ÇAL DEDE – OVACIK – KEMALPAŞA / İZMİR
Kemalpaşa Bayındır arasında Ovacık Yaylasında bulunan mezardaki kitabede, Horasan Erenlerinden olduğu bilgisi bulunmaktadır. Fetih ve yerleşim sürecinin en kayda değer adlarının başında yer alan ÇAL DEDE ‘nin kimliği, ne yazık ki saptanamamıştır. Ne bir zaviye, ne bir tesis bilgisine kayıtlarda rastlanılmayışı bize oldukça ilginç gelmektedir.
Bir emir ya da aşiret lideri olduğu konusunda da bir ipucu belirlenememiştir. Çal Dede adı , tüm çabalarımıza rağmen gizini korumaktadır. Oysa, bir halk kahramanı, bir fevkalade ad olduğu bıraktığı izlerden bellidir. Büyük bir olasılıkla çok önemli Türkmen boylarının lideridir. Zira Kızılkeçili aşiretinin onu unutmaması ve adına şölenler düzenlemesi bizi bu yoruma götürmektedir. Değinildiği gibi yüzlerce yıldır, dağ köylerinin sonbaharda onu anmaları anlamlıdır.
Diğer taraftan, yerleşim yeri adlarının da Çal Dede ismi, Bolu, Kastamonu, Şile, Kandıra, Kütahya, Denizli, Aydın, İzmir, Manisa, Balıkesir, Çanakkale, Kocaeli, Anamur ve Menteşe’ye kadar uzanması şaşırtıcı bir boyut sergilemektedir. Buradakinden başka Bursa Gölecik’te bir diğer makam mezarı vardır. Örneğin, sadece Bolu çevresindeki, Yedi Divan, Viranşehir, Gerede, ve Konurapa ile Germiyan topraklarında, Arslanapa,İpsili, ve Yolak bu yoğunluğun iki ilginç bölgesi görünümündedir. Alaşehir ve Bayındır-Kemalpaşa’da adı dağlarda yaşarken, belirlenen makam mezarları ise, Bayındır (Karapınari Yusuflu, Elifli, Furunlu, Zeytinova), Tire (Osmancı, Dibekçiler) ve Beydağ da yoğunluk göstermektedir. Bozdağ’daki eski Tekke köyü (Elmabağı) sınırları içinde ÇALDEDE DAĞI yerleşimi olduğu, ve buradaki Yörüklerin sütlerini, döşenilen künk borularla Sart’a akıttıkların bir yöntem olarak bize anlatıldı. Bu ilginç bilgilerde yer alan gerek “Çaldede” gerekse “süt yolu” oldukça değerli malzemelerdir.
Görüleceği gibi adeta her yerde Çal dede vardır. Ya makam mezarları, ya yerleşim ya da semt adlarıyla olağanüstü bir büyüklüğe taşınmaktadır. Anadolu’da yüksek kesimleri mesken tutan Çal Dede’nin Kastamonu’da “Çal Yaylası” bu açıdan konuya eklenebilecek bir diğer örnektir. Her yıl sonbahar başlangıcında, Tire’nin Dibekçiler Yaylasındaki makam mezarı çevresinde Çal Dede Şölenleri düzenlenmektedir. Bu güz şöleni, Türklerin Asya’daki resmi Ay Bayramını yaşatmasıdır. Tire ve Aydın dağ köylerinin katıldığı bu kutlamalarda, kadın-erkek birlikteliğinde yemekler pişmekte, oyunlar oynanmakta ve panayır kurulmaktadır. Bu Türkmen dedesinin bir dağ doruğunda yer alan kayalık içindeki makam mezarı, mükemmel bir organizasyonla dağ köylerinin gerçekleştirdiği şölene katılım zenginliği Türk Kültürü’nün irdelenmesi gereken önemli bir olaydır. Kadınların ve kızların kazanların başında sıcak ve sevecen işbirliği görülmeye değerdir. Dorukta, şistli kayrak taşlarıyla oluşturulan bu mutfak çatısı altında günler öncesinden hazırlıkların yapılması ve geceyi bu hazırlıklarla geçiren kadınlarımızın içtenliği sözcüklerle ifade edilemez. Bu şölene kadın ve kızlarımızın katılımı erkeklerden daha fazladır. Şölen programında yer alan “ Karakucak Güreşleri” herkesin ilgisini çekmektedir. Güreşlerdeki Cazgırının tekerlemesi ise kadınlarımızın gülüşmesine neden olur;
“Ağustostan sonra ekilen darıdan
Hazirandan sonra oğul veren arıdan
Adamdan sonra kalkan karıdan
Hayır gelmezzzz….”
Kısaca , Çal dede tarih sayfalarında yoktur ama, köylerde, dağlarda, yaylalarda ve gönüllerde yaşamaktadır.
KAYNAK. A.MUNİS ARMAĞAN
Dede’nin, hikayelerde anlatıldığı şekilde benzerlik gösteren aksakallı, temiz yüzlü bir zat olduğu Ovacık bölgesinde hayvan güttüğü, hayıt ağacından kendisinin bıçakla basit sipsi türü bir enstrüman yaparak güzel ezgiler çaldığı, her karşılaşan insanların “çal dede dinleyelim, eğlenelim” kelamından “Çal dede” olarak bilindiğini.. yöredeki köy kahvelerinde muhabbette duymuştum… Malum rivayetler de % 5 ‘te olsa gerçek payı olduğu kabul görmekte…….
(Kaynak: Edip Gül )