığı bezeme ile kapıdaki esas süslemeli bölümdür. Düşey ve yatay eksende zikzaklar çizerek ilerleyen, oluklu yüzeylere sahip şeritler geçme yaparak sekizgen ve sekiz kollu yıldızdan oluşan kompozisyonu oluşturmaktadır. Sekizgenler silmenin merkezinde yer alırken, sekiz kollu yıldız kompozisyonları kenarlarda yarım haldedir. Bu haliyle süsleme sekizgen tarzında bir bezemeyi yansıtmaktadır. Sekiz kollu yıldızların etrafında radyal düzlemde sıralı düzgün olmayan altıgenler belirirken, sekizgenin yatay ve düşey uçlarında beş kollu yıldızlar oluşmuştur.

İçte daha dar tutulan ikinci silme yüzeyi, kaval silme eklindeki silindirik satıhlı şeritlerin geçmeleriyle oluşan zencerek motifine sahiptir.

Kapı açıklığını kuşatan basık kemerin tam ortasında, düz satıhlı zemin oyma tekniği ile yapılmış, çanak yaprakları volütlü palmetlerin dairesel düzlemde yan yana sıralanmasıyla oluşan gülbezek bulunmaktadır. Üç yapraklı altı palmet, dairesel düzlemde çanak yaprakları birbirlerine bağlanarak gülbezeğin dairesel hatlarını oluşturmuştur.

 Kapı açıklığı üzerinde düz bir yüzeye yerleştirilmiş olan yatay dikdörtgen kitabe, dışta düz silmelerle çerçeve içerisine alınmış, içte ise iki düz silmeyle üçe bölünmüştür. Bu bölüme sülüs yazı ile hadis, bani adı ve yapının yapılış tarihi yazılmıştır. Kitabede: “Kabir bir evdir, herkes oraya girecektir. Ölüm bir kadehtir her insan ondan içecektir. Bu türbeyi zayıf kul Şeyh – 517 – Muhammed (Allah onun akibetini güzel eylesin) eliyle Şeyh Zahid Şerif 695 tarihinde yaptırdı. Allah onun kabrini nurlandırsın” 2 (Önkal, 1996:289) yazılıdır.

Kapının bir taş sırası kadar üzerinde bulunan mermer pano, saçağı kesintiye uğratacak biçimde yerleştirilmiştir. Taşın iç ve dış bükey oyulmasıyla oluşturulan saçak frizi panonun hatlarını da dolaşmaktadır. Bu haliyle cephede yukarı çıkıntılı bir görünüm elde edilmiştir. Devşirme olması muhtemel panonun merkezinde yer alan süsleme üst ve alt kısımları bitkisel bezemeli yatay silmelerle sınırlandırılmıştır. Bitkisel bezemeler, yatay düzlemde “S” kıvrımları çizen kıvrık dallara başlı, uçları volütlü kapalı formadaki rumilerin, kıvrık dalın “S” boşluklarında içe doğru kıvrılmalarıyla meydana gelmektedir. Pano ortası ise düşey düzlemde sıralı zikzaklarla şekillendirilmiştir.

Dışta süslemeli alanlardan olan kubbe, zencerek bezemeli yatay silme ile ikiye bölünmüştür. Kaval silme şeklinde üç farklı şeridin geçmeleriyle oluşturulan zencerek motifi, kapının iç silmesinde görülen zencereğin genişletilmiş halini yansıtmaktadır. Bunun dışında, kubbenin yüzeyine alttan yukarı doğru kıvrılarak yükselen, on iki basamak oluturan taş blok yerleştirilmiştir. Taşların birçoğu onarımlar sırasında yenilenmiş olup, bir kısmı tahrip durumdadır. Sağlam olarak gelenlerin yüzeylerine ise kaval silmelerde oluşturulmuş zencerek veya çapraz eksende yan yana sırlanmış çizgiler yapılmıştır.

Yapının dış cephelerinde görülen sadelik iç kısımda da devam etmektedir. Güney duvar ortasındaki mihrap, sanduka katındaki en süslemeli bölümdür. İçten dışa doğru kademelenmiş silmelerle oluşturulan mihrap, mukarnas kavsaralıdır. Üç cepheli mihrap nişi, her iki köşede sütuncelerle sınırlandırılmıştır. Dışta ise yanlardan yükselerek, mukarnaslı kavsarayı kuşatan kemere dönüen silme ile ters U formundaki bir diğer silme ile çerçeve içerisine alınmıştır. En dışta ise mihrabın dış sınırlarını belirleyen sütunceler bulunmaktadır.

 Mihrabın dış sınırların oluşturan sütunceler mukarnasın tepe noktası hizasına kadar uzanmaktadır. Sütunce gövdeleri, araları oldukça derin oyulmuş, üç boyutlu bir etki yaratan yatay hatlı zikzaklarla bezelidir. Sütuncelerin üzerindeki alanlar ise düzlenerek süslemesiz yüzeylere dönüşmektedir.    

     Mihrapta, geniş yüzeyi ve barındırdığı bezemelerle esas bölümü teşkil eden silme geometrik ve bitkisel motiflerden oluşan sonsuz karakterli karışık bir kompozisyona sahiptir. Merkezde, kırık şeritlerle oluşturulan iki farklı dört kollu yıldız şekilleri, geçmeler yaparak sekiz kollu yıldızı meydana getirmiştir. Yıldızın her bir ucuna, çanak yaprakları volütlü, üç yapraklı palmetler eklenmiştir. Yıldızın yatay eksendeki uçlarına bağlanan palmetlerin çanak yaprakları sivriltilip uzatılarak silme kenarlarına bitişik dilimli rumilerle sonlanmaktadır. Yıldızın düşey eksendeki uçlarına bağlanan palmetlerin de uçları sivrileştirilerek, kompozisyonların birleim noktalarını oluturan taç yaprakları silme kenarlarına bakan palmetlere sap olmuştur.

 Yanlardan yükselerek mukarnaslı kavsarayı kuşatan sivri kemerli silme, düşey düzlemde yarım sekizgen hatlarda zikzaklar çizen kırık şeritlerle, yanlardan çapraz uzanan düz çizgilerin geçmeleriyle ortaya çıkan begen motifleri ile dekore edilmiştir. Begenlerin etrafında şeritlerin geçmeleriyle çizgisel hatlarda beş kollu yıldız formu belirmiştir.  

Mihrap nişinin her iki köşesindeki silindirik gövdeli sütunceler, bitkisel motifli başlıklara sahiptir. Gövde yüzeyleri silindirik satıhlı şeritlerin helezonik döngüsüyle oluan halat örgülerle bezelidir. Sütunce başlığı ise mukarnas badem dilimlerini andıran, yan yana dizilmiş üç yayvan parçadan oluşmaktadır. Stilize biçimde yapılmış olan süslemede, düz ve ters yerleştirilmişpalmet motifleri verilmeye çalışılmıştır. Palmetin çanak yaprakları birbirlerine bağlı spirallerle yapılmış olup, üzerine taç yaprağı eklenmiştir.

 Kavsarayı oluşturan mukarnas yarım prizma oluşturulacak şekilde beş sıralıdır. Mukarnasın alt sırası konsol çıkıntılarla bölünmüş, düz yüzeyli kemerli kartuşlardan, ikinci sıra bademlerle oluşturulan nişlerden, üçüncü sıra yelpaze dilimlerinden meydana gelmektedir. Dördüncü sırada badem dilimleri sıralanırken, ortadaki dilim rumi motiflerinin bulunduğu bitkisel motif ile şekillendirilmiştir. Tepelik kısmı ise dilimli formuyla yarım yıldız planlıdır.

  Yapının içinde günümüzde üç farklı sanduka bulunmaktadır. Bunlardan büyük olanı yapının tam ortasına, diğer ikisi ise girişin sağında ve solunda duvara bitişik yerleştirilmiştir.

Büyük olan ortadaki sanduka türbeye ismini veren Rufai Şeyh-i  Seyyid-i  Şerif’e aittir. Yapıyı 1947 yılında inceleyen T. Özgüç ve M. Akok bu sandukanın başucunda, günümüzde bulunmayan, kurs biçimli taş olduğundan bahsetmektedir. Daha geç dönemlerde yapıyı inceleyen H. Önkal bu taşın mihrabın sağında duvara dayalı olarak durduğunu ve “8” rakamı şeklinde iki kursun birleşmesinden meydana geldiğini söylemektedir.

Kaynak: Kayseriden Biz